Cumartesi Anneleri: Vazgeçmeyeceğiz!

  • 13:15 7 Ocak 2023
  • Güncel
 
 
İSTANBUL – 2023’ün ilk eylemini gerçekleştiren Cumartesi Anneleri, 928 haftadır adalet aradıklarını ve kaç yıl geçerse geçsin vazgeçmeyeceklerini vurgulayarak 1996 yılında Basan’da 11 köylünün katledilmesi olayının aydınlatılmasını istedi. 
 
Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin açığa çıkarılıp yargılanması için her hafta Galatasaray Meydanı’na çıkan Cumartesi Anneleri, 2023’ün ilk eylemini de meydanın kendilerine yasaklanmasından dolayı online gerçekleştirdi. Bu haftaki basın açıklamasını gözaltında katledilen Hasan Ocak’ın ablası Maside Ocak okudu.
 
Güçlükonak Katliamı için adalet talebi
 
Gözaltında kaybetmeler, yargı dahil tüm süreçlerin hakikatin inkarı ve cezasızlıkla sonuçlandığını ifade ederek konuşmasına başlayan Maside, “Bu durum, zulme maruz kalan kayıp yakınlarının yaşadığı acının toplum tarafından anlaşılması ve tanınmasını engellediği gibi hakikatin toplumsallaşmasını da engelliyor. Bu yüzden 928 haftadır ısrarla yaşadıklarımızı tekrar, tekrar anlatıyoruz. Hakikate ve adalete ulaşmayı bir hak ve siyasal bir talep olarak dile getiriyoruz” şeklinde konuştu. Maside, 928’inci haftalarında 15 Ocak 1996’da gözaltındaki 11 köylünün bir minibüs içerisinde ateşli silahla katledilip yakıldığı Basa (Güçlükonak) Katliamı için adalet talep ettiklerini belirtti.
 
Baskından katliama giden süreç
 
Maside, katliamı şu sözlerle anlattı: “Devletin kayıtlarına da geçen Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu’nun raporuna göre askerler, 10-12 Ocak 1996’da Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç bu baskında gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar Taşkonak Jandarma Taburu’na götürüldü. Köylüler gördüğü ağır işkence sonucu öldü. 15 Ocak 1996’da da Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner'i arayan jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için tabura bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi. Öner, korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir’i de yanına alarak Ramazan Nas’ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu’na gitti.
 
Katliam PKK’nin üzerine atıldı
 
Tabura giden korucuları beklemeyen askerler, korucuları da öldürdü. Askerler, daha önce öldürülen altı köylüyle birlikte, toplam 10 kişinin cansız bedenini minibüsün koltuklarına bağladı, başlarına da çuval geçirdi. Ramazan Nas'ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Yol askerler tarafından trafiğe kapatıldı. Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Ardından minibüs önce silahla tarandı. Atılan roketler sonucu minibüsün içindeki 10 kişinin bedeni kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan sürücü Ramazan Nas da taranarak öldürüldü. Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi. Üzerinde kimliklendirme çalışması yapılmadan, dini vecibeler yerine getirilmeden güvenlik güçlerince toplu halde gömüldü. Genelkurmay Başkanlığı 16 Ocak 1996’da Ankara’dan yerli ve yabancı gazetecileri helikopterle Güçlükonak’a getirdi. Gazetecilere açıklama yapan Albay Oğuz Kalelioğlu ‘Katliamı PKK’nin gerçekleştirdiğini’ açıkladı.”
 
Çok sayıda çelişki…
 
Olay yerinde yalnızca 20 dakika tutulan ve köylülerle konuşmalarına izin verilmeyen gazetecilerden bazılarının resmi açıklamaları kuşku verici bulduğuna dikkat çeken Maside, “Kuşkularını İnsan Hakları Derneği ve Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu ile paylaştı. Bu paylaşım üzerine Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu bir heyetle olay yerine gitti. Heyetin ulaştığı bilgi ve tanıklıklar resmî açıklamalar ile tümüyle çelişiyordu. Olay yerinin güvenlik güçlerinin kontrolünde olması, minibüste bulunan silahlı beş korucunun üzerlerine açılan ateşe hiçbir biçimde karşılık vermemesi, sürücü dışında aracın içindekilerin kaçmaya çalışmaması, ağır hasar alan minibüse eşlik eden askerlerin ve askeri araçların zarar görmemesi, adeta yanarak kül olmuş kişilerin kimliklerinin sapasağlam olması gibi çok sayıda çelişkili durum vardı” dedi.
 
Tüm girişimler sonuçsuz kaldı
 
Heyetin ulaştığı tüm bilgi, bulgu ve belgeler ışığında kamuoyuna, “Bu katliamı devlet güçleri yapmıştır” açıklamasında bulunulduğunu paylaşan Maside, “Hazırladıkları raporla birlikte Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ve Genelkurmay'a başvurdu. Heyet, defalarca savcılıklara suç duyurusunda bulundu. Ancak bir sonuç alınamadı. Bugüne kadar yapılan tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen davada ise Türkiye, etkin soruşturma yükümlülüğünü ve ailelerin ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma haklarını ihlal ettiği için mahkum oldu” ifadelerini kullandı.
 
‘Kaç yıl geçerse geçsin vazgeçmeyeceğiz!’
 
928’inci haftalarında adli ve siyasi makamlara seslenen Maside, “Dönemin Devlet Bakanı Adnan Ekmen’in ‘Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. JİTEM’in işiydi, söyleyemedik’ dediği Güçlükonak Katliamı’nın faillerinden hesap sorulmaması, işlenen suçun onaylandığı anlamına gelir. Bu katliamın hukuken suç olduğunu tespit etme, faillerin üzerindeki cezasızlık zırhını kaldırma ve toplumun yaşananları tüm açıklığı ile öğrenmesini sağlama görevinizi yerine getirin” çağrısında bulundu. Kaç yıl geçerse geçsin, Güçlükonak’ta katledilen 11 kişi ve tüm kayıpları için adalet istemekten vazgeçmeyeceklerinin altını çizen Maside, “Devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 229 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” sözleriyle seslendi.