Dr. Filiz Ünal: Açlık grevleri kritik aşamayı geçti, endişelerimiz var

  • 09:08 18 Ocak 2019
  • Güncel
Dilan Babat
 
ANKARA - ATO üyesi Dr. Filiz Ünal, cezaevlerinde devam eden açlık grevi eyleminin kritik bir aşamaya geldiğini belirterek, “Bizim için en kritik 45-75’inci arası günlerdir. Kalbin gücünde azalma olur, kalp ritim bozuklukları olur. Bizin en çok koktuğumuz şey budur” dedi. Filiz, ayrıca hekimlerden, cezaevi yönetimine kadar açlık grevinde olan kişilere karşı uyulması gereken protokollere dikkat çekti. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in açlık grevi eylemi 72, cezaevlerinde başlayan ilk grubun ise 34’üncü güne girdi. Leyla Güven’in avukatları, midesinin artık sıvı almakta zorlandığı ve tansiyonunun sürekli düştüğünü belirtti. Leyla'nın ve diğer tutsakların sağlık durumlarının risk teşkil etmeden bir an önce adım atılmasını gerektiğini vurgulayan Ankara Tabip Odası (ATO) üyesi Doktor Filiz Ünal, yaşanabilecek sağlık sorunlarına ilişkin bilgilendirmelerde bulundu.
 
‘B1 vitamini, şeker ve tuzun ilk günden verilmesi gerekir’
 
Hekimler olarak açlık grevlerini onaylamadıklarını ancak kişinin iradesine saygı duyduklarını ifade eden Filiz, “Bir insanın kendi bedeninden vazgeçmesini kabul etmiyoruz.  Açlık grevlerinde genellikle yüz yüze görüşebiliyorsak, var olacak bilecek sekelleri ve bu sekelleri en aza indirmenin yollarını ve hatta mümkünse açlık grevi dışında bir eylem biçimi tercih etmelerini söyleriz” dedi.   
 
Açlık grevine girecek kişi ile yaşanılacak durumun birebir anlatılması gerektiğini belirten Filiz, “Biz açlık grevine girenlerin iradesine mi müdahale ediyoruz yoksa var olacakları anlatmakla yükümlü müyüz? Açlık grevlerine ilişkin son yazdıklarımızda Dünya Tabipler Birliği’nin de kabul ettiği şey ve bizim de görevimiz, açlık grevine başlayan insanlara sonsuz saygı duymaktır. Açlık grevinde olacak sekelleri en aza indirmek ve var olan sekelleri olabildiğince engellemektir. Bunun için protokoller yapılmıştır. Bu protokollerde günlük su, tuz şeker ve B1 vitaminin alınmasının sağlanması gerekiyor. Bunlar açlık grevinin birinci gününde sağlanmadıysa risk çok yüksektir. Sinir hasarını engelleyecek vitaminler verilmediği sürece birinci günden itibaren risk olabilir. Birinci günde sekeller oluşabilir ve bu sekeller dönüşümsüz olur” diye konuştu. 
 
Açlık grevinde aşama aşama yaşanacak sağlık sorunları
 
Açlık grevinde aşama aşama yaşanabilecekleri aktaran Filiz, şu bilgileri paylaştı: “ 1-3 günde 1 ve 2 kilogram kaybedilir.  Vücudun yedek depoları vardır o yedek depolardan kullanır. Ama burada mide çok kritiktir.  Zamanla mide ağrıları çekilmeye başlar mide o kadar süre boş kalmaya tahammül edemez. 4 ve 7’nci günlerde halsizlik başlar. Kişi daha yavaş hareket etmeye başlar daha uzun oturma ihtiyacı hisseder. 7 ve 14’üncü gün bizim için kritik günlerdir. Tansiyon düşer,  düştüğü için de kişinin eğer kalp, akciğer ve damar yetmezliği gibi problemleri varsa bu hastalar bugünden itibaren zorluk çekmeye başlarlar. 14-34’üncü günde artık fenalık hissi başlar. Hasta kendini artık iyi hissetmez ve merdiven çıkmada zorluk yaşamaya başlar. Ayakta durmakta zorluk çekerek, sürekli kafasını bir yere dayama ihtiyacı hisseder. Bu günlerden sonra susama hissi kaybolmuştur. Su içme hissi de ortadan kalkabilir. İlerleyen günlerde idrar yolu enfeksiyonları başlayabilir. Biz bu durumlarda iki şeyi takip ederiz. Bunlardan biri ateş ve üşüme titreme durumları. İkincisi ise halsizlik ve tansiyon durumunu takip ederiz.  Hekimler olarak bizim kaygımız artmaya başlar. Bu kaygımız hekim gözüyle baktığımızda var olan diğer hastalıklarına, geçmişteki kilosuna ve kilonun yüzde onunda kaybı riskin fazla olduğunu gösterir. 35-42’nci günlerde artık görme de bozukluklar başlar.  Çift görme, şaşılık, denge bozuklukları, konuştuğunu tekrar etme ve kanamalar görülebilir. Bu süreçte vücut kaybı yüzde 18’dir. Aynı zamanda beyin fonksiyonları konusunda en riskli süreçtir.  42’nci günden sona işitme kaybı başlar.  İşitme kaybı ve midede kanama varsa bu kişiler yoğun bakıma alınabilir. Başlangıçtaki hastalıkların ve başlangıçtaki kilosuna bağlı olarak, kişinin 42’nci günden sonra uykuya meyli ve halsizlik meydana gelecektir. Bizim için en kritik 45-75’inci arası günlerdir. Kalbin gücünde azalma olur, kalp ritim bozuklukları olur. Bizin en çok koktuğumuz şey budur.”
 
‘Bilinci açıkken izin alınmalı aksi takdirde müdahale yetkisi yoktur’ 
 
Şu an cezaevlerinde devam eden açlık grevlerinin kritik bir aşamaya geldiğini vurgulayan Filiz, hekimler olarak en büyük korkularının açlık grevinde olanların kalplerindeki ritim bozuklukları olduğunu söyledi. Filiz, “Burada geçmişte var olan açlık grevlerinde izlediğimiz çok önemli bir durum daha var. Bilinci kapandıktan sonra müdahale edersek, etik kurallarımıza aykırı bir iş yapmış oluruz. Kişinin bilinci kapanmadan ‘Bilinciniz kapandığı zaman size müdahale edebilir miyiz’ sorusu sorulması gerekir. Eğer kişi kabul ederse müdahale ederiz. Ama kişi bunu kabul etmezse müdahale etme hakkımız yoktur. İnsan hakları savunucusu doktorlar olarak açlık grevine giren kişinin ‘müdahale etmeyin’ dediği için müdahale etmelerine de izin vermeyiz. İstanbul Protokolü de bunu yazıyor. Bir insanın zorla açlık grevini sonlandırmak, zorla beslemek, bilinci kapanıkken alınacak bir onay değil” ifadelerini kullandı. 
 
‘Hekimlere ve Bakanlığa evraklar gönderildi ‘
 
Açlık grevlerinde nelere dikkat edilmesi gerektiği noktasında cezaevi hekimlerine evrak gönderdiklerini aktaran Filiz, “Ankara Tabip Odası ve İnsan Hakları Komisyonu üyeleri olarak, açlık grevlerini takip eden hekimlere bu bilgileri gönderiyoruz.  Nasıl takip edilmesi gerektiğine dair bilgiler yer alıyor. Açlık grevi sonlandırıldığı gün bu kişiler hemen beslenemez. Bırakıldığı gün verilmesi gereken sıvılar, gıdalar ve vitaminler var. Bunlar özenle yapılmasa bu hastalara zarar verilebilir, bu nedenle birinci günden itibaren takip edilmesi gerekir. Tüm açlık grevcilerinin güvendiği bir hekim tarafından aldıkları sıvı, çıkardıkları sıvı, kalp ritim damarlarının takip edilmesi gerekir” dedi. 
 
‘Cezaevi ortamı konusunda endişelerimiz var’
 
 Açlık grevlerinde olan kişiler için çok özenli ve dezenfekte olan ortamların sağlanması gerektiğinin altını çizen Filiz, cezaevlerindeki açlık grevini takip eden hekimlere protokol gönderdiklerini kaydetti. “Biz  protokolleri yeniden hatırlatmak için bakanlıklara da  gönderdik” diye ekleyen Filiz, “Protokollerin yanı sıra açlık grevine girecek kişilerin güvendiği hekim tarafından kontrol edilmesi var olacak nörolojik bozuklukları azalttığına dair yayınlar var. Ortamın ısısından her birinden yararlanacak şekilde tedbirler alınması gerekiyor. Ama cezaevlerinde bu ne kadar sağlanır konusunda endişelerimiz var.  Cezaevleri koşullarını iyi biliyoruz, güneşe çıkmayan, başka insanlarla temas etmeyen, yeterince B1 vitamini almayan, günlük yaşamını sürekli güneşsiz ve ışıksız bir yerde geçiren birinin dayanma gücü daha da azalacaktır” diye konuştu. 
 
‘Cezaevi ortamını görmek için heyetlere izin verilmeli’
 
Açlık grevleri ile çok fazla karşılaştığını söyleyen Filiz, açlık grevine giren kişiye dokunulmaması, tuvaletinin ayrı olması gerektiğine dikkat çekerek, şöyle devam etti: “Dışarıda devam eden açlık grevi eylemlerinde idrar yolu enfeksiyonu varsa, evin tuvaletini diğer insanlara kapatılmasını söylerdik. Ama cezaevinde bu durum nasıl yapılır bilmiyoruz.  Herhangi bir duruma karşı cezaevi yönetimi hekimlerle iş birliği içerisinde bu hassasiyetleri alıyorlar mı bilemiyoruz. Bu iş birliği yapılmadığı sürece bu ortamlar sağlanmaz. Bunun için yapılması gereken, açlık grevine giren kişilerin güvendiği hekim ve heyetlerin cezaevlerine girmesi gerekiyor. Cezaevlerinde bu durumlar çözülmese farklı hastalıklarla karşı karşıya kalabiliriz.”