H.K.G. davası: Aile Bakanlığı’na güvenmiyoruz!
- 09:05 5 Şubat 2023
- Hukuk
İSTANBUL - Tarikat ve cemaatlerin devlet eliyle desteklenerek tecavüzlerin üzerinin örtüldüğünü belirten Kadınlar Birlikte Güçlü üyesi Feride Eralp, H.K.G. davasına getirilen “gizlilik kararı” ile iki yıl boyunca tecavüze göz yuman Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na güvenmedikleri ve sürecin takipçisi olmayı sürdüreceklerini söyledi.
İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in, 6 yaşındaki kızı H.K.G.’yi “müridi” Kadir İstekli ile “evlendirerek” tecavüze sürüklemesine ilişkin faillerin,“zincirleme şekilde çocuğun cinsel istismarı” ve “cinsel saldırı” suçlarıyla yargılandığı davanın ilk duruşması 30 Ocak’ta Anadolu Adliyesi C Blok’ta bulunan Hakan Yalçın Konferans Salonu’nda görüldü. Duruşmaya çeşitli barolardan yüzlerce avukat, kadın örgütleri, siyasetçiler ve sivil toplum örgütü temsilcileri katılarak H.K.G’nin sesi olmaya çalıştı. Duruşmaya, olaydan iki yıldır haberi olan ve failler için herhangi bir girişimde bulunmayan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık da katıldı. Davada, mahkeme heyeti fail avukatları ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bir gün önce talep ettiği “gizlilik kararı”nı kabul ederek, “Suçtan gerçek zarar görenin mağdur olması, barolar ve diğer katılanların doğrudan suçtan zarar görmediği” gerekçesiyle duruşmanın tamamının kapalı yapılmasına karar verdi.
Devlet ve tarikat ilişkisinin H.K.G. davasına yansıması ile duruşmalara getirilen “gizlilik kararı”na ilişkin Kadınlar Birlikte Güçlü üyesi Feride Eralp değerlendirme yaptı.
Tarikatları, “Ülkede sistematik olarak devlet içerisinde hizmet sağlama aracı” olarak ele alan Feride, en bariz örneğinin “Gülen Cemaati” olduğunu aktardı. Yalnızca Gülen Cemaati ile de sınırlı olmadığını paylaşan Feride, “Devletin cemaatlerle ilişki kurma biçimi, Fettullah Gülen’de olduğu gibi aktif bürokrasiden, kolluk kuvvetlerine, orduya, her alana sızıp hakim olma şeklindeki bu işlem biçimini pek çok karikatür daha farklı ölçeklerde bu işlemi sürdürüyor. AKP-MHP iktidarı da devletin görevlerini tarikatlara devretmek suretiyle destekliyor” ifadelerini kullandı. AKP-MHP iktidarının tarikatları desteklediğinin altını çizen Feride, “Milli Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı gibi çok çeşitli devletin önemli bakanlıkları bu cemaatler ve tarikatların oluşturduğu vakıflar ve derneklerle protokoller imzalıyor. İmzaladıkları protokoller doğrultusunda devlet birçok hizmet kapasitesini vakıflara sunar hale geliyor. Sosyal devletin vermesi gereken sosyal, eğitim gibi çeşitli hizmetleri vakıf ve cemaatlere taşere ettiğini, bunu yaparken de denetlemediğini görüyoruz” dedi.
Failler ‘gizlilik kararlarıyla’ korunuyor
Öte yandan tarikat ve cemaatlerde yaşanan tecavüz ve taciz olaylarını gündemleştiren gazetecilerin de hedef alındığını ifade eden Feride, H.K.G.’nin yaşadıklarını gündemleştiren gazetecinin de sayısız tehditlere maruz kaldığın aktardı. Devletin taciz ve tecavüz olaylarının haber yapılmasını, açığa çıkarılmasını istemediğine işaret eden Feride, “Hakikati açığa çıkarmak, hakikate yaklaşma ihtimali olan ve özellikle gazetecilerin amansız takibi sayesinde mümkün olduğu koşullarda genellikle bir yasak getiriliyor ki bu ülkede bir şeylerin üstünü örtmek kolaylaşsın” cümlelerini kullandı. H.K.G. davasına getirilen yayın yasağının normal şartlarda, “suçtan zara gören insanların korunması” için getirildiğini anımsatan Feride, Türkiye’de ise failleri korumak ve suçların açığa çıkmasını engellemek için işlediğini dile getirdi.
‘Tecavüzün meşrulaştırılması suç itirafıydı’
Havuz medyanın H.K.G. davasında yaptığı “haberlerde”, çocuk yaşta evlilik ve cinsel istismarı meşrulaştıran bir dil kullanıldığını aktaran Feride, “Yapılan haberlerle H.K.G. yalan söylüyormuş gibi bir algı operasyonu yapıldı. ‘Biz çocukken hepimize gelinlik giydirildi ama o zaten 6 yaşında değil 13 yaşında evlendirildi’ denildi. Sanki 13 yaşında evlendirilmek Türkiye'de cinsel istismar suçu kapsamına girmiyormuş gibi… ‘13 yaşında evlendirdik’ diye bir savunma yapamazsınız. Bu suç itirafıdır. Dolayısıyla bu haberlerin kendisi bile bir suç itirafıydı” şeklinde konuştu.
‘Tecavüzü siyaset haline getirenler kendileridir!’
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın H.K.G. davası için, “Siyaset üstü bir mesele” sözlerinin de istismarı meşrulaştıran bir diğer örneği olduğu şeklinde yorumlayan Feride, “Cemaatlerin de herhangi bir cezalandırmayla karşı karşıya kalmadan cinsel istismarları norm haline getirilmesini sağlayan siyasetin ta kendisi olduğu sürece siyaset üstü bir şeyden bahsedilemez. Çünkü zaten bu suçların işlenmesini ve üstünün örtülmesini sağlayan şey bu konuda yapılan siyasettir. Yani biz 2016 yılından bu yana 15 yaş altındaki çocukların cinsel istismara maruz bırakılmasını affetmeye, affettirmeye ve bunu bir evlilik çerçevesi içerisinde aklamaya çalışılan bir siyasetle karşı karşıya olmasaydık, bugün neredeyse bu durum suç değilmiş gibi lanse edilemezdi. Milli Eğitim Bakanlığı ve Sosyal Hizmet Bakanlığı, işini bu tarikat ve cemaatlere bıraktığı için cemaat ile tarikatların yaptığı tüm faaliyetler siyasetin konusu haline gelmiş. Yani kendileri bunu aslında siyaset haline getirenlerdir” ifadelerini kullandı.
‘Aile Bakanı istismarı sürdürmeyi kolaylaştırıyor’
Ensar Vakfı’nda onlarca çocuğun tecavüze uğramasına rağmen eski Aile Bakanı’nın tecavüzü meşrulaştırdığı, “Bir kereden bir şey olmaz” ifadelerini hatırlatan Feride, “Kendi siyasetinden ve siyasi görüşünden kaynaklı olarak sistematik bir suç işleyen bir vakfı savunursa, o zaman aslında bu istismarı ve özellikle de cemaatlerin bu istismarı sürdürmesini kolaylaştırır. Kendi politikasını, siyasetinin bir parçası olduğunu itiraf etmiş olur” diye ekledi.
‘Bu suçu toplumsal yapı işledi!’
Duruşma günü adliye önünde faillere “destek” amaçlı toplanan tarikat mensupları için “Utanç duymadan ve yüzsüzce suçu savundular” diyen Feride, “6 yaşında bir kızın istismarına dahi yüzleri kızarmadan gurur duyarak o istismarın failini savunabildiklerini, sahip çıkabildiklerini ve ‘Yusuf hoca yalnız değildir, bizim hocamızdır’ gibi söylemler kullanmaları bir suç itirafıdır. 6 yaşındaki kızını ‘evlendiren’ ve cinsel istismara maruz bırakan adamın yalnız olmadığını söylemek, ‘Biz de onun işlediği suçu işliyoruz, yani hepimiz zaten bunu yapıyoruz. 6 yaşındaki çocuğun evlendirilmesine imzamızı basıyoruz. Dolayısıyla biz hepimiz çocuk istismarcısıyız. Bu bir itiraftır’ demektir” diye konuştu. Feride ayrıca suçun bu denli açık bir şekilde savunulmasının, toplumsal yapı tarafından işlenmiş olduğu ve bu suçu da her gün yeniden işleyebileceğini gösterdiği şeklinde yorumladı.
‘Tecavüze göz yuman Aile Bakanlığı’na güvenmiyoruz!’
Duruşmanın her kesim tarafından sahiplenilmesinin oldukça önemli olduğuna vurgu yapan Feride, “Hukukun uygulanması da ancak mücadele ile oluyor” dedi. Duruşma kararını değerlendiren Feride, “Biz, 2 yıldır H.K.G.'ye yaşatılanları bilen ve buna rağmen Yusuf Ziya Gümüşel ve Kadir İstekli’nin elini kolunu sallayarak gezmesine göz yuman Aile Bakanlığı ne yazık ki H.K.G.'nin üstün yararını gözetme pozisyonu ve kapasitesinde olduğuna inanmıyor ve güvenmiyoruz. Güvenmemekte çok haklıyız. Çünkü bu çocukları koruma yükümlülüğü bulunan bakanlığın iki yıldır bu konuda herhangi bir adım atmamış olması ve faillerin tutuklanmamasına göz yuman bir kurumun davaya müdahil olmasından endişe duyuyoruz. Tarikat ile cemaatlerin devletin içerisinde böyle bir suç şebekesi gibi olduğu, her suçun üstünü örtme bağlantılarına sahip olduğu, her gün bir AKP protokolünde fotoğraf çektirdikleri bu koşulda gerçek adaletin tecelli etmesinin zor olduğunu görüyoruz” aktarımını yaptı.
Kadınlar sürecin takipçisi olmakta kararlı
Karar ile H.K.G.'nin aleyhine olacak süreçlere müdahale etme imkanının ellerinden alındığını ifade eden Feride, şunları dile getirdi: “Biz de bu devletin bakanlık ve kurumlarına güvenmeyi isterdik. Ama her gün çocukların istismar edildiği, kadınların katledildiği, istismara yönelik yasanın değiştirilmeye çalışıldığı, istismarcıların affedilmeye çalışıldığı bir koşulda bunun müsebbibi olan bakanlıklara, istismarcılara sürekli olarak tutuksuz yargılama, ‘iyi hal indirimi’ ve berat kararları veren mahkemelere güvenmememiz hiç şaşırtıcı değil. Buraları izleyebilecek kurumların var olmasının şart olduğuna inanıyoruz.” Feride son olarak, gizlilik kararı ile duruşmalar kapalı oturumlar ile yapılacak olsa da sürecin takipçisi olmayı asla bırakmayacaklarının altını çizdi.