1 Mayıs 1976’da katledilen abisinin mücadelesiyle Maltepe’de olacak

  • 09:15 30 Nisan 2023
  • Emek/Ekonomi
 
Marta Sömek
 
İSTANBUL - İstanbul'da 1 Mayıs 1976'da katledilen abisinin mücadele meşalesini devralan TJA aktivisti Türkan Kocadağ, kadınların düzeni değiştirerek AKP-MHP iktidarını göndereceğini belirterek  “1 Mayıs günü saat 13.00’te Maltepe’de omuz omuza verelim, tüm taleplerimizi birlikte haykıralım” sözleriyle tüm kadınlara çağrı yaptı.
 
Her yıl yasak ve engellemelere rağmen büyük bir öfke ve kararlılıkla kutlanan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nün bu yıl İstanbul’daki adresi Maltepe Meydanı. Tarih boyunca katliam, işkence ve birçok saldırının gerçekleştiği 1 Mayıs’ın bu yılki mesajlarından biri de, sayılı günlerin kaldığı seçimlerde işçi, emekçi ve tüm halkların AKP-MHP iktidarını göndereceği. Her kesimden on binlerce kişinin katılımının beklendiği 1 Mayıs alanlarında, tüm öfke ve mücadelesi ile her renkten halklar bir araya gelerek taleplerini haykıracak. 
 
Yıllardır mücadeleden bir kez olsun vazgeçmeyen Türkan Kocadağ da İstanbul 1 Mayıs’ına katılacak olan binlerce kişiden biri.
 
Türkan ve mücadele hikayesi…
 
1976 İstanbul 1 Mayıs'ında abisi Mehmet Kocadağ katledildikten sonra mücadele mirasını devralarak kısa zaman içerisinde yurtsever emekçiler ile örgütlenen Türkan, yasaklı da olsa tüm 1 Mayıs’lara katılır. Polis saldırılarının da her seferinde daha fazla şiddetlendiği yasaklı yıllarda Taksim’de 1 Mayıs eylemine katılan Türkan’ın işkence ile kafası kırılır ancak mücadele ve direnişten asla vazgeçmez. İşten atılıp yargılansa da, Kürt Alevi kimliği ile mücadelesini büyütür. Daha sonra ise Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti olan Türkan, yıllardır sürdürdüğü mücadelesini kadın mücadelesi ile birleştirir. Türkan’a mücadele öyküsü ve mücadelenin sembolü haline gelen 1 Mayıs’a ilişkin mikrofon uzatıyoruz.
 
1 Mayıs’ta abisi katledildi
 
Türkan, 1976 İstanbul 1 Mayıs'ında abisinin katledilmesini şu sözlerle anlattı: “Abim Mehmet Kocadağ birçok fabrikada, iş yerinde çalışan bir emekçiydi. Çalıştığı iş yerlerinde kendi hakkını savunan, bu sömürü düzenine karşı mücadele eden bir arkadaş. Öyle olunca da hedef haline geldi. 1976 1 Mayıs’ında Şişhane tersanesinde arkadaşlarıyla birlikte örgütleniyor. 1 Mayıs’a da çok kalabalık bir şekilde o arkadaşlarla katılıyor. En ön saflarda yürüyor. Miting bittikten sonra akşam arkadaşlarıyla görüşüyor. Evi de Kasımpaşa Karakolu’na çok yakınmış. Eve giderken yolda alınıyor ve kesici aletlerle yani bıçaklarla katlediliyor. Cenazeyi göremedik, çok korkunç olduğu için kimseye göstermediler. Hunharca katlediliyor. Katledildiği yer farklı ama cenazenin bırakıldığı yer evine birkaç sokak yakınlıkta. 1 Mayıs'tan önce de yaralı olduğu söyleniyor.”
Failler gizlendi!
 
Abisi Mehmet’in cenazesinin Gimgim’ın (Varto) Gestemerde (Çobandağı) köyüne götürülmek istendiğini ancak izin verilmeyerek Gimgim’a götürüldüğünü belirten Türkan, “Yani bugünkü zihniyet yüz yıldır böyle. O zaman da kesinlikle kimsenin cenazeye gitmesine izin verilmedi. Sadece ailesi Varto'dan traktöre koyarak getirip gömdü. Ama sonrasında binlerce insan mezarı ziyaret etmeye geldi ve bu ziyaretler 1980 12 Eylül darbesine kadar devam etti. Her yıl 1 Mayıs'ta mutlaka köye gelip bir yürüyüş yapılır, mezar ziyaret edilirdi. O dönem de özellikle Türkiye solunun kendi arasındaki bin parçaya bölünmesi, kendi arasındaki çatışmaların olmasını devlet çok kullandı. Mesela Mehmet Kocadağ'ın ölümünden solcuları sorumlu tuttu. Vartolu birinin yaptığı söylendi hep bize. Biz de bu zihniyeti o zaman tanımıyorduk bu kadar, aile de ona inandırıldı” diye konuştu.
 
Kürt Özgürlük Hareketiyle tanışma süreci…
 
Abisinin mücadelesini devralan Türkan, 1980’li yıllardaki mücadele geçmişini şöyle anlattı: “Bu ülkede Kürt Özgürlük Hareketi, Kürtleri yeniden var etti. Türkiye soluna da bir sürü şey kattı. Mesela Sayın Abdullah Öcalan'ın HDK projesi gerçekten de bu ülkede birçok şeyin önünü kesti. Kürtlerle, Türklerle, diğer halkların birlikte mücadele etmesini, bir çatı altında toplanmasını sağladı. İçinden HDP gibi bir parti kuruldu. Onun için Kürt Özgürlük Hareketi'nin gerçekten bu ülkeye kattığı çok şey var. O ideolojinin dünyada da birçok karşılığı var. Ama özellikle Türkiye'ye ve hepimizin yaşamına çok şey kattı. İşçilere, emekçilere, kültüre, dile yansıdı. Mesela ben 1989’da İstanbul'a geldiğimde Alevi olduğumu söyleyemiyordum. Kürt Özgürlük Hareketiyle tanıştıktan sonra Alevi olduğumu söyleyebildim, orada kendimi ifade edebildim.”
 
Yurtsever emekçiler ile örgütlendi
 
1990’lı yıllarda İstanbul'da Vergi Dairesi’nde çalışan Türkan, o yılların Kürt halkı açısından “karanlık bir dönem” olduğunu söyleyerek şunları kaydetti: “Faili meçhul cinayetlerin işlendiği, insanların işkencelerde katledildiği, akşam eve giderken hepimizin arkamıza baktığı bir dönemdi. Çok zor süreçlerdi ama direniş de o kadar büyüktü. Biz 90’larda yurtsever emekçiler örgütlenip bir araya geldik, sendikal çalışmalar yaptık. İstanbul'da da var olduk. O zor süreçlerde yüzlerce arkadaş bir araya geliyor, toplantılar alıyor, fiili olarak çalışıyorduk. Bu sendikal çalışmalardan dolayı İstanbul'da çok büyük bir operasyon oldu. 1992 yılında ben de gözaltına alındım, 15 gün Gayrettepe’de kaldım. Gayrettepe'yi taşıyıp Vatan Caddesi'ne getirdiler, sanki bir hafızayı silmek için ama bizim o hafızamız silinmedi. Korkunç bir işkencehaneydi gerçekten de.
 
 
1993 yılından beridir yargılanıyor
 
O hücrelerden gelen inleme sesleri, müzikle yaydıkları ağlama sesleri… Ama bunun yanında da bir direniş kalesiydi. Yani insan oraya girdiğinde kendiliğinden öyle bir irade geliyor ki direniyorsun. Çünkü duvarlarda insanlar kanlarıyla slogan yazmışlar, muhteşem bir direniş yeriydi. Orada onlarca insan katledildi ama insanlar çözülmedi. İnsanlar o dönemde, o koşullarda devletle birlikte çalışmadı. Ben de işten atıldım. Dava açtım Danıştay’da, kazandım. Ama Maliye Bakanlığı yeniden dava açtı ve kaybettim. Benim işten atılma nedenim sendikal çalışmalar yürütmemdi. Zaten 1995’te de sendika kuruldu ‘örgüt üyeliği’nden yargılandım. Biz birkaç arkadaş gözaltına alınıp işten atılmıştık. Onlar Türkiye solundandı. Ben ‘PKK üyeliği’nden yargılandım. Onların hepsi geri alındı ama ben geri alınmadım. İşten atıldığımda 1993 yılıydı ama 2023 yılındayız ve ben hala KCK ana davasından yargılanıyorum.”
 
‘Biz kadınlar bu zihniyeti değiştireceğiz!’
 
Maruz kaldığı tüm yargılama ve baskılar karşısında mücadeleden bir kez olsun vazgeçmeyen Türkan, “Geri adım attım mı, atmadım, atmayacağım. Korkuyor muyum, korkmadım, korkmayacağım. Çünkü bu ülkede haksızlıklar, hukuksuzluklar, adaletsizlikler var. Yani bu ülkede hiçbir şey yok. Özellikle kadınsan ve emekçiysen daha çok sömürülüyor, daha çok haksızlığa uğruyorsun. Çok iş, az ücret, en çok en çok kadınlar eziliyor, sömürülüyor” şeklinde konuştu. Kadınların bu ülkede faşizme geçit vermeyeceğinin altını çizen Türkan, “Bunun için de bizim önümüzde bir seçim var. Bu gerçekten özellikle biz kadınlar için büyük bir şanstır. Bu zihniyeti değiştirmek lazım. Biz kadınlar bu zihniyeti gerçekten değiştireceğiz. Biz buna söz vermişiz ve bunu gerçekten yapacağız. Bunun için ideoloji, olanak, miras, her şey var. Yeter ki biz bir araya gelelim, örgütlenelim, omuz omuza verelim. Başaramayacağımız hiçbir şey yoktur” sözlerini kullandı.
 
Öfke 8 Mart ve Newroz'dan 1 Mayıs’a taşınacak
 
Kadınların 25 Kasım, 8 Mart ve Newroz'da, alanlarda haykırdığı talepleri 1 Mayıs alanlarına taşımaya hazırlandığını vurgulayan Türkan, “Biz 1 Mayıs çalışmasıyla seçimleri bir arada yürütüyoruz. Yine sokak sokak, mahalle mahalle, bölge bölge çalışmalarımız yürüyor. 1 Mayıs'ta da Maltepe Meydanı'nda saat 13.00’te bir miting olacak. Biz kadınlar olarak da gidip orada özlemlerimizi, taleplerimizi hep birlikte haykırmak istiyoruz. Yani biriktirdiğimiz o birikimlerimizi 1 Mayıs'ta da alanlarda haykırmak istiyoruz. Bu AKP-MHP faşizminin gerçekten gitmesi gerekiyor. Özelde Kürtlere, genelde tüm ezilen halklara, deyim yerindeyse kan kusturdu. İnsanlar ekonomik olarak evine ekmek götüremiyor. Soğanın 30 lira olduğu bir ülkede cumhurbaşkanı kalkıyor insanlara kurşun gösteriyor. Biz halklar olarak bunları hak etmiyoruz. Bizim bunlara karşı çıkmamız gerekiyor. Bizim kurşuna, SİHA'lara değil, ekmeğe ihtiyacımız var. Türkiye'nin Irak'ta ne işi var? Bir yıldır gidip orada kimyasal kullanıyor, bir sürü insan katlediliyor. Ekonominin bu düzeyde olması kesinlikle özel savaş politikalarından kaynaklıdır. Bütün vergilerimiz kurşuna, savaşa, uçağa gidiyor. Ama kadınlar daha çok hissediyor. İnsanlar artık isyan etmiş. Önümüzde bir seçim var, biz kadınlar bunu değiştirelim” diye belirtti.
 
Maltepe mitingine çağrı: Birlikte haykıralım!
 
Yeşil Sol Parti ile seçime hazırlandıklarını ifade eden Türkan, “Kesinlikle kazanacağımıza inanıyorum. Çalışıyoruz ve mutlaka kazanacağız” sözleriyle tüm halklara birlikte mücadele çağrısında bulundu. Tüm kadınları ise 1 Mayıs günü Maltepe’de saat 13.00’te yapılacak mitinge çağıran Türkan, “Omuz omuza verelim, bütün özlemlerimizi, taleplerimizi birlikte haykıralım. Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın kadınların birlikte mücadelesi. Jin jiyan azadî” sözleriyle seslendi.