Soykırımdan özgürlüğe doğru (4)

  • 09:01 1 Ağustos 2024
  • Dosya
 
Ferman, kurtuluş ve umudun öyküsü!
 
Zehra Şengalî
 
HABER MERKEZİ - Bitin Derwêş, Şengal’e yönelik fermana tanıklık eden, 4 aylık bebeğini süt olmadığı için kaybeden annelerden sadece biri. Ağzından dökülen her kelime yaşadıklarının acısını anlatırken, dileğini de paylaşıyor: “Tüm Êzidîlerin topraklarına dönmesi ve yaşadıklarını asla unutmaması!”
 
Êzidî bir annenin hakikatine ve hikayesine kelimeler yenik düştüğünde, karanlık gecelerde en güzel sese sahip şarkı melodisini kaybettiğinde hayat bir sorgulamaya maruz kalır. Ancak bazı gerçekleri, deneyimleri ifade edebilecek kelimeleri aradığında ve onu bulamadığında, o zaman ağrı kalbe vurur ve yıllarca dile gelmez. Ondandır ki dil bazen lal, bazen de kördür ama bazen de sonsuz bir aşk gibi gerçekleri anlatır.
 
Bu yüzden o ferman bir tufan gibi Ninova Ovası’ndan Şengal Dağı’na yönünü verir ve eteklerine takılır kalır. Annelerinin sütünü emen çocuklar tüm acılardan habersiz fermana maruz kalır. O dönemde doğan birçok çocuk imkansızlıklardan dolayı ya yaşamını yitirir, ya engelli doğar ya da büyük bir korku ile yüz yüze kalır. O çocuklar şahsında bir kültür, varlık, inanç ve bir tarih yaralanıp yok olmakla yüz yüze kalır.
 
Ben bu kez yönümü ağır bedellerle dile gelen, hakikatini dile getiren ve yüreğini Şengal Dağı’na yaslayan Êzidî bir kadına çevirdim. DAİŞ’in 3 Ağustos 2014’te Êzidîlere yönelik fermanı sürecinde binlerce kişiyi katledildi, binlercesi topraklarından göç etmek zorunda bıraktı. Bu sürecin belki en ağır bedelini de Êzidî kadınlar ve çocuklar ödedi. Êzidîlerin 74’üncü Ferman olarak tanımladığı bu dönemde Bitin Derwêş de 4 aylık bebeği Xilas Derwêş’i kaybetti.
 
‘Onu kızı aracılığı ile tanıdım’
 
Bitin Darwê’yi, Serdeşt Meclisi üyesi kızı Berivan aracılığı ile tanıdım. Kızı bir yıl mecliste kaldıktan sonra kadın basınına geçti. Bir gün sohbet ettik ve ona fermanda nerede olduklarını sordum. Sohbetimiz derin ve uzundu. Sohbette Berivan bana fermanda topraklarını terk etmediklerini söyledi, “Dağdaydık, imkanlar çok sınırlıydı 4 aylık bir kardeşim vardı ve sütsüz kaldığı için yaşamını yitirdi” dedi. Berivan fermanda 8 yaşındaymış. Annesinin o zamanlar nasıl bir acı yaşadığının farkında olmadan anlatıyordu. Annesi Bitin’ı, yaşadıklarını onun ağzından dinlemek için ziyaret ettim.
 
Bitin, fermanda yerini yurdunu terk etmeyenlerden biri.
 
 
 
Israr sonucu anlatmayı kabul etti
 
Bitin, hala içinde taşıdığı acısıyla, sohbet etmeyi kabul etti, özellikle de 10 yıldır hiç bahsetmediği 4 aylık bebeğini. Bitin’ı gördüğümde gözlerinde unutulmaz bir acı olduğunu fark ettim. İlk tanışmamızın ardından birçok kere ziyaretine gidişimde bebeğinin öyküsünü anlatmasını istesem de bu isteğimi geri çevirip anlatamayacağını dile getirdi. Annenin ağzından öyküsünü almak için çok çabaladım. Ancak ısrarlarım sonucunda bana anlatmaya ikna ettim.
 
Bitin, 10 yıl önce yaşadıklarını anlatmaya şu sözlerle başlıyor: “Kolka köyündeydik. Yazdı. O yıl Şengal’de yaz çok sıcaktı. Dağda olmamıza rağmen yine de çok sıcaktı. O yıl farklı bir şey vardı yazda. Ancak ne olduğunu bilmiyorduk. O yazın sıcaklığında hiç unutulmayacak böyle ağır bir ferman yaşayacağımıza inanmıyorduk. DAİŞ’in adını duymuştuk. Herkes bahsediyordu. İslam adı altında bir örgüt var ve her yere saldırıyor deniyordu. Özellikle DAİŞ Musul’u işgal ettiğinde bu vahşi örgütün adını duyduk.”
 
74’üncü ferman öyküsüne yolculuk
 
Bitin, 10 yıldır anlatmadığı kızını aslında hiçbir zaman anlatmayacağına dair kendine söz verdiğini paylaşıyor. Fermanın 10’uncu yıldönümünün yaklaşması ile son bir kez anneden bu öyküden bahsetmesini istiyorum ve bu kez “Tamam” diyor, beklemediğim şekilde. Ancak bir şartı var, görüntü almayacağım. Ben de kabul ediyorum ve yanına gidiyorum. Birlikte meyve ağaçlarının arasına giriyoruz ve 74’üncü Ferman’ın öyküsüne doğru yola çıkıyoruz.
 
‘Dağlarımız bizim korunma yerimiz’
 
Bitin, Şengal’in Kolka köyünden. Köy Şengal Dağı’nın eteğinde. Bitin, fermandan sonra kısa bir süre Serêkaniyê’ye yakın Serdeşt’e (Kiçik Laleş) yerleşir. Yaşamanın tamamı Şengal Dağı eteklerinde geçer. Kolka köyü bir tepenin üzerinde olduğu için güvenli bir yer. 3 Ağustos 2014’te Êzidî toplumuna yönelik ferman olduğunda yerlerini terk etmiyor ve köyde kalıyor. Ovada ve dağın eteklerinde yaşayan köylülerin fermandan dolayı DAİŞ’ten kaçtığını görüyor Bitin. Evini onlara açıyor ve evindeki her şeyi paylaşıyor. Köyünü terk etmeyen ve çocuklarıyla köyünde kalan Bitin, topraklarını terk etmemesine ilişkin şunları belirtiyor: “Büyüklerimiz bize Şengal Dağı’nın Êzidîler için kültür, inanç ve Êzidî kimliğini koruma yeri olduğunu söylerdi. Ferman günü de bir kez daha gördük ki kurtuluşumuz için dağ en kutsal korunma yeri.”
 
‘Kızım fermandan sonra sütsüz yaşamını yitirdi’       
 
Her Êzidî için olduğu gibi Bitin için de bu süreç oldukça ağır. Ancak yaşadıklarında en ağır olanı ise kızının kaybı. Bitin’ın kızının ismi Xilas. Kızının ölümüne ilişkin şunları anlatıyor Bitin: “3 Ağustos günü her aile gibi biz de evimizdeydik. Evimiz dağda olduğu için biraz rahattık. DAİŞ’in Şengal’e saldırdığını duyduğumuzda bir korku sardı. O gün Şengal’de yaşam farklı bir gerçeklikle yüz yüze geldi. Hem korku vardı hem de dağın olmasından dolayı bir şey başımıza gelmez diyorduk. Ölüm ve yaşam arasında kaldığımız bir gündü. O günden sonra gördüğümüz haksızlıktı. O gün ferman ve kara gün olarak biz Êzidî toplumu ve Êzidî kadınların hafızasına kazındı. Kızımı hem emziriyordum hem de hazır süt veriyordum. Ancak çoğunlukla hazır süte alışmıştı. Fermandan 3 gün sonra da süt vardı. Ben tedbir olsun diye çok az süt veriyordum kızıma. DAİŞ dağa ulaşmamıştı. Ancak 3 Ağustos’tan sonra evden çıkmıyordum. Halkın tümü evlerini terk etmişti. Tüm dükkanlar kapalıydı. Çocukların babası da evde değildi. Dağda savaşa katılmıştı. Uzun bir süre eve gelmedi. Ben çocuklarım ve eşimin yaşlı anne ve babası evdeydik. Fermanın ilk günlerinde ne kimse geldi ne de biz kimseyi gördük. Kızımın sütü artık bitmek üzereydi. Ona süt getirecek kimse yoktu. Süt bittikten sonra kızım sürekli ağlıyordu. 4 aylık olduğu için süt dışında o güne kadar bir şey vermemiştim. Başka bir şey ona yaramaz diyordum. Çok küçüktü. Hava da çok sıcaktı. Bağırsakları kurudu.   
 
Adını Xilas koydum ama onu kurtaramadım…
 
Kızım çok güzeldi. Yeşil gözlüydü.  Onu sürekli rüyamda görüyorum. Bugün de gözlerimin önünde. Adını Xilas koydum. Ancak DAİŞ çetelerinin vahşetinden onu koruyamadım ve adı gibi kurtaramadım. Ondan önce de iki kızım yaşamını yitirmişti. Ancak Xilas’ın acısı yüreğimde çok farklı. Yaşasaydı 10 yaşında olacaktı.  Her gün güzel yüzü gözümün önüne geliyor. Onu hiçbir zaman unutmayacağım.”
 
Onlarca çocuk mezarı var
 
Şengal’de çocukların defnedildiği onlarca mezar var. Bu da Êzidîlerin binlerce yıldır devam eden inanç ve kültürleri ile bağlantılı. Êzidî toplumu bu mezarlıklara “Silavgeh” adını veriyor. Bu mezarlıkların çoğu kutsal kubbelere yakın. Bunlardan biri de Şengal’deki şehitliğe yakın. Aynı zamanda Şengal Dağı’nın eteğindeki Şêbil Qasim’a yakın. Bitin de, kızını yaşamını yitirdikten sonra beyaz bir bezin içine koyduklarını ve dedesinin Silavgeh’e götürerek defnettiğini aktarıyor.
 
‘Êzidî olduğumuz için fermanı yaşadık’
 
Fermanın onuncu yılına doğru gidiyoruz. Her Êzidî, fermanın Êzidîlik kimliğine dönük olduğunu söylüyor. Bu fermanın diğerlerinden bir farkı da kadın ve çocukların hedef alınması. Buna dair Êzidî toplumu şu yorumu yapıyor: “Hiçbir fermanda şimdi olduğu gibi kadın ve çocuklar hedef alınmadı. Fermandaki en büyük acı binlerce kadın ve çocuğu kaybettik.  Çünkü 2014 yılındaki fermanın amacı Êzidî toplumunu yok etmekti.”
 
‘Savaşçılar olmasa kurtulamazdık’
 
Bitin, kendilerini kurtarmaya gelen savaşçılara ilişkin de şunları anlatıyor: “Ferman gününe kadar adlarına heval denilen savaşçıları hiç duymamıştık. Dağdaydık, fermandan birkaç gün sonra bizler Başkan Apo’nun savaşçılarını gördük. İnsanlarımız onlar sayesinde kurtuldu. Onlar özellikle dağda çok büyük emek verdi. Köy yüksek bir yerdeydi. Bir kampları bizim evdeydi. Her gün onları görüyorduk. Savaşçılar bize yetişti ve fermandan kurtardı. Asla onların bize verdiği emeği unutmayacağız.”
 
Êzidîlerin topraklarına dönmesinin umuduyla yaşıyor
 
Êzidîlerin en büyük umudu, tüm Êzidîlerin kadim yurtlarına dönmesi. Êzidî kadınların umudu da hem dönüş hem de tüm akıbeti belli olmayan Êzidî kadınların kurtarılması. Bitin de öyküsünün en sonunda tüm Êzidîlere çağrı yaparak fermandan dolayı Şengal’i terk edenlerin yerlerine dönmeleri ve kendilerine yaşatılan fermanı asla unutmamalarını istiyor…
 
YARIN: Fermandan kurtuldu şimdi özsavunma mücadelesi veriyor