Demokratik Cumhuriyet Konferansı: Değişimin anahtarı halklar!

  • 21:03 4 Şubat 2023
  • Güncel
İSTANBUL - Kürt, Ermeni, Süryani ve ezilen birçok halkın cumhuriyet tarihi boyunca asimilasyon politikalarına maruz bırakıldığının ele alındığı “Demokratik Cumhuriyet Konferansı”nın ilk günkü dört oturumu, değişimin anahtarının halklar olması vurgusu ile sonlandı.
 
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) düzenlediği cumhuriyetin ikinci yüz yılında “Nasıl bir Türkiye” tartışmalarının yapılacağı ve iki gün sürecek olan “Demokratik Cumhuriyet Konferansı”nın ilk günkü oturumları son buldu. İstanbul’daki Cem Karaca Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansa aydın, yazar, siyasetçi, sanatçı, akademisyen ve gazeteciler katılırken, Kurdistan ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen Alevi, Çerkez, Süryani, Ermeni, Rum, Kürt ve daha birçok renkten halklar, hukukçular, gençler, kadın örgütü temsilcileri de konferansta bir araya geldi. Konferansın yapıldığı sahnede ise Kurmancî, Süryanice, Arapça, Ermenice, Farsça ve daha birçok dilde Demokratik Cumhuriyet yazısı yer aldı.
 
HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ile Mithat Sancar’ın açılış konuşmasıyla başlayan konferansın ilk oturumunda, “Cumhuriyet: Yüzyılın muhasebesi” başlığı altında tartışmalar yürütüldü. Süreyya Karacabey’in moderatörlüğünde gerçekleşen ilk oturumda, ilk olarak görevden alınan Mêrdîn Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Ahmet Türk online katılım sağlayarak konuşma yaptı.
 
‘Kürt halkı Türkleştirilmeye çalışıldı’
 
Osmanlı’nın tekçilik üzerine kurulduğunu ifade eden Ahmet, İttihat ve Terakki Partisi’nin ulus devlet mantığıyla birleştiği bir dönem olduğuna değindi. Ahmet, “Bir ulus devlet yaratma mantığı, Kürtlerin, ‘gayrimüslimlerin’, farklı inançlara mensup insanların büyük acılar çekmesine neden oldu. Sivas ve Erzurum Kongrelerinde Kürtlere özerklik sözü verilse de daha sonra Mustafa Kemal’in İslam’ı esas alan projesi yürütülmüş, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da bu tamamen değiştirmiştir” dedi. Yine Kürt halkının “Türkleştirilmeye” çalışıldığının altını çizen Ahmet, “1960 ve 80’lerde devam etmiş. Kürtlerin konuşulması yasaklanmış, bugüne geldiğimizde ulus devlet mantığı ve devlet politikasının hiç değişmediğini görüyoruz” sözlerini kullandı. 
 
Demokratik Cumhuriyet için en büyük görevin halklara düştüğüne işaret eden Ahmet, “Bu salonda bulunan insanlar yüz yılda yaşananları toplumla paylaşmalı. Kürtlere ve bu coğrafyada yaşayan insanlara yapılan haksızlıkları anlatarak değişim ve dönüşüm yaratabilir. Bu ülkede halkların ortak demokratik yarınlarda buluşması yakındır” diye belirtti.
 
‘Demokratik çözüm Kürtler olmadan olmaz’
 
Bir diğer konuşmacı yazar Murat Belge ise cumhuriyetin yüz yılının demokrasisiz geçtiğini vurgulayarak konuşmasına başladı. “Bir diktatörlük altında bir seçim daha kaybedersek neler olacağını tahmin etmek zor” diyen Murat, demokratik çözümde Kürt halkının olmazsa olmaz olduğunu vurguladı.
 
‘Cumhuriyet devlet eliyle sermaye biriktirdi’
 
Dil bilimci ve yazar Necmiye Alpay da, bilim ve gerçeklik üzerine sunum yaptı. Necmiye, “Pek çok insan anadilin ne demek olduğunu bilmiyor. Herhangi bir şekilde kayda geçmemiş, öğretilmemiş. Bugün okullarda hangi kökenden olursa olsun, çocuklar anadil kavramını öğrenerek mi okuyor. Okul dışı kalan büyük gerçeklikler var. Kan gövdeyi götürüyor ama dillerimiz arasında bağlantı kurulmuyor. Türkiye’de cumhuriyet, uzun süre devlet eliyle sermaye biriktirdi. Türkiye sermayesi emperyalistleşmeye başlıyor. Devlet terörü, baskı, zulüm ve faşizan diyoruz ama en büyük terörist diyemiyoruz. Ondan söz edemiyoruz. Bu kavramın da içinde bulunduğumuz durumda ve önümüzdeki yüz yılda önemli kavramlar olacağını düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
 
Asimilasyonla dolu cumhuriyet tarihi…
 
Daha sonra konuşma yapan gazeteci ve yazar Oya Baydar ise, “Yüz yıllık cumhuriyet neden bu halde” diye sorarak, “Bu macera yüz yıl önce başladı. Zor koşullarda bir doğum gerçekleşecek. Doğması beklenen bebek, bir ulus devlet. O ulus devletin adı da cumhuriyet. Bu bebek bir doğuş günahı. Bir doğum sakatlığı var. Bir türlü bu günahtan kurtulamadığımız için de bu haldeyiz” sözlerini kullandı. Cumhuriyet boyunca yalnızca Kürt halkına değil Ermeni, Süryani ve daha birçok halkın da asimile edilmeye çalışıldığına dikkat çeken Oya, “Eğer yüz yıldır demokratik toplumun peşinde koşuyorsak, sadece Kürtlerin ve diğer halkların değil, toplumun bütün kesimlerinin ittifakını sağlayamıyorsak, cumhuriyetin ideolojisi üzerinde düşünmek gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.
 
‘Sayın Öcalan gerçeğe saygısı olan tek insan!’
 
Hukukçu Rıza Türmen, Türkiye’nin geldiği süreçte Demokratik Cumhuriyet Konferansı’nın düzenlenmesinin önemli olduğunu belirterek, “Şu yaşa geldik, demokratik bir cumhuriyette yaşayamadık. Bu tek tipli vatandaşlıktan çok tipli vatandaşlığa geçerken, geçmişle hesaplaşmalı” dedi. Ardından son konuşmacı eski Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ve HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder sunum yaptı. Sırrı, “Bir masa üzerinde gündemi ve kontrolü olan, sonuçlarının değerlendirileceği, denetleneceği bir sürece girmek gerekiyor. Yöntemle başlamalıyız. Buralardan başlamak lazım. Çözüm süreci boyunca birçok siyasetçi, öncü ve lider ile görüşme imkanı buldum. Sayın Öcalan’ın bir tek farkı vardır. Diğer siyasi aktörlerle kıyaslandığında, görüşlerden, önerilerden, kategorik karşıtlıklardan azade gerçeğe saygısı olan tek insan” dedi.
 
İkinci oturum: Kürtler ihanete uğradı
 
“Cumhuriyet’in kuruluş dinamikleri-1” başlıklı ikinci oturumun moderatörlüğünü ise yazar Ayşegül Devecioğlu üstlendi. Bu oturumda sunum yapan Paris Sosyal Bilimler Üniversitesi akademisyenlerinden Hamit Bozarslan, yazar Tanıl Bora, Dr. Barış Ünlü, cumhuriyetin bir sözleşme olup olmadığı, demokratik bir milliyetçiliğin neden olamadığı, Lozan Anlaşması ile Kürt halkının “ihanete” uğraması ve cumhuriyetin doğuşuna dair sunumlar yaptı.
 
Feminist ve Kürt kadın hareketi mücadelede yan yana
 
Konferansın “Cumhuriyet’in kuruluş dinamikleri-2” başlıklı üçüncü oturumunun moderatörlüğünü de Zerrin Kurtoğlu gerçekleştirdi. “Türkiye’de kapitalizmin 100 yılı” başlığı altında sunum yapan Barış Akademisyenleri’nden Özgür Öztürk, Türkiye’nin yüz yıllık kapitalizm gelişimini anlattı. Bir sonraki konuşmacı bağımsız feminist Hülya Osmanağaoğlu ise “Cumhuriyetin kuruluş dinamiği olarak patriyarka ve feminist mücadele” başlığında sunum yaptı. Hülya, eşit temsiliyet için kürsüde iki erkeğin konuştuğu sürenin tamamının bir kadına verilmesi önerisinde bulundu ve feminist mücadelenin geldiği noktaya değinerek eşit temsiliyetin önemini ele aldı. Hülya, “Feminist hareketi ile Kürt kadın hareketi, barış ve erkek şiddetine karşı yan yana mücadele yürütüyor” sözlerini kullandı. İnançlar ve cumhuriyet başlıkları üzerinde sunum yapan akademisyen Ayhan Yalçınkaya ise Kürt ve Aleviler arasındaki bağ üzerinde durdu.
 
Dördüncü oturum: Demokratik Cumhuriyet adımları
 
Son oturum ise “Cumhuriyetin anayasal serüveni” başlığı ile ihraç edilen öğretim görevlisi Sevilay Çelenk’in moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Oturumda ilk olarak söz alan akademisyen Murat Sevinç, “1921 Anayasası: İmkan, ütopya, pragmatizm” başlıklı sunum yaptı. Bir diğer konuşmacı akademisyen Dinçer Demirkent, “1924 Anayasası: ‘İmkanı kapatan ikinci kuruluş mu?”, yazar Levent Köker de, “1961 ve 1982 Anayasalarının Demokratik Cumhuriyet açısından eleştirisi” başlıklı sunum yaptı. Bu oturumda demokratik cumhuriyete nasıl adım atılması gerektiği üzerine tartışmalar yürütüldü.
 
Yarınki oturumlar
 
Konuşmaların ardından oturumlar son buldu. Konferans yarın, “2. yüzyıla girerken: Demokrasi ve Cumhuriyet”, “Demokratik Cumhuriyet ve siyasal-toplumsal güçlerin mücadele arayışı”, “Nasıl bir gelecek, nasıl bir Cumhuriyet-1” ve “Nasıl bir gelecek, nasıl bir Cumhuriyet-2” başlıklı oturumlarla sürecek.