Kadını metalaştıran ‘gelenekler’ bin yıllardan günümüze uzanıyor

  • 09:13 28 Mart 2019
  • Güncel

Hamdiye Çiftçi 

 
VAN - Eril zihniyetin kadını metalaştıran uygulamalarının günümüze kadar geldiğini, bu uygulamalardan birinin de “başlık parası” adı altında gerçekleştirildiğini belirten Sosyolog İnci Uyar, “Bunu önlemek hayatın her alanında eşitlikçi bir yönetime geçilmesi, eğitim ve yasaların güçlendirilmesinden geçiyor” dedi. 
 
Eril zihniyet ve tahakküm anlayışı, kadını köleleştirmek isterken, kullandığı yöntemlerden biri de özne olmaktan çıkarıp, metalaştırmak oldu. Kullanılan yöntemlerin birçoğu da “gelenek” adı altında hayata geçirildi. “Başlık parası” adı altında, kadını bir meta olarak gören anlayış hala birçok yerde devam ediyor. Kadınlar kendilerine birer meta gibi “değer biçilmesine” karşı tepkilerini ortaya koyuyor. 
 
‘Kadın pazarlık konusu haline getiriliyor’
 
Sevim Akdağ, toplum ne kadar gelişse bile feodal sistemin köklerinden kurtulamadığını belirterek, “Babalar, erkek kardeşler, amcalar, kız kardeşlerini ya da kız çocuklarını evlendirmek istediklerinde erkek tarafından altın ve para istiyor. Kadın orada tıpkı bir malmış gibi pazarlık konusu haline getiriliyor. Bu da her ne kadar konuşulmasa da günümüzde devam etmektedir. Kızlar küçük yaşta evlendiriliyor. Başlık parası alınıyor ve kimse bunu durdurmuyor. Gözlerimizin önünde erkekler oturup pazarlık yapıyor. 20 altın, 30 altın; 10 bin, 20 bin gibi sayısal verilerle canımıza, bedenimize fiyat biçiliyor” dedi. Bu insanlık dışı, kadın düşmanı uygulamayı asla kabul etmediklerinin altını çizen Sevim, “Yasaklanmasını istiyoruz” diye belirtti. 
 
‘Kadına kurban muamelesi yapamazlar’ 
 
Hiçbir insana para ile değer biçilemeyeceğine dikkat çeken Dilan İta, “Kadına kurban muamelesi yapamazlar. Bir insanın hayatı ile bedeni üzerinde el sıkılmamalıdır. Bugün dünyanın büyük bir bölümü uzay çağını yaşıyor ama biz halen ‘gelenek, görenek’  diye insanlık dışı bir uygulama yaşıyoruz. Biz kadınlar bu geri kalmış erkek zihniyetini kabul etmiyoruz. Hiçbir kadın kabul etmemelidir” ifadelerini kullandı. 
 
‘Kadının düşüncesi, bedeni, zihni ve ruhu çalınmıştır’
 
Neolitik toplumda kadının erkeklerle eşit haklara sahip olduğuna vurgu yapan Sosyolog İnci Uyar da, şu noktalara dikkat çekti: “Bu denge, cadı avlarından sonra kadının köleleştirilmesi, doğadan koparılmasıyla değişmiştir. Kadının düşüncesi, bedeni, zihni ve ruhu kadından çalınmıştır. Kadınlar köleleştirilerek pazarlarda satılmaya başlanmıştır. Geçmişe baktığımızda başlık parası o tarihin bir uzantısıdır. Evlilik kavramıyla da kadının erkeğe ait olduğunu düğün törenleriyle ilan ediliyor. Düğünlerde meşaleler yakılarak eğlence tarzında herkese, artık bu kadın bu erkeğe ait, kimse bakmasın, denilerek onun mülkü haline getiriliyor.”
 
‘Hala normal karşılanıyor’ 
 
“Başlık parası”nın aslında kız çocuğu dünyaya geldiğinden beri ne yiyip ne içmişse onun bedeli olarak alındığını ifade eden İnci, “Toplumda ‘annelik hakkı’, ‘süt parası’ olarak değiştirildi. Toplumlarda hala genç kadınların başlık parası normal karşılanıyor. Kadının iradesi, insanlığı hiçe sayılarak bedeninin parası ödeniyor. Feodal burjuva kesiminde toplumda aile ne kadar değer görüyorsa kızların da başlık parası o kadar yüksek olurdu. Bu neden ağa kızları ağa oğullarıyla evlendirilirdi” dedi.
 
‘Önlemek eğitimle gerçekleşir’
 
Bu tür uygulamaların eğitim ve bilinçlendirmeyle son bulacağını vurgulayan İnci, “Öncelikle kadının bilinçlendirilmesi gerekiyor. Kadının doğadan koparılması, kadının eve hapsedilmesi, kadının kendi iradesinden yoksun bırakılması kadının bilinçlenmesini engeller. Hayatın her alanında eşitlikçi bir yönetime geçilmesi gerekiyor. Bu da eğitim sistemiyle gerçekleşebilir. Yasalarla güçlendirilmesi gerekiyor” diye ekledi.