Avukat Ceren Şimşek: Suçluyu aklayan bir sistem kurumsallaşmış vaziyette

  • 09:04 17 Mayıs 2019
  • Hukuk
Habibe Eren
 
ANKARA - Cinsel istismardaki artışa yol açan cezasızlık kültürü ile devletin istismarı önlemedeki sorumluluğuna dikkat çeken Avukat Ceren Şimşek, “Her fırsatta çocuk aleyhine yasa teklifleri getiren iktidar nedeniyle suçluyu aklayan bir sistem kurumsallaşmış vaziyettedir. Peki bu zamana kadar çocuğu korumakla yükümlü devlet ne yapıyor?” diye sordu. 
 
Her geçen gün istismara maruz bırakılan çocuk sayısında artış yaşanırken, cezasızlık politikası ile de failler gerekli cezayı almayarak korunuyor. Feminist avukat Ceren Şimşek, son yıllarda ciddi artış gösteren istismar vakalarına ve iktidarın “cezasızlık” politikasına ilişkin konuştu.
 
‘Diyanet gibi kurumların beyanları cezasızlık ve istismarı arttırıyor’ 
 
İstismarın artmasının nedenlerinden birinin cezasızlık kültürü olduğunu belirten Ceren, yargılamalardan sonra hak ettiği cezayı almayan failin yine aynı suçu işlemekten çekinmediğine dikkat çekti. Ceren, “Cezaların caydırıcılık açısından önemi bulunmaktadır. İktidarın bu cezasızlık kültürünün oluşmasında payı büyük. Her fırsatta istismara maruz kalan çocuk aleyhine yasa teklifleri getiren iktidar nedeniyle suçluyu aklayan bir sistem kurumsallaşmış vaziyettedir. Ayrıca Diyanet gibi bir kesim için dinlenen, önem arz eden kurumun istismara teşvik edici beyanları, cezasızlığı ve istismarı arttırmaya neden olmaktadır” dedi.
 
‘Asıl problem yasaların uygulanmaması’
 
İstismara karşı yasaların yeterli düzeyde olduğunu asıl problemin ise uygulamadan kaynaklandığını ifade eden Ceren, “Yasalarda da ek düzenlemeler yapılabilir tabii ki. Örneğin akranlar arasında yaşanan cinsel ilişkilere ilişkin farklı düzenleme yapılması gerekiyor. Ya da çocuğun cinsel istismarına ilişkin mevzuatın daha ayrıntılı hale getirilmesi gerekmektedir. Ancak benim düşünceme göre demin de dediğim gibi asıl sorun yasaların uygulanması kısmındadır. Soruşturma ve kovuşturmalar uzun sürüyor, yeterli delil toplanamıyor ve infaz aşamasında şartlı salıverme şartsız uygulanıyor. Bunları konuşmadan tartışmak bizi bir sonuca götürmemektedir” diye konuştu.
 
‘Çocuklar yargı aşamasında bir kez daha mağdur ediliyor’
 
Çocuğun yargı aşamasında maruz bırakıldığı duruma dikkat çeken Ceren, fail ile empati kuran uygulayıcılar nedeniyle uygulanmaması gereken indirimlerin uygulandığını ve faillerin cezasızlıkla ödüllendirildiğini vurguladı. Ceren, “Deniyor ki çocuğun rızası var. Çocuğun rızasının olma hali mümkün değildir. Çocuk ‘evet’ demiş bile olsa bu istismara maruz bırakıldığı gerçeğini değiştirmez. Yetişkinler için temel kriter rızadır, dolayısıyla ‘evet/hayır’ ayrımı çok önemlidir. Ancak yetişkinden çocuğa yönelen bir eylem söz konusu ise durum değişir, çocuğun ne dediği önemli değildir. Bu nedenle ‘rızası vardı, bağırmamıştı’ gibi nedenlerle istismarcıya indirim uygulanması caydırıcılığı azaltmaktadır” ifadelerini kullandı. 
 
‘İktidarın zihniyeti nedeniyle istismar kurumsallaştırılmakta’
 
İstismarda yaşanan artışın iktidarın politikalarıyla doğrudan etkili olduğunu söyleyen Ceren, hükümetin politikalarına dair de şu eleştirileri yaptı: “İktidarın bu konudaki bakış açısını hepimizin malumu. Biliyorsunuz 3 sene önce cinsel istismara maruz kalan çocuğu, istismarcı ile evlendirerek suçluyu aklayan bir teklifi Meclis’e getirmişlerdi ve büyük tepki toplamıştı. Bununla bile çocuğun cinsel istismarına nasıl baktıklarını anlayabiliyoruz. Çocuğun yüksek yararı gereği fail ile empati değil mağdur ile empati kurmak gerekmektedir. Ancak iktidarın zihniyeti nedeniyle istismar cesaretlendirilmekte ve kurumsallaştırılmaktadır.”
 
‘Peki çocuğu korumakla yükümlü devlet ne yapıyor?’
 
Sistemin istismar ve tecavüz suçları işlendikten sonra harekete geçtiğini ve bunun en büyük sorunlardan biri olduğunun altını çizen Ceren, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 19. Maddesi’nde çocuğu istismardan koruma konusunda devletin alması gereken yükümlülüklerin hatırlatıldığını vurguladı. 
 
Ceren, devletin istismar karşısında yükümlüklerini ise şu şekilde sıraladı: “Önleme, tespit etme, müdahale etme, iyileştirme ve zararı giderme, sosyal destek sağlama ve failleri cezalandırma. Buradan da anlaşılacağı üzere devletin istismar meydana gelmeden önlemekten, olduktan sonra yapılacaklara kadar birçok sorumluluğu var. Bu konuda en büyük görev Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na düşüyor. Bakanlık sürece etkin bir biçimde müdahale ediyor olsa hem bu kadar yoğun çocuk istismarı yaşanmasının önüne geçer hem de çocuklarla ilgili davalarda daha hızlı ve adil sonuçlar alınır. Türkiye'de sistem istismar olduktan sonra harekete geçiyor. Peki bu zamana kadar çocuğu korumakla yükümlü devlet ne yapıyor? Çocukların takibi yapılıyor mu? Risk erkenden fark edilebiliyor mu? Tüm bunlara cevap verecek bir sistem geliştirmek zorundadır devlet. Çünkü esasında istismar sadece mağdur ile fail arasındaki bir sorun değildir. Münferit bir vaka değildir. Toplumsal travma yaratan bir olaydır çocuk istismarı. Birçok toplumsal faktörün bir araya gelmesi ile ortaya çıkar. Bu sorun ile yüzleşmek zorundayız.”
 
‘Ortak çalışma ile istismar konusunda devlet zorlanmalı’
 
İstismara ve bu politikalara karşı mücadelenin hayati olduğuna işaret eden Ceren, “Bunun için mücadeleyi çocuğun üstün yararını esas alan kurumların ve kişilerin ortak çalışması ile olacaktır. Çünkü bu sorun bireysel çabalarla değil devletin çalışmasını zorlayacak kurumların varlığı ile aşılmalıdır” dedi.