Avukatlar seçim güvenliği için sahada olacak
- 09:03 9 Mayıs 2023
- Hukuk
Melek Avcı
ANKARA - Avukat Arzu Kurt, seçim güvenliğinin sağlanması için avukatların birlikte çalışmalarını sürdürdüğünü belirterek, “Tüm bu operasyon ve engellemelerin seçim sonuçlarına etki etmeyeceğini de vereceğimiz tepkiyle ve seçim güvenliğini hep birlikte koruyarak sağlayabiliriz” dedi.
14 Mayıs seçimlerine 5 gün kala, hem siyasi partilerin hem sivil toplumun hem de avukatların seçim güvenliğini sağlama noktasındaki çalışmaları sürüyor. Tek bir oyun dâhil kaybolmaması, tehdit ve manipülasyona uğramadan seçmenlerin oy kullanması ve genel itibariyle seçme ve seçilme hakkının tam anlamıyla korunması için avukatlar bir araya gelmişti. Adalet İçin Hukukçular, Çağdaş Hukukçular Derneği Ankara Şube, Demokrasi İçin Hukukçular, Hukukçu Dayanışması, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Ankara Şube, Toplumsal Hukuk olarak 6 kurumun yer aldığı “Hukukçular Buradayız” platformu kurularak seçimde güvenliğin sağlanacağı mesajı verilmişti.
Hem kurulan bu platformun seçim yaklaşırken yaptığı çalışmaları hem de seçim güvenliğini ÖHD’li Avukat Arzu Kurt ile görüştük.
“Seçimlerin hukuki ve seçmen oylarının güvenliği, manipülasyona uğramaması, katılım eşit olması, demokratik bir seçim sürecinin yürütülmesi ve sonuçların gerçekle uyumlu olmasının garanti edilmesi vb. kurduğumuz platformun hedefidir.”
*Birçok ilde 14 Mayıs seçim güvenliğine ilişkin çalışmalar yürütülüyor, Ankara'da da buna ilişkin “Hukukçular Buradayız” platformu kuruldu. Bu platforma neden ihtiyaç duyuldu?
14 Mayıs seçimlerine giderken özellikle hukuk kurumlarına en büyük başvurular seçimlerle ilgili hile ya da güvenlik kaygılarıydı. Bizlerin de hem daha önceki seçimlerde sahada çalışmaktan kaynaklı deneyimlerimiz vardı ve bunu daha önceden de tüm kurumlar kendi bünyesinde belirli görevlendirmelerle sağlıyordu. Bu seçimlerde siyasi atmosfer gereği biraz daha son süreçte birlikte hareket etmenin, dayanışmanın önemi ortaya çıktı. Biz de buna bir karşılık olarak aslında ayrı ayrı yürüttüğümüz son 2-3 seçimdir hatta 2015 seçimlerinden beri yapılan çalışmayı birleştirdik. Bu tür birliktelikleri hem birbirimizi beslemek adına hem de bütüncül bir yerde durup o ihtiyaçları daha güçlü bir şekilde karşılamak için “Hukukçular Buradayız” diye bir oluşumun olmasına karar verdik.
Bizim önceliğimiz daha öncesinde yaşamış olduğumuz ve deneyimlediğimiz zaman da bunları gündeme getirdiğimiz seçim süreçlerindeki güvenlik meselesi ki bu sadece seçim gününden ibaret değil, YSK 18 Mart’ta seçim startını vermiş olsa da sonuçta Türkiye’nin hem siyasi atmosferi hem de özellikle pek çok bölgeyi etkileyen bir deprem afetinin ardından seçim güvenliğini artık düşünmeye ve gündemimize almaya çoktandır başlamıştık. Bu süreci de birlikte yürütmeye karar verdik. Seçimlerin hukuki ve seçmen oylarının güvenliği, manipülasyona uğramaması, katılımın eşit olması, demokratik bir seçim sürecinin yürütülmesi ve sonuçların gerçekle uyumlu olmasının garanti edilmesi gibi bir hedefi var bu platformun. Aynı zamanda bu sürecin demokratik olarak sürdürülmesinin sağlanması açısından hâlihazırda bu konuda çalışan derneklerimiz bunu tüm seçim süreci boyunca yürütmek için adım attı. Bizim asıl amacımız ayrımcılığa maruz kalmadan herkesin seçme ve seçilme hakkının demokratik bir toplumun öncülü olarak gördüğümüz için bu hakkın ihlal edilmeden, bu hakka müdahaleler olmadan, olduğunda ise gerekli cevapların verilmesiyle daha sağlıklı daha güvenilir ve sonuçlarının da herkesin kendi iradesini yansıtacak şekildi çıktığı bir seçim yaşamaktır.
“Şu an hemen hemen Ankara’nın tüm ilçelerinde, birkaç ilçe hariç “Hukukçular Buradayız” platformundan bir avukat bulunacak. Her ilçeden birden fazla olacak ve hemen hemen her semtte birden fazla bulunacak.”
*Bu platformda yer alan avukatlar seçimde güvenliği nasıl yürütecek? Buna ilişkin ne tür çalışmalar yürütüldü ve sandıkların güvenliğini sağlamak için nasıl hareket edilecek?
Ankara’da bu deklarasyonun ardından kendi görevlendirmelerimizi yaptık. Tüm yeni ve eski üyelere, tüm kurumlar kendi üyelerine, “Hukukçular Buradayız”a bireysel olarak da katılan bu oluşumun içinde yer alan herkese bir seçim güvenliği eğitimi verdik. Bunu avukatlara yönelik verdik, çünkü avukatların hem YSK’den tanımlanan hem de itiraza yetkili olmaktan kaynaklanan, bir şekilde buradaki itiraz süreçlerinden tutalım YSK’nin genelgelerinin sahada da uygulandığını denetleme gibi görev ve yetkisi olacak. Bu nedenle bugüne kadar buna dönük çalışmalar yaptık. Ankara’daki her bölgeyi barolarla ortaklaşarak, diğer siyasi partilerle de haberleşerek, kimi zaman bilgi alışverişinde bulunarak nerede ne kadar ihtiyaç var bunları belirledik. Ardından kendi bünyemizdeki sayıları gücümüze, kapasitemize göre bir görevlendirme yaptık. Şu an hemen hemen Ankara’nın tüm ilçelerinde, birkaç ilçe hariç “Hukukçular Buradayız” platformundan bir avukat bulunacak. Her ilçeden birden fazla olacak ve hemen hemen her semtte birden fazla bulunacak ve bu kişiler okul sorumlularıyla, sandık görevlilerinin, müşahit olarak görev alan yurttaşların itirazlarıyla ya da kendileri gezici ekip oluşturup karşılaştıkları ihlallere karşı gerekli itirazları ve müdahaleleri etmek üzere çalışacak. Baronun da çalışması olmuştu, kimi zaman onlarla da iletişim halinde olmak istiyoruz. Elbette hepimizin her yerde olması mümkün değil ama bizim önceliğimiz her yerde bir avukatın olması, herkesin istediği zaman bir avukata ulaşabilmesi ve bu şekilde seçimin güvenli bir atmosferde geçmesini sağlamaktır.
“Bunun ardından dışarıya göç edenlerin bir kısmı seçmen kayıtlarını yaptırdı. Ancak çok daha fazlasının bazı nedenlerle bunu yapmadığını biliyoruz. Hangi şehirde yaşayacakları belli olmayan çok büyük bir kesim var.”
* Diğer yandan 11 ilin yer aldığı deprem bölgesinde de çok ciddi bir güvenlik sorunu olma ihtimali doğuruyor buna dair yapılan çalışmalar var mı? Varsa neler?
Bahsetmiş olduğum oluşum Ankara üzerinden demiştim ama elbette bizlerin birçok şubesi ve temsilcilikleri olan hukuk kurumlarımız var. Özgürlük için Hukukçular Derneği’nin 12 yerde şubesi var ve bunların pek çoğu deprem bölgeleriyle kesişen yerlerde ve oraya yakın illerde. Deprem bölgesindeki kaygılara daha bütüncül bir yerden yaklaşmak gerekiyor. Bu yalnızca avukatların ve hukukçuların sağlayabileceği ya da seçim günü orada olarak sağlayabileceği bir güvenlik değil. Daha önce de söyledim seçim çok daha öncesinde başlayan ve seçim sathı dediğimiz ve YSK’nin açıkladığı şekliyle başlayan bir süreç var. Onun öncesinde depremden kaynaklanan göçler, depremin yarattığı ağır hasarlar, şehirdeki herkesin şehir boşaltmak zorunda kaldığı bazı bölgeler var. Hatay ve Maraş gibi özellikle yerleşik halkın çok fazla göç etmek zorunda kaldığı şehirler var.
Elimizde çok ve kesin veriler yok ve bu verilerin tespit edilemeyecek olmasıyla ilgili, çünkü yaklaşık 10 milyondan fazla insanı etkiledi ama 1 milyon 600 gibi bir toplamın deprem illerinden dışarıya göç ettiğini aşağı yukarı biliyoruz. Bu kişilerin seçmen kütüklerine kaydı belli bir süre zarfında yapılması gerekiyordu, bulundukları yerlerde ikamet bildirileri ve kayıtlarını oraya aldırmaları YSK tarafından bildirildi. Bunun ardından dışarıya göç edenlerin bir kısmı seçmen kayıtlarını yaptırdı. Ancak çok daha fazlasının bazı nedenlerle bunu yapmadığını biliyoruz. Hangi şehirde yaşayacakları belli olmayan çok büyük bir kesim var. Barınma sorunun çok yüksek olduğu ve bu nedenle aslında bildirim yapamadıkları ya da dönmek isteyip ama bunu sağlayamayacaklarını anladıkları zaman geç olması veya depremin ardından yaşanan hak ihlalleri, kamu yardımlarının yetersizliği ve ayrımcı bir şekilde ulaştırılması gibi sebeplerle tepki anlamında o şehirlerde oy vermek istediklerini söyleyenler var. Tabi ki biz bunların neden ve sonuçlarını bu aşamada tam olarak kestiremeyiz ancak burada güvenlik açığının şu şekilde arttığı bir gerçeklik. Bu da nedir; yeterince ölü ve kayıp kayıtlarının düzenli şekilde tutulmaması, ölü ve kayıplar adına oy kullanma tehlikesi, deprem bölgesinden göç etmiş insanların seçmen olarak kendi haklarını belirli bir süre geçtiği için kullanamama tehlikesi, bölgeye ulaşımlarının sağlanamaması.
“Sadece hukukçuların değil hem seçime katılan siyasi partilerin hem sandık görevlilerinin hem sandık görevlisi gönüllü yurttaşların hem bağımsız izleme oluşturan sivil toplumun elinden geldiğince bir ucundan tutup bu güvenlik için uğraşması gerekiyor.”
*Bu illerde sandık güvenliği nasıl sağlanabilir?
Böylesi büyük bir kesimi etkileyen depremde devletin pozitif sorumluluk gereği böyle bir imkan sağlaması ve seçmenlerin bölgelere ulaştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu devletin halkına karşı pozitif yükümlülüklerindendir, aynı zamanda yurttaşlık hakkıdır ama böyle bir çalışma henüz ilerletilmedi, yalnızca siyasi partilerin kendi çalışmaları olduğunu görüyoruz. Elbette bu çalışmalar siyasi partilerin hem maddi hem de etki gücüyle ilişkili ve her zaman tamı tamına doğru bir şekilde uygulanabilmiş değil. Bu nedenle böyle bir risk zaten var. Sadece hukukçuların değil hem seçime katılan siyasi partilerin hem sandık görevlilerinin hem sandık görevlisi gönüllü yurttaşların hem bağımsız izleme oluşturan sivil toplumun elinden geldiğince bir ucundan tutup bu güvenlik için uğraşması gerekiyor. Hukukçular da elbette burada önemli bir faktör ve bu amaçla Türkiye Barolar Birliği, baroları ve ofisleri ya da doğrudan kendileri ya da aileleri zarar gören avukatların barolarıyla iş birliği içinde olacağını, oralara destek göndereceklerini, oraların ihtiyaçlarını karşılayacaklarını söylemişti. Biz de destek olmak için avukat arkadaşlarımızı görevlendirmeye çalışıyoruz herkes hem kendi şehirlerinde hem de diğer yerlerde bu seçim güvenliklerine katılmaya çalışacak.
Burada dikkat edilmesi gereken husus sandık görevlilerine düşen sorumluluktur. Kesinlikle kimlik kontrolü yapılmadan, teyit edilmeden oy kullandırılmaması yine görevli olanlar için belgelerinin sorulması, aynı zamanda seçim sandıklarının çadır kentlere kurulması gibi durumlar var oradaki tüm saha güvenliğinin sağlanması gibi sorumlulukları olduğunu düşünüyoruz bizler de bunun takipçisi olacağız. Eğer bunlara dikkat edilirse çok yüksek bir risk olmadan, güvenliği tehlikeye atacak derecede açıklar ve yanlışlar yapılmadan güvenli bir seçim geçebilir, bu konuda da çok karamsar değiliz, çünkü tüm deprem bölgelerinde hemen hemen bu dayanışmayı örme imkanımız oldu. Özellikle orada yaşayan halkın seçim güvenliğine dahil olduğu yerlere var. Biz herkesin sandık güvenliğini koruması, seçim sürecinde yürütülen anti-demokratik uygulamalara tepki vermesini, seçim günü ve öncesinde yaşanacaklara karşı durmasını bekliyoruz. Halkın kendi oylarına sahip çıkması bizlerin organize bir şekilde tüm kurumların burada yer alması, siyasi partilerin, sandık kurulu üyelerinin kendilerine düşen görevi yerine getirmesi önemli.
“Seçim güvenliğini riske atan en fazla beklediğimiz noktaya ulaşmış görünüyoruz ve devam edecek gibi görünüyor. Buna karşı demokratik kamuoyunun en net tepkiyi vermesiyle bunun önünü alabiliriz.”
* Geçtiğimiz hafta seçim güvenliği çalışmalarında da yer alacak ve buna ilişkin sürekli uyarılar da bulunan avukatlar gözaltına alındı. Seçimin güvenliği açısından bu operasyonları nasıl değerlendirmek gerekir?
Operasyonların start verilmiş bir silse olarak devam ediyor olması ve çok içeriği boş, hukuka aykırı tutuklama ve gözaltıların gerçekleşmesi, hedeflenen kişilerin özellikle seçim güvenliği eğitimi veren, yerelde seçim çalışmalarına değerli katkılar sunan avukatların olması, yine halkın kritik dönemlerde haber alma özgürlüğünün sağlayan, hakikati halka ulaştıran özgür basındaki gazetecilerin tutuklanması, onlara yöneltilen bu operasyonel işlemlerin doğrudan seçim güvenliğine etki ettiğini söylemek tabi ki mümkün. Bunu en nihayetinde siyasi iktidarın elindeki devlet gücünü, tekelindeki şiddet gücünü ve yargıya verdiği talimatlarla oldukça riskli ve tehlikeli buluyoruz ve tüm bu sürecin ‘güvenirliliğini’ bize gösterdi. Pek çok yerde seçim çalışmalarına yönelik de doğrudan ve dolaylı olarak bir hazırlık oldu ve bunun bir seçim malzemesi olarak iktidar tarafından bile isteye yapıldığını ve kullanıldığını gördük. Aynı zamanda yine pek çok seçim çadır ve bürolarına yapılan saldırılar, şiddet eylemleri, kişilerin hem iradilerine hem demokratik haklarına karşı yürütülen saldırılar da kapsıyor. Örneğin Yeşil Sol Parti’nin 5’ten fazla seçim bürosuna saldırı yapıldı, yine pek çok yerde üyelerine yönelik seçim çalışmalarında keyfi gözaltılar ve saldırılar oldu. Seçim güvenliğini riske atan en fazla beklediğimiz noktaya ulaşmış görünüyoruz ve devam edecek gibi görünüyor. Buna karşı demokratik kamuoyunun en net tepkiyi vermesiyle bunun önünü alabiliriz. Bu seçim sürecinde daha önce de yaşadığımız deneyimler gösterdi ki maalesef insanlar bazı bölgelerde silahların gölgesi altında, tutuklama tehditleri altında, nefret söylemleri ve ayrımcılıkla engellendi. Bunun da seçim sonuçlarına müdahale etmek, seçmen iradesini, seçme ve seçilme hakkını doğrudan ağır şekilde etkilediğini söylemek mümkün. Tüm bu operasyon ve engellemelerin seçim sonuçlarına etki etmeyeceğini de vereceğimiz tepkiyle ve seçim güvenliğini hep birlikte koruyarak sağlayabiliriz.