
Yaşam savunucularının Hasankeyf açıklamasına Emniyet engeli
- 19:21 19 Haziran 2019
- Güncel
MUĞLA - Yaşam savunucularının Hasankeyf’i sular altında bırakacak olan Ilısu Barajı’na karşı yapmak istediği açıklama Bodrum Emniyet’i tarafından engellendi. “#YASAKLARA KARŞI” etiketi ile sosyal medya eylemi yapacaklarını duyuran yaşam savunucuları, “Tarihlerimizin, kimliklerimizin, doğamızın katledilmediği bir dünya yaratmak için tüm halkımızı birleşik bir mücadeleye çağırıyoruz” dedi.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ekoloji Meclisi, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), Bodrum Ekoloji Platformu, Bodrum Eğitim-Sen, Bodrum Kadın Dayanışması, Türkiye İşçi Partisi (TİP), Emek Partisi (EMEP) ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 12 bin yıllık antik kent Hasankeyf ve Dicle Vadisinin sular altında kalmaması için yapmak istedikleri basın açıklamasına izin verilmedi. Bir gün önce Muğla Kaymakamlığınca izin verilmesine rağmen açıklama Muğla Emniyeti tarafından ‘Bodrum’un çok kalabalık olduğu’ gerekçesiyle yasaklandı. Emniyete iznin alındığı şeklindeki başvuru sonrası Kaymakamlığa yönlendirilen yaşam savunucular, bu sefer de Kaymakamın Milas’ta olduğu iddiası ile karşılaştı. Bunun üzerine yaşam savunucuları yapacakları basın metnini yazılı olarak yaptı.
Yaşam savunucuları “#YASAKLARA KARŞI” etiketi ile sosyal medya eyleminde olacaklarını duyurarak, “Daha çok paylaş daha çok duyur” sloganı ile şu metni yayınladı:
“12 bin yıllık antik kent Hasankeyf'i, 199 köyü ve üstün biyo-çeşitliliğe sahip Dicle Vadisi'ni sular altında bırakacak olan Ilısu Baraj Projesinde sona yaklaşıldı.20 yıldır bu projeye karşı çıkıp tepkilerini ortaya koyan yerel halk ve dünyanın çeşitli yerlerindeki gruplara, çevrelere, örgütlere rağmen bir ekolojik yıkım projesi olan Ilısu Projesi devletin çıkardığı yeni yasalarla kaynak yaratılarak projeye devam edilmiştir.
‘Yıkım getiren bir proje’
Ilısu Projesi baştan sona yanlış ve yıkım getiren bir projedir. Devlet'in söylediği gibi yerellerdeki topluma sosyo-ekonomik yararı olacağı tamamen yalan ve aldatmacadır.
Başta Hasankeyf olmak üzere Yukarı Mezopotamya bölgesinin önemli bir kültürel miras alanını sular altında bırakacağı gibi 80 bin insanı yoksulluğa sürükleyecek ve halen çok önemli bir biyo-çeşitliliğe sahip olan Dicle Vadisi'nin yok olmasını beraberinde getirecektir. Bölgede yapılan diğer baraj projelerinde deneyimlendiği ve görüldüğü üzere Ilısu Barajı Projesinde sosyal, ekonomik, kültürel ve ekolojik kıyımlara neden olacaktır.
‘Hafızası olmayan bir yerleşke inşa edildi’
Dicle Nehri ile bütünleşen kültürel ve doğal miras alanı olan Hasankeyf'in güvenlikçi ve temeli olmayan ekonomik çıkarlar sonucunda geri dönülemez çok boyutlu yıkımlara maruz bırakıldı. 2017 yılından beri Hasankeyf'ten 7 kültürel varlığın doğal ortamlarından yapay alanlara taşınma işlemi yapılmıştır. Bu taşıma sürecinde kültürel varlıklar fiziki anlamda zarar görmüş ve yüz yıllardır taşıdığı anlamı kaybetmiştir. Proje kapsamında doğal vadi ve tarihi mağaralar milyonlarca metre küp dolgu ile doldurulmuş, kayalar patlayıcılarla düşürülmüş ve restorasyon adı altında tahrip ve yok edilmiştir. 12 bin yıldır aralıksız bir şekilde birçok medeniyete ev sahipliği yapan tarih ve kültürle şekillenen tarihi Hasankeyf'in yıkımına dönük politikaların devamı olarak ‘yeni’ diye tabir edilen, fakat hafızası olmayan bir yerleşke inşa edilmiştir. Bu yerleşke ile ilgili yerel halkın yaptığı bütün itirazlar reddedilmiş ve yeni hak ihlalleri yaratılmıştır.
‘UNESCO yıkıma sessiz kalmaktadır’
Suyun tutulması Hasankeyflileri yerinden etme için gerekçe olarak kullanılmak istenmektedir. Suyun tutulmasıyla birlikte Dicle Nehri’nin ve Dicle Vadisi’nin doğal ekosistemi yüzlerce kilometre boyunca bozulacaktır. Hasankeyf'in dışında Yukarı Mezopotamya'da araştırmalara konu bile ol(a)mayan yüzlerce höyük ve antik yerlerde kültürel kırımın hedefindedir. UNESCO, belirlediği 10 kriterden 9'una sahip bir dünya mirası olan Hasankeyf'in yıkımına sessiz kalmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kültürel mirasın korunmasının İnsan Hakları Sözleşmesinin kapsamına girmediği yönünde karar vererek bu yıkıma suç ortağı olmuştur. Hasankeyf için geç değildir. Bu dünyada inşaatı biten ve faaliyete geçmeyen baraj, nükleer santral ve başka projeler var. Oralarda da son ana kadar mücadele edilmiş ve kazanımlar elde edilmiştir. Bizim de bu mücadeleyi başarıya ulaştırmamız için herkesi ve her kurumu yanımızda durmaya davet ediyoruz.
‘Halkımızı birleşik mücadeleye çağırıyoruz’
Elbette bir yağma, talan, yok etme, inkar ve hırsızlık düzeni olan kapitalizm ve devletinin Hasankeyf özelinden yapmaya çalıştığı doğa ve tarih katliamı ne ilk nede son katliam olacaktır. Gökova'dan Akkuyu'ya, Kaz Dağları’ndan Artvin'e, Munzur'dan Hasankeyf'e kadar yaşamın, tarihin, insanlığın ve doğanın katili olan kapitalizm varlığını sürdürdüğü müddetçe bu katliam, yağma ve talan devam edecektir. Tarihlerimizin, kimliklerimizin, doğamızın katledilmediği bir dünya yaratmak için tüm halkımızı birleşik bir mücadeleye çağırıyoruz.”