Sanatçı Rugeş Kırıcı: Kadınlar beklemedi, hikâyeyi kendi yazdı

  • 09:02 17 Temmuz 2025
  • Güncel
Şehriban Aslan
 
AMED- Tarihi anlara tanıklık eden sanatçı Rugeş Kırıcı, “Çok bekledik… Acılarla, kayıplarla geçen uzun yılların ardından artık barış ve demokrasi için sabrımız tükendi. Bu yüzden, hiç vakit kaybetmeden, cesur adımlar atmalıyız” dedi.  
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine, 11 Temmuz’da Barış ve Demokratik Toplum Grubu tarafından Silêmanî kırsalında bulunan Şikefta Casenê bölgesinde silahları imha töreni düzenlendi. Tören, dünyanın dört bir yanında büyük bir yankı uyandırırken etkisi hala sürüyor. Yüzlerce kişi tören alanında yerini alarak tarihe tanıklık etti. Tarihe tanıklık edenlerden biri de sanatçı Rugeş Kırıcı…
 
Rugeş Kırıcı tarihi ana tanıklıklarını ve sanatçıların barıştaki rolünü anlattı.
 
Törene yapılan tanıklığın heyecanı
 
Tarihi bir ana şahitlik etme şansı bulduğunu söyleyen Rugeş Kırıcı, bundan büyük bir heyecan duyduğunu belirtti. Rugeş Kırıcı, “Kendi anadilimde sanat üretmeye çalışan, tiyatro yapan biri olarak bu süre zarfında birçok şeye tanıklık ettim. Fakat böyle bir fırsatı yakalayıp yeni bir tanıklık yaşadığım için çok şanslı olduğumu söylemek istiyorum. Pek çok kişi yola çıktığı andan itibaren yazıyor, çiziyor. Hepsinde ortak duygular olduğu gibi kişisel duygular da var.
İlk gittiğimiz gün, çok sıkı güvenlik önlemlerinin alındığını gördük. Otele gece vardık. Uyumamız gerekiyordu ama heyecandan uyuyamıyordum. Sürekli 'Ya uyanamazsam, ya yetişemezsem, ya alarmım çalmazsa?' diye endişe ediyordum. Neyse ki, büyük güvenlik önlemleri altında törenin yapıldığı alana zamanında ulaştık. Çok büyük bir özenle hazırlanmış bir alandı” diyerek yaşadığı heyecanı dile getirdi.
 
‘Defalarca baktım hafızama kazımaya çalıştım’
 
Meselenin bir seremoniye tanıklık etmenin olmadığını kaydeden Rugeş Kırıcı, “Bunca yıllık tarihin törenini izleme meselesiydi. Kendi hikâyemizi izleme meselesiydi. Galiba bütün heyecanı yaratan da buydu. Oranın çok büyülü bir atmosferi vardı. Telefonlarımızı götürmemize izin vermediler. Elbette ki tarihi anları kaydetmek güzel olurdu fakat yapacağımız çekimler bir şeyleri kaçırmamıza neden olabilirdi. Orayı unutmamak için her şeye üç dört kere bakıyordum. Düzene, sisteme, sahneye, ayaklarındaki ayakkabılara, silahı tutuş şekillerine detaylarına bir daha bakmam lazım diyerek hafızama kazımaya çalıştım” sözlerine yer verdi.
 
‘Kadınlar beklemedi kendi hikâyelerini yazdı’
 
“O yürüyüş ve geliş biçimi, o seremoni, o ritüel; tek bir kareyle bunca yılın adımlarını anlattı bize.” diyen Rugeş Kırıcı, sözlerine şöyle devam etti:“Çok güçlü bir fotoğraftı, öyle güçlüydü ki tarifi gerçekten zor. Önde bir kadın komutanın olması, arkasında kadın mücadelesi veren kadın gerillalarla diğer mücadele arkadaşlarının yer alması; yürürken sergiledikleri ciddiyet, nizam ve yüzlerindeki özgüven, yılların tarihsel mücadelesini adeta gözler önüne seriyordu.
Bunu şöyle bir cümleyle tarif edebilirim: Kadınlar beklemedi ve kendi hikâyelerini yazdılar. Ben o fotoğrafta bunu gördüm. Bu, topluma, sanata ve hayatın her alanına yansıdı. Büyük izler bıraktı, derin etkiler yarattı. Hiç tereddütsüz bir şekilde sahneye çıkmak, yine tereddütsüzce söyleyeceklerini dile getirmek ve ardından kendinden emin bir tarzla ateşe yürümek... Ki burada ateş, çok güçlü bir metafor. Ateş, Kürtler için sadece bir doğa olayı değil; bir dönüşüm, bir arınma, bir yeniden başlangıç anlamına gelir. Ben bunu bir ‘yeni merhaba’ 
olarak görüyorum.”
 
‘Çok hızlı adım atılmalı’
 
Sanatın bu süreçte üzerine düşen görevler olduğuna dikkat çeken Rugeş Kırıcı, “Ne yapılabilir?” sorusu üzerinde yoğunlaşılması gerektiğini ifade etti. Sanatın, sürekli hakikati haykırmak olduğunu vurgulayan Ruggeş Kırıcı,“Sevgiyi, aşkı, bir sorunu, politik bir meseleyi, acıyı toplumsallaştırabilmeyi başarmaktır sanat. Çünkü ben, sanatın sadece bir yansıma değil, aynı zamanda bir inşa olduğuna inananlardanım. Tam da böyle bir aşamada, ‘Sanatla barış ve demokrasi mücadelesi toplumsallaştırılabilir mi?’ sorusunu sormak gerekiyor. Benim için cevabı ‘evet’; bu yol, en güçlü yoldur. Bence fazla beklememek gerek, çünkü bunun için fazla zamanımız kalmadı. Uzun acı ve mücadele yılları yaşandı ama artık barışı, demokrasiyi beklemek için sabrımız tükendi. Bu nedenle çok hızlı adımlar atmak gerekiyor” dedi.  
 
‘Şifalanmanın en etkili yolu sanattır’
 
Rugeş Kırıcı konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:“Elbette, önce siyasi yollarla Anayasal zeminin basıncını oluşturmak gerekiyor. Bir an önce hukuki çözüm yollarına yönelik adımlar atılması şart. Ancak işin bir de diğer boyutu var: Barış sadece siyasi bir mutabakatla sağlanmaz; aynı zamanda vicdani, toplumsal bir yüzleşme ve şifalanma gerektiren bir meseledir. Bu şifalanmanın en etkili aracının ise sanat olduğunu düşünüyorum.
Sanatın işi biraz daha uzun sürelidir ama bu yolculuk asla bitmez; ömür boyu sürer. Sanatın toplumsallaşması meselesi, yalnızca belirli konularla sınırlı değil; her alana yayılan ve acil bir şekilde ele alınması gereken bir konudur. Sanatın devamlılığı, bana göre, tam da bu farkındalığı görebilme yetisi üzerine kuruludur.”
 
‘Ortaklaşacağımız şey; barış ve demokrasi’ 
 
Kürdistan’da yaşayan kadınların savaşın yükünü ve barışı umut etmeyi de bildiklerini söyleyen Rugeş Kırıcı, “Çocuğunu kaybeden annelerin bile yıllarca bütün alanlarda cenazesini gömerken barış diye haykırdığını gören bir halkın çocuğuyum. Bu çok büyük bir örnek. Biz barışa hazırız ve kadınlar her koşulda bu yolculuğa çoktan çıkmışlardı ve bu yolculuğu devam ettiriyor. Ayrıca yükü ve sorumluluğu bir kesime bir alana değil, barışa ve demokrasiye herkesin ihtiyacı olan herkesin bu sorumluluğu alması gerekiyor. Ben sanatçıyım şarkımı söylerim, oyunumu oynarım demekle olmaz. Tabi ki işimiz bu ama bunun sorumluluğunu da alarak yapmak gerekir. Belki şarkımı artık bunun için söyleyeceğim denilmelidir. Bu da çok büyük enerji oluşturur. Bütün kadın arkadaşlarıma hangi meslekten, hani ideolojik yapıya sahip olursa ortaklaşacağımız şey barış ve demokrasidir” ifadelerini kullandı.  
 
Çocuklarımızın kokusu vardı onlarda
 
Silah imha töreninde, PKK’lilerin büyük bir ciddiyetle geldikleri merdivenlerden çıkıp kaybolduklarına vurgu yapan Rugeş Kırıcı, “Kaybolana dek herkes onları büyük bir dikkatle izledi. O esnada ağlayanlar vardı ve izleyen herkesin gözlerinde bir hüzün görülüyordu. Ancak aynı zamanda barışın mümkün olabileceğine dair bir sevinç de hissediliyordu. İnsanlar, hem acılarıyla yüzleşti hem de o acılarla hüzünlendi. Belki de herkes, oraya yakınını kaybettiği birinin fotoğrafını koydu. Ya da şöyle düşündü: ‘Evet, bu gençler geri dönecek. Benim çocuğum dönemeyecek ama bu gençler kurtulacak.’ Herkes kendi hikâyesinden yola çıkarak bir başka hikâye yazdı. Şöyle sesler duydum: ‘Neden bize sarılmadan gittiler? Neden bizimle konuşmadılar? Çocuklarımızın kokusu vardı onlarda…’ diyenler oldu. Bu duygularla törenden ayrılmak gerekiyordu. Yürüyen herkes, son bir kez daha görebilmek umuduyla arkasına bakıyordu. Bu bir dönüm noktasıydı ve tarihe tanıklık etmenin verdiği onurla, alandan biraz daha yavaş adımlarla çıkmaya çalıştık diyebilirim” şeklinde konuştu.