Farklı yaşamlar aynı sözde buluşuyor: Özgürlük (10)
- 09:01 10 Kasım 2025
- Dosya
‘Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşemez’
İZMİR - Kadına yönelik şiddetin, yaşamın erkek etrafında kurulmasından kaynaklandığını dile getiren hak savunucusu Fatima İraz, şiddetin kadının özgürleşmesiyle aşılacağını vurguluyor.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşırken, Türkiye ve Kürdistan’da kadınlara yönelik şiddet ve eşitsizlik tablosu her geçen gün derinleşiyor. Sivil toplum örgütlerinin saha verileriyle devlet kurumlarının istatistikleri birlikte okunduğunda, ortaya çıkan tablo sistematik bir krizi işaret ediyor.
JINNEWS’in 2024 yılı şiddet çetelesine göre, yılın ilk 10 ayında 316 kadın katledildi, 170 kadın ise şüpheli biçimde yaşamını yitirdi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, kadınların yüzde 38’i yaşamlarının bir döneminde fiziksel ya da psikolojik şiddete maruz bırakılıyor. Bu veriler, şiddetin yalnızca bireysel değil, devlet politikalarıyla da beslenen yapısal bir sorun haline geldiğini ortaya koyuyor.
Dosyamıza, hak savunucusu Fatima İraz’ın, kadına yönelik şiddete karşı örgütlenme ve dayanışma üzerine değerlendirmeleriyle devam ediyoruz.
'Yaşam erkek üzerinden kurulduğu sürece şiddet döngüsü bitmez'
Şiddete dair verilere işaret eden Fatima İraz, bu tabloyu değerlendirirken şiddetin kaynağının bireysel değil, toplumsal olduğunu vurguluyor. Kadınların sonu gelmeyen bir erkek egemen sistemde var olma savaşı verdiğini söyleyen Fatima İraz, “Yaşam erkek üzerinden kurulduğu sürece kadın, bastırılan, ötekileştirilen, susturulan bir konuma itilir.
Kadın en küçük hakkını savunduğunda şiddete maruz kalıyor, sessiz kaldığında ise ‘uslu kadın’ olarak görülüyor. Bu durum, erkeğin şiddetini meşrulaştıran bir döngü yaratıyor. Kadına yönelik şiddet söz konusu olduğunda, karşımıza hiç bitmeyen bir erkek egemenliği çıkıyor.
Bu egemenliğin içinde kadınlar sürekli olarak baskıya maruz kalıyor. Kadının merkezinde olmadığı bir eşitlikten söz ettiğimizde, orada ne gerçek bir eşitlik ne de özgürlükten söz edebiliriz. Erkek egemenliğine dayalı bir yaşamda kadın yalnızca şiddete ve haksızlığa uğruyor. Ufak bir hakkını savunduğu anda bile karşılığında şiddetle karşılaşabiliyor. Bu, sistemin kendisinin bir parçası gibi işliyor; kadınlar susturuluyor, bastırılıyor, özgürlük talepleri görmezden geliniyor” diye belirtiyor.
‘Aile Yılı ilanı kadını ev içine hapseden bir anlayışın ürünü’
Çözümün bireysel değil, kolektif bir toplumsal dönüşümden geçtiğini ifade eden Fatima İraz, erkek egemenliğinin toplumun her alanına nüfuz ettiğini kaydediyor. Kadına yönelik şiddeti yalnızca bireysel bir mesele olarak değil, erkek egemen toplumsal yapının en açık yansıması olarak değerlendiren Fatima İraz, “Kadının mülkiyet ilişkileri içinde tanımlandığı, aile yapısının kutsallaştırıldığı bir dönemde ‘Aile Yılı’ ilanı, kadını yeniden ev içine hapseden bir anlayışın ürünüdür. Kadını özne olarak değil, ailenin parçası ya da mülkü olarak konumlandırıyor. Buna itiraz eden kadınlar ‘isyancı’ ya da ‘yaramaz’ olarak damgalanıyor. Bu da ataerkinin sınırlarını aşmaya çalışan her kadını hedef haline getiriyor.
Bu yılın ‘Aile Yılı’ olarak ilan edilmesi, kadın şiddetinin ne kadar arttığını bize gösteriyor. Kadın, mülkiyet nesnesi ve cinsel özne olarak hâlâ bir paradigma içinde değerlendiriliyor. Aile yapısının kutsallaştırılması, kadının bu yapı içindeki konumunu şekillendiriyor” sözlerine yer veriyor.
Çözüm: Dayanışma ve toplumsal dönüşüm
Fatima İraz’a göre sistemin değişimi yalnızca yasal düzenlemelerle değil, toplumsal zihniyetin dönüşümüyle mümkün: “Bu sistem değişmeden özgürlükten söz edemeyiz. Kadınlar arasında dayanışma ve örgütlenme olmadıkça, erkekler de kendi cinsiyetçi rollerini sorgulamazsa eşitlik mümkün değildir. Özgür kadın yoksa özgür toplum da yoktur. Kadının özgürleştiği her alan, toplumun da özgürleştiği yerdir; erkekler de bundan etkilenir ve özgürleşir. Kadına yönelik şiddet biter.”
Fatima İraz, kadınların mücadeleyle elde ettiği kazanımların ataerkil ve devlet politikalarıyla geri alınmaya çalışıldığını, buna karşı en güçlü yanıtın örgütlü dayanışma olduğunu vurguluyor.
Yarın: Özgür yaşamı inşa etmeyi hedefliyoruz







