Ankara’nın gri ve soğuk havasını ısıtan beyaz tülbentliler
- 11:22 22 Mayıs 2019
- Güncel
Habibe Eren
ANKARA - Açlık grevi ve ölüm orucuna dikkat çekmek amacıyla çeşitli illerden gelen anneler, 9 gündür Ankara'nın gri ve soğuk duvarları arasında nöbette. Anneler Günü'nde yola çıkan anneler, en büyük hediyeyi yine kendi çabalarıyla almak için günlerdir seslerini duyurmaya çalışıyor. Peki annelerin sesini duyan var mı?
Diyarbakır, Mardin, Batman, Siirt, Van gibi illerden gelen 21 anne, 14 Mayıs’ta Meclis'te düzenlenen Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) Grup Toplantısı sonrası çocuklarının sesini duyurmak için oturma kararı aldı. 5 gün boyunca Meclis'te bekleyişlerini sürdüren anneler ardından eylemlerini HDP Genel Merkezi'ne taşıdı. 4 gündür HDP'de bekleyişlerini sürdüren anneler, bu süre zarfında bir an bile yerinde durmayarak en ufak bir umudu yüreklerinde canlı tutmak için çağrılarını sürekli olarak yeniliyor. Anneler bir kez daha tarihsel bir süreçte hem barışın hem de mücadelenin simgesi olmaya devam ediyor.
Yılmayan, mücadele eden ve kalıcı barış için bir an bile fedakarlıktan geri durmayan anneler, Ramazan ayında oruçlu halleriyle yorulduklarını dahi belli etmeden gün boyunca kurum ve dernekleri geziyor. Annelerin hepsinin ayrı bir hayat hikayesi var. Ama Kürtlerin kadim kaderi gibi yine orta bir çizgide bütün annelerin kaderi de birleşiyor. Bu kaderde cezaevleri önünde direnmek, çocuğun ölümüne şahit olmak, yeri geldiğinde polis şiddetinin her türlüsüne maruz kalmak da var…
Zulmün doğurduğu direniş
Her on yılda bir aynı acıları yaşayan anneler, mücadelenin kararlığı ile devletin bildikleri tüm yüzünü de her seferinde daha derinden teşhir ediyor. "Ve yarın değil hemen şimdi adım atılsın" diyor. Anneler gün boyunca gelecek güzel bir haberi bekliyor. Her gün sabah saatlerinden itibaren haberleri tarayan, eşine dostuna gün boyu verdikleri mücadeleyi anlatan anneler, televizyonda anlık geçen haberlerin tedirginliğini de derinden hissediyor. Gün boyu klamların dualara karıştığı, gözyaşlarının aniden gülümsemeye dönüştüğü direniş alanında anneler, her sabah yeni bir mücadeleye uyanıyor. Peki anneler bu gücü nereden buluyor? Bana sorarsanız; güçlü olmayı da, direnmeyi de, ağlayıp sonra gülmeyi de, gelecek baharı düşlemeyi de, sokaklara çıkmayı da , yılmamayı da yine bu zulmün kendisi öğretiyor. Zulmün doğurduğu direniş dallanıp budaklanırken anneler kendilerine bu direnişten düşen payı da bir bir yaşıyor.
Gri duvarlara beyaz tülbentleri ile çiçek açtırıyor
Nezahat anne, Yesura anne, Şükriye anne, Sultan anne, Ayfer anne, Besra anne, Hamide anne, Medine anne, Sultan anne ve ismini sayamadığım diğer anneler. Günlerdir Ankara'nın gri ve soğuk duvarlarında beyaz tülbentleriyle çiçek açtırıyor.
İki sloganın özetlediği mücadele
Nezahat annenin kızı Nesrin Teke, 1999 yılında tecride karşı bedenini ateşe veriyor. Annesinin gözleri önünde 19 yaşında bedenini ateşe veren Nesrin'in ardından Nezahat anne sokakları terk etmiyor. Nezahat anne, o günden beri sokaklarda iki slogan attığını belirtiyor: "Analar ağlamasın ve barış istiyoruz…" İki sloganın özetlediği barış mücadelesini derinden hisseden Nezahat anne, kızının acısının ardından tüm anaların acısını paylaşıyor. Ama Nezahat anne yas tutmayı tercih etmiyor. Bunun yerine çocuklarının haklılığını tüm dünyaya göstermek istiyor. Ve sadece "hukukunuzu uygulayın" çağrısı yapıyor.
Nezahat annenin analizlerini anlamak için gözlerine bakmak yeterli
Nezahat annenin analizlerini, sözlerini ve geçmişle günümüze kurduğu bağı anlamak için bazen gözlerine bakmak yeterli oluyor. Nezahat anne, aynı zamanda ciddi bir kadın bilinciyle eril söylemlere karşı itirazlarını bir an bile beklemeden yükseltiyor. Bir kurum gezerken kadın yöneticinin "Sizi çok tebrik ediyoruz; ama sizde çok ezildiniz eşleriniz tarafından biz sizin kadar erkekler tarafından ezilmedik" sözlerine Nezahat anne anında, "Biz eşlerimiz tarafından ezilmiyoruz. Sorun cinsiyet değil. Senin sistemin erkek. Devletin erkek, polisin, TOMA'n erkek" cevabını veriyor. Belki de bir entelektüelin yıllar boyu okuduğu derin analizler sonucu vardığı devlet fikrine Nezahat anne gündelik yaşamında gördükleri ile analiz ediyor.
'Beyaz tülbentlerimizden korkuyorlar' diyor Yesure anne
Liceli Yesura Anne'nin oğlu Aziz de 1 Mart'tan beri açlık grevinde. 7 yeğeni farklı cezaevlerinde farklı tarihlerde süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olan Yesura, ağıtlar yakılırken, tüm o acının ortasında birden yaptığı taklitlerle ve hazır cevaplarıyla ortamın neşesini en yükseğe çıkarıyor. "Bizim beyaz tülbentlerimizden korkuyorlar" diyen Yesura anne, bazen yaşadığı acıdan çıkardığı direnişi bazen de köy de yaşanılan bir anekdotu hareketli mimikleriyle anlatarak ortamda tüm dikkatleri üzerine çekiyor.
Yaşamı aslında hepimiz kadar seviyorlar
Van'dan gelen 71 yaşındaki Besra anne de ilerleyen yaşına rağmen kurum gezerken "Ne olursa olsun geleceğim" diyenlerden. Arabaya binerken "yorulma dinlen" sözlerine aldırış etmeyen Besra anne, "Ölürsem de bu yolda öleyim" diyor. Onlara bu sözleri söyleten, başkasının ya da evladının ölümü için kendi ölümünü önceleyen anneler, yaşamı aslında hepimiz kadar seviyor. Sevdikleri yaşamda tüm halkların kurtuluşu ve selameti için yıllar yılı "Em aşitî dixwazin" sloganını her ne olursa olsun ağzından düşürmeyen anneler, yaşadıkları tüm acıya rağmen bir gün gelecek güzel günlerin hasretini yaşıyor.
Gelecek güzel haberleri bekliyorlar
Medine anne tüm sakinliği ile acısını en derinden mimiklerine kadar hissettiriyor. Tepkisini "Cennet annelerin ayakları altında diyenler her türlü zulmü yaşatıyor" sözleriyle dile getiren Medine anne de gelecek güzel haberleri bekliyor diğer anneler gibi.
Anneler insanlığa çağrı yapıyor: Gelin tecridi hep beraber kıralım
Direnen çocukları için adım atan tüm anneler aynı heyecanı aynı öfkeyi yaşıyor. Bazen "Bizi bu Ankara yollarına düşüren Kürt olmamız. Ne olurdu başka coğrafya da doğsaydık" diye sitem ederken de yine de Kürt olmanın verdiği gurur ve direngenlikle "Ne yapalım bizim kaderimizde de direnmek var" diyerek çabucak pes etmediklerini gösteriyor. Onları aynı direniş sofrasında birleştiren, bu kötülük karşısında yılmamayı öğreten yine aynı coğrafya da yaşatılanlar.
Adalet Bakanı'nın yaptığı açıklamadan sonra "Engel yoksa bu görüşmeyi ne engelliyor" diye soran anneler, insanlığa yarın duyacağı pişmanlığı şimdiden hatırlatıyor. Günlerdir yediği yemekten içtiği sudan tat alamayan bu anneler tüm insanlığa çağrı yapıyor: "Gelin tecridi hep beraber kıralım…"