18 yıl sonra karşılaştığı hasta tutsağı anlattı
- 09:01 9 Ocak 2023
- Güncel
Marta Sömek
İSTANBUL - Gebze’de 4 yıl birlikte kaldığı volta arkadaşı ağır hasta tutsak Fatma Tokmak ile 18 yıl sonra Bakırköy Cezaevi’nde bir araya gelen GÖÇİZDER yöneticisi Songül Köse, Fatma’nın tüm hastalıklarına rağmen direnmekten bir kez olsun vazgeçmediğini vurguladı.
Kocaeli’de 1996 yılında gözaltına alındıktan sonra 20 gün boyunca 2 buçuk yaşındaki oğlu Azad ile işkence gören Fatma Tokmak, 22 yıldır cezaevinde. Ağır kalp hastası olan, kalbine kan pompalanmaması nedeniyle haftada bir kanının değişmesi gereken, şeker hastası ve nefes darlığı çeken Fatma, yıllardır hastalıklarına rağmen cezaevinde tecrit koşullarında tutuluyor ve birçok hak ihlaline maruz kalıyor. Fatma son olarak 2022 Mayıs ayında hastalıkları nedeniyle yürümekte zorlandığı için kullandığı asansörün idare tarafından kapatılması ile karşı karşıya kalmıştı. Hastalıkları nedeniyle yürümekte zorlandığı için birçok hasta tutsakla birlikte daha önce cezaevinde yük asansörü olarak kullanılan asansörü kullanan Fatma’nın hastane, revir ve görüşlere gidiş dönüşlerinde asansöre binmesine, Mayıs 2022’de yük asansörünün cezaevi idaresi tarafından kapatılması nedeniyle izin verilmiyor.
Haziran 2022’de dernek faaliyetleri gerekçesiyle tutuklandıktan sonra 15 Aralık’ta tahliye edilen ve Fatma’nın 18 yıl önce Gebze Cezaevi’nde birlikte kaldığı koğuş ve volta arkadaşı Göç İzleme Derneği (GÖÇİZDER) yöneticisi Songül Köse, Fatma ile tekrar karşılaşmalarını ve onunla geçirdiği 4 yılı ajansımıza anlattı.
Gebze’de başlayan yoldaşlık
Cezaevinde tanışmadan önce basından Fatma’nın iki yaşındaki oğlu Azad ile birlikte gözaltına alındığını ve oldukça ağır işkencelerden geçirildiğini öğrendiğini söyleyen Songül, “Ben daha öncesinde Ümraniye Cezaevi’nde kalıyordum. 19 Aralık 2000’deki operasyondan sonra, önce birkaç ay Bakırköy Cezaevi’nde kaldık ondan sonra da Gebze Cezaevi’ne götürüldük. Fatma’yla da orada tanıştım” sözleriyle ilk tanışma süreçlerini anlattı. Fatma’nın o dönem henüz genç bir kadın olduğunu belirten Songül, “Oğlu Azad da yanındaydı. ‘Uçurtmayı Vurmasınlar’ filmini izlemiştik. Orada Barış vardı, bizde de Azad vardı. Fatma genç, güzel, dinamik bir kadındı. Enerji yüklü, emekçi yanları güçlü olan, şen şakrak, herkesle uyum sağlayabilen biriydi. Yaklaşık 4 yıl birlikte kaldık. Azad 7 yaşına geldiğinde, cezaevinde kalmaması gerektiği söylendi ve okula gitmesi için dışarıya çıkarıldı” dedi.
‘İşkenceyi de cezaevini de birlikte görmüşlerdi’
Fatma’nın Azad’dan ayrılma durumundan etkilendiğini paylaşan Songül, “Azad hepimizin çocuğu, arkadaşıydı. Beraber oynuyor, etkinlikler yapıyorduk. Orada herkes Azad’a hem bir anne hem bir abla gibi yaklaşıyordu. Fatma’nın da yaklaşımı öyleydi” şeklinde konuştu. 2004 yılında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) değişmesiyle birçok tutsakla birlikte kendisinin de tahliye olduğunu kaydeden Songül, bu süreçte Fatma’nın da tahliye edildiğini öğrendiğini aktardı. Daha sonra Fatma’nın yeniden tutuklandığına değinen Songül, “İnsanın aklına ilk gelen Fatma tutuklandıktan sonra Azad’ın tek başına ne yapacağı olmuştu. Çünkü işkenceyi de birlikte görmüşlerdi, cezaevinde de birlikte kalmışlardı. Daha sonra Azad bir iki yıl dışarıda kalmıştı. Fatma cezaevindeydi ama tahliye olduktan sonra yaşamlarını birlikte sürdürüyorlardı” ifadelerini kullandı.
18 yılın ardından ilk karşılaşma…
GÖÇİZDER dosyasından tutuklandığı süreçte ise Bakırköy Cezaevi’nde Fatma ile mektuplaştığını ve burada karşılaştıklarını dile getiren Songül, “Hasta olduğunu biliyordum. Bir gün avukat görüşüne giderken merdivenlerde Fatma ile karşılaştım. Güzelliğinden bir şey kaybetmemişti ama yüzündeki şişlik ilk olarak dikkatimi çekti. Yüzü ödemliydi. Merdivenin ilk basamağında durmuştu, benden önce ne kadar süre durduğunu bilmiyorum. Memurlar izin vermediği için de çok fazla konuşamadık. Sadece ‘Nasılsın’ diyebildim. Fatma da, ‘Çıkamıyorum, asansör kullandırtmıyorlar’ dedi. Ben de kendisine ‘O zaman dinlene dinlene çık, kendini yorma’ dedim” sözleriyle Fatma’nın merdiven dahi çıkamadığına dikkat çekti.
Songül, hiçbir cezaevi koşulunun hasta tutsaklara uygun olmadığını vurgularken, Fatma için de bu durumun geçerli olduğunu dile getirdi.
Sistematik baskılar
Cezaevindeki hak ihlallerine işaret ederken, tahliye olmadan önce de tutsakların kaldığı bir bölümden slogan ve bağırış sesleri geldiğini aktaran Songül, “Koridorlardan çok fazla ses geliyordu. Bağırış çağırışlar, koridorda bir şeyler yaşandığının işaretiydi. Daha sonra avukatlarımız ve gelen ziyaretçilerimizden öğrendiğimiz kadarıyla daha çok siyasi hükümlülerin kaldığı koğuşlara baskın yapıldığı ve kıyafetlerinden tutalım da kitaplarına kadar tüm eşyalarına el konulduğunu duyduk. Yine birkaç kişinin de hücrelere atıldığını duymuştuk” örneği ile Bakırköy Cezaevi’nde birçok hak ihlalinin yaşandığına işaret etti.
Sağlıklıyken ölüm haberleri geliyor!
Öte yandan daha önce cezaevinde yaşamını yitiren tanıdıklarının da olduğunu belirten Songül, sözlerini şöyle sürdürdü: “90’lı yıllardan önce birlikte okula gittiğimiz arkadaşlarımız, daha sonra tutuklanıp müebbet almış tanıdıklarımız vardı. Sıtkı Bektaş’ın tahliye edilmesini bekliyorduk çünkü ağır hasta tutsaktı o da. İki yıl kadar bir süresi kalmış, ailesi hazırlık yapıyordu ve ölüm haberini aldık. Bunların zaten yaratmış olduğu bir duygu atmosferi var. Sıtkı’nın da tutuklanmadan önce bir hastalığı yoktu ama cezaevinde durumu ağırlaştı, gözaltındaki işkencelerden kaynaklıydı. Yine Gebze Cezaevi’nde birlikte kaldığım ağır hasta tutsak Dilek Öz de çok sağlıklıydı ama daha sonrasında mektuplaştığımda ağır hastalıkları olduğunu öğrendim. Yine Aysel Tuğluk da bir örneği.”
‘Tüm ağır hasta tutsaklar bir an önce tahliye edilmeli!’
Fatma’nın zor koşullarda yaşama mücadelesi verdiğinin altını çizen Songül, Fatma’nın son halinin hala aklında olduğunu söyledi. Songül, “Ağır hasta olmasalar bile gözaltı süreçleri ve cezaevleri, insanın fiziğinde bir hastalık yaratıyor. Benim kulaklarımda bir problem yokken gözaltından ve cezaevinde kaldıktan bir ay sonra çok kötü olmaya başladı. Ve cezaevlerinde tedavi de uygulanmıyor. Defalarca dilekçe yazmamıza rağmen ‘Burası çok kalabalık, aciliyetiniz yok’ denildi. İnsanlar cezaevlerinde yaşamlarının yitiriyor. Özelde Fatma ama genelde tüm ağır hasta tutsaklar bir an önce tahliye edilmeli. Dışarı çıktıktan sonra ancak tedavilerini sağlamak için yaşama tutunacaklar. O yüzden bir an önce tahliye olmaları ve tedaviye erişmeleri gerektiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı. Songül, kamuoyuna da hasta tutsakların sesi olma çağrısında bulundu.