Basın ve hukuk örgütü temsilcileri: Gazetecileri derhal serbest bırakın

  • 16:36 27 Nisan 2023
  • Güncel
 
ANKARA - Basın ve hukuk örgütü temsilcileri Amed’de gözaltına alınan gazetecilerin tutuklanmasına tepki göstererek,  “Kürt gazeteciler her seferinde kimlikleri nedeniyle hedef oldu. Derhal serbest bırakın” çağrısı yaptı. 
 
Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerine 19 gün kala 25 Nisan günü Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında Amed merkezli 21 kentte çok sayıda eve baskın düzenlendi. Amed, Mêrdîn, Sêrt, Çêwlig (Bingöl), Wan, Şirnex, Êlih (Batman), Dîlok (Antep), Riha (Urfa), Bursa, İstanbul, İzmir, Mersin, Mûş, Bedlîs, Colemêrg, Osmaniye, Sivas, Meletî, Semsûr (Adıyaman) ve Ankara'da yapılan baskınlarda aralarında ajansımız muhabiri Beritan Canözer, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Abdurrahman Gök, MA muhabiri Ahmet Kanbal, Yeni Yaşam Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Osman Akın, haftalık Kürtçe yayın yapan Xwebûn Gazetesi İmtiyaz Sahibi Kadri Esen, gazeteciler Mehmet Yalçın, Mehmet Şah Oruç, Mikail Barut, Salih Keleş ve Remzi Akkaya ile hukukçuların da aralarında olduğu birçok kişi gözaltına alındı.
 
Ümit Akbıyık adlı itirafçının verdiği ifadeler kapsamında gözaltına alınanlardan aralarında muhabirimiz Beritan Canözer, Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Abdurrahman Gök ve Gazeteci Mehmet Şah Oruç’un da bulunduğu 14 kişi emniyet işlemlerinin ardından tutuklanma talebiyle adliyeye sevk edilmesinin ardından muhabirimiz Beritan Canözer, Mehmetşah Oruç, Remzi Akkaya ve Abdurrahman Gök çıkarıldığı hakimlikçe tutuklandı.
 
CFWIJ: Herkes bu haksızlığın karşısında durmalıdır
 
Coalition For Women in Journalism (CFWIJ) Operasyon Müdürü Damla Tarhan,  tutuklanmalara ilişkin Türkiye’de basın özgürlüğünden bahsetmenin mümkün olmadığını kaydetti. Damla, “Türkiye yaklaşan seçimlere basın özgürlüğüne vurulan yeni darbelerle gidiyor maalesef. Yıllardır gazeteciler yalnızca mesleklerini icra ettikleri için cezalandırıldı. Beritan 2019’dan bu yana 5 kez gözaltına alındı, hakkında açılan davalarda gazeteciliği savundu. Şimdi yine hakkında tutuklama kararı verildi. Kürt gazeteciler etnik kimliklerinden dolayı her seferinde hedef gösterildi. Her geçen gün daha fazla gazetecinin hapsedilmeye çalışıldığı Türkiye’de basın özgürlüğünden bahsetmek mümkün olamaz hale geldi. Ana akım medyanın yıllardır gazetecilere yönelik baskı ve şiddete sessiz kalması, zamanla daha çok gazetecinin rahatça cezaevine gönderildiği bir ortam yaratılmasına sebep oldu. Artık herkes bu haksızlığın karşısında durmalıdır. Tutuklanan gazeteciler derhal serbest bırakılmalıdır” ifadelerini kullandı.
 
ECPMF: Hukuki tacize maruz bırakılan gazetecilerin yanındayız
 
Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) Medya Özgürlüğü Acil Müdahale (MFRR) Koordinatörü Gürkan Özturan ise kurumlar adına, “Yıllardır sorunlu olan medya özgürlüğü konusunda son bir yılda sistematik baskı ve yıldırma politikalarını maalesef defalarca gözlemledik. Geçtiğimiz yıl boyunca gerçekleşen üçüncü toplu gazeteci gözaltısı vakalarından üçüncüsü de, öncekiler gibi habercilik faaliyetlerinin suç sayılması neticesinde tutuklama kararlarına vardırılıyor. Biz uluslararası kurumlar olarak gazetecilere, medya çalışanlarına ve yayın organlarına yönelik bu baskı ve hukuki tacizi yakından izliyoruz, ve çağrımızı bir defa daha yineliyoruz, medya özgürlüğü ve çoğulculuğu, toplumun tüm hakları ve hürriyetlerinin gözetilmesi için elzemdir. Buna ek olarak, tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması çağrımızı yineleyerek, bu şekilde hukuki tacize maruz bırakılan gazetecilerin yanında olduğumuzun da altını çiziyoruz. Daima dayanışma içindeyiz” sözlerini kullandı.
 
‘Operasyonlar seçim öncesi siyasi soykırımdır’
 
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Ankara Şube Yöneticisi (ÖHD) Avukat Çiğdem Kozan da, seçim öncesi yapılan operasyona yönelik “siyasi soykırım” değerlendirmesi yaparak şöyle konuştu: “Seçim öncesi siyasetçiler, hukukçular, gazeteciler, sanatçılar ve sivil toplum örgütlerinden insanların gözaltına alınması açıkça bir siyasi soykırım operasyonudur. İfadeye çağrıldığında gidip ifade verecek kişilerin operasyonel ve kamuoyunda algı yaratacak şekilde gözaltına alınmaları hukuken açıklanamaz, bu dahi gözaltıların siyasi bir karar olduğunu göstermektedir. Tabii bu gözaltıların seçim sürecine denk gelmesi de tesadüf olamaz. İktidar toplumun bir kesimini yine kriminalize ederek kendisi için uygun bir seçim ortamı oluşturmaya çalışmaktadır. Yine ÖHD üyesi avukat arkadaşlarımız da gözaltında. Avukatların, avukatlık faaliyetleri de kriminalize edilmeye çalışılmakta ve hak savunucuları yargı tacizine maruz bırakılmaktadır. Akabinde gazetecilerden bir kısmı tutuklandılar. Daha önce de Diyarbakır ve Ankara’da Kürt basın emekçileri tutuklandılar ve hala tutuklular. Muhalif basını, Kürt basınını engellemekten başka bir anlamı olmayan bu tutuklama kararları ile açıkça seçim öncesi halkın haber alma hakkı engellenmek istenmekte ve Türkiye bu şartlarda seçime götürülmek istenmektedir. Tüm bu gözaltı ve tutuklama kararları muhalifleri, kadınları, Kürtleri seçim öncesi etkisizleştirmeye dönük hukuki olmayan siyasi kararlardır. Toplumun tüm kesimlerinin bu hukuksuzluğa dur demesi lazım.”