Soykırımdan özgürlüğe doğru (6)

  • 09:01 3 Ağustos 2024
  • Dosya
 
Özgürlük savaşçılarının attığı tohumları savunmaya dönüştürdüler
 
Dilan Babat
 
HABER MERKEZİ - Êzidî toplumunun fermanın ardından özgürlük savaşçılarının PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın felsefesi ile attığı tohumları savunmaya dönüştürdüklerini belirten Gazeteci Aysel Avesta, Êzidî kadınların da yaşadıkları acıları büyük bir öfkeye dönüştürerek örgütlendiklerinin altını çizdi. 
 
3 Ağustos 2014 tarihinde DAİŞ’in Şengal’e saldırısı üzerinden 10 yıl geçti. DAİŞ’in saldırısı ile binlerce kadın katledildi, binlercesi kaçırıldı, köle pazarlarında satıldı. DAİŞ’in kaçırdığı kadınlardan birçoğunun akıbeti hala bilinmezken, onlarca Êzidî kadın “derin internet” adı altında fidye aracılığıyla satılmasına rağmen herhangi bir önlem alınmamaya devam ediliyor. 
 
Gazeteci Aysel Avesta, fermanın yıl dönümüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
Ne filimler ne hikâyeler…
 
Êzidî fermanında yaşamlarını yitirenleri anarak konuşmasına başlayan Aysel, 10 yıl önce Şengal’de bir soykırım gerçekleştiğini Êzîdî halkının tamamen soykırımdan geçirilmek istendiğini belirtti. Aysel, “Tarihe baktığımızda bu durumlarla sıkça karşılaşabiliriz. Bu soykırımların ihanet eliyle, Kürt halkına düşman olanların yaptığını görüyoruz. 74’üncü ferman herkesin gözü önünde yapıldı. 10 yıl geçti bu fermanın üzerinden. Ama bu fermanın acıları hala ilk gün ki gibi içimizde. Bu fermanda, halkın başına getirilenlere karşı ne sözler yeterli ne kitaplar nede insanın içindekiler. Bu fermanda yaşanılanları önceden filimler de izlerdik, hikayelerden dinlerdik. Ama biz bunu yaşadık. O zamana gittiğimiz de o yara yeniden yüreğimiz de acısını gösteriyor” dedi. 
 
‘Özgürlük savaşçıları Êzidî halkını kurtardı’
 
31 Ağustos’ta Şengal halkının böyle bir şeyi beklemediğini dile getiren Aysel, Şengal’de 300’den fazla peşmergenin olduğunu ve Şengal’in Irak hükümetinin koruması altında olduğunu kaydetti. Aysel, “Bu yüzden Şengal halkı bu olayların başına geleceklerini düşünmüyordu. Bir saldırının olacağı biliniyordu ama beklemiyorlardı. Fermanın amacı; bu halkın inancını, dilini, kültürünü, tarihini bitirmek. Şengal halkı bu fermanın dışında da binlerce ferman yaşadı. Yaşanılan fermanlar anlatılırdı, kayıt altına alınmamıştı. Ama bu ferman kayıt altına alındı. Şengal halkının kadim tarihi, nerelerden geldiği bu fermanla bilindi. Ferman ile beraber, Êzidî halkı tanındı. Halklar kendini nasıl tanıdıysa, Şengal halkı bu fermanla beraber kendini tanımaya başladı. 73 fermanda Êzidî toplumunu bitirmek isteyen aynı akılla bu ferman yapıldı. Êzidî toplumu hiçbir fermanda kendini savunamıyordu, siyasi, diplomasi ve askeri alanda. Ama 74’üncü fermandan sonra Êzidî halkı bu acılardan yeni bir örgütlenme gücü oluşturdu. Acılarını örgütlenmeye dönüştürdüler. Sayın Öcalan’ın paradigmasını yaşamına alan özgürlük savaşçıları yönlerini Şengal’e vererek, Êzidî halkını fermandan kurtardılar” diye belirtti.
 
‘DAİŞ’in yapamadığını Erdoğan KDP eliyle yapmak istiyor’
 
Özgürlük savaşçılarının Êzidî toplumunu korumasının ardından Êzidî toplumunun kendilerini koruyan bir gücün olduğunu anladığına dikkat çeken Aysel, Êzidî toplumunun köklerini bırakmayarak, kökleri üzerinden bir savunma gücü oluşturduklarını kaydetti. Aysel, “O topraklarda Derwêşê Evdî de Osmanlı’ya karşı toprakları ve inançları ve özgür bir yaşam için mücadele etmişti. Torunları da bu yaşam için Şengal’de ilk tohumu atarken, Êzidî halkı da öfkelerini savunmalarına dönüştürdü. Örgütlenmelerini Sayın Öcalan’ın felsefesi üzerinden oluşturdular. Şimdi Şengal dağları sadece Êzidî toplumu tarafından değil tüm halklar tarafından korunuyor. DAİŞ çeteleri ve ihanetçilerin yapamadığını bugün Erdoğan KDP eliyle yapılmak isteniyor. Yeniden Şengal’i eski Şengal’e dönüştürmek istiyorlar. Biz biliyoruz ki Êzidî toplumu eskisi gibi değil, fermandan bir ders çıkardılar. Şengal dağları binlerce çocuğunu kaybetti onların anıları ve direnişleri üzerinden büyük bir güç yarattılar.  Artık hiçbir saldırıdan korkmuyorlar” sözlerini kullandı.
 
‘Ahlaksız bir toplum yaratma peşindeler’
 
74’üncü fermanda kadınların üzerinde de kirli bir savaş yürütüldüğüne vurgu yapan Aysel, kadınların kendilerini tanıyamamasından ve örgütlü bir gücü olmamasından kaynaklı 21’inci yüzyılda herkesin gözü önünde köle pazarlarında satıldığını anımsattı. Aysel, “İşkence gördüler, tecavüz edildiler. Köle pazarlarında satıldılar, cariye şeklinde çalıştırdılar. Türkiye devleti DAİŞ’i bu akılla büyütmüştü zaten. Yakın tarihten bu yana baktığımız da bu akılı tanıyoruz. Bir toplumu teslim almak istiyorlarsa önce kadınlardan başlıyorlar. Türkiye, kadınlara tecavüz ediyor, DAİŞ’te aynısı yaptı. Tarihte bunun çok örnekleri var ama kadınların özgürlük mücadelesi de var. Beritan KDP’ye teslim olmamak için kendini kayalıklardan attı. Kurdistan’daki Bese ve Zarifelerin, Leyla Qasımların direnişini biliyoruz. Êzidî binlerce kadın DAİŞ’in eline geçmemek için kendini dağlardan attı. Daye Gûle kızını düşmanın eline vermedi. Bu örnekler karşısında Êzidî kadınların yaşadıkları acılara bir derman bulunmadı. Êzidî halkı da biliyor kendileri üstünde farklı bir politika izlenildiğini. 10 yıl geçti, kaçırılan Êzidî kadınların ‘derin internet’ üzerinden satışa çıkarıldı. Türkiye devleti de bunlara yol açıp, bu halkı onursuzlaştırmaya çalışarak, ahlaksız bir toplum yaratma peşinde. Hala kendi gücünün farkında olmayan kadınlar var. Hol Kampı’nda kalan binlerce kadın var. Bu kadınlar küçük bir yol bulsa bu çetelerin elinde kaçacaklar. Bu kirli politikalarla kadınların örgütlenme gücünü kıramayacaklar. Bunun farkında olmayan kadınlar için Şengal’de YBŞ, YŞJ ve TAJÊ tarafından yürütülen bir mücadele var. Bu saldırılar bu örgütlü güçle bertaraf edilecektir” şeklinde konuştu.
 
‘Türkiye soykırımdan sorumlu olduğu kadar KDP’de sorumlu’
 
Yüzlerce insanın DAİŞ tarafından katledildiğini ve toplu mezarlara gömüldüğüne dikkat çeken Aysel, şöyle ekledi: “Şengal, Irak ve KDP’nin koruması altında olmasına rağmen bu katliam yaşandı. Ferman olduğunda, Almanya, Hollanda ve Belçika fermanı soykırım olarak tanıdı. Yüzyıllık bir tarihe sahip olan bu halkın UNESCO tarafından koruma altına alınması gerekir ve sorumluların yargılanmaları ve bu halka bir tazminat ödenmesi gerekiyor. DAİŞ çeteleri ve Türkiye soykırımdan sorumlu olduğu kadar KDP’de sorumludur. 13 devlet soykırımı kabul etti ama Irak hükümeti bunu daha kabul etmedi. Kendi sorumluluğu altında olmasına rağmen Şengal’in kendini yeniden inşa etmesine yardım etmek yerine yeniden Şengal’in bozulması için elinden geleni yapıyor. Irak ve KDP bu kirli planlarını bıraksınlar, Şengal kendini yeniden örgütlü gücüyle inşa eder. Şengal katliamını soykırım olarak kabul eden ülkeler,  DAİŞ’in herhangi bir saldırısının önünü kapatsınlar. Şengal’i güvence altına alsınlar. Şengalilerin acıdan çıkardığı sonuç Şengal’in istikrarına yetiyor. Şengal’in edindiği tecrübe, deneyimi örnek alsınlar bu sistemi kabul etsinler ve Irak’ın birliğini sağlasınlar. Şengal’de demokratik bir yaşam üzerinden yaşam kuruluyor. Orada çok farklı kimlikler yaşıyor ve eşit bir şekilde yaşıyorlar, bunu görsünler” ifadelerini kullandı.  
 
Almanya’nın politikası
 
DAİŞ’in kaçırdığı kadınların hikayelerinin eşi benzerinin olmadığına vurgu yapan Aysel, “Êzidî halkı öyle bir toplumdu ki beyaz bir örtü gibiydi hiçbir zaman leke kabul etmezdi. Kendi kültürünü ve inancını korumak için çok acılar yaşadı. Beyaz kıyafetler bu inancın sembolüdür. DAİŞ çeteleri beyaz yaşamı ve o duruluğu yok etmek istedi. Halkın yaşamlarında hiç kötülük yoktur. İyilik ve kötülük  insanlar içindi ama Êzidî halkının inancında kötülük yoktur. DAİŞ çeteleri kötülüklerini, Êzidî toplumuna ve tüm Orta Doğu halklarına yaymak istedi. Êzidî kadınlar acılarını büyük bir öfkeye dönüştürüp örgütlendiler. Bu da kolay olmadı, ne uzun bir tarih var ne de kısa bir tarih 10 yıl geçti üzerinden. Bu süreçte çok değişim oldu. Almanya sanki Şengal’i koruyormuş gibi bir pozisyon aldı. Êzidi kadınları Avrupa’ya getirerek psikolojik destek adı altında ama onlarca kadından haberimiz yok. Beyaz fermanla o kadınlar orada katledildi. 14 yaşındaki bir kız çocuğu DAİŞ’in elinde yeni kurtulmuştu. Almanya’ya geldiğinde durumunu anlatamadığı için yaşamına son verdi. Bir Êzidî kadının yaşadığı trajediyi o örnekten görebiliyoruz” sözlerini kullandı.  
 
Mücadeleye katılım çağrısı 
 
Binlerce Êzidî kadının toplumu tarafından kabul görmeyeceklerinden korktuğu için köle yaşamı kabul ettiğine dikkat çeken Aysel, “Êzidî toplumunda dualizim çok tercih edilmiyor ama yaşam bu şekilde. Bir yandan direniş bir yandan ihanet, bir yandan özgürlük bir yandan da kölelik dayatılıyor. Buna da güç gerekiyor, bedel verirsen özgür olabilirsin Êzidî toplumu da bunu göze aldı. DAİŞ’in saldırıları varsa bu saldırılara cevap verebilecek bir güçte vardır.  Şengal’in dağlarında, sokaklarında bu saldırıların cevabını verecekler var. Bu fermanda büyük acı yaşayan kadınlara sesleniyorum; gelin bu direnişe mücadeleye katılın” çağrısında bulundu.  
 
Fermanlara karşı ulusal birlik vurgusu 
 
Fermandan sonra Êzidî halkının YBŞ ve YJŞ’yi kurduğunu ve kurtulanların bir meclis oluşturarak bunu ilan ettiğini hatırlatan Aysel, kadın vakıflarında, kültürüne kadar birçok kurumun açıldığını dile getirdi. Aysel, “Şengaliler ilk defa anadilleri üzerinden eğitim alıyorlar ve çocuklarını özgürlük bilinciyle yetiştiriyorlar. 9 Eylül 2020’de Şengal Anlaşması imzalanmıştı. 4 yıldır Şengal’de kendine güvenen güçler Şengal’de bu sözleşmeyi uygulamıyorlar. Çünkü örgütlü bir mücadele oluşturuldu, Şengal iradesini artık onlara teslim etmiyor. Şengal, fermanda kendini özgürleştirdi ama bu Şengal’deki ferman bitti anlamına gelmiyor. Fermandan kaçıp kamplara yerleşenler üzerinde baskılar var. Kampta olanları ajanlaştırmaya çalışıyorlar. Özel savaşın tüm yol yöntemlerini deniliyor. Kimse, hiçbir savaş Şengal’in önünü tutamaz. Bu toplumun düşmanları her yolu deneyecek ama bu politikaları boşa çıkaracak olan ulusal birliktir. İttifak ve ulusal birliğimizi sağladığımız zaman bize dayatılan bu baskıları boşa çıkaracağız”  dedi.