Van Açlık Grevi İzleme Heyeti: Eylemcilerin sağlık hakkı çiğnenmiştir
- 15:17 28 Haziran 2019
- Güncel
VAN - Van Açlık Grevi İzleme Heyeti, açlık ve ölüm oruçları sonrası hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaştı. Raporda, tutsakların durumuna ilişkin detaylı bilgilere yer verilerek sağlık haklarının çiğnendiği ifade edildi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması amacıyla Türkiye’nin birçok cezaevinde 200 güne varan açlık grevleri ve daha sonra ölüm oruçlarına dönüştürülen eylemlerin Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine bitirilmesi sonrasında Van Açlık Grevi İzleme Heyeti bir rapor hazırladı. Van T Tipi, Yüksek Güvenlikli ve F Tipi cezaevlerinde yaptıkları izlenimlerini raporlaştıran heyet, Türkiye Tabipler Odası (TTB) Van Şubesi’nde yaptıkları basın toplantısı ile kamuoyu ile paylaştı. Toplantıya Van Barosu, Van- Hakkari Tabipler Odası, Sağlık Emekçileri Sendikası (SES), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma (TUYAD-DER) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Van Şubeleri katılımcı kurum olarak katılırken, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ise gözlemci olarak bulundu.
‘Yüzlerce mahpus süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başlamıştı’
Raporu okuyan ÖHD Van Şubesi avukatlarından Ekin Yeter, açlık grevine giren tutsaklar için şu bilgileri verdi: “Van ili genelinde F Tipi, T Tipi ve Yüksekgüvenlikli cezaevlerinde 16 Aralık 2018 tarihinde 5 mahpus, 1 Mart 2019 tarihinde 269 mahpus, 10 Mart 2019 tarihinde ise 38 mahpus süresiz- dönüşümsüz açlık grevi eylemine girmiştir. 30 Nisan 2019 tarihinden itibaren süresiz dönüşümsüz açlık grevi eyleminde olan 5 mahpus, 10 Mayıs 2019 tarihinden sonra 2 mahpus eylemlerini ölüm orucu eylemine çevirmiştir. Tüm eylemciler 26 mayıs 2019 günü eylemlerine son verdiklerini açıklamışlardır.”
‘Tedbirler alınmadı’
Açlık grevlerinin başlamasıyla birlikte heyet olarak yaptıkları çalışmaları anlatan Ekin, açlık grevlerinin sonlanması durumunda uygun tedavi protokolünün uygulanması veya açlık grevlerinin uzun bir müddet devamı halinde gelişebilecek bedensel veya zihinsel kayıpların önüne geçebilmek için İl Sağlık Müdürlüğü, Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimliği ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi Başhekimliği ile görüşmeler yapıldığını aktardı. Ekin, “Bu görüşmelerde durumun vehameti paylaşılmıştır. Yapılan tüm bu görüşmelerde ilgili kurumlar sürece cevap olabilecek her türlü tedbiri aldıklarını/alacaklarını beyan etmelerine rağmen raporumuzun ilerleyen kısımlarında daha detaylı açıklanacağı üzere maalesef soruna çözüm olabilecek tedbirlerin alınmadığı gözlemlenmiştir” dedi.
‘TTB tedavi protokolüne eksiksiz bir şekilde uymuştur’
Açlık grevlerinin sonlandırılmasıyla birlikte yapıla çalışmaları anlatan Ekin, “Van’da cezaevinde iken tahliye olan ve açlık grevini sonlandıran 7 kişiden 5’inin tedavileri 29.04.2019 tarihinde açlık grevi izleme heyeti kurumlarından Van-Hakkari Tabip Odasının Van Bölge Hastanesi ile yaptığı birebir görüşmeler neticesinde TTB’nin tedavi protokolüne uygun eksiksiz bir şekilde uygulanmıştır” diye belirtti.
‘Kriz masası oluşturuldu’
Valilik ile açlık grevleri sonlandıktan bir hafta sonra görüşebildiklerini söyleyen Ekin, 26 Mayıs 2019 tarihinde ise açlık grevine ilişkin kriz masasının oluşturulduğuna dikkat çekti. Ekin, “Van ilindeki merkezi kriz masasında avukat, doktor, sendika, dernek ve insan hakları savunucularından oluşan heyet, Van Cezaevi Kampüsü, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Araştırma Hastanesi ve Bölge Araştırma Hastanesinde gözlemci olarak süreci takip etmiştir. Cezaevinden sevk sürecini takip etmek üzere yine avukatlar ve insan hakları kurumlarından oluşan bir heyet cezaevi önünde hazır bulunmuştur” ifadelerini kullandı.
Cezaevi idaresi görüşme taleplerini ret etti
Süresiz-dönüşümsüz açlık grevleri ve ölüm oruçlarının bitirilmesi aşamasında kriz masası heyetinin cezaevi idaresiyle görüşme taleplerinin de reddedildiğini söyleyen Ekin, “Cezaevi idareleri ile görüşmeler yalnızca heyetimiz içerisinde yer alan avukat meslektaşlarımız üzerinden gerçekleştirilirken, ilerleyen günlerde cezaevi idareleri avukatlar tarafından yapılan görüşme taleplerini de reddeden bir yaklaşım içerisine girmişlerdir” dedi.
‘Tutsaklar kelepçeli muayene edilmiştir’
Açlık grevleri sonlandırıldıktan sonra tutsakların cezaevlerine sevklerinin başladığını belirten Ekin, “Mahpuslardan 8 kişi Van YYÜ Tıp Fakültesine, 9 kişi Van Bölge Eğitim Araştırma hastanesine götürülmüştür. Yine aynı gün saat 22.30’da ring aracıyla Van Bölge Eğitim Araştırma Hastanesine bir mahpus daha getirilmiştir. Kriz masası heyetinin hastane gözlemcilerinin tespitlerine göre, ambulanstan ve ring araçlarından indirilen mahpusların kelepçeli olarak acil servis ünitelerine alındığı tespit edilmiştir. Yine kolluk kuvvetlerinin eylemcilerin tedavisini yapmakla yükümlü hastane personellerine psikolojik baskı uyguladığı, söz konusu tedavi alanlarında izleme heyeti temsilcilerinin gözlemde bulunmasının engellenmesine karşılık; mahpus başına üçer kolluk görevlisinin silahlarıyla birlikte tedavi alanına alındığı gözlemlenmiştir” ifadelerine yer verdi.
‘Bölüm hekimi tutsakların yoğun bakımda tedavisini engellemiştir’
Van YYÜ Hastanesine sevk edilen ve 163 gün açlık grevi eyleminde olan tutsaklardan Şahin Öncü’ye cezaevi hekimi tarafından yüzde 5 Dekstroz takılı olarak sevk edildiğinin tespit edildiğini belirten Ekin, söz konusu durumu kriz masası heyetinde yer alan avukat ve sağlık personellerinin fark etmesi üzerine müdahalede bulunulduğuna söyledi. Ekin, “Van YYÜ Tıp Fakültesinde TTB’nin tedavi protokolü çerçevesinde muayene ve tetkiklerinin yapıldığına ilişkin bilgi acil servis biriminden alınmıştır. İkisi yoğun bakıma olmak üzere toplam sekiz mahpusun yatışları yapılmıştır. Her ne kadar yatışı yapılan dört mahpusun yoğun bakım ünitesinde tedavisinin devam etmesi gerektiği ilgili birimler tarafından uygun görülmüş olsa da, kolluk kuvvetlerinin ısrarla yoğun bakım servisinde bulunmaya dönük dayatmaları ilgili bölüm hekimi tarafından reddedilmiştir. Bunun üzerine yatışı yapılan sekiz mahpus hastanede bulunan mahkum koğuşuna alınmıştır” dedi.
‘Görevli jandarma tutsakları taciz ve tahrik eden davranışlar sergilemiş’
Tutsaklar ile yapılan görüşmeleri de anlatan Ekin, son olarak da şunları belirtti: “Mahkum koğuşunun hijyen ve tedavi koşullarının kendileri için risk taşıdığını, görevli jandarma personelinin taciz ve tahrik eden, hakarete varacak söylemlerini aralıksız sürdürdüklerini, sağlık personelini de baskı altına almaya çalıştıklarını ve mahkum koğuşunda tedavinin bu koşullar altında mümkün olamayacağını, kimi mahkumlar ise kendilerine taleplerine rağmen saatlerce temiz içme suyu verilmediğini beyan etmişlerdir. Mahkum koğuşu fiziki koşullarının tedaviye uygun olmaması nedeniyle mahpuslar bu şartlarda yapılacak tedaviyi reddetmiş ve kendi istekleri ile cezaevine geri gönderilmiştir.”
Bu durumun Van Bölge Eğitim Araştırma Hastanesi’nde de yaşandığını söyleyen Ekin, tutsakların kendi istekleri üzerine cezaevine gitmek zorunda kaldıklarını dile getirdi.
İzleme heyeti rapor sonucuna göre;
“*Bu süreçte kriz masası, il sağlık müdürlüğü ve hastane yönetimleri ile görüşerek açlık grevi eylemcilerinin tedavi protokolünün uygulanması yönünde görüşmeler yapmıştır. Aynı amaçla heyet cezaevi revir görevlileri ile görüşmek istemiş, ancak bu talepler gerekçesiz olarak reddedilmiştir. Bunun üzerine Van-Hakkari Tabip Odası ve Van Barosu valilik ile resmi bir görüşme talebinde bulunmuş ve yaklaşık bir hafta sonra Valilik ile yapılan görüşmede yaşanan tüm aksaklıklar paylaşılmış, mahpusların TTB’nin tedavi protokolüne uygun olarak tedavi edilmesi ve hastanelerde mahkum koğuşu dışında mahpuslara ayrılacak özel servislerde tedavi edilmelerine yönelik talepler dile getirilmiştir. Taleplerimizin olduğu bir dosya valiliğe elden teslim edilmiş olup mahkumların mahkum koğuşu dışında tahsis edilmiş servislerde tedavi edilmesi talebimiz reddedilmiştir ancak diğer taleplerimiz ilgili olumsuz bir yaklaşım ortaya konmamıştır.
*Uzun süreli açlığın insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri bilinmektedir. Açlık grevinin sonlandırılması süreci de sağlık açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Açlık grevi yapanların kaybettiklerinin yerine konması ve normal beslemeye geçiş süreci belli kuralları gerektirmekte, ayrıntılı muayene, tetkik, tedavi ve özel bir beslenme programı gerektiren açlık grevleri öncelikle kişilerin hastanelere götürülmesini ve tedavilerinin hastane koşullarında yatarak yapılmasını büyük oranda zorunlu kılmakta iken Van ilindeki cezaevlerinde de tedavi Türkiye genelinde olduğu gibi cezaevleri içerisinde mevcut semt polikliniklerine dahiliye uzmanı ve diyetisyen görevlendirilmesi yapılarak uygulanmaya çalışılmış ancak uzamış açlık süreçlerinden sonra her halükarda verilmesi gereken tedaviden ziyade tutsaklara yapılan tahlil tetkiklerin sonuçlarına göre tedavi süreci işletilmiştir. Ancak ne var ki bu süreçte birçok mahpusun kan tetkikleri yapılmamış ve bunun yanı sıra görevlendirilmiş diyetisyenlerin önerdiği diyet programları tam anlamıyla uygulanmamıştır.
*Ülkemizdeki ve uluslararası açlık grevi deneyimlerinin ışığında, bu sürecin taşıdığı riskleri öngörerek, ulusal ve uluslararası deneyimlerini yansıtan tedavi kılavuzları heyetimiz dahilindeki kurumlarca hazırlanmış, bu yaklaşım ve yeniden beslenmeye geçişin gerektirdiği özellikleri içeren algoritma gerekli hazırlıkların yapılması için tarafımızca Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Cezaevi Müdürlükleri ve İl Sağlık Müdürlüklerine gönderilmiş olup, tabip odaları aracılığı ile hekimlere iletilmişti. Tüm uyarılarımıza rağmen gerekli ve yeterli hazırlıkların yapılmadığı, açlık grevleri sonlandıktan sonra açlık grevini bitirmiş olan mahpusların yeterli tedaviye ulaşmadıklarına dair tespitlerimiz net ve kaygı vericidir.
*Açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerinin geldiği kritik aşama göz önüne alındığında, tetkik ve tedavi süreçlerinin hastane koşulları yerine cezaevi semt polikliniklerinde yapılmış olması mahpusların ilerleyen süreçte kalıcı sağlık sorunları yaşayabileceği endişesini güçlendirmektedir.”
‘Adalet ve Sağlık Bakanlığı hazırlıksızdı’
Komisyon olarak anlamlı bir çalışmanın içinde yer aldıklarını söyleyen Ekin son olarak da “Kriz masasının sürecin sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmesi amacıyla sorumlu kurum ve kuruluşlarla görüşme ve koordinasyon talepleri sonuçsuz kalsa da; genel itibariyle uygun tedavi ve diyet programlarının uygulanması yönünde baskı oluşturmuştur. Açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri sürecinde ortaya çıkan en önemli sonuç Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından eylemlerin bitirilmesi ihtimaline ilişkin herhangi bir hazırlık ve kriz yönetiminin olmadığıdır. Eylemcilerin tetkik ve tedavilerinin usulüne uygun ve sağlıklı koşullarda yapılmaması evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde sağlık hakkının açıkça ihlali anlamına gelmektedir. Bu anlamda süreç dahilinde gerekli çalışmayı yürütmekle sorumlu kurum ve kuruluşların açlık grevi ve ölüm orucu eylemcilerinde ortaya çıkabilecek kalıcı sağlık sorunlarından sorumlu olacağı aşikardır” dedi.