Kendini Bilmek Tüm Bilmelerin Temelidir

  • 09:09 21 Nisan 2023
  • Jıneolojî Tartışmaları
 
“Benim arz-ı endamım odur ki, 'Nehir kuruduğunda, ölüm katlanılmaz olduğunda, çekip gitmek gerektiğinde yola çıkmadan önce heybeme neyi koymam gerektiğini biliyorum'  diyebilmektir.”
 
Nagihan Akarsel
 
Bilgeliğin simgesi olan Hermes’in düşüncelerinin kaynağının tarım köy devrimini gerçekleştiren kadının doğal toplum anlayışından beslendiği ise kuşku götürmez bir gerçektir. Ancak ilk sömürge olan kadınlar artık Hermes zamanına gelindiğinde yoktur. Buna rağmen kadın eksenli toplumun yarattığı değerler Hermes de içinde olmak üzere bir bilgelik damarı ile kendini sürdürmektedir. Burada her şeyden önce felsefe okumaları da dahil olmak üzere her alanda güçlü ve kurnaz adam’ın yalanlarına karşı donanımlı olmak ve bilgi yapılanmalarımızı iyi belirlemek hayati önemdedir. Bu hakikate yakınlaşmanın en temel yöntemlerinden biridir.
 
Bu tarihin asıl yapıcılarının nasıl görmezden gelindiğine dair bir örnektir sadece. Terzi Hermes örneğinde kastedilen tanrılık, bilgelikle eştir. İşte jineolojî ile bu bilgeliği anlamak kadar asıl kaynağın bu beş bin yıldan daha önce kadın çevresinde geliştirilen toplumda olduğu gerçeğinden hareket etmektedir. Hatta demiurgos’un-demir çağının-kadınlar üzerinde kurulan ilk egemenlikli sistemin başlangıcı olarak değerlendirilebileceği yönünde, “Filozof söylenecek ne varsa onlardan -doğa, tanrıça, esin perisi- öğrenmek üzere bakmak, dinlemek ve temaşa etmek yerine artık bilgeliğin yolunda değil Demiurgos’un kibrinden yanadır”  şeklinde çözümlemeyi bir görev bilmektedir.
 
‘Yüzümdeki örtüyü hiçbir ölümlü kaldıramadı’
 
Hermetik felsefede evrensel oluşum ve oluş diyalektiği de neolitik kültürün izlerini taşımaktadır. Ermek isteyen istekliyi önce İsis tapınağına götürmeleri dikkat çekicidir. Tapınak, yeraltı mezarlarına giden deliklerle doludur. Tapınağın kapısında İsis heykeli vardır. İsis, Mısır mitolojisinde her şeye hayat veren Güneş Tanrısı Horus’un annesi ve Bereket Tanrıçası’dır. İsis, oturmuştur, dizlerinde kapalı bir kitap vardır, yüzü örtülüdür. Heykelin altında şu söz yazılıdır: “Yüzümdeki örtüyü hiçbir ölümlü kaldıramadı.” Jineolojî İsis’in yüzündeki örtünün ancak kadın eksenli bir yaşam paradigması ve onun sistemi ile kaldırılabileceği yorumunu geliştirmektedir. Burada işte hermeneutik yöntem karşımıza çıkmaktadır. Jineolojînin en temel yöntemlerinden biri de hermeneutik yöntemdir. İsis örneği başta olmak üzere tarihte bu yönlü yorumlanmayı bekleyen müthiş bir külliyat bulunmaktadır. 
 
‘Kendini bilmek tüm bilmelerin temelidir’
 
Yaşamın amacını hakikate varma biçiminde belleyenler için iç görü ve sezgi hakikate götüren bir diğer yöntemdir. Çünkü insanın sadece kendi içine bakması, bunda ısrarlı ve istekli olması yeterlidir. Yani tasavvufçuların söylediği gibi Hermetik felsefe de neyi arıyorsa kendisinde aramaktadır, dışarıda değil. Kendisini bildiği ölçüde her şeyi bilmek temel ilkesidir. Sokrates ile özdeşleşen ama tüm hakikat arayışçılarının özenle uygulamaya çalıştığı ve günümüz biliminin de paylaştığı “Kendini Bil!” ilkesinin belki de ilk sistematik hali olmaktadır. Yine Abdullah Öcalan’ın bu hususta belirttiği “kozmosu ve kuantumu bilmek istiyorsan, kendini bil!” veya “kendini bilmek tüm bilmelerin temelidir” tespitleri de bağlantılı olarak yapılan önemli tespitler olmaktadır. Tespitlerdeki bu benzerlik, esasında kaynağın aynı olduğunu doğrulamaktadır. Denilebilir ki oluş’un doğasına sadık kalarak, girilecek her hakikat arayışının aynı sonuçlara ulaşması kaçınılmazdır. Nirvana’nın, Fenafillah’ın, En’el Hak’ın veya “Ben benim, ben evrenim, ben öncesi-sonrası, yakını-uzağı olmayan zaman ve mekânım!”  tespitinin özünde aynı şeyi anlatmasının nedeni tam da budur.
 
Özne-Nesne Ayrımına Karşı Durmak
 
Buraya kadar anlattıklarımızdan da anlaşılacağı üzere jineolojînin dili de yöntemleri de kapitalist modernitenin pozitivist yöntemlerinden çok farklıdır. Ancak tümden reddetme yerine bu yöntemlerde de bir hakikat payının olduğunun farkındalığı ile hareket eder.
 
Pozitivizmin kesin belirlenmiş doğruları ile harekete eden, gözüyle gördüğünün dışında bir şeye inanmayan, katı bir nesnelciliği esas alan zihniyet yapılanmasının karşısında durur. Nesnelciliği ve onunla paralel olarak öznelciliği anlamayı önemser. Ancak nesnelciliğin başına pozitivizmi öznelciliğin başına göcecilik getirildiğinde hakikatin muğlaklaştırıldığının da farkındadır. Elbette öznel ve nesnel dediğimiz kavramlar vardır ve olacaktır. Burada tartıştığımız mesele bu kavramların olup olmaması ya da doğru olup olmadığı değildir. Bu kavramlar ekseninde liberalizm tarafından üretilen yöntemlerin tehlikeli olduğudur. Hakikate en fazla ulaşılan süreçlerin de bu öznel nesnel ayrımlarına gitmeden gözleyen ile gözlenen arasında yaşanan yakınlaşma ile mümkün olduğudur.
 
Nitekim önce doğayı sonra kadını ardından köleyi ve en son kapitalist modernite ile toplumu nesneleştiren yöntemi iyi anlamak gerekmektedir. Yani özne-nesne ayrımının her şeyden önce kadına ve doğaya hükmetmekle beraber geliştiğini bilmek önemlidir. Hem fiziksel doğaya hem de toplumsal doğaya yüklenen anlamlardır bunlar. Sermaye ve iktidar bu birikim ile gelişimini sağlar. Evrensellik ve görecelik de özünde özne nesne ayrımının günümüzdeki anlamı olmaktadır. Diyalektik yöntemde ise evrenin diyalektik bir karakter taşıdığı derin gözlemlerle her an keşfediliyor olsa da bu konunun tanımlanmasında da hatalar bulunmaktadır. Diyalektik konusunda Hegel’in yorumu faşizm ile, Marks’ın yorumları reel sosyalizm ile sonuçlanmıştır. O zaman ne diyalektiği zıtların yıkıcı birliği olarak görmek, ne de değişimi anın zıtsız oluşçuluğu, yaratıcılığı biçiminde yorumlamak doğrudur.
 
Bireyden topluma kadar özgürce inşa potansiyeli sağlamak
 
Bu temelde jineolojî ne evrenselci düz çizgisel ilerlemeciliği, ne de sonsuz döngüsel tekilci göreliliği esas alabilir. Bunun yerine analitik ve duygusal zekânın uyumunu ifade eden, katı öznellik ve nesnellik kalıplarını aşan, yok edici olmayan bir diyalektik yöntemi esas alan sosyal bilimdir. Bireyden başlayarak topluma kadar dogmaların ve güdülerin hâkimiyetinden kurtulmak, yazılı olanın dışında yaşamın içinde olan bilgi kaynaklarını görmek, toplumsal doğaya ilişkin özgürce inşa potansiyelini sağlamak, kendine saygı temelinde kendi sistemini oluşturma gücünü bilmek ve son olarak da özgücüne güvenmek temel yöntemlerdir. Jineolojî pozitivizmin evrenselci, düz ilerlemeci ve kesinlikçi (olasılıklar ve alternatiflere kapalı yöntem anlayışı) yöntemle çizdiği yolda gerçekleştirmek istediği homojenleşmeye (tek tipleşmeye), sürü ve kitle toplumuna çoğulcu, olasılıkçı, alternatiflere açık ve demokratik toplumu görünür kılan yöntemlerle cevap vermeyi esas almaktadır. Çok kültürlü, tekelleşmeye kapalı, ekolojist ve feminist özellikleriyle, temel toplumsal ihtiyaçlara cevap vermek ve her farklılığın farkındalık yarattığı esnek ve özgür bir yöntem ile xwebun olmak temel amaçlarından biridir.
 
Sonuç Yerine
 
Bütün bu konuların hepsi ayrı ayrı başlıklar halinde ele alınmayı gerektirecek kadar derin, bunun farkındayım. Yine her birisini açımlarken, anlamaya, anlatmaya çalışırken ortak bir dilin kullanılması çok elzem. Ancak başta da dediğim gibi bilgilerimizi damıtmak, sadeleşmek biraz dem istiyor. Benim arz-ı endamım odur ki, “Nehir kuruduğunda, ölüm katlanılmaz olduğunda, çekip gitmek gerektiğinde yola çıkmadan önce heybeme neyi koymam gerektiğini biliyorum”  diyebilmektir. Evet, her yazının sonunda, her sohbetin ardında her girdiğin riskin sonucunda şayet heybemize ne koymamız gerektiğini biliyorsak işte o zaman başarıya doğru güvenli adımlarla ilerlememiz zor olmayacaktır. “La Llorana”  öyküsünün bize anlattığı tam da budur. Nehri tıkanan sanatçı nehrin kuruduğunu düşünmek yerine tıkayanın ne olduğunu bulmaya çalışmalı ve yeniden akması için çaba sarf etmelidir yani. Bunun için her şeyden önce yine aynı kitapta geçen, “Çık ormana git, git. Eğer ormana gitmezsen asla bir şey olmaz ve hayatın asla başlamaz. Çık ormana git. Git.”  sözlerinden cesaret almayı bilmek belki de. Yani bir yerden başlamamız gerekir. Sezgilerimizi yeniden bulmamız, aidiyet duygumuzun gelişmesi, hayat/ölüm/hayat döngüsünü bilmek ve yaşam içinde kendi anlamlarımızı biriktirmek için... Bu yaratıcılığını kaybettiğini düşünen bir sanatçı için ne kadar elzemse, “Hakikat aşktır, aşk özgür yaşamdır” felsefesinden uzaklaşan kadınlar içinde o kadar elzemdir. Hakikatin toplumsal olduğu gerçeğini benimsediğimizde, amacımızda net olduğumuzda işte o zaman anlamlarımızı biriktirme, yöntemlerimizi ve hakikatin potansiyelini daha iyi anlamamız imkân dahiline girecektir.