Eylemleşen bedenlerin direnişini görünmez kılmak
- 09:07 22 Ocak 2023
- Medya Kritik
Fatma Gökhan
HABER MERKEZİ - Sistem ve iktidar saldırılarına karşı itiraz edenlerin tarihsel direnişleri hep çok çeşitli olmuştur. Varoluşsal kimlikleri inkar edilenler, acı çekenler, baskıyla sömürüyle sorunu olanlar, yoksullaştırılanlar, politik ifade alanları bulamayanlar, öfke ve tepkilerini akıtacak kanallar açamayanlar…
Toplumları nesneleştiren iktidarların yol açtığı sorunlara karşı direnen ‘ötekiler’ geliştirdikleri eylemlerle çoğu zaman iktidarları geriletmiş ve sınırlandırmıştır. İşte bu tür durumlarda iktidarların uyguladığı temel politika, kişileri değil onların eylemlerini hedef almak olmuştur. Eylemlerin temel öznesi direnen bedenler olsa da açığa çıkan bilincin dönüştürücülüğünden kaynaklı hedef haline gelen kişiden ziyade bilincin kendisi yani eylemi olmuştur. Çünkü beden artık o eylemin kendisidir…
Bir ifade biçimi olarak beden…
Bedenleriyle direnen yürekler, tenleri aşan bir bilinçle, bedeni bir ifade aracı haline getirirler. Diyarbakır 5 nolu zindanında yaşatılan zulme karşı bedenleriyle eylem yapan bir geleneğe sahip olan Kürt özgürlük hareketinin militanları direniş biçimleriyle bu geleneği anlamsal derinliği ile devretmişlerdir. İktidarlar bu büyük direniş biçimlerinden duydukları korku nedeniyle bu eylemleri itibarsızlaştırmak için ellerinden geleni yaparlar. Amed surlarında bedenini ateşe veren Mehmet Akar için “psikolojisi bozuktu, ekonomik krizden dolayıydı” gibi söylemleri ön plana çıkaran yandaş medya iktidarın ideolojik aracı olma misyonunu her zamanki gibi oynadı. Hakikatler için yapılan bir eylemi yalan yanlış ifadelerle itibarsızlaştırmaya çalışarak artık yaşamayan biri hakkında bile manipülasyon yapabildi.
Kurdistan’da devletin dayattığı ihanete cevap
Mehmet Akar’ın hikayesi Kurdistan’da devletin uyguladığı özel savaş politikalarının yarattığı yıkımı ve bu yıkımın dayattığı kendine ihaneti gözler önüne seriyor. Mehmet, ailesinin ve devletin ona dayattığı ihaneti kabul etmedi. Mehmet’in annesi Hacire Akar, HDP'lilerce ‘dağa kaçırıldığını’ iddia ettiği oğlu için 22 Ağustos 2019'da HDP İl Başkanlığı önünde oturma eylemi başlatmıştı. Mehmet, ‘Dağa kaçırıldı’ söylemlerini en başından beri yalanladı.
‘Kaçırılmadım’
Mehmet, ailesinin kaçırıldığına dair iddialarının asılsız olduğunu, yine o dönem özgür basına çıkarak şöyle ifade etmişti: “Hiç kimse beni kaçırmadı, HDP ile hiçbir alakası yok. Ailemin orada durması bile yanlış. Aileme de belirttim; ailemi sildim. ‘Sizinle hiç bir ilişkim alakam yok’ dedim. Hiçbir yere de gitmedim, buradayım. Kesinlikle onlara gitmeyeceğim. Hiç kimseyi suçlamasınlar, ben kendi irademle evden çıktım. Kimse beni yönlendirmediği gibi kimse beni bir yere göndermedi. Hiçbir yere gitmedim, buradayım. Ailemin orda oturma eylemi sürdürmesi de yanlış bir şey. HDP ile hiçbir alakası yok. Ben kimseye bağlı değilim. Kendi başıma evden çıktım. Ailem kimseyi suçlamasın. Ailemle görüşmeyeceğim. Kendi yaşamımı seçebilirim. Ailemin zorla evlendirmesini kabul etmiyorum.”
Yandaş medyanın manipülasyonu
O dönem yalan haber yapan havuz medya bu dönemde de iktidar ideolojisini yaşatma konusundaki rolünü oynamaya devam etti. O dönem ‘kaçırıldı’ başlıklı yalan haber yapan yandaş medyanın şimdi yaşanan süreçte de bu eylemi ele alış biçimine bakalım;
"...psikolojisinin bozuk olması ve ekonomik nedenlerden dolayı kendini yaktığı belirtildi.
Mezopotamya Haber Ajansı (MA) ise; Mehmet Akar’ın “Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla” kendisini yaktığını iddia etti.
Terör örgütü PKK'ye yakın yayın organlarındaki ilgili haberlerde ise Mehmet Akar'ın "... lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridi protesto etmek" için kendini yaktığı öne sürüldü (Cumhuriyet- Diyarbakırsöz).
Diyarbakır'da HDP il başkanlığı önünde bölücü terör örgütü PKK'ya başkaldırıp oğlunu örgütün elinden kurtaran sembol isim Hacire Akar, oğlunu kaybetti. 25 yaşındaki Mehmet Akar kendini yakarak intihar etti (Odakhaber)."
Mehmet'in eylemi her ne kadar intihar ve 'psikolojisi bozuktu' gibi nedenlerle verilmeye çalışılsada özgür basın gerçekleri ortaya çıkardı. Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi 'terör örgütüne yakın yayın organları' diye hedef gösterilen özgür basın bir kez daha "gerçekleri karartamazsınız" dedi.
‘Bedenimin ateşi İmralı’yı aydınlatsın’
Bedenini ateşe veren Mehmet’e ait olan bir mektupta ortaya çıktı. Mehmet mektubunda eylemini PKK lideri Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecride karşı yaptığını belirtmişti. Mehmet'in Kürtçe el yazısıyla bıraktığı mektupta şu ifadeler yer aldı: “Merhaba arkadaşlar. Heval Bubo'nun eylemini selamlamak istiyorum. Önder Apo’dan haber alınamıyor. Ne ailesinin ne de avukatlarının görüştürülmesine izin verilmiyor. Başvurular hiçbir gerekçe gösterilmeden ret ediliyor. Biz artık Önder Apo’nun sağlık durumundan endişe ediyoruz.
Buna karşılık ben de saat 21.21'de Amed Keçi Burcu'nda bedenimi ateşe vereceğim. Bedenimi tutuşturan ateşin aydınlığı İmralı'yı aydınlatsın. Umudum o dur ki bu eylem Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüne vesile olsun.
Bijî Serok Apo
Bijî Serok Apo
Bijî Serok Apo”
Yandaş basının bütün manipülasyonlarına karşı hakikatleri ortaya çıkarmaya çalışan özgür basın yine rolünü oynayarak Mehmet’in mektubuna ulaşmış ve eyleminin amacını dünyaya duyurmuştur.
‘Kendini yakma eylemlerine son verin’
Direnme, karşı koyma ve başkaldırma noktasında yapılan eylemler için doğru-yanlış ayrımı yapmadan saygı duyulması gerektiği tartışılmaz bir gerçektir. Ancak bu tür eylemlerin durdurulması gerektiğine dönük birçok çağrı bulunduğunu da hatırlatmak gerekir.
PKK Lideri Abdullah Öcalan, tarihe ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ adıyla geçen ve bedenini yakma tarzındaki eylemler için 19 Kasım 1998’da şu mesajı yayınlamıştı: “Son günlerde kendini yakma eylemleri sürdürülüyor, en son cezaevlerinde sekiz, Rusya’da iki (ki birisi şehit düştü), Almanya’da bir ve bugün de Roma’da çok değerli bir arkadaşımız kendi bedenini ateşe verdi. Özellikle halkımıza her türlü sıcaklığı gösteren Roma’da yapılan bu eylem nedeniyle, tekrar çağrıda bulunuyor, kendini yakma şeklinde kendi yaşamına son veren eylemlere kesinlikle ve derhal son verilmesini istiyorum.
Bize bağlılığı ve yiğitliği tüm benliğimle selamlıyorum. Ama bize gerçekten bağlı olanların bundan sonra böyle kendini yakma biçimindeki eylemlere kesinlikle başvurmaması gerektiğini, bu eylemlere derhal son verilmesini bir talimat olarak belirtiyorum. Ben her bakımdan iyiyim, sizlerin kararlılığı bizi daha da coşkulandırıyor ve özgürlüğün yakınlığını müjdeliyoruz. Bu temelde bizi üzen bu kendi yaşamına son verme yönelimlerinin tamamen son bulması inancıyla hepinizi tüm içtenliğimle selamlıyor ve sevgilerimi sunuyorum.”