‘Şakran Cezaevi’ndeki işkence yöntemlerine her gün yenisi ekleniyor’

  • 09:12 27 Haziran 2019
  • Güncel
Gülistan Azak
 
MERSİN - Açlık grevi eylemi sonrası Şakran Cezaevi’nde tutulan kızı Şehriban ve diğer tutsakların tedavi edilmediğini belirten Nafiye Çoban, kızının sağlık durumunun ciddiyetini koruduğunu ve bir an önce tedavisinin yapılması gerektiğini vurguladı.
 
İmralı tecridinin kaldırılması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven tarafından 8 Kasım 2018 tarihinde başlatılan açlık grevi eylemine destek kısa sürede büyüyerek cezaevleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesine yayıldı. 200 gün süren eylemler, 8 yıl aradan sonra avukatları ile görüşen PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla 26 Mayıs’ta sonlandırılırken, tutsakların tedavileri ile ilgili birçok hak ihlali gündeme geldi. Birçok cezaevinden tutsaklar hastanelere kaldırılarak tedavi altına alınırken, kimi cezaevleri ise ya sevkleri geç yaptı ya da cezaevi kampüsünde bulunan revirlere kaldırarak tedavi etti. Bu süreçte en fazla hak ihlali ile gündeme gelen cezaevlerinin başında ise Şakran Cezaevi geldi. 
 
Eylemlerin sonlandırılması ardından 27 Mayıs’ta Şakran Cezaevi’nde bulunan kızı gazeteci Şehriban Çoban’ın görüşüne giden anne Nafiye Çoban, “yasak” denilerek görüştürülmedi. Uzun uğraşlar sonucu kızı ile görüşebilen Nafiye, tedavi süreci başlatılması gereken kızının ve diğer tutsakların tedavi edilmediğini aksine “tedavi” adı altında doktor ve cezaevi görevlileri tarafından işkence ve psikolojik şiddete maruz bırakıldığını öğrendi. Nafiye, görüş sonrası İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi’ne giderek başvuruda bulundu. 
 
‘Cezaevi yönetimi ziyaretleri kabusa dönüştürüyor’
 
Şakran Cezaevi’nde yaşananları ve Şehriban’ın sağlık durumu ile ilgili bilgi veren Nafiye, “İki kızım cezaevinde açlık grevindeydi. Grev biter bitmez aynı gece İzmir’e gittim. Şehriban’ın görüşe gittim fakat ‘yasak’ denilerek görüştürülmedim. Benim gibi çok sayıda tutsak annesi gelmişti. Annelerle direttik ve uzun uğraşlar sonrası çocuklarımızı kapalı görüş de olsa görmeyi başardık. Kızımın durumu çok kötüydü. Tanıyamadım, ayağa kalkamıyordu. İki kere ayağa kalkmaya çalıştı her ikisinde de yer düştü. Şehriban’a ‘Kızım sana ne oldu? İyi misin?’ diye sordum. İyi olduğunu söyledi. Tekrar sordum ve malum işkencelerin yaşandığını öğrendim. Gardiyanların koğuşu bastığını ve her yeri dağıttığını söyledi. Açlık grevinin son bulmasından 2 gün geçmesine rağmen cezaevi yönetiminin kendilerini hastaneye kaldırmadığını ve daha sonra ring aracıyla revire kaldırdıklarını ve jandarma tarafından sürekli küfür ve hakarete maruz bırakıldıklarını söyledi” diye belirtti. 
 
Cezaevi yönetiminin ziyaretleri kabusa dönüştürmeye çalıştığını kaydeden Nafiye, açlık grevi eylemi sonrası tutsakların tedavi edilmediğini aksine her an bir yenisi eklenen işkence yöntemlerine maruz kaldıklarını söyledi.
 
 Revirde ‘Biji Serok Erdoğan’ dayatması!
 
Görüş sırasında kızının su içmesine engel olan gardiyanın bağırdığına tanıklık ettiğini ifade eden Nafiye, Şehriban’ın aktarımlarını ise şöyle dile getirdi: “Bizi hastaneye değil, revire götürüyorlardı. Revire götürülen 35 arkadaşımızla birlikte bir odaya sıkıştırdılar ve o odada sadece 4 yatak bulunuyordu. Alanın darlığından kaynaklı kimi arkadaşlarımız yerlere dahi oturamadılar. ‘Biji Serok Erdoğan’ deyin diye küfürler ediyorlardı. Tutsaklara serum taktıkları zaman da işkence yapar gibi elimize sert bir şekilde vuruyorlardı ve ‘sizi pislikler’ diyorlardı. Revirde tutsaklara yanlış tedavi uyguladıkları için bir arkadaşımız rahatsızlandı ve baygınlık geçirdi. Cezaevi doktoru ‘isterseniz yemek yiyin, isterseniz de geberin gidin’ dedi. Revirde jandarmalar tarafından iki kez saldırıya maruz bırakıldık. Cezaevine gelir gelmez bizlere normal bir insanın dahi yemekte zorlandığı yemekler verildi.” 
 
Son görüşünden bu yana Şehriban’la görüşemediğini belirten Nafiye, kızının sağlık durumunun ciddiyetini koruduğunu ve bir an önce hastanede tedavi edilmesi gerektiğini vurguladı.