Çocuk odaklı gazetecilik ve Akit perspektifli Türkiye medyası
- 09:07 8 Ocak 2023
- Medya Kritik
Melek Avcı
ANKARA - İstismar ve suç mağduru çocuklar, çocuk odaklı habercilik anlayışından bağımsız olarak tekrar tekrar medya aracılığı ile istismara uğratılmakta. Özellikle tarikat ve cemaat eksenli iktidarın ana akım (havuz) medyasının çocukları haber dilleri ve görüntüleri ile istismar etmesi Hiranur Vakfı tecavüzünde kendini yeniden ortaya koymuştur.
Kadın ve çocuk haberlerinde gelişen toplumsal cinsiyet odaklı dilin özgür basın ve kısmen muhalif medyada gelişmesine şahit olmakla birlikte çocuk odaklı haberciliğin birçok medya kuruluşunda göz ardı edildiğini görüyoruz. Suça sürüklenen çocukların yetişkin olarak ele alınması ve linç edilmesi, tecavüz ve tacize maruz kalan çocukların suçlanarak görüntü ve fotoğraflarının paylaşılması yandaş basının çocuk hakları ve meslek etiğini umursamadığına işaret ediyor. Paylaşılan her görüntü ve bir virgülün nerede kullanılmasına kadar hassasiyet içermesi gereken bu habercilik, çocukların mağduriyetini gidermek ve olayları tüm yönleriyle açığa çıkarmak yerine çocukları 3-4 kat mağdur etme işine dönüşüyor. Yüzleri, isimleri ve hatta adresleri açık açık paylaşılan çocukların toplumsal hayatlarını bu “ifşalar” ile nasıl sürdürdükleri sorusunu ise haberleri yazanların kendilerine yöneltmediği aşikâr. Çocuk odaklı gazetecilik nasıl olmalı ve nasıl olmamalıdır noktasını dikkatle incelemek gerekiyor.
Çocuk tanımı ve parçalanmış gerçeklik
Türkiye’de 0 ile 18 yaş arasında olan her birey çocuk olarak kabul ediliyor. Türkiye’nin de imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuklar da yetişkinler gibi “hak ve özgürlük sahibi bağımsız birer birey”dir. Çocukların haklarını ihlal etmemek ve korumakla görevli olan devletin bu sözleşme hükümlülüklerini yerine getirmediği ve buna çanak tutan ana akım medyaya herhangi bir yaptırım da uygulamadığı ortadadır. İdeolojik hegemonyasını medya aracılığı ile kurmaya çalışan iktidar, koruması gereken çocukları tam tersi olarak istismara maruz bırakarak ve siyasi destekçilerinin kirli söylemlerini yaygınlaştırarak tüm istismar türlerini “meşrulaştırma” çabasındadır. Suça sürüklenen çocukları da taciz ve tecavüze uğrayan çocukları da “suçun kişiselliği” ilkesi ile değerlendiren iktidarın bu ideolojik söylemleri medyanın dili ile bütünleşerek ve bütün bağlar parçalanmaya uğratılarak büyük resmi görmemiz engellenmektedir. Tarikatların içerisindeki taciz ve tecavüz olayları kişisel suç kategorisi gibi bize sunan ana akım, bu tarikatların başında yer alan dini liderlerin, devletin bakan ve yöneticilerin her gün kadın ve çocukların bedenleri, evlilik yaşı ve istismarları ile ilgili verdiği “fetva ve tavsiyeleri” ise bir cümle de olsa yazmamayı tercih ediyor.
Etik bir çocuk odaklı habercilik nasıl olmalıdır?
Türkiye ana akım medyasının aksine, çocuklarla ilgili haberler yapılırken geçmiş ve gelecek odaklı düşünmek, çocuğun “mağdur” edilmemesini öncelemek gerekir. Çocuk odaklı habercilik çok geniş olmakla birlikte son zamanlarda istismar ile gündeme gelen haberler üzerinden, “istismar, şiddet ve tecavüze” maruz bırakılan çocukların haberlerini yaparken öncelememiz gereken iki temel ilke var. Birincisi çocuk temel hak ihlaline uğradığında kullanılan dille birlikte çocuğu daha da mağdur konuma düşürmeyecek şekilde haber yazılmalıdır. Diğer bir nokta ise çocukları suçlamanın ve mağdur etmenin ileride doğuracağı sonuçları ve çocuğa etkisini Akit gazetesinin “yayın politikasının” aksine düşünmek gerekir.
İstismar haberleri nasıl verilmelidir
IPS İletişim Vakfı Çocuk Odaklı Habercilik el kitabında, çocuk odaklı haberciliğe dair mesleğin etik gerekliliklerine dikkat eden gazetecilere, kullanılan dil konusunda önemli uyarılarda bulunuyor. Özellikle çocukların sürekli mağdur, zayıf, güçsüz, savunmasız olarak algılanmasına yol açarak onları şiddete, istismara açık eden bir dilden kaçmanın önemli olduğu belirtiliyor. Bu dilin çocuk üzerinde psikolojik ve fiziksel hasar bırakması, toplumdan dışlanma ve ayrımcılığa uğrama riskini içerdiği net bir şekilde ifade edilmiştir.
Çocuk odaklı habercilik nasıl olmamalıdır
Yakın bir zamanda İsmailağa Cemaati’ne bağlı olan Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındaki kızını “evlendirdiği” skandalı gündeme gelmişti. Halk, birçok kadın ve çocuk sivil toplum kuruluşu, iktidarın ihmalkârlığını ve cemaat- tarikatların suçlarını konuşarak iktidarın sorumluluğu üstlenmesini talep etmişti. Tüm söylemlerinde suçu “kişisel” olarak değerlendiren iktidarın destekçisi olan medya ise cemaat ve aileyi aklama yarışına girdi. Karşılaştığımız ilk şey çocuğu tecavüze maruz bırakan ailenin ve aynı zamanda kendileri de o dönemde çocuk olan ve “suça sürüklenen çocuk” olarak değerlendirilebilecek kardeşlerinin bir internet sitesindeki programa çıkması oldu. Cemaatin ideolojik yapısından, kadına ve çocuğa bakış ilkelerinden bağımsız olmayan bu istismarı, aklamaya çalışan ailenin en büyük “destekçisi” koşulsuz cemaatleri yere göğe sığdıramayan ana akım medya oldu. Tecavüzü meşrulaştıran bir dil, doğal bir hava katan yumuşak kelimeler ve cemaatin adını dahi geçirmekten imtina eden bir yaklaşım, bu medyanın hizmet ettiği alanı bir kez daha ifşa etti. Tüm kanıtlara ve hatta kendi iktidarlarının Meclis bütçe görüşmelerinde “evet bu istismar yaşandı” itiraflarına rağmen Yeni Şafak gazetesinde olayı hala “iddia”, “gerçeği nasıl öğreneceğiz” boyutu ile ele alan yazarları ise cemaati aklamak için köşesinde inci gibi övgüler yazmayı sürdürüyordu. Çocuğu yıllarca tecavüze maruz bırakan aile için ise “Aman bir de aileye kulak verelim” diye yazarak tecavüz ortaklarına mikrofon uzatma hadsizliğini gösteren bir etik skandalı hayata geçirme görevini üstleniyordu.
Teşhir etme rezilliği
Birbirinin yan kolu olan bu medya grupları adeta “omuz omuza” istismar ve tecavüz faillerini aklamak için savaşıyordu. Köşe yazıları ve kullanılan dille sınırlı kalmayan bu tekrar tekrar istismar etme boyutu ve RTÜK’ün bu sözde gazetecilik faaliyetlerine karşı ölüm sessizliği daha büyük bir rezilliği doğurdu. Hiçbir koşulda mağdur olsun, suça sürüklenmiş olsun çocukların fotoğraflarını ve hatta isimlerinin kullanılmasını yasaklayan kurallar çiğnenerek 6 yaşındaki çocuğun fotoğrafları sansürsüz şekilde suçlayıcı bir başlık ile servis edildi: “Şimdi soru sorma sırası bizde! Düğün fotoğrafındaki H.K.G. ‘tacizcisi’ ile niye bu kadar samimi?” Çocuğu suçlayıcı bir başlık ve tacizin dahi tırnak içerisinde verilerek beyanlarına inanmadıklarını raporlara rağmen açık bir şekilde ifade etmişler. “Haberde” baştan sona çocuğun adının ve fotoğraflarının kullanılması çocuk haklarında “çok hassas” Aile Bakanlığını ve RTÜK’ü rahatsız etmemiş ve kılını dahi kıpırdatmalarına neden olmamıştır. Yazının devamında yer alan, “kocasına, babasına ve onlar üzerinden tüm Müslümanlara iftira atılmasına sebep olan …’nın düğünde çektirdiği fotoğraf karelerine bakmak bile, iftirayı ortaya koyuyor” cümleleri çocuğu “iftira atan, aileyi rezil eden” konumuna sokarak aileyi “mağdur ve iftira kurbanı” olarak göstermiştir.
Cemaatçi ve cinsiyetçi dil değişmeli
Halkı derinden sarsan bir konu olması nedeniyle Hiranur Vakfı haberleri önemliydi fakat birçok haberde hem istismar konusu hem de suça sürüklenme konusunda cemaat ve iktidar medyasının dil kullanımı çocuğun mağduriyetini daha da arttırmaktadır. Eril ve suçlayan bir haber kurgusu ve yapboz gibi bölünen haberlerin okuması gerçek resmin ortaya çıkmasını engellemekle birlikte toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve şiddeti yeniden inşa etmektedir.
Yeniden inşa sürecinin yanında çocuk ve kadınlara yönelik bu haberler yaşanan travmaları daha da derinleştirerek daha büyük sonuçlar doğurarak topluma bir nevi “örnekler” de oluşturmakta. Haber kuruluşlarının çoğu, etik ilkeleri bilinçli olarak bir çöp poşetine koydu. Kadınların inşa etmeye çalıştığı eşitlik ve kadın odaklı toplumun karşısında konumlanan; ataerkil, şiddet içeren ve şeriat ve cemaat kültürünü esas alan iktidarın siyasi ideolojisini, ana akım medya pandemiden daha hızlı yaymak için güç savaşı vermektedir fakat toplum bu virüs için de aşıyı bulacaktır.