İHD Basın Komisyonu: Gazetecilerin tutuklanması kabul edilemez

  • 13:17 23 Ocak 2025
  • Güncel
 
ANKARA- İHD bünyesinde kurulan Basın Haklarını İzleme Komisyonu, gazetecilerin yaşadığı hak ihlalleri, baskı ve tutuklama politikalarına karşı yaptığı açıklamada, gazetecilerin ve özellikle Kürt medyasında çalışanların, “terör” ile ilişkilendirilerek tutuklanmalarının kabul edilemez olduğunu vurguladı. 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, Basın Hakları İzleme Komisyonu, tutuklanan gazetecilere ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi. İHD Ankara Şubesi'nde yapılan açıklamaya komisyon üyelerinin yanı sıra, birçok kurum ve kuruluştan katılımcı yer aldı. Açıklamayı yapan İHD Ankara Şubesi Basına Yönelik Hak İhlalleri İzleme Komisyonu kurucu üyesi Ercan İpekçi, kurulan komisyonun ilk açıklamasını tutuklu bulunan gazetecilere ilişkin gerçekleştirdiklerini söyledi. Ercan İpekçi, “Gazetecilere ve ifade özgürlüğünü kullanan herkese karşı sistematik tutuklama ve yargılama uygulamalarına son verilmesi” çağrısında bulundu.
 
‘Basın ve ifade özgürlüğüne saldırıdır’
 
Gazeteci meslek örgütlerinin belirlemelerine göre şu aşamadan itibaren cezaevinde bulunan gazeteci sayısının 47’ye ulaştığı kaydeden Ercan İpekçi, “20 Ocak 2025 tarihinde Necla Demir, Rahime Karvar, Ahmet Güneş ve Welat Ekin, Reyhan Hacıoğlu ve Vedat Örüç tutuklandı. Son bir ay içinde iki gazeteci öldürüldü. Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in öldürülmesini protesto eden gazeteciler Gülistan Dursun, Hayri Tunç, Can Papila, Enes Sezgin, Osman Akın, Pınar Gayıp, Serpil Ünal da 22 Aralık 2024 tarihinde tutuklandı. Gazetecilerin, mesleki faaliyetlerinden dolayı tutuklanmaları basın ve ifade özgürlüğüne yönelik açık bir müdahaledir” dedi.
 
‘Terör denilerek gazetecilik kriminalize edilmekte’
 
Türkiye'de tutuklamanın özellikle gazetecilere yönelik bir cezalandırma aracına dönüştüğü ifade eden Ercan İpekçi, devamında şunları söyledi: “Gazetecilerin ‘terör’ suçu kapsamında yargılanmaları ve tutuklanmaları son derece yaygın bir uygulama haline gelmiştir. ‘Terör’ suçlaması, sözcük anlamının içerdiği şiddet gerçekliğinin çok ötesinde, gizli tanıklara dayalı bir iftira şekline bürünmüş; gazetecileri tutuklamanın, yargılamanın ve cezalandırmanın bir yöntemi olmuştur. Ceza yargılamasına göre kaçma şüphesi ya da delillerin yok edilmesi olasılığı gibi belirli koşulların varlığı halinde en ağır koruma önlemi olarak başvurulabilecek bir yöntem olan tutuklama, Türkiye'de özellikle gazetecilere yönelik bir cezalandırma aracına dönüşmüştür. Sadece zorunluluk halinde geçici bir koruma önlemi olan tutukluluk, Türkiye'de bir gazetecinin, mesleki faaliyetlerinden dolayı, hakkında yapılacak yargılama neticesinde verilecek kesin hükme kadar özgürlüğünden yoksun bırakılmaları ve beraberinde mesleki faaliyetlerini yerine getirmekten alıkonulmaları, yani Anayasa'nın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin koruması altında bulunan basın ve ifade özgürlüğü hakkının ihlal edilmesi, diğer bir yönüyle ise halkın gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkının engellenmesi sonucunu doğurmaktadır.” 
 
‘Gazeteciler şahsında toplum cezalandırılıyor’
 
Özellikle Kürt medyasında çalışanların, ‘terör"’ ile ilişkilendirilerek tutuklandıklarını hatırlatan Ercan İpekçi, diğer gazetecilerin ve genel olarak tüm toplumun cezalandırılma korkusu ve endişesiyle düşüncelerini özgürce açıklayamamalarına ve oto sansüre yol açtığını söyledi. Ercan İpekçi, “Bu gerekçeler çerçevesinde, son tutuklanan gazetecilerle birlikte tüm tutuklu gazetecilerin derhal serbest bırakılmalarını talep ediyoruz” diye konuştu.
 
Saldırı ve tutuklamalara karşı duyarlılık çağrısı yapıldı
 
Ardından söz alan Gazeteci- Yazar Hüseyin Aykol, Türkiye’de, gazetecilik mesleğinin ‘terör’ ile bağlantısı kurularak kriminalize edildiğine dikkat çekerek, buna ilişkin geliştirilen politikaları kabul etmediklerini ve hukukta da bir karşılığının olmadığını söyledi. Hüseyin Aykol, gazetecilere dönük saldırı ve tutuklamaların geçmişten günümüze Türkiye’de genel anlamıyla sınır ötesi saldırlar öncesinde genelde başvurulan bir politika olduğunu belirterek, şu an ki süreçte de sınıra 100 bin kişinin konumlandırıldığını ve olası bir görüşme ardından her an bir saldırının yeniden gerçekleşebileceğinin altını çizdi. 
 
Saldırı ve tutuklamalara karşın bütün toplumdan ve gazeteci örgütlerinden dayanışma beklentisinde olduklarını ifade eden Hüseyin Aykol, duyarlılık çağrısında bulundu.