Bir 'AK'lama klasiği: İpek'in katili hala serbest
- 09:02 20 Nisan 2023
- Dosya
Şehriban Aslan
ÊLIH - İpek Er’in yaşamını yitirmesine neden olan tecavüz faili uzman çavuş Musa Orhan hakkında verilen cezaya dönük itirazdan hala sonuç yok. İpek’in aile avukatlarından Dorşin Şıkgenç, dosyanın Yargıtay’da olduğunu ve sürecin takipçisi olduklarını söyledi.
Kurdistan kentlerinde 1990’lı yıllardan bu yana kadına ve çocuğa yönelik taciz, tecavüz ve katliam suçunu işleyen üniformalılar, AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana devam eden cezasızlık politikasını sürdürdü. Kadınlar ise üniformalı şiddetine karşı hiçbir baskıyı kabul etmezken, örgütlülüğünü de arttırıyor.
14 Mayıs seçimlerine sayılı günler kala, AKP’nin özel savaş politikaları kapsamında Kurdistan’da üniformalıların işlediği suçlara yönelik cezasızlığa ve verilen ödül gibi cezalara dikkat çekmek için İpek Er dosyasını hatırlayalım.
Sêrt’te İpek Er’e tecavüz ettikten sonra 16 Temmuz 2020’de yaşamını yitirmesine neden olan uzman çavuş Musa Orhan’ın "nitelikli cinsel saldırı" suçundan Siirt 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada “kaçma şüphesi bulunmadığı” iddiasıyla tutuksuz yargılandı. Mahkeme heyeti, tecavüz faili Musa Orhan’a Türk Ceza Kanunu 102/2 maddesi kapsamında “nitelikli cinsel saldırı” suçundan 12 yıl hapis cezası verdi. “Geleceği üzerinde olumsuz etki yaratabileceği” ve tüm duruşmalara düzenli katıldığını öne süren mahkeme heyeti, verdiği kararda “ iyi hal” indirimi uygulayarak, cezayı 10 yıla düşürdü.
Fail Musa Orhan hakkında verilen cezanın ve tutuksuz yargılanmasının gerekçeli kararında şu ifadeler yer almıştı: “Siirt Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğü’nün 09/07/2020 tarihli raporunda, Burada mağdur, yapılan ilk cinsel birleşmenin isteği dışında ve zorla gerçekleştiğini beyan etmiş ve bu beyanı da diğer delillerle desteklenmiştir. Oysa sanığın savunmaları olayla ve raporlarla çelişmektedir. Bu sebeplerle mağdurun beyanlarının doğru olduğu kabul edildiğinde sanığın üzerine atılı eylemi mağdurun rızası olmaksızın gerçekleştirdiği anlaşılmakta olup açıklanan sebeplerden dolayı sanığın üzerine atılı cinsel istismar suçunu işlediği sabit olduğundan cezalandırılmasına karar verilmiş ve hüküm kurulmuştur.”
Fail Musa Orhan’a verilen “ödül” gibi cezaya aralarında sanatçıların da olduğu birçok kesimden tepki gelirken, kadınlar da günlerce alanlardaydı. Oyuncu Ezgi Mola ve Farah Zeynep Abdullah’ın, faile yönelik tepkisine karşı davalar açıldı. Her iki oyuncuya da ceza verildi. Yine oyuncu Hazal Kaya hakkında da Ezgi Mola'ya destek verdiği için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2 yıl 4 aya kadar ceza istemiyle iddianame hazırlandı.
İpek’in avukatlarından olan Êlih (Batman) Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Avukat Dorşin Şıkgenç, dava sürecini değerlendirdi.
Fail duruşmalara getirilmedi
Dorşin, duruşmaların görüldüğü döneme hatırlatarak, dosyanın bir cinayet ve tecavüz dosyası olmasına rağmen Musa Orhan’ın hiçbir şekilde duruşmalara getirilmediğine işaret etti. Dorşin, “SEGBİS aracılığıyla dinlendi ama SEGBİS ile dinlenirken de çok rahattı. Hatta bir keresinde duruşma sırasında kola içtiğine dahi tanık olduk. Bir diğer önemli konu da Musa Orhan kendi davasında tanık olan arkadaşıyla birlikte duruşmaya geliyor. Duruşmaya gelirken de ikisi farklı şehirlerde olduğu için Musa Orhan onu alıp birlikte yolculuk yapmışlar. Bu tanığın Musa Orhan lehine beyanda bulunmuş olması, mahkemenin itirazları dile getirmiş olmamıza rağmen tanığı dinlenmekten vazgeçmemesi, mahkemenin yargılanan kişinin kim olduğuna bağlı olarak tavrının nasıl değiştiğini görmüş olduk” dedi.
‘Kimliği mahkemenin seyrini değiştirdi’
Mahkemenin faile vereceği en az cezayı verdiğini söyleyen Dorşin, failin tutuksuz yargılanması kararını değerlendirdi. Dorşin, Musa Orhan’ın hala serbest olduğuna işaret ederken, “Dosya Yargıtay’da olmasına rağmen tutuksuz yargılanıyor ve yerel mahkemenin de vermiş olduğu bir ceza var. Yerel mahkeme aslında bu suçun işlendiğine kanaat getirdi. Fakat mahkemenin tavrı kişinin kim olduğuna göre değişiyor. Bütün mahkemeler böyle ilerliyor. Yargılananın kimliğine göre dosyanın gizliliği, hangi delilin toplandığı vesaire gibi bilgiler gizli kalıyor. Bu tür dosyalarda bunu görebiliyoruz. Musa Orhan dosyasında da bunu fazlasıyla gördük. Hem bizler hedef alındık, hem bir takım kesimler tarafından desteklendi ve bunun mahkemenin seyrini etkilediğini gördük” sözlerine yer verdi.
‘Üzerinde durulan dosyalara ceza veriliyor’
Dorşin, failin cezasızlıkla ödüllendirilmesine dönük sanatçıların ve bilinen ünlü isimlerin tepki gösterdiğini hatırlattı. Failin tutuklanmamasına tepki gösteren herkese davalar açıldığına dikkat çeken Dorşin, “Suç duyurularında bulunuldu. Bazılarına para cezaları kesildi. Yerel mahkeme aslında Musa Orhan’ı suçlu bulup ceza verdi ve bu kişiler de suçlu bulunan birinin tutuklanmamasını eleştirdi. Masumiyet karinesi ihlal edildiği iddiasıyla ceza verildi. Ancak bu cezalar aslında başka kadınları da sindirme ve susturma amaçlıydı. Yani ‘bakın siz de tepki gösterirseniz siz de ceza alırsınız’ mesajıydı. Bu cezalar yargının bu dosyalara bakış açısını da gösteriyor. O faili koruma içgüdüsünün hala devam ettiğini gösteriyor. Buna benzer birkaç dosyada daha aynısını yaşadık. Takip ettiğimiz, peşini bırakmadığımız dosyalarda failler ceza aldı ve cezasızlıkla sonuçlanmadı. Bazı dosyalar açısından görüyoruz ki takip edilmediği ya da üstünde durulmadığında cezasızlık politikasıyla sonuçlanıyor. Aslında 6284’e bakış açısını değerlendirdiğimizde de birçok dosyanın neden cezasızlıkla sonuçlandığını anlıyoruz” şeklinde konuştu.
Dosya Yargıtay’da
İpek Er dosyasındaki yargı aşamalarını dile getiren Dorşin, şunları kaydetti: “10 yıllık bir hapis cezasına hükmedilmişti. Ona karşı biz istinaf mahkemesine itirazlarımızı dile getirdik. Ancak kısa bir süre sonra istinaf mahkemesi direkt olarak, hiçbir itirazımızı değerlendirmeden, içerikte yapılması gereken usuli işlemlerin hiçbiri yapılmadan, onama kararı verdi. İstinaf incelemesini duruşmalı talep etmemize rağmen duruşmalı olarak yapmayıp, direkt kararı onayıp bizlere gönderdi. Biz bu karara karşı Yargıtay’a da itirazda bulunduk. Dosyamız şu an Yargıtay’da. Sürecin sonrasının takibini yapmaya da devam edeceğiz.”