
Türkiye tarihine feminist dokunuş: Şirin Tekeli
- 09:03 12 Haziran 2019
- Güncel
Sibel Özalp
HABER MERKEZİ - Türkiye'de kadın hareketi ve kadın araştırmaları konusunda öncü isimlerden, feminist yazar ve aktivist Şirin Tekeli’nin aramızdan ayrılışının 2’nci yılı. Türkiyeli kadınlar için bolca umut ve ilham bırakan Şirin Tekeli'ye feminist hareket çok şey borçlu.
Türkiye’nin ilk feministlerinden biri olarak anılan Doç. Dr. Şirin Tekeli, 13 Haziran 2017 tarihinde yaşamını yitirdi ancak eserleri, fikirleri ve yaşam öyküsü kadınlara ilham kaynağı olmaya devam ediyor. “Feminizm” kavramının Türkiye’de yeni yeni telaffuz edilmeye başlandığı dönemde yaptığı çalışmalar, çevirdiği ve yazdığı eserlerle feminist hareketi besledi, yüzlerce genç kadını cesaretlendirdi. Ardından birçok akademik eser, kuruluşunda yer aldığı topluluklar ve dernekler bırakan Şirin, darbelerin ve siyasi çalkalanmaların gölgesinde geçen yıllarda ömrünü dert edindiği meselelere adadı. Aynı zamanda Türkiyeli kadınlar için bolca umut ve ilham bıraktı.
Türkiye’deki ikinci dalga kadın hareketinin öncülerinden olan Şirin, 1944 yılında Ankara’da doğdu. İki felsefe öğretmeninin tek çocuğu olan Şirin’in babası Yunus Kazım Köni, döneminin önemli bürokratlarındandı ve İlköğretim Genel Müdürlüğü görevinde bulundu. Ankara Kız Lisesi’nin fen bölümüne devam ettiği yıllarda yoğun bir şekilde edebiyat ve felsefe kitaplarını okumaya başlayan Şirin, 1961 yılında liseyi bitirdikten sonra Paris’e gitti. Kendi deyimiyle “tek kelime Fransızca bilmeden” gittiği Paris’te ilk olarak Fransızca öğrendi ve 1962 yılında da hukuk okumaya başladı.
Fransa’nın en kötü siyasi kriz döneminde Paris’te
Süregiden Cezayir Savaşı nedeniyle yaşanan kargaşanın içinde rahat edemeyen Şirin, Paris’ten ayrıldı. Paris’teki bu süreci de verdiği bir röportajda şu şekilde açıkladı: “Fransa’nın en kötü siyasi krizlerinden birini geçirdiği bir dönem. Cezayir Savaşı devam ediyor. Henüz Evian Anlaşması imzalanmamış ve Fransa, Cezayir Savaşı’na batmış durumda. Çok kötü siyasi koşullar var. Cezayir’de OAS (Organisation de l’armée Secrète – Silahlı Gizli Örgüt) diye faşist bir örgüt var. Sürekli terör eylemleri gerçekleştiriyor, cinayetler işliyor. Ben küçücük bir otelde kalıyorum. Otelin altında Maspero isminde sol bir yayınevi var. Üç günde bir Maspero’ya bomba atıyorlar. Otelde kalan bütün gençler, çocuklar apar topar dışarıya çıkıyoruz sonra yine giriyoruz falan. Yani tam bir keşmekeş.”
Paris’ten sonra yönünü Lozan’a çevirdi
Paris’ten sonra Şirin yönünü İsviçre’nin Lozan şehrine çevirdi ve Lozan Üniversitesi’nde Sosyal ve Siyasal Bilimler okumaya başladı. 1967 yılında eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye’ye döndü. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi bölümünde asistan olarak görev yapmaya başladı. Aynı dönemde Lozan’da tanışmış olduğu Ahmet Tekeli ile evlendi. 1973’de ilk eserini “David Easton’un Sistem Teorisine Katkısı Üzerine Bir İnceleme” adıyla bir doktora tezi olarak hazırladı. 1978 yılında ise “kadınların siyasete katılımı” konulu doçentlik tezini teslim etti.
Henüz feminizmin telaffuz edilmediği yıllar
Üniversitede çalışmaları devam ederken, 1975’te Tüm Üniversite, Akademi ve Yüksek Okullar Asistanları Birliği’nin (TÜMAS) kuruluşunda yer aldı. Bu birliğin toplantılarında yer alan kadınlar olarak “kadın meselesini” konuşmaya başladıklarını anlatan Şirin, henüz feminizmin telaffuz edilmediği yıllarda “neden toplantılarımızda bizim sesimiz daha az çıkıyor” diyerek aydınlar içerisinde bile cinsiyet eşitliğinin varlığını sorgulamaya başlamıştı. 1979’da TÜMAS dahilinde bir kadın komisyonunun kuruluşunda yer alan Şirin, kadınların siyasete katılımı konusundaki akademik çalışmalarını da sürdürüyordu.
YÖK’e karşı üniversitedeki görevinden istifa etti
Ancak tam da o yıllarda, Türkiye’deki siyasi manzara pek iç açıcı değildi. 1980 darbesinin eşiğinde memlekette değil kadın hakları için mücadele etmek, kadın meselesi konuşmak bile günümüze kıyasla oldukça zordu. Darbe sonrasında TÜMAS kapatıldı. Şirin, kurulan Yüksek Öğretim Kurulu’nun (YÖK) sosyal bilimlerde “düşünce ve araştırma” özgürlüğünü budadığını, tamamen ordu benzeri bir dikey örgüt yapısı kurduğunu, bilim yapmak yerine resmi ideolojiyi öğretmek amacı güttüğünü, öğrencileri ve öğretim görevlilerini siyaset-dışılaştırdığını protesto etmek için üniversitedeki görevinden istifa etti. Ancak TÜMAS’a bağlı olarak kurulan kadın komisyonundan arkadaşları ile bağlarını koparmadı, komisyonun Yazar ve Çevirmenler Üretim Kooperatifi (YAZKO) topluluğuna dahil olarak aktivitelerini sürdürmeye devam etti. YAZKO için bir kadın dergisi çıkarmak üzere başka kadınlarla bir araya gelen Şirin, feminizm üzerine çalışmaya da bu aşamada başladı.
“Toplumsal cinsiyet” ve benzeri birçok kavram, henüz Türkçeleştirilmemişti bile. Feminizmi anlayabilmek için öncelikle feminist eserleri Türkçe’ye çevirerek işe başlayan ekip, çevirdiği tüm eserleri yayınlamamış olsa da Türkiye’deki feminist harekete önemli katkılarda bulundu. 1982’de “Kadınlar ve Siyasal-Toplumsal Hayat” adıyla kitap olarak yayınladığı doçentlik tezi, Türkiye’de kadınların politik ve toplumsal alanda marjinalleşmesi üzerine Türkçe yayınlanan ilk kitaptır.
‘1980’ler Türkiye’sinde Kadın Bakış Açısından Kadınlar’
80 darbesinden sonra daha da çalkantılı hale gelen Türkiye’deki siyasal ortamda, artık feminist hareket de şekillenmeye başlamıştı. Kadın aktivisti olarak mücadelesi, 1985'te Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (CEDAW-Committee on the Elimination of Discrimination against Women) uygulanmasını talep eden dilekçe kampanyası ile başladı. Medeni Kanunda reform talebi ile başlatılan mücadele, 1987’deki Aile İçi Şiddete Karşı Yürüyüş ve 1989'da “Mor İğne” kampanyası ile devam etti.
1989 yılında ise Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nın kuruluş çalışmalarını başlattı. 1990 yılında da “1980’ler Türkiye’sinde Kadın Bakış Açısından Kadınlar” adında Türkiye’deki feminist araştırmacıların çalışmalarının bir araya getirildiği bir derleme hazırladı. Almanca ve İngilizce olarak da yayınlanan kitap, Türkiye’deki ilk feminist eserlerden biri olarak kabul ediliyor. 1996’da Şirin Tekeli’ye Fransa Kültür Bakanlığı’nın Akademik Palmiye Ödülü olan “Ordre des Palmes Academiques” verildi. 1997’de KA-DER (Kadın Adayları Destekleme Derneği), Anakültür Kooperatifi ve Winpeace-Türk ve Yunan Kadınları Barış Girişimi’nin oluşumunda kurucu olarak yer aldı.
Can Yücel’den ‘Karı Kuvvetleri’ tanımlaması
2011 yılına kadar da Fransızca ve İngilizceden, çoğu kadınlar ve demokrasi ile ilgili 25 kitabı Türkiye’ye kazandıran Şirin Tekeli, Haziran 2016’da verdiği bir röportajda, 80’li yıllarda kendilerine gösterilen tepkilerden bahsederken, eğlenceli bir anısını da şöyle anlatıyor: “Şair Can Yücel bize ‘Karı Kuvvetleri’ demişti! Can Yücel ile bir gün YAZKO merdivenlerinde karşılaştık. Aramızda hakiki kıvırcık saçlı olan bir tek Şule var ama o sırada afro modası olduğu için hepimiz saçlarımızı kıvırcık yaptırmışız. Bir dizi aynı model saçlı kadını birlikte merdivenlerde görünce Can Yücel bize ‘karı kuvvetleri’ adını taktı.” Şirin Tekeli ve aktivist arkadaşları “karı kuvvetleri” yakıştırmasına da gülüp geçmiş, hatta kavramı sahiplenmişler.
‘Batı kopyacılığı yapmakla suçlanıyorduk’
Aynı röportajında Şirin, 1982 yılında düzenlenen Kadın Sorunları Sempozyumu için YAZKO’da “Simone de Beavoir’i çağıralım” dediklerinde tepki verdiğini anlatıyor: “Simone o zaman 90’ında, bizde hareketin H’si yok, ne yüzle çağıracağız diyerek itiraz ettim. İlla birisi gelecekse Giséle Halimi olsun dedim. Daha mütevazı olmak gerektiğini düşünmüştüm. Hem o dönem feminist olduğumuz için sürekli Batı kopyacılığı yapmakla suçlanıyorduk. Giséle ise Tunus kökenli, insan hakları uzmanı avukat bir feministti dolayısıyla bu suçlamayı geçersiz kılabilecek biriydi. Sonradan, bu taktiğin emekleme aşamasında olan bütün feminist hareketler tarafından kullanıldığını öğrendiğimde çok şaşırmıştım.”
‘Bir bilim kadınını bilim kadınına teslim edeceğiz’
13 Haziran 2017’de Bodrum’da hayatını kaybeden Şirin Tekeli, geride kendisi gibi kadın meselesini dert edinen herkese yol gösterebilecek çalışmalar bıraktı. Ölmeden önce bedenini, bilimsel araştırmalarda kullanılması için Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne bağışladığı için cenaze töreni düzenlenmedi. Şirin’in ardından en yakınında bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili, hukukçu Filiz Kerestecioğlu ise şunları söyledi: “Bir bilim kadınını bilim kadınına teslim edeceğiz; Şebnem hocaya (Şebnem Korur Fincancı) teslim edeceğiz.”
Son kitabı ‘Feminizmi Düşünmek’
Şirin Tekeli’nin yayınlanan son kitabının adı “Feminizmi Düşünmek” idi. Şirin, bu kitabı yazma amacını da şöyle aktarmıştı: “...Neredeyse 40 yıllık bir döneme tanıklık etmek istedim. Tarihe meraklı genç okurların ilgisini çekebilir diye düşünüyorum. Bu umutla hepinize ‘eleştirel’ gözle okumalar yapmanızı öneriyor; kadınların kaderini değiştirmekte bana göre tek güç olan feminizmle dostça bir ilişki kuracağınızı umuyorum.”
Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi (SU Gender) tarafından her yıl “Şirin Tekeli Araştırma Ödülü” veriliyor.