‘Kadına dönük saldırılara karşı sessiz kalmayacağız’

  • 09:05 29 Ekim 2019
  • Güncel
Rengin Azizoğlu
 
URFA - Yaşam Evi Kadın Dayanışma Derneği 15’inci yılında da çalışmalarını sürdürdüğünü kaydeden derneğin kurucu üyesi Sevinç Özipek, “Bu süreçlerde kadına yönelim daha fazla oluyor. Kadına yönelik her türlü saldırı karşısında durmak bizim varoluş amacımız. Biz dernek olarak kadına dönük her türlü saldırıya karşı sessiz kalmayacağız ve mücadele edeceğiz” dedi.
 
Urfa’da Yaşam Evi Kadın Dayanışma Derneği kadınların sosyal, hukuksal, siyasal her alanda var olmasını sağlamak amacıyla 2004 yılında kuruldu. Kadın bilincini yükseltmek, kadının kendi öz iradesini açığa çıkarıp kendini ifade edebilmesini sağlamak amacıyla 15 yıldır çalışmalarını sürdürüyor. Yaşam Evi Kadın Dayanışma Derneği Kurucu üyesi Sevinç Özipek derneklerini ve çalışmalarını anlattı.
 
‘Sorunları tespit edip çalışma yürütüyoruz’
 
Dernek kurulmadan önce kadınlar olarak 2003’te “Ne yapabiliriz, nasıl bir örgütlenme modeli geliştirebiliriz” arayışıyla belli tartışmalar yürüttüklerini söyleyen Sevinç, bir yıl içerisinde bu tartışmalar sonucunda bir kadın inisiyatifi gibi çalışmaya başladıklarını belirtti. Sevinç, “Çoğaldıkça her kesimden kadın geldi. Çünkü Urfa’da ihtiyaç vardı. ‘Kendi sorunlarımızı kendimiz çözeceğiz. Kendi sözümüzü söyleyeceğiz’ düşüncesi Urfa’da ciddi bir heyecan yarattı. 2004’te resmi olarak Yaşam Evi Kadın Dayanışma Derneği’ni açtık. Çalışmalar bir kartopu gibidir. Birilerine dokundukça o birileri diğerlerini yönlendiriyor. Böylece kadınlar gelmeye başladı. 14 yıllık bir dernek olmamıza rağmen öğrenen bir anlayışımız var. Sahadaki sorunları tespit edip ona göre çalışma yürütüyoruz” diye konuştu.
 
‘Her kesimden kadın geliyor’
 
Kadınlarla yaptıkları sohbetlerde ve mahalle çalışmalarında kadınların psikolojik desteğe ihtiyaçları olduğunu fark ettiklerini anlatan Sevinç, bunu bağımsız bir kadın derneğinin yapmasının önemli olduğunu kaydetti. Dernek olarak yaklaşık iki yıl psikolojik, hukuksal destek çalışmalarını yürüttüklerini dile getiren Sevinç, “Bu bizim çok fazla sahaya hakim olmamızı sağladı. Her kesimden kadın geldi. Urfa kapalı bir kutu gibi ve çok ciddi ihtiyaç var. Bizim proje bazında geliştirdiğimiz bu çalışma sonucu üç yıllık bir süre zarfında 600-700 kadın başvuru yaptı. Ensest, küçük yaşta evlilikler, mevsimlik tarım işçiliği ve belli vakalar çok yoğundu. Biz tespit ettiğimiz bu noktalara öncelik verdik. Dernek, çalışmalarını kendisi belirlemiyor aslında. Sahadaki ihtiyaçlar çalışma şeklini belirliyor” dedi.
 
‘Alternatif üretmemiz gerekiyordu’
 
Aynı ihtiyacın kadın istihdamına dönük bir model oluşturma fikrini de beraberinde getirdiğini dile getiren Sevinç, “Kadın emeğinin sömürülmesine karşıyız ancak buna karşın biz ne yapıyoruz?” sorusunu kendilerine sorduklarının altını çizdi. Alternatif üretmeleri gerektiğini aktaran Sevinç, “2011’de yürüttüğümüz çalışma sonucu Avrupa Birliği projesi olan ‘Kadın kileri’ projesini yazdım. Yaklaşık bir yıl süren çalışmaya 40 kadın katılmıştı. Kadınlarla sahada bilinçlendirme çalışmaları, güçlendirme eğitimleri, psikolojik ve hukuksal destek sağladık. Proje bittikten sonra bu projeyi sürdürmeliyiz diye düşünerek Mezopotamya Kadın Kooperatifini oluşturduk. Kadınlar 4 yıl boyunca ciddi anlamda mücadele verdiler. Yaşadığı kimi zorlanmalar sonrası Bozova’da faaliyetlerine devam ediyor. Ürünlerini kendileri satıp kendileri kazanıyorlar. O alan da ciddi anlamda mücadele etmenin gerektiği bir alan. Büyüyeceğine dair umutlarımız var” diye belirtti.
 
‘Topluma karşı illegalleştirilmek isteniyoruz’
 
Sivil toplum örgütlerinin daha çok demokrasinin, toplumsal uzlaşının olduğu dönemlerde çalışabildiğine değinen Sevinç, şu ifadeleri kullandı: “Bizler de bu süreçte toplumun tüm kesimlerinin yaşadığı zorlukları yaşadık. Kadın kurumu olmanın getirdiği zorluklar daha fazla. Kadının söz söyleyen, alanı terk etmeyen, haksızlığa karşı gelen yapısı iktidar tarafından da biliniyor. Dolayısıyla ilk önce kadının sesi bastırılmak isteniyor. Bize dönük de saldırılar gelişti. Faaliyetlerimizi yürütemez hale geldik. Kadınlar katlediliyor basın açıklaması yapamıyoruz. Abluka altına alınarak topluma karşı illegalleştirilmek isteniyoruz. Kadınlara, üyelerimize ulaşma noktasında, sahada çalışma noktasında sıkıntılar yaşıyoruz. Belki eskisi kadar kitlelere istediğimiz noktada ulaşamıyoruz ancak çalışmalarımız devam ediyor.”
 
’14 kişilik bir müzik grubu kurduk’
 
Başlattıkları çalışmaları aktaran Sevinç, hem rehabilite edebilecek hem gençliği rahatlatacak bir çalışma başlattıklarını söyledi. Sevinç, bu kapsamda “Müziğin ruhunda buluşan kadınlar adında bir proje yazdıklarının altını çizerek, “14 kişilik bir müzik grubu kurduk. Kadınlar saz, bağlama, erbane tüm müzik aletlerini çalıp, farklı dillerde söyleyecekler. Bir yıl sürecek bu çalışma sonunda büyük bir konser düşünüyoruz. Bu çalışmayla geleceğe bir şeyler bırakmayı düşünüyoruz. Urfa’nın bir de bu tarafından bakın demek istiyoruz. Arapça, Kürtçe, Türkçe söyleyen kadınlar bir arada durabiliyor ve bir grup olabiliyor. Bir diğer çalışmamız ise mülteci kadınlar ve Urfalı kadınlarla yemek yapacağız. Kadınlar bildikleri en eski yemekleri birbirlerine anlatıp bir arada hazırlayacaklar. Yemeğin hikayesi ile beraber kendi hikayesini de anlatan kadınlar. Biz onu kitaplaştırarak bir arşiv oluşturacağız. Alanda ihtiyaçlar doğrultusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.
 
‘Sessiz kalmayacağız ve mücadele edeceğiz’
 
Sevinç, kaos ortamlarında ilk hedef haline gelenlerin kadınlar olduğuna işaret ederek, son bir yılda kadınların kazanılmış haklarına dönük yoğun saldırılar olduğunu anımsattı. Nafaka hakkı, erken yaşta evlilik yasaları, İstanbul Sözleşmesi gibi hakların kadın hareketlerinin yıllarca mücadelesini verdiği haklar olduğuna dikkat çeken Sevinç, şunları söyledi: “Urfa’da yaklaşık 6 ayda 474 çocuk cinsel istismara uğramış. Hak, hukuk, adaletin kesintiye uğradığı dönemlerde cinsel istismar, kadına yönelik şiddet artıyor. Kadınlar olarak doğrudan gelen meşru haklarımızı savunmak zorundayız. Daha çok ses çıkarmamız lazım. Daha fazla kadın dayanışmasına ihtiyacımız var. Biz kendi haklarımızı savunmak zorundayız. Biz başka bir yaşamın var olduğunu biliyoruz. Bu topraklarda yaşamı kadınlar inşa etti. Biz de onların ardıllarıyız. Genetik kodlar hepimizde var. Yeter ki ona dokunup, onu hissedip açığa çıkaralım. Kadına yönelik her türlü saldırı karşısında durmak bizim varoluş amacımız. Biz dernek olarak kadına dönük her türlü saldırıya karşı sessiz kalmayacağız ve mücadele edeceğiz.”