İçindeki acıyı, öfkeyi şiire döktü!

  • 09:02 27 Ağustos 2024
  • Kültür Sanat
 
Elfazi Toral 
 
İSTANBUL - İlk şiir kitabı "Ey Ez"i çıkaran şair Süphiye Bulut, devletin şiddet ve asimilasyon politikalarına henüz çocuk yaşta maruz kaldığını, ailesinin Kürtçe konuştuğu için işkence görmesine tanıklık ettiğini belirtti. Süphiye, "İçimdeki öfkeyi, acıyı şiirlere döktüm. Dilimize yasak getirenlere karşı Kürtçe yazmaya başladım ve yazmaya da devam edeceğim" dedi.
 
İktidarın Kürt diline ve kültürüne yönelik saldırı ve asimilasyon politikaları 1990'lardan bu yana devam ediyor. Kürtçe konuşmayı yasaklama hedefinde olan iktidar, Kürtleri baskı, şiddet ve işkence ile asimile etmeye çalışıyor. Kürt dili ve edebiyatının gelişimini ve eğitimini engellemeye çalışan iktidarın tüm saldırılarına rağmen, Kürt kadınlar dillerini, kültürlerini ve Kürt edebiyatını yaşatmaya kararlı olduklarını vurgulamaya devam ediyor. Bu kadınlardan biri de şair Süphiye Bulut.
 
Mêrdîn’in (Mardin) Dêrik (Derik) ilçesinde dünyaya gelen Süphiye, 16 yaşına kadar ilçede kalır. 12 Eylül askeri darbe sürecinde askerler tarafından evlerine baskın düzenlenir. Bu baskında babası, abisi ve birçok yakını işkence ile gözaltına alınır. Daha sonra abisi Selahattin tutuklanarak Diyarbakır Cezaevi’ne götürülür. Selahattin, cezaevinde de işkenceye maruz kalır. Aileden birçok kişinin tutuklanması ile birlikte Süphiye ve ailesi Dêrik’ten Amed’e taşınmak zorunda kalır. Ailesine yapılan işkenceye şahit olan Süphiye, o günden itibaren ailesine yönelik işkenceye karşı Kürtçe konuşmaya ve Kürtçe şiir yazmaya başlar.
 
İlk şiir kitabı "Ey Ez"i yayımlayan Süphiye, kitabına dair JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
 
İşkence ve asimilasyona karşı Kürtçe şiir yazmaya başladı
 
Çocuk yaştan itibaren devletin baskı, sindirme, asimilasyon, işkence, imha ve inkar politikalarıyla tanışan Süphiye, “Biz Amed’e geldiğimizde, Diyarbakır Cezaevi’ne abimi ziyarete gittik. Bir de ne görelim, cezaevi değil, cehennemdi. Her hafta o cehenneme gidiyorduk. İçeride hangi şiddeti uyguluyorlarsa, dışarıda da bizlere aynısını yapıyorlardı. Görüşe gittiğimizde nenem ve dedem Türkçe bilmiyordu, biz de zaten zor konuşuyorduk. Bir gün nenem geldi ve cezaevinde bulunan Selahattin abimi ziyarete gittik. Görüşte abimi görünce 'Seleheddino tû çawayî?' demesiyle nenemi yere yatırıp dövdüler ve işkence ettiler. Kürtçe konuştuğumuz için neneme, anneme hepimize şiddet uyguladılar. Bu olay beni çok etkilemişti, canımı çok yakmıştı. O günden sonra ben Kürtçe yazmaya başladım. O zulme karşı Kürtçe yazmaya ve okumaya başladım. O günden bu yana Kürtçe şiir yazıyorum” dedi.
 
‘Söyleyecek çok sözümüz var’
 
Şiirin anlam ve önemini dile getiren Süphiye, “Heyecan ve istek çok önemli. Biz Kürtlerin söyleyecek çok sözü var. Topraklarımız, evlerimiz ve köylerimiz yakıldı. Çocuklarımızı bombaladılar. Zulüm ve zorbalıkla karşı karşıya kaldık. Heyecan, sevinç, hüzün, öfke, bütün duyguları barındırıyoruz. Kemiklerimiz sızladıkça sözcükler de dökülüyor. Çok fazla duyguyu barındırıyoruz. Bu anlamda şiirler yazıyorum. Şiirlerimin konusu genellikle dil, kültür, kimlik, Kürdistan ve aşk oluyor. Duygularımı şiirlere aktardım. Yaşadığım her duyguyu şiirlerle bütünleştirdim” ifadelerini kullandı.
 
‘Ey Ez’
 
"Ey Ez" adlı şiir kitabının çok önceden çıkması gerektiğini belirten Süphiye, Kürt edebiyatı ve Kürt dilinin rol ve misyonuna işaret etti. Ekonomik koşullardan dolayı kitabı daha erken çıkaramadığını ifade eden Süphiye, “DOZ Yayınları beni keşfetti ve şiirlerimi kitaplaştırdı. Buradan da teşekkürlerimi iletmek istiyorum. 4 tane şiir kitabım var. Onları da kitaplaştıracağım. Şu anda ise başka bir kitap üzerinde çalışıyorum. Üzerinde çalıştığım kitap bir hikaye. Yakın bir süreçte o da çıkacak. Başlangıcı şiirle oldu, sonu da gelecek. Kendi yaşam hikayemi de yazacağım” diye belirtti.
 
‘Diyarbakır Cezaevi önünde şiir yazmaya başladım’
 
Cezaevine abisini görmeye gittikleri sırada nenesi ve annesinin maruz kaldığı işkenceye tanıklık ettiğini ve ardından şiir yazmaya başladığını kaydeden Süphiye, yaşadıklarını şu sözlerle hatırlattı: “Diyarbakır Cezaevi’nin bahçesinde yazmaya başladım. Bizim dilimizi yasakladılar, işkence ettiler aileme. Dil için bizleri dövdüler, canım çok acıdı. O gün ben görüş saatini beklerken Kürtçe yazmaya başladım.”
 
Mahalle mahalle kadın örgütlenmesi
 
Kadınların özgürlüğü için mücadelenin büyütülmesine değinen Süphiye, çocukluğundan itibaren kadın özgürlükçü paradigma ile büyüdüğünü söyledi. Süphiye, “Küçükken çok iyi hatırlıyorum. Mahalle mahalle kadınları bilinçlendirmek için çalışıyorduk. Devletin baskısını, zulmünü kabul etmemelerini, erkek şiddetine karşı mücadele etmeleri gerektiğini söylüyorduk. Kürdistan özgürleşmeden kadınlar da özgürleşmez. Onun için mücadeleyi güçlü kılmak gerekiyor. Dilimizi, çocuklarımıza öğretmeliyiz. Herkes kendi anadilini konuşmalı. Dilimiz biterse biz de biteceğiz. Dilimiz çok zengin bir dildir. Onun için her alanda dilimizi yaşatmalıyız” ifadelerini kullandı.
 
‘Yazmaya devam edeceğim’
 
Yazmaya ve anadiline sahip çıkmaya devam edeceğinin altını çizen Süphiye, “İçimdeki öfkeyi, acıyı şiirlere döktüm. Yazmaya devam edeceğim” diye konuştu.