
DİK üyesi Hatice Kavran: Cenazelerin kaçırılması İslam’a göre zulümdür
- 09:15 29 Mart 2019
- Güncel
Safiye Alağaş
İSTANBUL - Tecridi protesto etmek için yaşamına son veren 4 tutsağın cenazesinin kaçırılmasının ne İslam ne de insani herhangi bir şey ile bağdaşmadığını belirten DİK üyesi Hatice Kavran, “Hazreti Muhammet’in ne bir ölüye ne de bir diriye böyle bir uygulaması yoktur. Bu davranışları zulüm olarak niteliyor. Dolayısı ile bu İslam’a aykırıdır” dedi.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili Leyla Güven'in, PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde 8 Kasım 2018'de başlattığı ve tahliyesinin ardından evinde devam ettirdiği süresiz-dönüşümsüz açlık grevi 142'nci gününe girdi. Aynı taleple Hewlêr'de HDP üyesi Nasır Yağız'ın eylemi 127, Strasburg'da 14 kişi ve Galler'de İmam Şiş'in eylemi 101, Mexmur'da İştar Meclisi üyesi Fadile Tok'un eylemi 67, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ve HDP önceki dönem Hakkari Milletvekili Selma Irmak'ın eylemi 66, Kanada'nın Toronto kentinde Yusuf İba'nın eylemi 74, cezaevlerinde ise 16 Aralık'ta başlayan ilk grubun eylemi 102 gündür devam ederken, eylem 1 Mart itibariyle tüm cezaevlerine yayıldı.
17 Mart Tekirdağ T Tipi Cezaevinde bulanan Zülküf Gezen, 23 Mart’ta Gebze Cezaevi’nde bulunan Ayten Beçet, 24 Mart’ta Otlu Cezaevinde bulunan Zehra Sağlam, 25 Mart’ta Mardin Cezaevi’nde bulunan Medya Çınar tecridi protesto etmek amacıyla yaşamlarına son verdi. Yaşamlarına son veren 4 kişinin cenazeleri kaçırılarak zorla defnedildi. Cenaze törenlerine aile bireyleri sınırlı sayıda katılabildi. Mezarı ziyaret etmek isteyen insanlara müdahale edilerek gözaltına alındı.
‘Utanç verici’
Açlık grevlerini ve cenazenin kaçırılarak zorla defnedilmesini değerlendiren Demokratik İslam Kongresi (DİK) üyesi Hatice Kavran, bütün bunları inanç, vicdan ve ahlaki açıdan değerlendirmek gerektiğini belirtti. Açlık grevlerinin Türkiye'nin hukukuna uyması için başladığını belirten Hatice, "Açlık grev eylemleri hukuksuzluğa karşı verilmiş hak arama eylemlerinin bir parçasıdır. Bu hak gaspını yapan devletler için utanç vericidir" dedi.
'Herkes üzerine düşen yapmaz ise ölümlerde payı olur'
Cezaevlerinde tutsakların yaşamına son vermesine ilişkin Hatice şunları dile getirdi: "İslam’da yaşatmak esastır. Zaten ‘kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız’ diye buyurulur. Burada yaşanan hukuksuzluk karşısında öncelikle sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri ve genel olarak toplum üzerine düşeni yapmadığı için cezaevlerindeki insanlar böyle bir mücadele yöntemine başvuruyor. Sorumluluk bütün toplumun olmakla birlikte, topluma öncülük edenlerin sessizliğinden kaynaklı bu yaşananlar öne çıkmaktadır. Bu eylemlerin durdurulması için herkes üzerine düşeni yapmaz ise yaşanan ölümlerde herkes pay sahibi olur.”
‘Amaç insanca yaşama isteğidir’
Cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemlerinin amacının ölüm olmadığını hatırlatan Hatice, “Açlık grevine girmiş olan insanların amacı ölmek değil yaşamaktır. İnsanca yaşamak için bunca insan bedenini açlığa yatırmaktadır. Bu durumu birçok açıdan ele almak gerekiyor. Burada İslam itikadı ve İslam hukuku açısından yaklaşmak gerekiyor. İslami ve insani olan, hukuksuzluk ve adalet kavramı üzerinden yaklaşmaktır. Çünkü ayeti kerimede ‘Allah size adaleti emretti’ diye buyuruyor. ‘Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutun’ diye buyurmaktadır” dedi.
‘Cenazeye en ufak saygısızlık dahi yasaktır’
Yaşamına son veren 4 tutsağın cenazesinin kaçırılmasına ilişkin ise Hatice, şunları söyledi: "İslam’da cenazelere yönelik en ufak bir saygısızlık dahi yasaktır. Eğer bu din Hazreti Muhammet’in tebliğ ettiği din ise hazreti Muhammet’in uygulamalarını bu dinin özü olarak kabul etmek gerekir. Hazreti Muhammet’in ne bir ölüye ne de bir diriye böyle bir uygulaması yoktur. Aksine bu tür davranışları zulüm olarak nitelendirmektedir. Bu, İslam’a aykırı bir uygulamadır. Kuran, aleyhinize de olsa adaletten ayrılmamayı emretmektedir. Bu ne adaletle ne vicdanla ne de insani herhangi bir şeyle bağdaşmayan bir durumdur. Müslüman kimlikleriyle Filistin halkının yanında yer alan insanlar Türkiye’de yaşanan benzer duruma karşı duyarlı olmaya çağırıyorum. Herkesi bütün açlık grevindeki insanlar adına Leyla’ya ses vermeye çağırıyorum."