Meral Danış Beştaş: Kurduğunuz kumpas demokrasiyedir
- 12:29 30 Ocak 2023
- Siyaset
ANKARA - Gündemi değerlendiren HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, iki yıldır süren kapatma davası dosyasına yeni bir gizli tanık ifadesinin konulmasına tepki göstererek, “Kurduğunuz kumpas, bu davaya değildir. Siz demokrasiye kumpas kuruyorsunuz. Temsiliyete kumpas kuruyorsunuz. Kürt halkının Türkiye halkıyla beraber iradesine kumpas kuruyorsunuz” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme dair gelişmeleri değerlendirdi.
2022 yılına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) istatistikleri ve analizlerinin açıklandığını söyleyen Meral, AİHM’e en fazla başvurunun Türkiye’den yapıldığını belirtti. AİHM’de 20 bin 100 davanın beklediğini kaydeden Meral, bu rakamı “rekor” olarak değerlendirdi. Meral, “Türkiye ihracatta rekor kıramıyor, kalkınmada rekor kıramıyor, büyümede rekor kıramıyor ama adaletsizlikte hukuksuzlukta ülkeden kaçıştan üst üste rekor kırmakta uluslararası istatistiklerde hep olumsuzlukta birinci sıraya yükselmeyi başarıyor. Türkiye’deki adaletsizlikten medet ummayanlar AİHM’e başvuruyor ve üstelik son dönemlerde AİHM kararlarını da tanımlanamayan hukuksuzlukta zirve yapan bir ülke gerçekliğini yaşıyoruz. Buna ilişkin örnekler sıkça kamuoyunda tartışılıyor. Yüksekdağ, Demirtaş, Kavala kararı, İmralı adasında Sayın Öcalan'ın umut hakkına ilişkin verilen ihlal kararı ve daha birçok kararın da Türkiye tarafından kabul edildiği ve uygulanmadığını belirtmek isterim. Diğer bir rekor ne? Türkiye, Suriye, Afganistan, Irak ve Pakistan’dan sonra AB ülkelerine en çok iltica talebinde bulunan ülke. Yurttaş Türkiye’den kaçıyor, kaçmak istiyor ve iltica talebinde bulunuyor. Neden bunu yapıyor? Demokrasi yok adalet yok liyakat yok” dedi.
‘Bu utanç Türkiye’nin değil AKP’nindir’
Türkiyeli göçmenler arasında nefret söylemi ve ırkçılık suçlaması doğuran eylemlerde Türkiye’den giden AKP’lilerin odak olması nedeniyle Almanya ve Hollanda hükümetlerinin önlem alma yoluna gittiğini dile getiren Meral, “AKP’li siyasetçilerin Kürtlere ve muhaliflere yönelik ırkçılık aşılayan şiddete ve suça teşvik eden söylemleri Almanya Anayasayı Koruma Örgütü tarafından bir güvenlik tehdidi olarak kabul edilmeye başlandı. Ne yazık ki AKP-MHP koalisyonunun sistematik yürüttüğü kutuplaştırıcı, kriminalize edici dile ve nefret söylemine karşı Türkiye’de biliyorsunuz yargının hiçbir rolü yok. Yargı teşvik ediyor, meşrulaştırıyor. Bunların öznelerini aklayarak devamına sebebiyet veriyor. Nefrete karşı duran bizler, kutuplaştırmaya karşı duran bizler ve diğer muhalefet güçleri keyfi bir terör suçlamasıyla her gün her saat karşı karşıya kalıyoruz. Bu nefret siyaseti, kutuplaştırıcı siyaset, AKP’lilerin artık iliklerine kadar işlemiş durumda. Geçen haftalarda AKP’li bir milletvekilinin Meclis’te de söyledik, Almanya’da ülkücülere ait bir dernek ziyaretinde kullandığı nefret ve tehdit dilinin sesi Türkiye’ye kadar geldi. Büyük bir infial yarattı ve Almanya hükümetini önlem almaya zorladı. Bu ayıp ve utanç Türkiye’nin değil AKP’nindir” sözlerini kullandı.
Meral’in açıklamasından satır başları şöyle:
“Türkiye’de tamamen toksik hale gelmiş bir dil kullanılıyor. Avrupa kamuoyunun da buna tanıklık ettiğini biliyoruz. Umarız kendileri de bizim muhalefetimizin buna karşı ne kadar büyük bir direniş içinde olduğumuzu görmelerine vesile olur. Diğer yandan Avrupalı liderler Erdoğan’ın seçim propagandasının aracı olmak istemiyorlar. Avrupa ülkeleri bu propagandanın zemini olmak istemiyorlar. İlk defa miting ve etkinlik gibi organizasyonlarına izin alınması zorunluluğu getirildi. Görünen o ki Erdoğan sadece Türkiye’de değil Avrupa’da da yalnızlaşıyor, tolere edilmiyor, edilmeyecek. 85 milyonluk bir ülkeden söz ediyoruz ve Türkiye dış politikasının AKP çıkarlarına tamamen endekslemek istenmesi bu sonuçlardan birini ortaya koyuyor.
Erdoğan Türkiye değildir
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı sıfatıyla Almanya, Hollanda'ya veya diğer ülkelere gitmiyor. Bu izin alma zorunluluğu ve Almanya’da buna izin verilmemesi AKP zihniyetindendir, bu dilindendir, ırkçı söylemlerinedir. Van’da 7 yıldır partimizin propaganda ya da bir çalışma yapması aralıksız yasaklanıyor. Partimizin her yerde karşısına keyfi gerekçelerle yasak konuluyor ama AKP Türkiye değildir. Erdoğan Türkiye değildir. Bu ırkçı, kutuplaştırıcı söylemlere karşı bu mücadele büyüyecek ve bunların üstesinden geleceğiz.
HDP kapatma davası
Sizlere şimdi bir dava hikayesi anlatacağım. Tane tane anlatacağım. Partimiz hakkında bir kapatma davası var. Kampanyayla açılan bir kapatma davası. Bunun öncülüğünü de Bahçeli yapıyor ve peşi sıra Erdoğan ve diğer sözcüleri gidiyor. Kapatma davası sürecinin sadece MHP’nin talebi olduğunu düşünmesin. Sık sık görüşen doğum günleri kutlayan iki kişinin birbirine önemli bir konudan söz etmemiş olması mümkün değildir. AKP biraz geride durmaya çalışıyor belki ya da öyle gösteriyor ama ortak bir karar olduğunu söylemek istiyorum. Kobanê ve HDP kapatma davası bir hukuksuzluk ve skandallar yumağı haline gelmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı hani o Bahçeli’den daha etkili konuşan başsavcı var ya hukukçu olduğunu hiç hatırlamıyor. Gidip AYM’nin önünde İçişleri Bakanı gibi konuşuyor. Tek bir hukuki terim duyamazsınız, tek bir usul hükmü, anayasa hükmü duyamazsınız. Tamamen siyasi değerlendirmelerle üstelik kendisinden önce defalarca söylenmiş siyasi söylemler hesabımıza bloke konulmasının nasıl önemli olduğunu talep eden bir başsavcı. Kobanê kumpas davasının kapatma davasına yetmeyeceğini anladılar. Tezgah o kadar büyük ki yeni bir tezgah kurmaya karar verdiler.
Gazeteciler için giden gizlik tanık kapatma davası için ifade veriyor
Yargıtay Başsavcılığı daha önce iki defa reddedilen hazine yardımına bloke koyma kararını 3’üncü kez 13 Aralık 2022’de bir daha istedi. Bunun üzerine nedense AYM bekledi, 29 Aralık’ta yani 16 gün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ‘Sen bloke istiyorsun ama senin elinde ne var niye bloke koyayım buna, 5 gün içinde bana delilleri gönder’ dedi. Aslında bu yazıyı yazması bile ellerinde bloke koymak için hiçbir gerekçe olmadığını ortaya koyuyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı o ana kadar elinde olmayan zaten mevcutta da bulunmayan delil arayışına girdi. 31 Aralık 2022 günü, 29 Aralık’tan 2 gün sonra hepimiz yeni yıla girmeye hazırlanıyoruz, her taraf kapalı tatil, nedense bir şey oluyor. Bir gizli tanık gidiyor adliyeye. Gizli tanık gazetecilerle ilgili beyanda bulunmak için davet ediliyor ama nasıl oluyorsa o gizli tanık kapatma davasıyla ilgili bir beyanda bulunuyor.
İki yıldır şimdiye kadar neden konuşmadı?
Bir ifade vermiş, sözde 2 Ocak 2023 günü ise başsavcılık hemen bu ifadeye göndermiş. Emniyetlere demiş ki böyle bir ifade var, bana belge gönderin. Nasıl olmuşsa 100 sayfalık hazır belge Başsavcılığa gönderilmiş. Bunlar da 3 Ocak’ta bunu AYM’ye göndermiş. E sonra 5 Ocak’ta da AYM bloke kararı koymuş. Bunun neresinde hukuk var, delil olma özelliği var. Bunun neresinde adalet var. Hiçbir yerinde. Açıkça oyun oynuyorlar. Kumpas kuruyorlar. Bu kumpası gizli kurmaya bile ihtiyaç duymuyorlar. Bu gizli tanık yerin dibinden mi çıktı? İki yıldır kapatma davası var. Bu gizli tanık şimdiye kadar neden konuşmadı? Bloke kararından sonra iki gün içinde tatil gününde bu gizli tanık nasıl ortaya çıktı? Kim emretti? Bunların hepsi yalan diyoruz. HDP’yi kapatmak istiyorsunuz. Bunu anladık. Paramızı kesmek istiyoruz. Halkımızın vergileriyle anamızın ak sütü kadar helal, o desteği kesmek istiyorsunuz. Bunu anladık. Şimdilik kestiniz. Peki, bu böyle mi devam edecek? Hayır. Kurduğunuz kumpas, bu davaya değildir. Siz demokrasiye kumpas kuruyorsunuz. Temsiliyete kumpas kuruyorsunuz. Kürt halkının Türkiye halkıyla beraber iradesine kumpas kuruyorsunuz. Siz seçimleri kaybedeceğinizi bildiğiniz için HDP’nin oylarının bir şekilde sonuçta etkili olmaması için bir kumpas içindesiniz. Ve hele hele Anayasa Mahkemesi’nin ‘Ben seçim takviminde karar verebilirim’ cevabı göz göre göre bu kumpasın ne kadar büyük olduğunu da ortaya koyuyor.
Muhalefeti etkisiz kılma hikayesidir
Evet gizli tanıklar hukukta normalde de delil değildir. Delil niteliğine haiz değildir. Yan delil gerekir. AİHM ve AYM kararları bunu defaten söyler. Gizli tanık beyanıyla hesaplarımıza bloke konulması kabul edilemez. Bu hikaye AKP’nin partimizi kapattırma, etkisiz kılma, tasfiye ettirme hikayesidir. Sadece bize yönelik değildir. Bütün muhaliflerin hikayesidir. Ekrem İmamoğlu davasında ahmak kavramında verilen davanın hikayesidir. İBB’ye el koyma hikayesidir. Muhalefeti etkisiz kılma hikayesidir. AKP zaten hukukla bütün bağını koparmış, şimdi de bize yönelik bu kumpaslarla, yalanla kalkıp yalanla oturarak hikayelerinin bittiğini her gün tekrar tekrar ilan ediyorlar. O hikayeleri de yalan, hile ve kumpastır. Biz onlara bunun cevabını 14 Mayıs’ta en güçlü şekilde vereceğiz. Halkımız bu cevabı verecek, az kaldı.
AKP minnet dağıtmaya yönelmiş
Bu arada bolca paketler açıklanıyor. Seçim ekonomisi cumhuriyet tarihinin en uzun maratonunu yaşıyoruz gerçekte. Yıllardır seçim devam ediyor. Basın yayın organlarında devam ediyor ve bu seçimde AKP minnet dağıtmaya yönelmiş durumda. Her gün yeni bir şey açıklıyor ve sürekli bir algı yönetimi derdinde. Negatif gündemleri gizlemek derdinde. Hep kendince yoksulluğu, enflasyonu ve krizi örtmeye çalışıyor. Her gün yeni paketler açıklıyor. Garip bir şey. Bu kadar ay biz Genel Kurul’dayız. Böyle garip garip şeyler yapıyoruz. Önergeler, uluslararası sözleşmeler, bazen zaten vekilleri çalışmıyor. Kapatılıyor Meclis. Yetişmiyor son gün geliyor komisyona ama demek ki hepsini bugüne hazırlamışlar. Paketi ne kadar geç açıklarsam, fayda sağlayacak minnet ettirecek ya kendine, o kadar etkili olacak seçime. Kendince pozitif gündemler yaratıyor.
660 milyarlık bütçe açığı var
AKP’nin 2023 merkezi yönetim bütçesinde öngördüğü 660 Milyar TL’lik bir bütçe açığı var. Bir de bütçenin hemen ardından bir torba yasa daha aldılar. 200 Milyar TL'lik, toplamda 860 Milyar TL’ye yasa olabileceği düşünülüyor. Böyle bir yorum da var. Seçim yatırımlarına ve gerçek tabloya baktığımızda şöyle bir şey ortaya çıkıyor; EK gösterge yasallaştığı gibi zam furyası da hemen ardından başladı. Konuta ilişkin üç ayrı düzenleme yapıldı. Kiralar uçtu. Şu anda barınma sorunu var. Türkiye tarihinde ilk defa barınamayanlar var. Barınamayanlar hareketi var. Üniversite öğrencisi gibi Beyazıt’ta evsiz oturma eylemi yapıyor. Sonrasında tutukladılar o öğrenciyi. 2 bin TL altındaki icra borçları silindi. İcra torbası sayısı 23 milyondu, 25 milyona doğru ilerliyor. KYK borçlarını siliyoruz dediler. Bir yalan attılar. Öğrencilerden aldığımız geri dönüşlere göre KYK borçları duruyor. Faizler silinmedi diyor öğrenciler. En son şöyle bir cevap aldık. CİMER’den gelmiş. Endeks faizi silinmiş diyorlar. Bu ise çok küçük bir miktar. Faizler olduğu gibi duruyor. Doğalgaz desteği diyorlar her gün yeniden zam geliyor. Bir arkadaşımdan örnek vereyim. Diyor ki geçen yıl 500 lira veriyordum, bu yıl 3 bin 500 lira veriyor. Odaların hepsini de açamıyorum. Doğalgaz yakılamıyor ki insanlar soğukta yaşamaya devam ediyor.
EYT’yi bir seçim yatırımı olarak getirdiler
Asgari ücrete zam yapıldı, çalışanlar zamla maaş alamıyorlar. Çünkü birçok işçi işverenin ay başında zamlı maaş veremeyeceğini söylüyor. İşten çıkarmalar arttı, çünkü işveren onu karşılamıyor. Memura yapılan zammı biliyoruz. Gıdaya yapılan zamla çoktan eridi. Esnafa destek diyorlar, esnaflar her gün bağırıyor. Geldik EYT’ye. Bugün Akbaşoğlu açıkladı, nihayet bir seçim yatırımı olarak getirdiler. EYT’nin Meclis’e getirilmesinin öncelikle büyük bir mücadele ve direniş sonucu olduğunu not etmek istiyorum. Partimiz de bu konuda büyük bir mücadele yürüttü, sayısız defa bu konuda önergeler, kanun teklifi verdi, EYT’lilerle birlikte sokakta mücadele etti ama mevcut teklif incelediğim kadarıyla yeterli değil. Bunu destekleyeceğiz ama bunun daha da genişletilmesi için çabamıza devam edeceğiz.
İntibak yasasının mutlaka çıkarılması gerekiyor
Bir kere stajyer ve çıraklar uygulama dışında. Niye? 8 Eylül 1999 tarihinde çırak olanların sigorta girişi yapılamıyor. Bu kabul edilemez bir şey. Onların da kapsama alınması gerekiyor. Bu şekilde milyonlarca emekçi var. Yine 2 milyon 250 bin totalde emekli olacak. 550 TL alacaklar. Yani emekli olmaları yetmeyecek. Biz HDP olarak en düşük emekli maaşının en az 8 bin 500 TL olarak düzenlenmesini istiyoruz. Tabii ki yılda da iki defa bunun güncellenmesi gerektiğini düşünüyoruz. İntibak yasasının mutlaka çıkarılması gerekiyor. Emeklilerin en önemli taleplerinden biri bu.
En güzel paket siz olacaksınız
Minnet ekonomisi muhtaç ekonomisi bu krizi daha da derinleştiriyor. AKP ve MHP iktidarına da bu yoksulluğa da son vereceğiz. HDP olarak hak temeli ekonomiyi hayata geçireceğiz. İstediğiniz kadar paket yapın, bu paketleri süsleyin, getirin. Bu halk size cevap olarak sandıklarda güçlü bir yanıt verecek. Halk size çok güzel bir paket hazırlıyor. Sizi onun içine koyacak ve seçimlerde gönderecek. En güzel paket siz olacaksınız.”