Soykırımdan özgürlüğe doğru (2)

  • 09:01 30 Temmuz 2024
  • Dosya
 
Acılarını özgürlük mücadelesine dönüştürdüler
 
Medya Hawar
 
ŞENGAL - Fermandan dolayı büyük acı yaşayan Êzidî kadınlar artık mağduriyetten, acılardan söz etmiyor, özgürlük mücadelesini büyütme çağrısı yapıyor. 
 
Ferman, katliam, soykırım. Êzidî toplumu tarih boyunca yaşadığı katliamları bu isimlerle tanımlıyor. Sonuncusu 3 Ağustos 2014 tarihinde olmak üzere yaşanan her ferman, Êzidî kadınların yüreğinde derin bir yara açtı. En son yaşanan fermanın ardından da 10 yıldır açılan yaralar yeni yaşamın inşası ile sarılıyor. Êzidî kadınlar binlerce Êzidî kadının intikamını özgürlük mücadelesini ve örgütlülüklerini geliştirerek almanın bilincindeler artık. 
 
2014’teki fermanın ardından biz de Êzidî kadınların anılarını, öykülerini, yaşamlarını aktarırken, her yaşamda, öyküde yaşadıkları acılara rağmen yıldan yıla güçlendiklerini, mağduriyete değil özgürlük mücadelesini büyütmeye odaklandıklarını ve tüm kadınlara da bu mücadeleye katılma çağrısı yaptıklarını görüyoruz. 
 
Bu kadınlardan biri de Şemê Remo. Şemê duruşu ve inancıyla birçok Êzidî kadına ilham ve güven kaynağı oluyor. Şu anda Tevgera Azadiya Jinên Êzidî (Êzidî Kadın Özgürlük Hareketi-TAJÊ) Koordinasyonu’nda yer alan Şemê, bazen duygulanıp gözleri dolarak bazen de gülerek yaşadıklarını anlatıyor.
 
Hiç araya girmeden sözü Şemê’ye bırakıyoruz.
 
“Bir gün bir gece bu yolda yürüdük ve arkadaşlarımızın olduğu yere ulaştık. Onlar gerillalardı. Kadın ve erkek arkadaşlardan oluşuyordu. Bizi karşılamaya geldiler. Bize ‘Silahlarınız var mı yok mu’ diye sordular. Onlara vermeyeceğimi söyledim. Yanımıza gelenler ‘Silahlarınızı onlara verin, onlar arkadaş ve bizi koruyacaklar.  Onlar YPG ve gerilla, DAİŞ’e karşı savaşmak için geldiler. İntikamımızı alacaklar’ dediler. Ben de onlara inandım ve ardından 9-10 mermiyi onlara verdim. Yine bize ‘Gece yürümeyin, nereye ulaşırsanız orada kalın’ dediler. Çünkü etrafta DAİŞ’liler vardı. Eğer gece yürürseniz DAİŞ’lilerin pususuna düşebilirsiniz dediler.
 
Bizler 10-12 aileydik. Bir süre sonra su olan bir yerde kaldık, orada su motoru vardı. İnsan eliyle motor çalışıyordu ve burada su içtik. Yanımızdaki bidonları su doldurduk, tekrar sınıra ulaşıncaya kadar yürümeye başladık. 
 
Irak ve Suriye arasındaki sınır… Kızım o zaman 12 günlüktü. Bir ara baktığımda öldüğünü düşündüm. Kim gidip geliyorsa bağırıp ne oldu diyordu. Çocuğun öldüğünü söylüyorduk.  Bir ara baktık askeri kıyafet giyen bir kadın arkadaş bize doğru geliyor. Gerilla idi ve bana ne olduğunu sordu. Çocuğu elimden alıp, yüzüne biraz su vurdu, elini ağzına koydu. Çocuğun nefes aldığını gördü. Bir kez daha bağırdık. Bu kez hepimiz mutlu olduk. Bize araçların gelip alacağını söylediler.
 
Anneler sütlerini çocuklarımıza verdi…
 
Suriye’den gelen anneler kendi çocuklarının sütlerini bizim çocuklarımıza verdiler. Birçok çocuk o annelerin sütü sayesinde kurtuldu. Bu yolda gördüğümüz zorluk ve sıkıntıydı. Açlık, susuzluk, yalın ayaklık… Ben ayağımdaki ayakkabıları bağladım öyle yürüdüm, ayaklarım şişmişti. 
 
Biz 8 yıl Newroz Kampı’nda kaldık. 8 yıl sonra Şengal’e döndük. Kampta her ihtiyacımız karşılanıyordu. Durumumuz iyiydi. Ancak kendi toprağımıza, yerimize-yurdumuza döndük. Eğer bugün buradaysak Başkan Apo’nun öğrencileri sayesindedir. YBŞ, YJŞ ve asayişimiz sayesinde yine Başkan Apo’nun düşünce ve felsefesi sayesinde bugünlere ulaştık. Yaşamımızı güzelleştirdiler.
 
Bir daha Şengal’e girmelerine izin vermeyeceğiz
 
Çalışmalara katılmadan önce evde gözleri kapalı kartallar gibiydik. Newroz Kamp'ında Halk Meclisi kuruldu. Ben de bu meclisin üyesiydim. Zaten o günden bu yana da çalışmaların içindeyim. Ne sorumluluk düşüyorsa üzerime onu yerine getiriyorum. Zorluk, zahmet, açlık, susuzluk, yollarda çocuklarını yitiren anneler… Sonuna kadar çalışmalarda yer alacağımıza dair söz verdik. Şengal’in satılmasına neden olan kan emicilerin bir daha Şengal’e girmesine izin vermeyeceğiz. Bir kez daha topraklarımıza girmelerine izin vermeyeceğiz. Yine Şengal’in satılmasına ve fermana neden olanlardan da hesap soracağız. 
 
Başkan Apo’ya borçluyuz
 
İnsan haklarını savunanların bulunduğu her yere kendimizi ulaştıracağız. Şengal’in özerkliğinin tanınmasını kesin sağlayacağız. Davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Bilinmeli ki biz Başkan Apo’ya borçluyuz ve onun özgürlüğünü istiyoruz.
 
Dağlardaki gerillalar gelinceye kadar durumumuz iyi değildi ve zordaydık. Burada onlarca gerilla yol açmak için şehit oldu. Onların hakkının yenmemesi lazım. Özgürlük için şehit düşen o insanları anıyoruz. Gerilla Êzidîleri kurtardı yani ölümden kurtardı. Suriye’den anneler içten yürekten sınıra gelerek bizi karşıladı. Êzidîler bunları asla unutmamalı.”
 
YARIN: Şengal’de yaşam Abdullah Öcalan’ın düşünleri ile değişti!