
'Tutsaklar sosyal yaşamdan izole ediliyor'
- 09:03 18 Nisan 2025
- Güncel
AMED - Kişinin yaşam koşullarının sıfıra indiği cezaevlerindeki hak ihlallerine dair konuşan Avukat Hülya Yıldırım, ihlallerin tespit edilmesine rağmen hiçbir düzenleme yapılmadığını vurguladı. Bu durumun nedeninin ise infaz rejiminin, yani kapatma rejiminin sistematik hale getirilmesiyle ilgili olduğunu ifade etti.
İktidarın sistematik hale gelen antidemokratik politikaları, 7’den 70’e her kesimi etkilerken bunların en başında cezaevlerindeki tutsaklar geliyor. Mevcut cezaevlerinde uygulanan bu politikalar, yasal hakların uygulanmaması yanı sıra kişinin yaşam koşullarının zor olduğu hatta neredeyse yok denilecek bir şekilde inşa edilmesi tutsağın hem ruhsal hem de fiziksel açıdan iyi olma halini ortadan kaldırıyor. Ayrıca bu ihlallerin tespit edilerek sunulması da yetkili kişiler tarafından ya görülmüyor ya da ihlalin uygulandığı kabul edilmeyerek hiçbir düzenleme ve değişiklik sağlanmıyor.
Avukat Hülya Yıldırım, kişinin en temel hakkının dahi engellendiği cezaevlerinde sistematik hale gelen uygulanan politikalara ilişkin konuştu.
İGK’nin antidemokratik kararları
Hülya Yıldırım, idari gözlem kararlarıyla birçok tutsağın hak ihlaline uğradığını belirterek, İdari ve Gözlem Kurulları kararıyla şartlı tahliyesi engellenen tutsakların olduğunu ve bunun birçoğunun ise Sincan Kadın Cezaevi olduğunu söyledi. Hülya Yıldırım, “Şimdiye kadar şartlı tahliye kararı çıkan hiçbir mahpus tahliye edilmedi. Bir diğer önemli mesele ise sağlık hakkı ihlalleri. Bu, en sık karşılaştığımız ihlallerden biri. Ayrıca haberleşme hürriyetine ilişkin ihlaller söz konusu ve çeşitli hak ihlalleri farklı boyutlarda devam ediyor. İfade özgürlüğü de bu devam eden hak ihlalleri arasında yer alıyor. Özellikle sağlık hakkı ihlali ve şartlı tahliyesi engellenen mahpusların durumuna yönelik daha önce özel ve tematik raporlama çalışmalarımız oldu. Bu sorunun yalnızca Ankara ile sınırlı olmadığını, genel anlamda yaygın bir hak ihlali durumu olduğunu da biliyoruz. Özellikle sağlık hakkı ihlallerinin tüm hapishanelerde sıkça karşılaşılan sorunlardan biri olduğunun farkındayız. Bu nedenle yayımladığımız raporları genel bir değerlendirme çerçevesinde ele alabiliriz” dedi.
Cezaevlerinin insan bedenine yan etkileri
Hülya Yıldırım, mevcut cezaevlerindeki yaşam koşullarının zaten zor olduğunu, ancak yeni inşa edilen cezaevlerinde daha büyük bir tecrit sisteminin hayata geçirildiğini belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Sadece tutsaklardan değil, ailelerinden de çok fazla başvuru geliyor. Basından haberdar olduğumuz durumları da bir başvuru olarak değerlendiriyoruz. Bugün sağlık hakkını, tedaviye erişim olarak ele alıyoruz. Ağır hasta mahpusların infaz ertelemelerinin kabul edilmesi meselesi de bu çerçevede değerlendirilmeli. Ancak mevcut cezaevleri, mahpusların bedensel ve ruhsal iyilik hâlini ortadan kaldırıyor. En sık karşılaştığımız örnekler ise yeni tip cezaevleri olarak adlandırılan YGC’ler ve S Tipleri. Bu cezaevlerinde kalan mahpusların sağlıklı olma ihtimali neredeyse yok. Bunun temel sebebi, çok ciddi duygusal ve ruhsal izolasyonun söz konusu olması. Tek kişilik odalarda kalınıyor, mevzuata uygun havalandırma koşulları sağlanmıyor; havalandırma süresi çok sınırlı, sosyal ve sportif faaliyetler ise neredeyse yok. Böyle bir ortamda, duygusal ve sosyal olarak tecrit altında kalan, güneş ışığından dahi yararlanamayan, çünkü 'kafes teli' diye tabir ettiğimiz tellerle kapatılmış alanlarda yaşayan bir kişinin sağlıklı kalması mümkün değil. Bu durumda, siz o kişiyi tedaviye ulaştırsanız da, tetkiklerini yapsanız da, iyileşme ihtimali bulunmuyor. Bu nedenle, biz bu mekânların kapatılması gerektiğini; bu tür yapıların doğrudan hak ihlali oluşturduğunu savunuyoruz.”
‘Politikanın değişmesi şart’
Cezaevlerinde yaşanılan ihlallere karşı bakanlılar düzeyinde başvurularının olduğuna dikkat çeken Hülya Yıldırım, tutsaklarında başvurularının olduğunu ve bu başvuruları da raporladıklarını kaydetti. Hülya Yıldırım, “Ancak bu tek başına bizim yaptıklarımızla değil politikanın değişmesiyle sonuçlanabilecek bir şey. Çünkü bizlerin tespitleri yıllardır var olan ve düzenli olarak, sistematik olarak bu ihlalleri tespit ettiğimiz durumlar ama buna rağmen bir değişim sağlanamamasının sebebi aslında bu infaz rejiminin, kapatma rejiminin sistematikleştirilmesiyle alakalı. Bundan ancak bir bütünlüklü politikayla terk edilerek kurtulmak mümkün diye düşünüyoruz. Bunun için sadece hukuk örgütlerinin değil aslında tüm toplumun duyarlı olması gerektiğinin kanaatindeyiz” sözlerine yer verdi.