Komployu boşa çıkaran kadınlar: Güneşimizi karartamazsınız

  • 09:01 5 Şubat 2023
  • Güncel
AMED - PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik uluslararası komployu, eylemleriyle boşa çıkaran kadınlar, geride bıraktıkları mektuplarında şöyle derler: “Güneşimizi karartamazsınız.”
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilişinin üzerinden 24 yıl geçti. İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan Abdullah Öcalan, Türkiye’ye getirilişinden bu yana ağırlaştırılmış tecrit altında tutuluyor.
 
1999 yılını karanlık yıl olarak ilan eden Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürt halkı, tüm dünyaya sesini duyurmak için günlerce, aylarca ve hatta yıl boyunca durmaksızın bir eylem süreci başlatır.
 
Abdullah Öcalan’ın tutuklanıp İmralı tek kişilik cezaevine konulmasını protesto etmek amacıyla 1999 yılında birçok Kürdistanlı ve enternasyonalist kadın, “Güneşimizi karartamazsınız” diyerek bedenini ateşe verir.  Abdullah Öcalan ve bir halkın özgürlüğü için bedenini ateşe veren kadınlar, arkalarından bıraktıkları mektuplarla amaçlarını kaleme alır ve komployu boşa çıkarırlar.
 
“Güneşimizi karartamazsınız” diyerek komploya karşı eylem yapan kadınların mektuplarını okuyucularımız için derledik;
 
Barış Anneleri’nin kurucularından Hatice Falay 
 
Êlih'te (Batman) köyleri yakılması nedeniyle İstanbul'a göç eden 60 yaşındaki Hatice Falay, Barış Anneleri'nin kurucularındandır. Televizyonda Abdullah Öcalan'a yönelik komployu gördüğünde "Dünyamızı kararttılar" diyerek, İstanbul Güngören ilçesine bağlı Güneştepe Mahallesi'ndeki evinde 13 Aralık 1998'de bedenini ateşe verir.
 
Sakarya Cezaevi’nden Serpil Polat
 
Sakarya Cezaevi'nde tutulan Marksist-Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB) onur üyesi Serpil Polat, 17 Şubat 1999'da bedenini ateşe verir. Serpil, mektubunda "Emperyalizmin, oligarşilerin Devrimci Önder Abdullah Öcalan şahsında genelde halklara, özelde Kürt halkına yönelik saldırılarını kınıyor, Devrimci Önder Abdullah Öcalan'ın yargılanamayacağını belirterek öfkemin büyüklüğünü bedenimdeki ateşle düşmana kusmanın hazırlığını tamamlıyorum" diyerek eyleminin amacını anlatır.
 
'Önderliği korumak kendini aşmakla mümkün'
 
Selamet Menteş ve Aynur Artan, 23 Ekim 1998 gecesi Midyat Cezaevi'nde bedenlerini ateşe verir. Selamet Menteş cezaevinde, Aynur Artan da kaldırıldığı Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde yaşamını yitirir. Selamet ve Aynur eylemlerinden önce Kürt halkına şu notu bırakır: "Önderliği korumak; kendini aşmak ve anlaşmakla mümkündür. Önderliği korumak; tek bir ses, tek bir vücut olmakla mümkündür. Önderliği korumak; özgürleşen alevlere ulaşmakla mümkündür."
 
'Güneşimiz O'dur'
 
Hükmiye Seyhan, Aralık 1999'da Bağımsız Devletler Topluluğu'nda bedenini ateşe verir. Hükmiye Kürt halkına hitaben yazdığı mesajında şunlara yer verir: "Yıllardır çok büyük acılar ve ıstıraplar çektiniz. Katmerli bir sömürüye uğradınız. Yokluğu, sefaleti, sürgünü, yurtsuzluğun acısını siz yaşadınız. Uygarlığın beşiği Kürdistan'da tarihin en acımasız zoruna siz göğüs gerdiniz. Ve tarihte ilk defa sahip olduğunuz Başkan Apo komploya getirilerek önderliksiz bırakılmak istendiniz. Kürdün, eski köle yaşamına karşı çıkarak, yol gösteren biricik ve tek önderimiz Başkan Apo'yu, uluslararası komployla Türkiye'ye teslim eden gerici ve emperyalist çevreler, tarihte ilk defa yolumuz aydınlanmışken, Başkan Apo'nun şahsında geleceğimizi karartmak istemiştir. Güneşimiz O'dur."
 
 
Nesrin Teke: Eylemimin anlamını sonra anlayacaksın
 
Amed'de 1981 yılında doğan Nesrin Teke, Özgür Halk dergisinin Amed büro temsilcisidir. 'Güneşimizi Karartamazsınız' eyleminde 9 Temmuz 2000 günü yaşamını yitirir. Annesinin gözü önünde kendisini yakan Nesrin, annesine "Eylemimin anlamını daha sonra anlayacaksın"  der.
 
 
Rojbin Amanos: Yaşasın Başkan Apo
 
Asıl adı Fatma Özen olan Rojbin Amanos, 1993 yılında PKK’ye katılır. Abdullah Öcalan üzerindeki baskıları protesto etmek amacıyla “Güneşimizi Karartamazsınız” diyerek eylem gerçekleştirenlerden biri olan Rojbin, önce mektup bırakarak amacını ve mesajlarını dile getirir. 1999 yılında eylemini gerçekleştiren Rojbin, Abdullah Öcalan’a hitaben yazdığı mektuba yüklediği anlamı şu sözlerle anlatır: "Başkanım, bu mektubu yazarken her şeyi hissederek yazmak, yazdığım her şeyi hissetmek istiyorum. Ve öyle ki, benim bir kadın olarak hissettiklerimi yazmak, bunun cesaretine, diline ulaşmak belki de en büyük arzuydu. Bugün bunu yakaladığım için çok mutluyum, çok heyecanlıyım. Başkanım, tüm egemenler Önderliğimiz ve kadın arasındaki telepatiye anlam vermez gibi görünse de, bu ilişkiye saldırsa da, son zamanlarda olduğu gibi dünya tarafından saptırılarak gündemleştirilse de, aslında bu yaklaşımın özünün ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlar. Kendi sistemine karşı büyük bir tehlike olarak gördükleri için onu ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Bundan dolayı da diğer halkları da buna bulaştırılarak gözü karaca yönlendiriyorlar. Bütün Ortadoğu’yu buna bulaştırmaları, hedef haline getirmeleri elbette Ortadoğu’da geliştirmek istediğiniz kadın özüne dayalı sistemden dolayıdır. Bugün bunları biraz da olsun anlamak, bana büyük bir heyecan veriyor. Hem bir kadın olarak, hem de bir Ortadoğulu olarak ısrarla bize dayatılmak istenen bu geri sistemlere karşı çıkma gücünü sizden öğrendim. Sizin en yakınınızda kalarak sizin gücünüzden cesaret aldım. En fazla Ortadoğu halklarının çıkarının bu Önderlikte olmasına rağmen, onu daha da güçlü savunmamak, ona yönelik saldırıların önünü almamak, aslında kendi öz çıkarlarına yabancılık anlamına da gelir. Keşke gücüm olsaydı da onlara bu yaklaşımın çok şey kaybettirdiğini gösterebilseydim. Yaşasın Başkan Apo! Yaşasın YAJK ve kahrolsun her türden egemen yaklaşımlar.”
 
Şehristan: Engel tanımıyoruz
 
Şirnex’in Cizîr ilçesinde dünyaya gelen ve asıl adı Nezahat Baracı olan Şehristan, 1991 yılında PKK’ye katılır. Şehristan, 20 Mart 1999'da bedenini ateşe verir ve eylemini gerçekleştirmeden önce yazdığı mektupta şunları ifade eder: "Başkanım, siz balçıkla sıvanmaya çalışılan bir güneşsiniz. Ben de bu güneşin aydınlığını görmüş, ondan kopamayacağını anlamış bir fedaiyim. Çünkü siz 21. yüzyılın sosyal mücadele çizgisini Apoculukla o kadar somutlaştırdınız ki; bu ulusal kurtuluş yolu, insanlığa bir kez daha zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şeyin olmadığını ispatladı. Bu, onları eyleme kaldırdı. Türk devletinin üzerimde oluşturduğu tüm zincirleri bu eylemle kırıyorum. Biz kadınlar da bu süreçte özgürlük tacımızı takarak, hiçbir engel tanımıyoruz. Yani düşman bizi engelleyemiyor. Ben bilincimde yaşadıklarımı hiçbir sınır tanımadan böylesine bir eyleme dönüştürerek, düşmana gereken cevabı vermeye gidiyorum."
 
Zîne Gulîstan: Zafere ulaşılacağı kesindir
 
1999’da PKK’ye katılan Zînê Gulîstan, aslen Ardahan’ın Susuz ilçesindendir. Gulîstan, aynı yıl eylemini gerçekleştirir ve eyleminin amacını şu sözlerle açıklar: "Başkan Apo'suz, savaşsız ve zafersiz Kürdistan düşünülmemiştir. Savaşsız her an, Başkan Apo'nun özgürlüğünün gecikmesidir. Cefakar, çilekeş Kürdistanlılar bunu kaldıramazlar. Şimdiye kadar gösterdiğiniz fedakârlığı zafere kadar götüreceğinize inancım tamdır. Bundan dolayı ruhum huzur doludur. Çok iyi biliyorum ki; bu yurtsever Kürdistan halkı davasını sonuna kadar götürecektir. Çünkü Başkan Apo'nun kurtuluşu, Kürdistan'ın kurtuluşudur. Bütün vicdanlı Kürtlerin vicdanının sızladığını ben de hissediyorum. Fedai eylemselliklerle en kısa zamanda zafere ulaşılacağı kesindir. Ben de Başkan Apo ve sizlerden aldığım ruh, cesaretle bu eylemi gerçekleştirerek özgürlük ve bağımsızlık yürüyüşümle yürüyüşünüze katılmak, size öncülük yapmak istiyorum. Sizden tek isteğim sonuna kadar sizleri yaratan Başkan Apo'ya ve cennet ülkemize sahip çıkmanızdır. Bu temelde Başkan Apo’nun ve sizlerin Newroz’unu şimdiden kutluyor, özgürlük savaşınızı tüm coşkum ve duygularımla selamlıyorum.”
 
Viyan Soran: Bedel verilmeden özgürlük olmaz
 
1 Şubat 2006'da Haftanin bölgesinde bedenini ateşe veren Viyan Soran, o dönüm için büyük bir yankı uyandırmış isimlerden olur. HPG ve YJA-Star Meclis üyesi olan Viyan, geride bıraktığı mektupta şöyle der: "Her 15 Şubat gecesinde, Mazlum Doğan, Zekiye Alkan, Berivan, Ronahi, Rehşan, Sema, Fikri Baygeldi, Serdar ve binlerce şehit yoldaşımın kalbi kalbimle atıyor. Onların 'Biji Serok Apo' sloganı her zaman kalbimde atıyor. Eylemimi kabul etmeyebilir, eleştirebilirsiniz. Ama biz sizden öğrendik ki, bedel verilmeden özgürlük sağlanamaz."
 
Elefteria Fortulaki: Kimse güneşimizi karartamaz
 
İsminin anlamı Yunan dilinde “özgürlük” anlamına gelen Elefteria Fortulaki, 24 Mart 2006'da Yunanistan'ın başkenti Atina'da bedenini ateşe verir. Komploda başrolü oynayan Yunan devletinin olduğunu söyleyen Elefteria, geride bıraktığı mektubunda şu sözleri paylaşır: "Bu yıl Newroz'u kutluyorum ama biraz geç, Zekiye Alkan gibi, Sema Yüce gibi, Ronahi, Berivan ve Rahşan Demirel gibi ve diğer yüce eylemlerde bulunanlar gibi. Kararlılıkları Kürt halkı ve Kürdistan'ı yüceltti. Kürtlerin tarihini büyüttü... Saygım var size ve sizin gibi Kürdistan için mücadele edenlere. Hoşça kalın sağlıcakla kalın. Kimse güneşimizi karartamaz! Kürt halkı ve Başkan Apo'nun özgürlüğü, tüm dünya halklarının özgürlüğüdür! Yaşasın halkların kardeşliği!"
 
'Barışın sesi olmak istiyorum'
 
Evrim Demir ise 14 Temmuz 2011’de Muş’un Bulanık ilçesinde, 14 Temmuz 1982 Ölüm Orucu eylemlerinin yıldönümünde “Güneşimizi Karartamazsınız” diyerek bedenini ateşe verir. Ailesi tarafından yaralı şekilde hastaneye kaldırılan Evrim, 17 Temmuz’da yaşamını yitirir ve “Beni Amed’de Mustafa Malçok’un yanına gömerseniz çok sevinirim” sözleri üzerine Amed’de kitlesel katılımla defnedilir. Evrim de eylemini gerçekleştirmeden önce ailesine ve Kürt halkına bıraktığı mektupta amacını şu sözlerle dile getirir: “Bu eylemle barışın sesi olmak istiyorum. Kan kanla temizlenmez, kan kanı getirir. Kürt halkı sınırları önemsemiyor, devleti önemsemiyor. Çünkü bir devlet, bir toplum var. Bir toplumu dili, kültürü ve tarihi var eder. Bizim sınırımızı kültürümüz çizecektir, tarihimiz ve dilimizdir. Biz kardeşiz ama ‘Haklarınız yok, Kürt sorunu yoktur’ denilirse biz de tüm gücümüzle bu hakları savunuruz ve isteriz. Bütün zorluklara rağmen 36 milletvekili seçildi fakat bir milletvekilimiz düşürüldü. Benim sesim hukuk adı altında susturuluyor. Böyle hukuksuzluğu kabul etmeyeceğiz. Hatip Dicle ve diğer tutuklu vekillerimiz onurumuzdur.
 
‘Terörist değilim, Kürdüm...’
 
AKP Hükümeti bizi kandıracağını sanıyor. Biz Kürtçe söyleyip oynamak değil, statü istiyoruz. Biz kendi kendimizi yönetmek hakkını istiyoruz. Biz var olduğumuzu ve PKK hareketiyle bir bütün olarak kabul edilmek istiyoruz. Bu böyle bilinsin. Artık ‘PKK hareketini imha, tasfiye ederiz’ deyimiyle 30 yıl daha savaşa hizmet ederler. Ben ve benden sonrakiler bunu kabul etmez. 70 yıl bile olsa tekrar ayaklanırız. Yani her açıdan bu durum imkansız ve yararsızdır. Ben bölücü, terörist de değilim, ben bir Kürdüm. Bölücülük adı altında Türk halkı korkutuluyor ve korku imparatorluğu inşa ediliyor. AKP, MHP çok net bir şekilde bunu kullanıyor. Türkiye halkları bizi anlamalı... Kürt halkı Bedirhanlardan, Şeyh Saitlerden ve Seyit Rızalardan gelir. Kürt halkı bunu nesilden nesile evlatlarına anlatır. Daha çok şey yazmak isterdim. Fakat artık gerçekle bütünleşme ve var etme zamanıdır. Tüm Kürt halkını Türkiye halklarını Önder Apo’yu savaşlarda evlatlarını kaybetmiş, tüm anneleri ve babaları değerli tüm gerillalarımızı ve özellikle Amed ve Hakkâri halkını kucak dolu selamlıyorum.”
 
Tecride karşı dört kadın tutsak yaşamına son verir  
 
DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in 7 Kasım 2018’de cezaevindeyken başlattığı açlık grevi eyleminin ardından yüzlerce tutsak da bu eyleme dahil olmuş ve süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi tüm cezaevlerine yayılır. Açlık grevleri sürerken Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle Gebze Kadın Cezaevi'nde Ayten Beçet, Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi’nden Zehra Sağlam, Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Medya Çınar ve Şakran Kapalı Cezaevi'nde bulunan Yonca Akici yaptıkları eylemlerle yaşamına son veren tutsaklar arasında yer alır.