Leila Saadati: İran Z kuşağının devrimini görüyoruz

  • 09:02 30 Ocak 2023
  • Güncel
 
Melek Avcı
 
ANKARA - Rojhilat ve İran’daki sürece dair değerlendirmelerini paylaşan Gazeteci Leila Saadati, “Dindarlar bile rejimin değişmesini talep ediyor. Çünkü insanların dini inançları da ağır darbe aldı. Biz şu an yaşanan bu devrime ‘İran Z kuşağı devrimi’ diyoruz” ifadelerini kullandı.
 
İran’ın başkenti Tahran’da Kürt kadın Jîna Emînî’nin Eylül 2022’de İran hükümeti tarafından katledilmesiyle birlikte başlayan mücadele hala sürüyor. 5’inci ayını tamamlamak üzere olan protestolarda yüzlerce kişi katledilirken, binlerce kişi ise işkence edilerek gözaltına alındı. İran devletinin tüm baskı ve şiddetine rağmen direnişte bulunan halk, hem yoksulluğu hem kadına yönelik baskıları hem de ülke içindeki yolsuzluğun bitmesi için hükümetin ve sistemin değişmesi talebini yeniliyor.
 
İran ve Rojhilat’a eylemler devam ederken, son duruma ve İran hükümetinin atacağı adımlara dair, Iran International TV Haber Yapımcısı Gazeteci Leila Saadati, ajansımıza konuştu.
 
Protestoların bilançosu
 
Rejimin son 5 aydır halka uyguladığı şiddeti anlatan Leila, tutuklanan yüzlerce kişinin ise idam cezasına çarptırıldığını söyledi. Leila, “İran İslam Cumhuriyeti'ne karşı ülke çapındaki bu ayaklanma başlayalı neredeyse 5 ayı buldu. Sokaklardaki protestolar sırasında rejim tarafından 500'den fazla kişi katledildi, bunların en az 70'i genç veya çocuktan oluşuyordu. İran'da gösterilere katılan yüzlerce protestocu kullanılan metal paletler ve plastik mermiler nedeniyle kör oldu. Şimdiye kadar binlerce kişi tutuklandı ve 4 protestocu hükümet tarafından idam edildi. En az 109 protestocu ölüm cezası veya infaz tehlikesiyle karşı karşıya” sözleriyle son durumu paylaştı.
 
İşkence uygulamaları
 
Ajanlık faaliyetleri sonucu birçok gencin hedef alınarak İran hükümeti tarafından tutuklandığını belirten Leila, uygulanan insanlık dışı şiddet sonucu birçok göstericinin sağlık sorunu yaşadığını ve hatta katledildiğini aktardı. İran'ın güneydoğusundaki Zahedan kentinde düzenlenen büyük bir protesto mitinginin ardından, güvenlik ve istihbarat ajanlarının gençleri hedef alan yeni bir tutuklama dalgası başlattığına değinen Leila, “Hapisteki sivil ve insan hakları aktivisti Narges Mohammadi, Tahran'daki Evin Hapishanesi’nin kadınlar koğuşunda neler olduğuna dair üzücü bir açıklama gerçekleştirmişti. 58 kadın tutukludan 57'sinin ‘korkunç insanlık dışı işkencelere’ maruz kaldığını açıklamıştı. Bu kadınlardan birçoğu, özellikle uzun süre hücre hapsinde kalanlar, şu an hücre hapsinden kaynaklanan komplikasyonlardan ve hastalıklardan mustarip. Hapishanede bulunan bazı protestocular, sorgu görevlileri tarafından işkence ve dayaklara maruz kalıyor. Rejim tarafından hedef alınan sporcular, spor salonunda istihbarat güçleri tarafından tutuklandı. Son protestolarda gözaltına alınanlardan ikisi, işkence ve tutuklama sırasında aldıkları yaraların enfeksiyon kapmasından dolayı komaya girdi” ifadelerini kullandı.
 
‘Dindarlar da demokratik bir sistemin gelmesinde kararlı’
 
Leila, tüm bu şiddet sarmalı içerisinde eylemcilerin rejim ile anlaşmak gibi bir niyetinin olmadığının altını çizerken, halkların ruhban sınıfını göndermekte kararlı olduklarını belirtti. Talebin, laik, demokratik bir sistem olduğunu vurgulayan Leila, “Dindarların bile rejimin değişmesini talep ettiğini belirtmekte fayda var. Çünkü insanların dini inançları da ağır darbe aldı. Bu protestolar artık tamamen farklı, biz şu an yaşanan bu devrime ‘İran Z kuşağı devrimi’ diyoruz. Eylül 2022'de, İran'da 1997 ile 2012 yılları arasında doğmuş genç bir kuşak olan Z kuşağı, 10 yıldan uzun süredir teokrasiye karşı en cesur meydan okumasını yaptı. Kadınların kişisel özgürlükleri meselesinin ateşlendiği protestolar, Kuzey Azerbaycan'daki Tebriz'den Basra Körfezi kıyısındaki Güney Bandar Abbas'a, Kürtlerin batısındaki Sanandaj'dan hac şehri ve İran'ın ikinci büyük şehri olan Doğu Meşhed'e kadar düzinelerce şehirde patlak verdi. Bu protestolar genellikle genç kadınlar tarafından yönetildi. Birçoğu lise ve üniversitelerde yoğunlaştı. Diğerleri sokak köşelerindeki şenlik ateşlerinde” diye konuştu.
 
‘Halkın tüm mağduriyeti kadınlara uygulanan 40 yıllık baskının sonucudur’
 
Bu yeni neslin şeriatçı İran devleti karşısında yer aldığını dile getiren Leila, ülke içindeki bu eylemlerde tüm dünyadan kadın hakları aktivistlerinin rolü olduğunu kaydetti. Leila, şöyle devam etti: “Şunu söylemeliyim ki, bu yıllarda yolsuzluk ve adaletsizlikler halkı tüketti ve insanların tüm bu mağduriyetleri, 40 yıllık bu dini yapıların en çok da kadınlara yüklendiği dini kural ve kaidelerden besleniyor. Şimdi ise bu yeni nesil, bu fanatik rejimin düşmanı gibi. Çünkü bu nesil, önceki nesillere göre daha bağlı, daha iyi eğitimli ve sosyal olarak daha aktif bir şekilde büyüdü. ‘Dijital yerliler’ olarak tanındılar. Çünkü kız çocukların ve kadınların görünüşleri ve hayatta kim olmak istedikleri, nasıl yaşamak istedikleri hakkında seçimler yapabildikleri internet ve sosyal medya dünyasının içinde büyüdüler ama iktidar bunu kabul etmek istemiyor ve her gün kadın haklarını ihlal ediyor. Basij ve İrşad devriyeleri, zorunlu başörtüsü nedeniyle kadınları ve kızları sokaklarda dövüyor. Mahsa Amini'nin ölümünden sonra dünya İran'da neler olup bittiğini görmeye başladı. Ülke çapındaki bu hareketin bu noktaya gelmesinde İran içinde ve dışında kadın hakları aktivistlerinin rolünü de elbette unutmamalıyız.”
 
‘Yoksullaşan halk çöp kutularından besleniyor’
 
Bu hükümetin İran’ın mevcut sorunlarını çözmekte aciz olduğuna dikkat çeken Leila, “Uzmanlar bu konuda birçok uyarı yaptı. İran İslam Cumhuriyeti'nde ekonomik ve sosyal çöküş yaşanıyor. İnsanlar daha da fakirleşti ve birçok insan çöp kutularında yiyecek arıyor ve çalışan çocukların sayısında her geçen gün artış yaşanıyor. Ekonomik sorunlarla boğuşan aileler ve gençler çok çaresiz. Bir taraftan da çevresel bir kriz söz konusu. Ülkedeki hava kirliliği insanların nefesini kesiyor. Halkın büyük bir ekonomik kriz yaşadığı çok doğru ve bu sorun, bu devrimin nedenlerinden biridir. Çünkü rejim yetkilileri, halkın yaşadığı bu sorunlar nedeniyle hiçbir zaman halktan özür dileme yolunu seçmedi ve inanılmaz bir şekilde insanlara pahalı olan et yerine soya fasulyesi yemeleri için ‘önemli’ tavsiyelerde bulunuyor. Sürekli yalan söylüyor ve dünya kamuoyunu kandırıyorlar. Fonların ve kaynakların çoğu Devrim Muhafızları'na bağlı şirketlerin elinde. İnsan hakları diye bir perspektifleri yok ve buna inanmıyorlar. Hatta daha kötüsü onlar için yaşam hakları dahi söz konusu değil. Artık binlerce İran vatandaşı ülkeyi terk ediyor. Örneğin Türkiye, İranlıların ikinci ülkesi oldu, alışveriş yapmak, yaşamak ve isteğe bağlı başörtüsü takmak için Türkiye'ye göç ediyorlar” sözlerini kullandı.
 
‘80 milyon insanı 2 milyon radikal dinciyle kontrol edemezler’
 
Hükümet ile halk arasında yaşanan ayrılıkların çok ciddi boyutlarda olduğuna işaret eden Leila, artık İran’daki 80 milyon halkı 2 milyon radikal dinci devrimcilerin kontrol edemeyeceğini söyledi. Leila, İran hapishanelerinde onlarca öğrenci, aktivist, bilim insanı, sanatçı, sporcu, doktor olduğunu söylerken, “Mollalar İran halkını ‘din ve Allah adına’ rehin aldı. Rejimin izlediği yol siyasi İslam’ın yolu. Siyasal İslam’ı esas alan ve bunun üzerine kurulan rejimin, millet çıkarları için tek bir geri adım atmaya yanaşacağını ve halkın taleplerini kabul edeceğini düşünmüyorum” dedi.