Avukat Özüm Vurgun: Doktorlar cezaevi yönetimi hakkında tutanak tutmaya başladı

  • 09:12 19 Mayıs 2019
  • Hukuk
Şehriban Aslan 
 
DİYARBAKIR - ÖHD avukatlarından Özüm Vurgun açlık grevi ve ölüm oruçlarına ilişkin, “Mahpuslar doktora ya da avukat görüşüne giderken tekerlekli sandalye talep ediliyor fakat verilmiyor. Öyle ki artık doktorlar cezaevi yönetimi hakkında tutanak tutmaya başlıyor” dedi.
 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven 8 Kasım 2018’de PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasını protesto etmek amacıyla açlık grevi başlattı. Leyla’nın başlattığı açlık grevi eylemi ardından binlerce tutsak açlık grevi eylemine girerken 30 Nisan’dan itibaren iki grupta aşamalı olarak ölüm orucu eylemine başladı. Hem açlık grevi hem de ölüm orucundaki tutsakların durumunun kritik süreci geçtiği ve ciddiyetini koruduğu biliniyor. Aileler ve avukatlar aracılığı ile tutsakların durumuna ilişkin bilgi alınırken Özgürlük için Hukukçular Derneği de (ÖHD) tutsakların durumu ile yakından ilgilenip bilgi akışını sağlayan kurumlardan. ÖHD avukatlarından Özüm Vurgun önce derneklerinin faaliyetlerinden söz ederek, dernek bünyesinde oluşturdukları cezaevi komisyonları hakkında bilgi verdi.
 
‘OHAL’den öncede sonrada çalışmaya devam ettik’
 
Özüm derneklerinin Diyarbakır merkezli olduğunu belirterek, 2018 yılı Kasım ayında kurulduklarını OHAL döneminde kapatıldıklarını ardından ise Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) olarak devam ettiklerini söyledi. Özüm, “İnsan hakları alanında çalışıyorduk. OHAL’in kaldırılmasının ardından ÖHD olarak çalışmaya devam ediyoruz. Şu an da Türkiye’nin zor koşullarında çalışmalarına devam eden bir aktivist derneğiz. Sadece basın açıklaması ve raporlar tutarak değil yerinde ve anında müdahale yapmak için kurulduk. Bir hukuk derneğiyiz, amacımız adaletin yerini bulması ve hukukun kanunlarının yerine getirilmesidir. Farklı komisyonlarımızda vardır; Kadın komisyonu, cezaevi komisyonu ve daha başka komisyonlar. Çok yeni olduğumuz için dahil edemediğimiz komisyonlar da var. Birçok alanda şubelerimiz açılmaya başlayacak, Türkiye’nin her yerinde de varız diyebiliriz” dedi.  
 
‘Çok fazla hak ihlali var’
 
Binlerce tutsağın başlattığı bir açlık grevi eylemi olduğuna dikkat çeken Özüm, avukatların da içinde olduğu bir cezaevi paylaşımlarının olduğunu söyledi. Özüm, açlık grevleri öncesinde cezaevlerindeki hak ihlallerini tespit ederek raporlaştırdıklarını kaydederek, Adalet Bakanlığı’na da ulaşıp bunlar için hukuki anlamda yapılabilecekler hakkında çalışmalarda bulunduklarını ifade etti. Özüm, “Cezaevlerine ilişkin ise cezaevleri komisyonu ‘Açlık Grevlerini İzleme Platformunu’ ilan edip takip etmeye başlandı. Açlık grevleri içerisinde bulunan hukuksuzluklar, cezaevlerinin yapmış olduğu hukuksuzlukları ortaya koymaya çalışıyoruz. Çok fazla hak ihlali var; İlaçlardan tutalım, sağlıkçıların gelmesine kadar, gardiyanların baskılarına kadar her şey bir hukuksuzluk temelinde yürütülüyor” diye konuştu.  
 
‘Başka kurumlarla da paslaşıyoruz’
 
Kurulan platformun üyeleri olduğunu söyleyen Özüm, “Birçok mahpusla görüşüyoruz ama önceliğimiz açlık grevleridir. Kurulan platformun bizlerde bir üyesiyiz. O anlamda Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Tabipler Odası’nın bize verdiği sağlık bilgileri ile birbirimizle paslaşıp görüşmelerimizi gerçekleştiriyoruz. Bu görüşmeleri yaparken hem sağlık durumları hem de cezaevlerinin tutumunu görüyoruz. Ayrıca açlık grevlerinin son bulması halinde bizlerin daha çok çaba sarf etmesi gerekir. Çünkü mahpuslarda izler kalacaktır” sözlerini kullandı. 
 
‘Doktorlar artık cezaevi yönetimi hakkında tutanak tutmaya başladı’
 
Cezaevlerine sürekli gidip geldiklerini anlatan Özüm, “Elazığ 2 No’lu Cezaevi’ne gittim. Düşünün bir cezaevi yönetimi kendini o kadar küçültmüş ki gelen yemeklerde açlık grevinde olanlara küçük diğerlerine büyük elmalar veriliyor. Mahpuslar yemiyor zaten ama özellikle yemek gönderiliyor. Vitaminler tam verilmiyor, hiçbir zaman karbonat alamadılar, doktorların gidiş gelişleri sıkıntılıydı. Önce sağlık çalışanları daha sonra gardiyanlar tarafından koğuştan çıkarılarak sağlık kontrolleri yapılmaya başlandı. Açlık grevcilerini tekli hücreye alma ve infaz kanununda hiçbir şekilde yeri olmayan bir iç tüzükten bahsedilerek mahpuslar cezalandırılıyor. İlk grup olarak bahsedilen mahpuslar artık yürümede büyük sıkıntılar çekiyor. Mahpuslarda her ne kadar umut olarak dinç olsalar da bedenen yavaşlama rahatsızlıkları var. Doktora ya da avukata giderken tekerlekli sandalye talep ediliyor fakat verilmiyor. Düşünün doktorlar artık cezaevi yönetimi hakkında tutanak tutmaya başlıyor” diye vurguladı.  
 
‘Avukat görüşmeleri illegalize ediliyor’
 
Ayrıca Elazığ Cezaevi’nde 6 tutsağa avukatların görüş kısıtlılığı yapıldığını belirterek, “Gerekçe ise avukatların talimat getirdiğiydi. Bizler insan hakları savunucusu olarak cezaevlerine gidiyoruz. Adalet Bakanlığı, cezaevi ve gardiyanlar nezdinde terörize edilmiş bir durumdayız. Tamamen illegalize edilmişiz. Bu mahpuslarla aradaki ilişkiyi kesme boyutundadır. Bizler cezaevinden çıktıktan sonra gardiyanlar tutsaklara ‘avukatlarınız size ne talimatlar getirdi? Açlık grevleri bitiyor muymuş?’ diye görüşmeler illegalize ediliyor” diye belirtti.
 
‘Anneler bize güç verdi’
 
Özüm, tutsak yakınlarının her gün Koşuyolu Parkı’nda yaptıkları eyleme destek amaçlı olarak ÖHD’li avukatların gittiğini belirterek yaşananları şu şekilde anlattı: “Annelerin yanına gittik ve annelerin ne kadar güç verdiğini görebildik. Biz onları güçlendirmekten öte onlar bize güç verdi. İlk etapta bir sorun yoktu fakat sonradan polis amirlerini geçtik çevik kuvvet tarafından çok fazla hakarete maruz kaldık. Hem annelere hem de cübbelerimiz ile orda olmamıza rağmen avukatlara hakaret, taciz içeren cümleler, itmeler, saçın çekilmesi gibi hareketler yapıldı. Artık hakareti de geçecek şekilde küfürler edildi. Bazı arkadaşlarımıza ise coplarını yerden sallamak maksadıyla bacaklarına vurdular. Ardından bize bir koridor açıldı ve koridor içerisinden bir çıkış yapmamız söylendi. İkili ve üçlü gidin deniliyor gidiyoruz o sorun oluyor, el ele tutuşmayın deniliyor, anneler yaşlı onları tutmak zorundayız. Sonrasında annelerin önü kapatıldı ve annelere müdahale edilmeye başlandı. Biz kollukla konuşmaya çalıştıkça kolluk bizi itip saldırmaya başladı. Birden su sıkılmaya başlandı ve kendi amirleri dahi sırılsıklam oldu.”
 
‘Annelere her kesimden destek vermeli’
 
Sonrasında tazyikli suyun gözüne isabet ettiğini dile getiren Özüm, bir denge kaybı yaşadığını kaydetti. Özüm, “Daha sonrasında hem bir darp raporu hem de TİHV’e bir başvuruda bulunduk. Annelerin ve diğer arkadaşların da aldığı darpların takipçisi olacağız. Ayrıca benim için en güzel anlardan biri avukat olmadığı sanılan bir arkadaşımız alınmaya çalışıldı ve annelerin kendilerini öne atarak, ‘avukatlarımıza karışmayın’ demesiydi. Bir diğer konu ise bizim desteğimizle beraber başka gruplara da yol açıldı. Mesela baronun anneler gününde yapmış olduğu etkinlik annelere moral oldu. Sadece avukatlar değil sivil toplum kuruluşlarının da destek vermesi gereken bir konudur. Kadın polis memurları daha fazla sinirli, daha fazla saldırganlardı. Diyalog dahi kurulamıyordu. Erkek meslektaşları arasında kendi varlıklarını kanıtlamak amaçlı erkeksileşme, onlardan daha fazla ses çıkartıp onların arasında yer alma çabasıydı. Kendi kurumları çok eril bir kurum olduğundan kadınlar da beyinlerini tamamen eril düşünceye çevirmişler. Devletin yapmaya çalıştığı da bu; Kadını kadına kırdırtmak. Fakat inanıyorum bunu da yeneceğiz” diye konuştu.  
 
‘Yasalar uygulansın’
 
Özüm son olarak, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, muhalefetine, iktidarına, tek söyleyebileceğimiz şey; Biz onlardan farklı bir kanun istemiyoruz. Biz sadece uluslararası atmış olduğu imzaların arkasında durmasını, kendi yazmış olduğu kanunları işletmesini istiyoruz. Ölümlerin olmamasını istiyoruz.  Zaten 8 can verdik. Ölüm orucunda olan 2 grubun durumları ağırlaşıyor. OHAL’de de değiliz kalktı. Tecridin kalktığı gün barış gelecektir, ekonomi düzelecektir, Türkiye’nin birçok alanına refah gelecektir” diyerek tutsakların talebinin karşılanması gerektiği çağrısında bulundu.