‘Beyaz tülbentli anneler bugün toplumsal şahitlik yapıyor’
- 18:12 20 Mayıs 2019
- Güncel
DİYARBAKIR - "İslam'da kadının toplumsal şahitliği ve eşitlik" başlıklı panelde konuşan HDP Erzurum eski Milletvekili Seher Akçınar, açlık grevi ve ölüm orucundaki tutsak annelerinin eylemleriyle “toplumsal şahitlik” yaptığını ifade etti. Akçınar, "Beyaz tülbentli annelerimiz maalesef şu an zulüm altındadır" dedi.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB), Ramazan ayı etkinlikleri kapsamında "İslam'da kadının toplumsal şahitliği ve eşitlik" başlıklı bir panel düzenledi. Belediyenin Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen panelin moderatörlüğünü Demokratik İslam Kongresi (DİK) üyesi Ronahi Çelik yaptı. Konuşmacılar olarak ise Halkların Demokratik Partisi (HDP) Erzurum eski Milletvekili Seher Akçınar ile AKP'nin kurucularından Fatma Bostan Ünsal katıldı.
Çok sayıda kişinin takip ettiği panelin açılış konuşmasın yapan Robahi Çelik, DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlatılan açlık grevlerine değindi. Robahi, açlık grevi eylemcilerinin sesi olmak için daha duyarlı olunması gerektiğini vurguladı.
‘Hakikat ve otorite arasında kadın’
Konuşmacılardan Seher Akçınar da, "Hakikat ve otorite arasında kadın" başlığı altında sunum yaptı. Seher, "Dindar kadın dediğimiz olgu sadece Müslümanlara has olan bir şey değildir" dedi. Türkiye'de uzun yıllar başörtüsünün yasaklı olduğunu kaydeden Seher, "Türkiye'de her zaman maalesef bir korku kültürü üretiliyor. Bu korku, din, mezhepsel ve kimlik olarak sistem tarafından enjekte edilmeye çalışılıyor" ifadelerini kullandı.
‘İktidarlar sokaklara, camilere ve kamusal alanlara müdahale eder’
Başörtüsü yasağının olduğu dönemlerde özellikle Refah Partisi döneminde aktif olarak siyasete katıldıklarını belirten Seher, ancak kadınların bu dönemde de tam olarak kamusal şahitliğini yapamadığını dile getirdi. İktidarların her zaman kendi iktidarlıklarını korumak için sokaklara, camilere ve kamusal alanlara müdahale ettiğini vurgulayan Seher, şunları söyledi: "İslam ile yönetilen ülkelerde camilerde kadınlara pek fazla yer alınmasına izin verilmez. Çünkü, camiler kamusal alanı inşa eden bir alandır. Neden, modern ülkelerde kamusal alanlarda kadınların şahitliklerini yerine getirilmesine izi vermezler? Örneğin, başörtülü kadının kamusal alanda çalışması yasaklanır. Neden, Barış Anneleri ya da şu anda açlık grevi neticesinde çocuklarının şahitliğini yapmak isteyen anneler, sokakta eylemlerini gerçekleştirdiğinde yasaklanmak ister? Çünkü iktidar diyor ki; sokağın sahibi benim. Sokağın sahibi ne zaman halk ve kitleler olursa, o zaman o ülke sokak tarafından yönetilir. Ama sokakta özgürlük yoksa, hiçbir zaman o ülke sokaktaki insanlar tarafından yönetilmiyordur ve özgürlük yoktur. Tıpkı, bugün olduğu gibi."
‘Beyaz tülbentli anneler bugün toplumsal şahitlik yapıyor’
Beyaz tülbentli annelerin bugün toplumsal şahitlik yaptığını vurgulayan Seher, "1 Mayıs'ta anneler beyaz tülbentleriyle miting alanına girdi. Fakat tülbent sembol olarak görüldü ve izin verilmedi. Şu anda zindanlarda açlık grevlerindekilerin anneleri, taleplerinin karşılanması için sessizce oturma eylemi yapmak istiyorlar. Ama anneler, Koşuyolu Parkı'na alınmıyor. Kaldırımda oturtuluyor ve oruçlu oldukları halde araçlardan sürekli sıcak bir şekilde hava püskürtülerek resmen işkence yapılıyor. Dindarlık, kadının toplumsal şahitliğidir. Mevcut siyasal iktidar kendisini İslamcı bir yerde görüyor ya, onlar için bunlar çok önemli değerlerdir. Kadını tanımladıklarında ‘kadın anadır’ sloganı üzerinden gidiyorlar. Cennetin ayakları altında olarak tabir ettiğiniz beyaz tülbentli annelerimiz maalesef şu an zulüm altındadır. Eylemlerini gerçekleştiremiyor. Bir dönem başörtüsü yasağı vesilesiyle iktidara gelen İslamcı aklın, geldiği yerde çürüdüğünün resmidir. Demek ki bir dönem mazlum olan kitleler aslında iktidara geldikleri zaman bir zulüm icra edebiliyor. Zihniyet özgürleşmediği sürece iktidara kim geçerse geçsin, iktidar kendi ötekisini bir şekilde oluşturur."
‘AKP iktidarı değerlerin ve dinin içini boşalttı’
Roboskili annelerin de benzer şekilde toplumsal şahitlik yaptığını kaydeden Seher, "Onlara da müdahale edildi. Dini bir tarafa bırakıyorum; gelenek ve kültürümüzde annelerin kolunu tutarak, yerlerde sürükleme anlayışı yok. Mevcut siyasal iktidar, değerlerin ve dinin içini boşalttı" diye belirtti.
Yaşanan çatışmalardan kaynaklı Cizre ve Sur'un boşaltıldığına işaret eden Seher, Sur’a ilişkin 100 anneyle bir çalışma yürüttüğünü ve onlara “Diclekent veya 75 Yol’da bir ev verilirse orada yaşamayı mı tercih edersiniz, yoksa Sur'un tekrardan açılarak oraya gitmek mi?” diye sorduklarını, tümünün samimiyetle “Ben kapımın önündeki sohbeti 75'teki kırk villaya değişmem” yanıtı verdiğini paylaştı.
Seher, geçmiş dönemlerde kılınan Sivil Cuma namazlarına da değindi. Bu namazlarda birçok kadının namaz kılarak toplumsal şahitlik yaptığını dile getiren Seher, mevcut siyasi iktidarının kurucularının da bir dönem Sivil Cuma namazı kıldığını ifade etti. Seher, "Kürtler kılınca Sivil Cuma namazları da öteki ve sözde oldu. Bir dönem AKP ve Refah Partisi içerisinde aktif olarak başörtülü bir şekilde siyasete katılanlar alkışlanırken, HDP'nin ya da başka muhalif siyasi parti içerisinde başörtülü siyaset yapan kadınlar, alanlarda yuhalatıldı. Kendilerine ait olan bir alan olduğunda alkışlanan, kendileri dışında olan bir alan olduğunda ise ötekileştiriliyor. Yani iktidar tarafından din araçsallaştırılıyor ve kendilerine göre kullanılıyor" dedi.
Akçınar, Kürdistan'da her anlamda iktidar eliyle caminin, sokağın ve kamusal alanın dindarların elinden alındığını gördüklerini belirterek, “Dindar kadınların her dönemde ellerinden gelince bulundukları alanda kendi şahitliklerini, bulundukları alanlarda yapmaları gerekliliğine inanıyorum" diye belirtti.
‘Kadınların her alanda toplumsal şahitlik yapması gerekir’
Fatma Bostan Ünsal ise, "İslam'da kadının toplumsal şahitliği" başlığı altında sunum yaptı. Kimi ayetlerden örnekler veren Fatma, Kuran'da "Ey inananlar, ana ve babanızın aleyhine bile olsa şahitlik yapın ve adaleti titizlikle ayakta tutun” denildiğini belirtti. Fatma, ancak Türkiye'de internette “şahitlik” kelimesi arayanların karşısına “yalancı şahit” çıktığını dile getirerek, şahitlik kelimesinin Türkiye'de çok dar kaldığını söyledi.
Hem adaletin hem de adaletsizliğin ilk başladığı yerin ev ortamı olduğunu vurgulayan Fatma, "Adaletsizlik, ilk önce evde kız çocuklarına yapılıyor. Erkek çocuk ile kız çocuğu eşit tutulmuyor. Bu da toplumsal düzeni çok ciddi anlamda bozuyor. Kadınların her alanda toplumsal şahitlik yapması gerekir. Peygamberimiz döneminde kadınların camiye gelmesi için teşvik edilirken, bugün ise tam tersi yaşanıyor" diye konuştu.
‘Şahitlik etmekten çoğu insan kaçma eğilimindedir’
Zengin ve fakir bakılmaksızın şahitlik yapılması gerektiğini vurgulayan Fatma, "Şahitlik, lafı eğip bükmeden doğruları söylemektir. Kadınlar, hayatın içerisinde olmadığı zaman büyük adaletsizlikler ortaya çıkar. Şahitlik etmekten çoğu insan kaçma eğilimindedir. Şahitlikten vazgeçersek tüm toplum zarar görür" ifadelerini kullandı.