‘Basına saygı duyan bir ülke için çalışmayı sürdüreceğiz’
- 09:03 10 Ocak 2023
- Güncel
İZMİR - Kadın gazetecilere yönelik Türkiye’nin ilk sırada olduğuna dikkat çeken CFWIJ Türkiye ve Ortadoğu Koordinatörü Damla Tarhan, “Türkiye’yi ilk üçte görmediğimiz demokratik, hakikaten özgür, basına saygı duyan bir ülke olması için çalışmaya devam edeceğiz” dedi.
1958 Haziranı’nda kâğıt ve mürekkep fiyatlarının artması ile Hürriyet, Milliyet, Dünya, Vatan, Yeni Sabah, Tercüman ve Yeni İstanbul gazetelerine 25 Kuruş zam yapılmasına karşılık çalışan maaşlarına zammın yansımaması hatta bazı çalışanların işten çıkarılmasına karşı sonradan Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) olacak olan İstanbul Gazeteciler Sendikası öncülüğünde mücadele başlatıldı. Grevlerin, yürüyüşlerin yer aldığı mücadele 10 Ocak 1961 yılındaki yürüyüşe atfen 1962 yılından itibaren 1971 cuntasına kadar bayram olarak kutlanırken tarihe de ‘Dokuz Patron Olayı’ olarak geçti. Bugün hala 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü anılmaya devam ediyor.
Kadınların mücadele ile kendini var ettiği mesleklerin başlarında yer alan gazetecilikte kadınlar hem çalışma koşulları açısından hem de kadının varlığının kabullenişi açısından zorluklar yaşamaya devam ediyor. Hem toplumdan, hem devletten, hem meslekte yer alanlardan yana cinsiyetçi baskılar devam ederken kadın gazetecilerin örgütlenmeleri ise daha da güçleniyor. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısı ile kadın gazetecilerin maruz kaldığı zorluklar ve mücadele yöntemleri hakkında Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ) Türkiye ve Ortadoğu Koordinatörü Damla Tarhan ile konuştuk.
Kadın gazetecilere yönelik şiddette Türkiye ilk sırada
Türkiye, İran’da yaşanan ayaklanmalar, Ukrayna savaşına rağmen kadın gazetecilere en çok şiddet uygulayan ülke olarak 2022’de de ilk sıradaki yerini korudu. CFWIJ, 150’yi aşkın şiddet olayı tespit ederken bu kadınlar polis tarafından darp edildi, ekipmanlarına el kondu veya zarar verilmeye çalışıldı, alana girişleri engellendi, gözaltına alınırken ve gözaltı aracında sözlü tacizde bulunuldu. 2022’de şiddet vakalarının 30’u gözaltılarla sonuçlanırken bu oran 2021 yılına oranla yüzde 27 arttı. Yasal yolla yapılan şiddet kategorisinde de Türkiye birinci: 2022’de kadın gazetecilere 50’yi aşkın birbirinden farklı dava açıldı.
Çevirim içi şiddet ciddi bir kategori
Kadın gazetecilerin maruz kaldığı diğer şiddet türlerinin başında çevrimiçi şiddetin geldiğini söyleyen CFWIJ’den Damla Tarhan, kadınların dijital medyada paylaştıkları postların altına hakaret edildiğini, kıyafetiyle veya anne ise anneliğiyle yargılandığını hatta ölümle, çocuğunun kaçırılmasıyla veya tecavüzle tehdide maruz kaldıklarını dile getirdi. Damla, “Gerçek hayatta karşılığının olabileceği düşünüldüğünde çevirim içi şiddetin çok ciddi bir kategori. Etraflıca konuşulması gereken bir konu aslında. Bunu rakama dökmek, tek tek kayıt altına almak mümkün değil” şeklinde belirtti.
Şiddet haber merkezinden sahaya kadar uzanıyor
Haber merkezlerinde kadınlara daha yumuşak haberlerin verildiğini, spor haberi gibi alanlarda “kadınlar anlamaz” tavrının sergilendiğini ifade eden Damla, sahada ise erkek gazetecilerin kadın gazetecileri ittiği veya kameraları ile çarptığına dair şikayetleri çokça duyduklarını belirtti. Damla, “Kadın gazetecilerin yönetici pozisyonuna geldiği durumlarda da sıkıntılar yaşanıyor. Erkeklerin ‘ben kadından emir almam’ dediğini duyuyoruz. Haber kaynakları erkekse kadın gazetecilerin tacize maruz kalmaktan çekindiklerini görüyoruz. Hiç olmadık bir zamanda gazetecileri arayıp sohbet etmek istemeleri gibi. Şiddet, bir yandan gazetecisini korumayan devletten, diğer yandan da cinsiyet eşitsizliği dolayısıyla erkeklerden gelebiliyor” sözleriyle kadın gazetecilerin karşı karşıya kaldıkları yaklaşımları dile getirdi.
‘Birden fazla aktör bir araya gelmeli’
Kadın gazetecilerin maruz kaldığı hak ihlallerine karşı birden fazla aktörün bir araya gelmesi gerektiğini ifade eden Damla, bunu öncelikle kadın gazetecilerin kendi arasında sağlaması gerektiğine dikkat çekti. Kadın gazetecilerin merkezde olduğu, sonra diğer aktörlerin çevresinde birleştiği bir örgütlenmenin olması gerektiğini belirten Damla şöyle dedi: “Bu bir twitle bile yapılabilir. Ülkemizde pek çok şeyin twitter ile duyurulup düzeltildiği düşünülürse bu çok da etkin bir yöntem olur. Birinin başına bir şey geldiğinde diğerlerinin ses çıkarması yapılan haksızlığı dile getirmesi ya da en çok önerdiğimiz şey o gazetecinin iyi işlerinin paylaşılması. Bir gazeteciyi savunuyorsak onun neden iyi bir gazeteci olduğunu göstermek hem gazeteciye destek vermek hem de toplumda bir farkındalık yaratmak için çok kıymetli.”
STÖ’lere sorumluluk düşüyor
En önemli aktörlerin Sivil Toplum Örgütleri (STÖ) belirten Damla, kadın gazetecilere yönelik hak ihlallerinde basın açıklaması, paylaşım gibi sergilenen duruşun etkili olduğunu ifade etti. Şiddete, tacize maruz kalan kadın gazetecilerin kurum çatısında kimse yoksa kendisini güvensiz hissettiğini ifade eden Damla, “STK’lerin haber merkezleriyle bir araya gelerek bir sistem geliştirse kadın gazeteciler daha güvenli bir ortamda çalışır. Pastadaki en büyük pay STK’lere düşüyor. Bunun dışında sendikalar ve diğer kurum ve kuruluların da elini taşın altına koymaları gerekiyor. Sendikalar ve diğer kuruluşlar koordineli şekilde çalışırsa etkin politika izleyeceklerdir” şeklinde konuştu.
Muhalif basın hak ihlallerini daha fazla gündeme getirmeli
Yayınlanan haberlerin arkasında gazetecinin maruz kaldıklarının okur tarafından bilinmediğini ifade eden Damla, muhalif yayın organlarında bunların daha fazla dile getirilmesini istediklerini ifade etti. Gazetecilere de iş düştüğünü belirten Damla, “Onlar da kendi olmasa bile meslektaşının başına gelen bir şey olunca destek olmalı. Her gün benzer şeyler olduğu için kanıksanıyor. Bir kadın ve gazeteci olunca bunun göz ardı edilmemeli” ifadelerini kullandı.
Kadın gazeteciler cinsiyetinden dolayı hak ihlalleri yaşıyor
Kadın gazetecilerin en temelde buluşulması gereken şeyin cinsiyeti dolayısıyla daha fazla şiddete maruz kaldığı olması gerektiğini belirten Damla, kimilerinin erkek gazetecilerin de şiddete maruz kaldığını, kadını ayrıca ayırmamak gerektiğini savunduğunu dile getirdi. Damla, “İki küme var, birinde tutukluluk gözaltı yargılamalar var. Diğer kümede ise bunların yanı sıra kadın olmaktan kaynaklanan şiddet var. Zannetmiyorum ki hiçbir erkek giydiği kıyafetle taciz edilsin, tecavüzle tehdit edilsin babalığı üzerinden cinsiyet farklılıklarından dolayı yargılansın. Ama kadınlar yargılanıyor, hakarete maruz kalıyorlar. Hele LGBTİ’lerin maruz kaldıkları daha fazla” değerlendirmesi yaptı.
‘Erkek gazeteciler de mücadeleye katılmalı’
Kadın gazetecilerin mücadelesinin erkekleri öteleyerek verilmesini doğru bulmadığının altını çizen Damla, “Koalisyon olarak ‘He for she’ kampanyamız var. Kadın gazetecileri destekleyen erkek gazeteciler var. Bir etkinlik, dayanışma yapılacaksa erkek gazetecileri bundan ayırmamak lazım. Erkek gazetecilere kadın perspektifinden bir şeyler anlatmak iyi olacaktır. Bu günün feminist politikasında erkeleri karşıya atmış bir hareket görüyorum. Bu yanlış gibi geliyor bana. İkinci en temel asgari müşterek bence erkek gazetecilerle bir araya gelip konuşulması, onlara yaşadıklarımızın anlatılıp empati kurmaları sağlanmalı” diye ifade etti.
‘Kürt kadın gazetecilere yönelik şiddet unutturulmamalı’
Kürt kadın gazetecilere yönelik devlet şiddetine ve tutuklamalara karşı yeterince ses çıkarılmadığını çok az kaynağın yer verdiğini ifade eden Damla, şöyle devam etti: “Son dönemde bizi ümitlendiren şey Kürt kadın gazeteciler gözaltına alındığında tutuklandığında da ses çıkarılmaya başlandı ama sonrasında unutuldu. Devamı gelmedi. Haklarında yürütülen davalar ne durumda, bunların hiçbirinin takip edilmemesi çıkarılan sesin sönmesine neden oluyor. Üzerinde durulmuyor, gene kanıksanmış bir hal alıyor. Olayları takip edip itiraz edelim ama unutturmayalım. Bir şeyleri ancak böyle değiştirebiliriz.”
Meslek örgütleri bir araya gelmeli
Gazetecilerin bir araya gelmesinin önemine değinen Damla, “Hepimiz bir şeyler yapmaya çalışıyoruz ama bira araya gelmediğimiz sürece eksik noktalar kalıyor bir iki kuruluşla olacak şey değil. Bütün meslek örgütleriyle birlikte hareket etmemiz gerekir. Kurumların uluslararası çok çalışmaları var ama Türkiye’ye geldiğimizde yalnız kalıyoruz. Bir şeyler yapılırsa farklı tablolar çıkar ve gerçek hayattaki sonuçları farklı olur” dedi.
Seçimle beraber gazetecilerin daha stresli bir sürece gireceğini ifade eden Damla, son olarak “Uzun zaman sonra Türkiye’yi ilk üçte görmediğimiz demokratik, hakikaten özgür, basına saygı duyan bir ülke olması için çalışmaya devam edeceğiz, gazetecilik suç değildir” şeklinde konuştu.