DİK Eş Sözcüsü Hüda Kaya: İnsanlık bu iktidarı utançla anacak

  • 09:10 28 Mart 2019
  • Güncel
Rengin Azizoğlu 
 
İSTANBUL - DİK Eş Sözcüsü Hüda Kaya, İslam hukukunda en azılı düşmanın cenazesinin dahi “harem” yani dokunulmaz olduğunu belirterek, AKP iktidarının tüm zulümlerinin yanında cenazeleri kaçıran iktidar olarak tarihe geçtiğini belirtti. Hüda, “Bu iktidar er geç yok olup gidecek ve insanlık bu iktidarı utançla anacaktır” dedi. 
 
İlk uygarlıklardan bu yana insanlar, kaybettikleri yakınlarının hatıralarını yaşatmak adına farklı ritüeller eşliğinde cenaze törenleri düzenlerler. Tarihin gördüğü tüm medeniyetlerde kutsal bir yere sahip olan mezarlar, günümüzde de aynı şekilde saygı görmeye devam ediyor. Yazılı kanunlarda çoğunlukla yer almasa da herkesin gelenek ve inançlarına uygun olarak defnedilme, yakınlarını kaybedenlerin ise yas tutma hakkı tüm insanlığın kabul ettiği doğal bir hak olarak görülüyor. Türkiye’de ise, tartışılmayacak kadar geçerli bu hak tarih boyunca sistematik olarak ihlal ediliyor.
 
İsimsiz mezarlar 
 
En temel insan haklarından biri olarak kabul edilen gömme, gömülme ve yas tutma hakkının birçok kez ihlal edildiği Türkiye’de Şeyh Said ve arkadaşları idam edildikten sonra cenazeleri kaçırılarak bilinmeyen bir yere defnedildi. Seyid Rıza ve arkadaşlarının akıbeti de yine aynı şekilde gelişti.
 
Cumhuriyetin ilk yıllarında inkâr ve imha politikalarının bir sonucu olan bu uygulama, aralıksız olarak sürdürüldü. 90’lı yıllara gelindiğinde devlet, aynı uygulamaya daha sık başvurmaya başladı. PKK’ye karşı yürüttüğü savaşta hayatını kaybeden binlerce insanın cenazesi, ailelerine verilmek yerine toplu ve isimsiz mezarlara gömüldü. Son 3 yıllık süreçte ise, farklı alanlarda bulunan sayısız mezarlık bombalandı, yıkıldı ve ailelerden habersiz mezarlar açılarak cenazeler götürüldü. 
 
Cemile ve Taybet Ana
 
İlan edilen sokağa çıkma yasakları döneminde Şırnak’ın Cizre ilçesinde 2015 yılının Eylül ayında yaşamını yitiren 10 yaşındaki Cemile Çağırga’nın cenazesinin defnedilmesine izin verilmedi. Aile cenazeyi günlerce derin dondurucuda bekletmek zorunda kaldı. Silopi’deki çatışmalar sırasında evinin bulunduğu sokakta katledilen 57 yaşındaki Taybet İnan’ın cenazesi, askerlerin ateş açarak alınmasını engellemesi üzerine 7 gün boyunca sokakta kaldı. Yine bu ilçelerde çatışmalardan sonra başlatılan yıkım sırasında enkazların arasından insanlara ait uzuvlara rastlandı. 
 
Ailelerden kaçırılan cenazeler 
 
Son olarak da Demokratik Toplum Kongresi (DTK)  Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili Leyla Güven'in PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi ardından tecride karşı yaşamına son veren tutsakların cenazeleri kaçırılarak, gece yarısı asker ve polis ablukası altında defnedildi. Zülküf Gezen, Ayten Beçet, Zehra Sağlam, Medya Çınar'ın cenazeleri ailelerine resmi olarak teslim edilmeden memleketlerine gece yarısı yollanarak, yakınlarının cenazelere katılımı engellendi. Defin sırasında kişi sınırı konulurken, Ayten'in ailesine taziye yeri dahi verilmedi. Medya'nın cenazesi için Mardin’de cenaze aracı verilmedi, Diyarbakır'dan cenaze aracı getirtilmek zorunda kalındı.
 
İsra Suresi: Biz insanı şerefli bir şekilde yarattık
 
Anayasa'nın 17. Maddesi'nde “Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz” ibaresi yer alırken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) de benzer şekilde açıkça gömülme ve kişinin yakınlarını gömebilme hakkı düzenlenmemiştir. İslam hukukunda ise yazılı olmayan geleneklerin yanı sıra yazılı olarak da ölülere, öldükten sonra bedenine ve mekanına karşı yapılan saldırılar Kuran’da İsra Suresi'nde ifadesi bulunmaktadır. İsra Suresi'nde geçen “Biz insanı şerefli bir şekilde yarattık” ibaresi yalnızca yaşamı değil kişinin ölümü ve cenazesine de işaret eder. 
 
‘Cenazeleri kaçıran iktidar olarak tarihe geçmiştir’
 
Demokratik İslam Kongresi (DİK) Eş Sözcüsü, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Bağcılar Belediye Başkan adayı Hüda Kaya, İslam hukukunda en azılı düşmanın cenazesinin dahi “harem” yani dokunulmaz olduğunu belirtti.
 
Hüda, şöyle devam etti: "Savaş meydanlarında bile, kim yenmiş olursa olsun cenazeler tüm taraflarca gelinir ve meydandan alınır. Herkes inancına, geleneklerine göre istediği şekilde cenaze merasimini organize eder. Cenaze Mekke'li müşriklerin dahi uyduğu bir dokunulmazlıktır. AKP iktidarı, tüm zulümlerinin yanında cenazeleri kaçıran ve korsan defin yapan iktidar olarak da tarihe geçmiştir. Mezarlıkları daha önce bombaladılar, ibadethaneleri de yıktılar, cenazeleri sürüklediler, çıplak olarak teşhir ettiler. Artık bu sicillerine işlendi. Bunların da hesabı er geç halk ve hak nezdinde sorulacaktır. Bu ayıp, bu utanç, kara bir leke olarak yüzlerinde kalacaktır. Halkımızın yaşam hakkı, eğitim hakkı, özgürlük hakkı, seyahat etme hakkı gibi her tür hakkın yanında, yas hakkı dahi gasp edilmiştir. Cenazeler dini vecibeleri yerine getirilmeden, helallik alınmadan, namazı dahi kılınmasına müsaade edilmeden, korsan şekilde gömülmekte ve günler sonra mezar ziyaretleri dahi engellemektedir. Ancak korkunun ecele faydası olmayacak. Bu iktidar er geç layık olduğu, tarihin en kara sayfalarına adını yazdırıp, er geç yok olup gidecek. İnsanlık bu iktidarı utançla anacaktır.”