Devrimci Parti MYK üyesi: İktidar sürecin ağırlığını kaldıramıyor

  • 09:01 30 Mart 2019
  • Güncel
Dilan Babat 
 
ANKARA - Devrimci Parti MYK Üyesi Burcugül Çubuk, açlık grevleri dalga dalga yayılırken, iktidarın göstermelik adımlarının kimseyi tatmin etmediğini belirterek, iktidarın sürecin ağırlığını kaldıramadığını söyledi. Burcugül, “Taleplerin karşılanması ile nihayete erecek bir süreç var. Bu sürecin bitmesi için iktidarın talepleri yerine getirmesi ve gerçekten doğru bir adım atması gerekir” dedi.
 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK)  Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili Leyla Güven’in PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi 143’üncü gününde devam ediyor. Dalga dalga birçok ülkeye de yayılan açlık grevine, 1 Mart’tan itibaren tüm cezaevlerinde binlerce tutsak katıldı. Tecride karşı Zülküf Gezen, Ayten Beçet, Zehra Sağlam ve Medya Çınar ise bulundukları cezaevlerinde yaşamlarına son verdi. Halkın öfkesi de giderek büyürken, iktidar ise hala sessizliğini koruyor. 
 
‘Direniş kadın öncülüğünde başladı’ 
 
Gelinen aşamayı ve yetkililerin sessizliğini değerlendiren Devrimci Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Burcugül Çubuk, Leyla Güven şahsında başlatılan açlık grevinin bir direniş olduğunu vurguladı. Açlık grevi direnişinin kadın öncülüğünde başlamasının umut verdiğini dile getiren Burcugül, “Devletin bir kodu vardır, kadınsa direkt ‘vur’ derler. Devletin direkt kadına yönelmesi aslında kadının sonuna kadar direnmesi ve iradelerinin hiçbir zaman kırılmamasıdır. Leyla Güven’in eylemi, Türkiye’deki tüm siyasi tutsaklar için AKP’nin 17 yılık iktidarı boyunca giderek derinleştirdiği tecrit politikası ve hak gaspına da yönelik bir eylem oldu” dedi. 
 
‘Bu sadece Kürt halkının sorunu değil’ 
 
7 bine yakın siyasi tutsağın açlık grevinde olduğunu belirten Burcugül, “Bunların içerisinde sosyalistler de var.  Kader birliği yaptıkları Kürt halkının sesine ses katmak için açlık grevine girdiler. Çünkü tecrit ne sadece bir halkın sorunu nede bir grup insanın sorunudur. Tecrit bütün toplum için aslında temel bir mesele” diye konuştu. 
 
‘Batıda kamuoyuna duyurmak için çalışmalar yapıyoruz’ 
 
Açlık grevi eylemlerinin insanlık suçuna karşı insanlık onurunun bir savunması olduğunu ifade eden Burcugül, açlık grevi eylemlerine kadınların sonuna kadar sahip çıktıklarını ve kadın öncülüğünde gelişen bu eyleme batıda ses olmak için çalışmalarda bulunduklarını belirtti. Özellikle batıda kamuoyuna duyurulmayan sesi duyurmaya çalışmanın önemli olduğuna dikkat çeken Burcugül, “Halkların kardeşliği için ve Türkiye işçi sınıfının bu meseleyi sahiplenebilmesi için tutsakların sesini mümkün olduğunca duyurmak üzerine bir çalışma yürütüyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Bıçağın kemiğe dayandığını gösterdi’ 
 
Bunların tamamının “bıçak kemikte” anlamına geldiğini dile getiren Burcugül, “Bıçak kemikteyse artık kaybedecek bir şey yok demektir. Biz bunun farkındaysak iktidar da farkındadır. 'Baldırı çıplaklardan' korkması gerektiğini bütün iktidarlar bilir. Biz açlık grevlerinin tüm ülkedeki baskı ve faşizme karşı bir başlangıç olduğunu düşünüyoruz” dedi. 
 
‘Gömme hakkı kalmamışsa başka bir haktan söz etmek mümkün değil’
 
Tecride karşı yaşamına son veren tutsaklara da değinen Burcugül, şu değerlendirmede bulundu: “Tecritteki tutsaklar için tecride karşı yaşamına son vermek, zaten ağır ağır öldürülürken kendi iradesini ortaya koymaktır.  Asıl sorun cenazelerin ailelerden kaçırılması. Yıllardan bu yana bu coğrafyada ve dünyada gömme hakkı doğal hak olarak kabul edilir. Bir insan öldükten sonra onunla uğraşılmaz, herhangi suç işleyen herhangi birinin öldükten sonra toprağa gömme hakkı doğalında oluşur zaten. Bu ihlaller çok uzun zamandır var olan bir durum. Mezarlara yapılan saldırılar, mezar taşlarına yapılan saldırılar zaten gömülme hakkına ilk saldırı böyle başladı. Ailelerden cenazeyi kaçırmak açıklanacak bir durum değil. Bunun yanında aileleri yıldırmaya da yönelik bir uygulama da olamaz. Yıllardır tecride maruz kalan çocuklarının cenazelerinin kaçırılması aslında çocuklarının bu halk için ne kadar onurlu olduğunun bir göstergesi oluyor. Bu ülkede gömülme hakkı engelleniyorsa zaten başka bir hak kalmamış, haklardan söz etmek mümkün değildir.”
 
‘Kadınların iradesi tecridi ve faşizmi yıkacaktır’
 
Leyla Güven’in ardından binlerce kadının açlık grevi eylemine destek vermesinin Türkiye’de kadına yönelik baskıların ne kadar derin olduğunun göstergesi olduğunu söyleyen Burcugül, “Kadın cezaevlerinde daha baskıcı bir devlet görüyor. Kadınlar iradelerini sonuna kadar koruyorlar. Bu eylemlerin öncülüğünü kadınların üstlenmesi ‘biz yılmıyoruz’ demek.  Bu da bizim umudumuzu büyüten bir irade. Cezaevlerinde, sokaklarda direnmekten vazgeçemeyenler hep kadınlar olmuştur. Bunca zulüm karşısında iradeli bir Kürt halkı var. Diğer taraftan krizle, baskıyla kaybedecek bir şeyleri olmayan sosyalistler var.  Biz kendi gördüğümüzden daha çok güçlüyüz. Kadınların iradesi tecridi ve faşizmi yıkacaktır” diye belirtti. 
 
‘İktidar sürecin ağırlığını kaldıramıyor’
 
Bu sürecin sadece birkaç kez İmralı Adası’na aile göndermekle bitmeyeceğini, tecridin bütün Ortadoğu ve binlerce insanı ilgilendiren bir mesele olduğunu dile getiren Burcugül, “Göstermelik adımlar kimseyi tatmin etmiyor.  Taleplerin karşılanması ile nihayete erecek bir süreç var. 70’li yıllarda bunun benzerini gördük ama o zaman iktidar daha atik davranmıştı. Baktığımız zaman sürecin ağırlığını kaldırmayacağı çok belli. Dengede duramıyor, gözünü karartamıyor. Leyla Güven’e doktor yollamaya çalışıyor ama oda olmuyor. Bu sürecin bitmesi için iktidarın talepleri yerine getirmesi ve gerçekten doğru bir adım atması gerekir” dedi.