
Haber takibinde gözaltı, emniyette darp: Meslektaşlarımız yüzünden bu haldeyiz
- 09:06 17 Mayıs 2019
- Güncel
Safiye Alağaş
İSTANBUL - Açlık grevlerine dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilen eylemleri takip ettikleri sırada gözaltına alınan gazetecilerden Zeynep Kuray, “Bizimle aynı mesleği yapıp devlet memuru gibi çalışan gazeteciler yüzünden bu haldeyiz. Çünkü onlar gerçeği yazmıyorlar, alanlara inmiyorlar. Biz yazdığımız ve alanlara indiğimiz zaman da hedef oluyoruz” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle açlık grevi eyleminde olan tutsakların aileleri, bir aydan fazladır İstanbul, Kocaeli ve Diyarbakır başta olmak üzere birçok şehirde alanlarda ve çocuklarının talebi kabul edilmesi için direniyor. Eylemleri yasak olduğu gerekçesiyle engellenen aileler, maruz kaldıkları şiddet ve gözaltılara rağmen cezaevleri önünden ayrılmıyor. Haber takibi yapan gazeteciler de ailelerin maruz kaldığı hukuksuzluktan nasibin alıyor, görüntü ve fotoğraf çekimi yapmaları engelleniyor. Darp edilen gazetecilerin görüntüleri siliniyor, kamera ve fotoğraf makinelerinin hafıza kartlarına el konuluyor.
Son olarak 10 Mayıs’ta açlık grevleri ve ölüm oruçlarına dikkat çekmek amacıyla Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi önü ve Mısır Çarşısı'nda yapılan eylem nedeniyle aralarında gazeteci İrfan Tuncçelik ve Zeynep Kuray’ın da olduğu 41 kişi gözaltına alındı. 40 kişi, çıkarıldıkları mahkemece adli kontrol şartı ile serbest bırakılırken, Halkların Demokratik Partisi (HDP) yöneticilerinden Hacı Oğiş sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek tutuklandı.
‘Göreceğiz bakalım basın mısın değil misin’
Eminönü Mısır Çarşısı’nda açlık grevine dikkat çekek amacıyla gerçekleştirilen insan zinciri eylemini takip ettiği sırada gözaltına alınan gazeteci Zeynep Kuray, gözaltı sırasında ve emniyette yaşadıklarını anlattı. Gazeteci olarak yalnızca kendisinin eylemi takip ettiğini belirten Zeynep, “Önlük giyinmişlerdi, halka durumu anlatıyorlardı. Eylemi bitirip, önlükleri çıkarttıklarında polis geldi. Herhangi bir anons yapmadan dahi bir kadının saçlarını çekerek bizi ablukaya aldı. Onlara basın olduğumu söylediğimde ‘Göreceğiz bakalım basın mısın değil misin’ dediler. Sonra hepimizi gözaltına aldılar. Araçta telefonlarımıza el koydular. 25 yaşlarında olan polisler, babasının ve annesinin yaşında olan insanlara ‘sus konuşma’ diye bağırarak baskı kurmaya çalıştı” diye anlattı.
‘Annelere çıplak arama dayatıldı’
Karakola götürüldüklerini düşünürken Vatan Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube’de bulduklarını öğrendiklerini kaydeden Zeynep, güvenlik şube nezarethanesinde yer olmadığı gerekçesiyle Terörle Mücadele (TEM) Şubesi’nin nezarethanesine konulduklarını söyledi. Burada üst araması yapıldığına dikkat çeken Zeynep, şöyle devam etti: “Birçok kadına çıplak arama dayatmasında bulunmuşlar. Önce beni annelerin bulunduğu nezarethane bölümüne götürdüler. Beni gören anneler kucaklayıp yaşadıklarını anlattılar. Çıplak arama dayatmasına tabi tutulduklarını söylediler. Sonra beni oradan alıp gözaltına alındığım grubun bulunduğu bloka götürdüler. Orada bir kadın arkadaş regl olmuştu. Ancak tuvalette peçete ve tuvalet kağıdı dahi yoktu. Ben de peçete istedim. Ancak vermediler. Bu yüzden tartıştık. 3 kişi kalıyorduk nezarethanede. Kapıyı açtılar üzerime çullandılar. Yanındaki kadın arkadaşlar polisleri engellemeye çalıştı ancak onlarda darp edildi. Beni darp ederek zorla nezarethaneden çıkardılar. İki polis kollarımdan tutarken üçüncü polis elimi kırmaya çalıştı daha sonra beni duvara yaslayarak, ‘Erkek misin kadın mısın belli değil’ dediler. Arkadan gelen bir başka polis omuriliğime arkadan yumruk attı. Sonra beni tek kişilik nezarethaneye götürdüler.”
‘Gözaltı süremiz keyfi olarak uzatıldı’
İfadeler alındıktan sonra tekrar eski nezarethaneye götürüldüğünü ifade eden Zeynep, “Anneler bu baskı ortamında 4 gün boyunca tutuldular, yaşlı ilaç kullanan kadınlardı. O kasvetli havasız yerde birçok anne rahatsızlandı. Bir annenin tansiyonu fırladı. Uzun süre ona ilaç vermediler. Hastaneye kaldırıldı. Dağıtılan yemekler ilaç kokuyordu o nedenle oruç tutan anneler ve birkaç kişi dışında hepimiz kuru ekmek yedik. Adliye çıkartılacağımız gün gözaltı süremiz keyfi bir biçimde bir gün daha uzatıldı” diye konuştu.
‘Ölürüm Türkiyem şarkısı dinlemeye maruz bırakıldık’
Gözaltına alınan Evin diye genç bir kadının moral vermek için Kürtçe şarkı söylediğini ifade eden Zeynep, “Sesi çok güzeldi. Bizim moralimizi düzeltmek için şarkı söyledi. Anneler de zılgıt çekiyordu. Herkes bu şekilde birbirine moral vermeye çalışıyordu. Bir tane TEM polisi ‘Sesinizi kesmezseniz size canlı müzik yayını yapacağım’ diye bağırdı. Akabinde gece geç saatlere kadar ‘Ölürüm Türkiyem’ dinlemeye maruz bırakıldık. Bu uygulamaya tepki gösterildiğinde cinsiyetçi küfürler ettiler. Ertesi gün hastaneye götürüldük. Ben hastanede darp edildiğimi söyledim. Ama yüzüme dahi bakmayan doktor sadece not almakla yetindi. Hiç umursamadı” ifadelerini kullandı.
‘Gerçekleri yazmaya devam edeceğiz’
Haftada iki gün imza ve yurtdışı yasağı ile serbest bırakılan Zeynep, bilgisayar, telefon, fotoğraf makinesi ve basın tanıtım kartına el konulduğunu aktardı. Malzemelerine el koyarak işini yapmasını engellemeye çalıştıklarını belirten Zeynep, şöyle tepki gösterdi: “Bu gaspla ‘Madem tutuklanmadınız size bu işi yaptırmayacağız’ mesajı vermek istediler. 7 ay önce BİMER’den hakkımda bir ihbar olmuş. Savcının emri olmadan eve baskın yaptılar. İfadem alınmak üzere götürüldüm. Bir soruşturma değildi. Götürdüler ertesi gün savcılığa çıkarıldığım zaman serbest bırakıldım. Savcıya ‘bilgisayarıma el konuldu’ dedim. Savcı ‘Zeynep’in eşyalarını verin’ dedi. Ancak 7 ay oldu hala eşyalarımı alamadım. Özgür basını susturmak, sindirmek için yapılıyor ama iyi bilsinler ki biz sinmeyeceğiz, gerçekleri sonuna kadar yazmaya devam edeceğiz. Çünkü bizim sorumluğumuz ne devlete ne hükümetedir. Kamuoyuna ve halkadır.”
‘Gerçekleri yazmayan gazeteciler yüzünden bu haldeyiz’
Gazetecilere dönük baskıların artmasının nedenlerine de değinen Zeynep, “Bu gün bu haldeysek gerçekleri yazmayan gazetecilerin yüzündendir. Kişisel çıkarlarını ön planda tutan gazetecilerden dolayı bu haldeyiz. Bizimle aynı mesleği yapıp devlet memuru gibi çalışan meslektaşlarımızın yüzünden bu haldeyiz. Çünkü onlar gerçeği yazmıyorlar. Biz yazdığımız zamanda hedef oluyoruz. Alanlara inmiyorlar biz indiğimiz zaman hedef oluyoruz” diye konuştu.
‘Ters kelepçelenerek araca bindirildim’
İrfan da, olay günü ailelerin oturma eylemi için cezaevine doğru yürüyüşe geçtiğini, polisin hiçbir uyarıda bulunmadan müdahale için anons geçtiğini belirterek şunları aktardı: “Bütün aileleri, anneleri yaka paça gözaltına almaya başladılar. O sırada ben de haber takibi yapıyordum. Görüntü çekiyordum. Çalıştığım sırada beni de gözaltına aldı. Gazeteci olduğumu söyledim. ‘Nerede çalışıyorsun’ dediler. Mezopotamya Ajansı dedim. ‘Böyle bir ajans mı var? Sen ajans mısın hemen alın arkadaşı sınır dışı edilsin’ sözlerini sarf ettiler. Böyle absürt sözler sarf ediyor dalga geçiyorlardı. Beni ters kelepçeyle araca bindirdiler. Bu şekilde Vatan Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesi’ne götürüldük. Anneler, Anneler Günü’nü nezarethanede geçirdi. Annelerin Kürtçe şarkı, alkış ve zılgıtlarına karşılık polis ‘Ölüm Türkiyem’ şarkısını çalıyordu. Yine annelere çıplak üst arama dayatması vardı. Annelerin buna karşı çıkışını, bağırışlarını duyabiliyorduk. Bir anne çıplak aramaya karşı direnirken, bu sırada bir polisin bu anları fotoğrafladığını öğrendik. Annenin daha sonra bu yüzden bağırdığını öğrendik.”