‘Cumhuriyeti kadınlar ve gençler demokratikleştirecek’

  • 09:38 6 Şubat 2023
  • Güncel
 
Rozerin Gültekin-Gülistan Dursun
 
İSTANBUL - Cumhuriyetin demokratikleşmesi gündemiyle gerçekleştirilen konferanstaki çözüm önerilerini değerlendiren isimlerden Oya Baydar, demokratikleşme sürecinde kadınlara ve gençlere çok iş düştüğüne işaret etti.
 
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP), cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken “Nasıl bir Türkiye” tartışmalarının yapıldığı ve iki gün süren “Demokratik Cumhuriyet Konferansı” dün son buldu. 8 başlık altında gerçekleşen konferansta dünden bugüne cumhuriyetle gelen sorunlar ve bu sorunların çözümü olan cumhuriyetin demokratikleştirilmesi tartışmaları yürütülerek nasıl bir yol izleneceğinin zemini hazırlandı.
 
Gerçekleştirilen konferansta konuşmacı olarak yer alan yazar Oya Baydar ve dilbilimci Necmiye Alpay, demokratik cumhuriyete dair değerlendirmelerde bulundu.
 
Demokratik cumhuriyetin vaatleri
 
Ülkenin 100 yıllık geçmişinde kazanım ve kayıpların olduğunu söyleyen Oya, kazanımların belli bir kesime, kayıpların ise halklar nezdinde yaşandığını belirtti. Oya, en büyük kaybın “onurlu bir ortak yaşama varamamak” olduğunu kaydederken, hala bunun mücadelesini verdiklerini paylaştı. Oya, “Demokratik cumhuriyet halklara barış ve eşitlik içinde insan haklarını sonuna kadar kullanan, eşit yurttaşlık temelinde bütün halkların bir arada ‘biz’ olarak yaşayabilmemizi vadeder. Demokratik cumhuriyette ortak yaşamı, barış esenlik içinde insanca ve onurlu yaşamı sürdürmemiz mümkün olur” ifadelerini kullandı.
 
 Tabandan gelen gücün önemi
 
Mevcut devlet zihniyetinden kurtulmadan değişim ve dönüşümün mümkün olmayacağını aktaran Oya, devlet zihniyetinin değişmesi gerektiğini dile getirdi. “Türkiye Cumhuriyeti'nin Türk Cumhuriyeti olması maalesef doğuş günahıdır” diyen Oya, ulus-devlet yapısının tamamen Türklük üzerine inşa edildiğini kaydetti. Meselenin 20 yıllık AKP iktidarını dışında olduğuna değinen Oya, “Asker, sivil, cumhuriyetçi ve Kemalist kadroların egemenliği altındaydı o zamanlar da. O zaman başka bir vesayet, şimdi de başka bir vesayet. Onun için bu devlet zihniyetinin kırılması lazım” dedi. Devletin kuruluşundan beri büyük bir bölünme kaygısı olduğunu söyleyen Oya, “Merkeziyetçi bir devletin en büyük korkusu bölünme korkusu olunca merkeziyetçiliği çok artıyor. O merkezi anlayışın sahibi olan yönetici kadrolar geliyor. Sanki Türk kesimin genetik kadroları oluşturulmaya başlıyor. Tepeden gelen bir iktidar kardeşliği sağlayamaz, tabandan gelen hareketlilik önemli. Bizim gibi insanların da belki bu konuda, itici olmadan hepsini anlayarak cesurca çalışmamız ile mümkün olabilir” şeklinde konuştu.
 
‘Kadınlar ve gençler yeniyi getirecek’
 
Sözlerinde altılı masanın mutabakat metnini eleştiren Oya, “Devletin ve eski kurumların restorasyonunu ön görüyor, değişimini değil. Bu şekilde yeniyi getiremez. Yeniyi getirmek için özellikle kadınlara, gençlere çok iş düşüyor. Bakın kadınlar sarsıyor. Kadınların sarstığı gibi başka konularda da sarsılması lazım. Bunun da gençlerden geleceğini düşünüyorum umudum orada” sözlerine yer verdi.
 
Kadın kazanımları cumhuriyete mal edildi
 
Kadınların hak mücadelesinin cumhuriyetten önce başladığının altını çizen dilbilimci Necmiye Alpay, bu mücadele sonucunda kadınların birçok hak kazandığını, ancak bunun cumhuriyet tarafından verilmiş gibi bir algı oluşturulduğunu paylaştı. Necmiye, “Cumhuriyet devrimi iyi başladı sonra stop etti. Diğer haklar gibi kadın hakları da buzdolabına koyuldu. Kadınların toplumsal alandaki yeri gelişme göstermedi yıllar içinde adım adım geri gitti. Halklar cumhuriyette yok sayıldı. Resmi dünyada yoktular. İnsanlarda parçalı bir zihin inşa edildi. Cumhuriyet tekçi bir anlayışa sahiptir. Bu anlayış kapitalizmin ihtiyacıdır” dedi.
 
‘Kürt sorununun çözümü demokratikleşmeyi sağlayacak’
 
Demokratikleşmenin, devletlerin verdiği kararlarla gerçekleşemeyeceğini dile getiren Necmiye, bunun ancak halkların kendi mücadelesiyle olabileceğini vurguladı. Necmiye, “Kürt sorunu mücadelesi silahlı mücadele yoluna dökülmüş bir sorun. Devletin diğer kesimlerden ayrı olarak baskı altına aldığı kesim Kürtlerdir. Bundan dolayı Türkleşmediği için Kürt kesimi üzerinde kurulan baskı silahlı mücadele yolunun seçilmesine neden oluyor. Bu sorunun onurlu barışla sonlandırılması toplumsal bir görev” diyerek Kürt sorununda çözümün demokratikleşme sürecinin önünü açacağını belirtti.