Ana akımın ahlakı: Kürt olmadan Kürdü konuşmak
- 09:08 5 Ocak 2025
- Medya Kritik
Melike Aydın
İZMİR- Kürdü Kürtsüz konuşan ana akım medya, Kürt katliamını göstermedi. Devlet ideolojileriyle çevrelenen Kürtler ise onlara değil Özgür Basına inanıyor.
Kürt halkı giderek artan seviyede devletin ideolojik argümanları ile de çevreleniyor. Kürt halkı güçsüzlük, çaresizlik, yalnız bırakılmışlık hisleriyle dolu, sonucu belli olmayan çekilişlere zorlandığı psikolojik bir harbin içine sürüklenmek isteniyor. Devlet modern kahinleri, vekanüvisleri aracılığıyla öznesiz konuşuyor; arka planda Kürt katliamı devam ederken Kürt halkının geleceğini Kürtler olmadan konuşmaya çalışıyor. Fakat 50 Milyon Kürt bütün manipülasyonlara, engellere karşın nereye bakacağını iyi biliyor.
Manipülasyon: devletin temel yapı taşı
Türkiye Cumhuriyetinin ilk anayasası olan 1921 Anayasasında Kürt halkının varlığı kabul ediliyordu, sadece üç yıl sonra 1924’te ise tamamen tersi bir durum söz konusu oldu. Önce Kürt halkının elindeki silahlar toplandı ardından Kürtlere karşı Nasyonal Sosyalistlere örnek olacak kadar kanlı bir ‘homojenleştirme’ süreci başlatıldı. 1930 Zilan ve 1938 Dêrsim katliamları bunlardan sadece ikisi. Aynı politika ve benzer katliamlar bugüne kadar devam etti. Sonradan gün yüzüne çıkarılan belgeler bir yana yaşı müsait olanlar katliamı dönemin tanıklarından zaten dinlemiştir. Ancak cumhuriyetin okullarındaki tarih kitaplarında, basında bunca yıl tarih değil gerçeği çarpıtan hikayeler anlatıldı, Kürtlerle yapılan anlaşmalar, gerçekleştirilen katliamlar ya inkar edildi, ya da katliama, yok saymaya gerekçeler teoriler üretildi, manipüle edildi.
Manipülasyon bir savaş stratejisidir
Manipülasyon devletlerin toplumu yönetmekteki en temel aracı. Toplumu doğrulardan koparmak, toplumları birbirinden ayırmak, parçalamak veya gelecekte uygulayacağı bir projeye hazırlamakta oldukça işlevsel. Aslında düşmana karşı kullanılan bir savaş stratejisidir. Devletin, toplumları önce köleleştiren sonra köleliğe razı eden, tamamen toplum karşıtı bir erkek örgütü olduğunu unutmamak gerekir. ‘Devlet toplum için vardır’ argümanı onun en büyük yalanlarından biri, çünkü hiçbir iktidar türü hizmet etmek istemez, hiçbir efendi kölesi için var olmaz. Ancak toplumlar bu efendilerle çocukları hasbelkader yaşasın diye oturup anlaşır. Yalana dayalı kontratlar imzalar, anlaşır anlaşmaz bu başka bir konu. Ama iktidarlar toplumlarını kendilerine karşı çıkmamaları için bin yıllardır yalanlar söylüyor. Geçmişin padişahı öven vekanüvistleri (tarihi kaydedenler) bugün iktidarın sesi olan gazeteciler ve gazetelere dönüşmüş durumda. Toplumu kıvama getirmek, güçsüz hissettirmek, dostunu düşmanını karıştırır hale getirmek amaçlı bin bir çeşit düşünce şeklinde toplumu kuşatıyor. Dedikoduyla, yalan haberlerle, -mış gibi yapan politikalarla oyalayarak... Yani gerçekle ilgisi olmayan her haber veya bilgi kırıntısı bir çeşit psikolojik savaş stratejisi.
‘Kürtler devlete güvenmiyor, güvendiği basın ise baskı altında’
1924 Anayasasının üzerinden yüz yıl geçti. Kürtler yine hak talepleriyle gündemde ve yeniden bir manipülasyona uğramak istemiyor, dolayısıyla da devlete güvenmiyor. Sadece Türkiye’de değil dünyada var olduğu tahmin edilen ve son derece politik 50 milyon Kürdün ezici çoğunluğunun bir gözü İmralı’da bir gözü Suriye’de. Doğru haber için de Kürt özgür basınına güveniyorlar. Ancak katledilen arkadaşlarımızın daha kanı kurumadan Mezopotamya Ajansı'nın internet sitesine ve JİNNEWS Haber Ajansı’nın İnstagram hesabına aynı gün içinde iki kez erişim engeli getirildi.
Devletin ‘kahin’ ve ‘sözcüleri’
Suriye işgalinin hemen öncesinde 5 Kasım 2024’de Astana görüşmeleri devam ederken devletin planlarını duyurma görevi verilmişçesine yazan Abdülkadir Selvi Hürriyet’te çıkan ‘Erdoğan’ın müjdesi ne olacak’ başlıklı yazısında ‘bambaşka gündemlerin olacağını’ söyledi. Çok geçmeden PKK'nin kuruluş yıl dönümü olan 27 Kasım 2024’de Suriye’de çökmekte olan Baas rejimi ortakları tarafından HTŞ ile değiştirildi. Rejim çetelere tek kurşun atmadı, cephaneliklerini yok etmedi. Hemen öncesinde ise MHP Liderinin DEM Parti Eşbaşkanının elini sıkması ile başlayan MHP’nin zinhar süreç diye adlandırmadıkları ama tanım da koyamadıkları süreç olmayan süreç başladı. Aslında Türkiye 26 yıldır tecrit altındaki Abdullah Öcalan’ın 'Umut Hakkı'na dair Birleşmiş Milletler (BM) baskılarını artırıp 2025 tarihini verirken Türkiye buna İmralı ile pazarlık yaparak karşılık verdi. ‘Teslim olun’ manasına da gelecek bir ‘silahları bırakın’ çıkışı ardından devletin en derin ‘kulis’ bilgilerine sahip Hande Fırat X hesabında önce Ömer Öcalan’ın İmralı’ya gideceğini yazdı, Çok geçmeden görüşme sağlandı. Abdullah Öcalan net bir şekilde “Tecrit devam ediyor” demişti. Devlet kendisi konuşmak yerine mesajlarını kahinlerine söyletiyordu.
‘Ana akım’ medyanın haber ahlakı: Fonda katliam, Kürt olmadan Kürdü konuşmak
Arka planda Kuzey ve Doğu Suriye’deki özerk yönetim Türkiye destekli cihadistler ve Türkiye’ye ait SİHA’lar sivilleri ve altyapı tesislerini bombalarken konunun öznesi olan Kürtler iktidar basını tarafından defalarca Kürtler olmadan Kürtleri konuştu. En trajikomiği CNN Türk’te meşhur savaş muhabiri Fulya Öztürk’ün savaş uzmanı konuğuna heyecanının bozulmaması için paspas sapını verivermesi oldu.
‘Türkiye sol hareketleri izlemekle yetiniyor’
Son olarak geçtiğimiz hafta da daha önceki çözüm sürecinde bulunan DEM Parti milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan, Abdullah Öcalan ile görüşmeye gitti. Burada 7 maddelik bir deklarasyon iletildi. Bu maddelerden en önemli ikisi en geniş toplumsal mutabakatın sağlanması diğeri de Kürdistan’ın Gazze’ye dönüşmemesi için çözümün emperyalistlerle değil kendi arasındaki mutabakatla gerçekleşmesi idi. Ancak 2015’ten bu yana değişen ve giderek daha da tekçi bir şekil alan devletin kurduğu baskı rejimi nedeniyle özellikle Kürt mahallesi dışındaki kesimlerde umut ve cesaret bulunmuyor. Aynı durum basın için de geçerli. Özellikle dijital medyada Kürt hareketini suçlayarak devletin görmeyeceği köşelere çekilen Türkiye sol hareketleri adeta kafasını kuma gömmüş durumda. Benzer durum kadın hareketleri için de geçerli. Kürt halkı için ses çıkarmak Filistin’e ses çıkarmaktan daha ağır bedelleri olan bir durum. Kendilerine inandırdıkları tezleri yakınında duran Kürt siyasetine bulaştırabiliyor. Bunlardan biri yine CNN Türk’te yayınlanan programda ABD’ye yapılan saldırının kendisi tarafından yapıldığı ve Orta Doğu’da Kürt halkının lehine kalmak için kendisi tarafından gerçekleştirildiği iddiası.
Kürtler argümanlarla kuşatılmış
Kürtler dört bir yandan giderek daha fazla Türkiye’nin ideolojik argümanları ile de çevreleniyor, bunların çoğu da basın üzerinden sağlanıyor. Bunlar Kürt halkını güçsüz, yalnız hissettirmek, diğeri sonucu belli olmayan spekülasyonlar içinde boğmak, komplo teorileri üretmek gibi. Başta Abdullah Öcalan ve DEM Parti muhatap olarak kabul edilirken Salahattin Demirtaş ve Kandil’le görüşülmeyeceği anlaşıldı. Şu anda özellikle Türkiye sol hareketleri içinde Selahaddin Demirtaş’ın muhatap olmadığına dair DEM Parti’yi suçlayanlar da var. Nitekim MHP lideri de ‘Bu bir süreç değil masa kurulmayacak’ derken niyetini de belli ediyor.