Bedia Özgökçe: Hile ve gasp düzenini tersyüz etmek mümkün
- 09:07 7 Ocak 2023
- Güncel
WAN – HDP’ye yapılacak Hazine yardımına bloke konulmasına ilişkin AYM’nin kararını değerlendiren yerine kayyım atanan Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Bedia Özgökçe, “Bugün tüm yönleriyle bu hile ve gasp düzenini tersyüz etmek mümkün” mesajını verdi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin kapatılmasına ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 7 Haziran 2021 yılında Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) açılan dava devam ederken, dün partinin hesaplarına bloke konuldu. Verilen karara karşı tepkiler devam ederken, bir tepki de yerine kayyım atanan HDP Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Bedia Özgökçe’den geldi.
AYM’nin siyasi partiler hakkında sadece kapatma veya ve devlet yardımından yoksun bırakma kararı verebileceğine dikkat çeken Beida, “Bu karar, AYM’de 69/7 maddesiyle düzenlenmiştir. Tedbir olarak yardımdan yoksun bırakma kararı veremez. Nihai olarak alabileceği bir kararı mevzuatta yeri olmamasına rağmen almak; hem hukuki olarak yargılama usulüne hem de Anayasaya aykırıdır” dedi.
‘Yargının kullanılması acizlikle ifade edilebilir’
HDP hakkındaki “geçici tedbir kararı” nın hukuki dayanakla alınmadığını ifade eden Bedia, “Bu kararın başından itibaren siyasi saiklerle alındığını, davanın seyri boyunca siyasi baskı altında olduğunu, kararı alırken de siyasi etki altında alındığını söyleyebiliriz. Çünkü bu kararı hiçbir hukukçu ve hiçbir siyasi kişi ve hiçbir vatandaş ve kimse hukukla, kanun ve mevzuatla açıklayamaz. Karar alınırken bile uyulması gereken iki bölü üç çoğunluk hesabına uyulmadan karar verilmiştir. Kanunilikten yoksun, tamamen iktidar ortaklarının ki bu aynı zamanda (HDP’nin siyasi rakiplerinin demek) yargı gücü ve iktidar erkinin verdiği güç ile yargıyı kullanması tam bir acizlikle ifade edilebilir” şeklinde konuştu.
‘Dava hakkında ihtisas-ı rey anlamına gelen bir karardır’
Bedia şöyle devam etti: “Anayasa Mahkemesi üyeleri, mevzuatın ve özellikle insan hakları hukuku ve temel haklar ve hürriyetler bağlamında yasal düzenleme ve değerlendirmeleri bilmiyor olamayacağına göre, aldıkları bu kararı bilerek ve isteyerek, göz göre göre hukuksuzluk ve bir ‘yargı sopası’ olduğunu açıkça ifade etmiş oluyorlar. Böylesi utanç ve tam bir skandal karar olmasının ötesinde Anayasa Mahkemesi’nin kurumsal olarak saygınlığını yok eden, hukuka olan güveni vatandaşlar nezdinde yerle bir eden, adaleti sağlamaktan uzak bir kurum haline düşürmüşlerdir. Kapatma davası sonunda verilebilecek olan bir kararı dava devam ederken almak kapatma davası hakkında da ihsas-ı rey anlamına gelen bir karardır. Kapatma davasının nihai karar mercii olan en üst düzey yargı kurumunun davanın sonucunu önceden belli edecek bir karara veya tasarrufa girişmesi nihai kararı bize şimdiden belli etmektedir” sözlerini kullandı.
‘Hiçbir dönem bu denli pervasız karara imza atılmadı’
İktidarın HDP ile ilgili planını, yargı eliyle açık ettiğini dile getiren Bedia, “Zorbalıktır, meşruluğu yoktur, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü temel prensiplerini yok saymıştır. Anayasa Mahkemesi’nin her dönem aldığı siyasi parti kapatma davaları ilgili dönemin siyasi atmosferine paralel gelişmiş ve genellikle siyasi kararlar olarak değerlendirildiğini söylemek mümkün. Kürt halkı başta olmak üzere, ezilen, yok sayılan kesimlerin sesi olan, siyasetini yürüten ve partisi olan siyasi partiler yine siyasi kararlarla kapatıldı. Bir kıyas yapmak gerekirse hiçbir dönem bu denli pervasız bir karara da imza atmamıştı” ifadelerine yer verdi.
‘Karar baştan hileli bir zemine çekme yaklaşımıdır’
Kararı “AKP-MHP ortaklığının baskısı ve kendince siyasi taktiği” olarak gören Bedia, bu durumu şöyle değerlendirdi: “Her türlü hukuki ve siyasi engeli kendilerince yargıyı ve diğer tüm mekanizmaları seferber ederek kullanıyorlar. Kime karşı? Yine bir siyasi partiye ya da siyasi rakibine karşı kullanıyor. İktidar partisinin kendi siyasi rakibini yenilgiye uğratmak ve kendi iktidarını sürdürmek amacıyla her türlü hukuku yok saydığını bir kere daha görüyoruz. Halkın seçme ve seçilme hakkı ki; en temel vatandaşlık hakkıdır. Düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere; birçok haktan yoksun bırakma yaklaşımı, ancak ve ancak düşman hukuku ile açıklanabilir. Ayrıca daha şimdiden yaklaşan genel seçimlerin adil ve demokratik bir yarış ortamında geçmesini önleyen, şimdiden bir siyasi rakip parti ile ilgili dezavantaj yaratan dolayısıyla baştan hileli bir zemine çekme yaklaşımıdır.”
‘Hukuk devletlerinde AYM böylesi kararlar veremez’
Hazine yardımının HDP’ye gitmesinin engellenmesini, “ağır bir ihlal” olarak yorumlayan Bedia, “Türkiye de örgütlenme özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığını Anayasa Mahkemesi gibi en üst düzeydeki yargı kurumunu verdiği bu kararla tescil etmiş demektir. Hukuk devletinde Anayasa Mahkemeleri böyle kararlar veremezler. Anayasa Mahkemeleri en üst düzeyde vatandaşın vatandaşlık haklarını, korumak ve demokrasinin gelişimine, hukukun üstünlüğüne katkı sunmakla görevli ve yükümlüdür. Vatandaşı hukukla koruma görevi ve sorumluluğu vardır. Herkesten önce yasaların Anayasaya uygunluğunu gözetme, düzenleme, denetleme yükümlülüğü vardır. Kural olarak AYM siyasi kararlar almazlar almamalıdır. Ama Türkiye’de ne yazık ki yargı kurumu birçok yönüyle çöküntüye uğratılmakta ve giderek adalet mekanizmasını her defasında biraz daha çöktürmektedir” şeklinde konuştu.
‘AYM çifte standart uyguluyor’
HDP’li belediyelere yönelik kayyım atamalarını hatırlatan Bedia, “Açıkça Anayasaya aykırı olmasına rağmen OHAL KHK’sı ile belediye mevzuatına giren kayyım atama düzenlemesine dair şu ana kadar Anayasa Mahkemesi önünde bulunan dava ve itirazlara dair karar vermemiştir. Oysa bu karar toplumsal barış için en acil olarak görüşmesi gereken bir vakadır. AYM ise bu süreci geciktirerek, karar vermeyerek ve bu geçen zamanda son yerel seçim üzerinden 3,5 yıl gibi bir zaman geçmesine ve ağır bir şekilde bir kıyım gibi uygulanan kayyım rejimine dair bir görmezden gelme halindedir. Milyonlarca vatandaşı ve aslında tüm ülkeyi doğrudan ilgilendiren bu skandal ve Kürt halkına yönelik bariz ayrımcı kayyım rejimi hakkında görmezden gelen bir tutum sergilemiştir. Tamamen kumpas soruşturmalar ile seçilen belediye başkanları hakkında açılan davalar hızla ceza hükümlerine dönüşüyor ama belediye başkanlarının açtıkları itiraz davaları yıllarca mahkemelerde bekletiliyor. Kelimenin tam anlamıyla çifte standart uygulanıyor” dedi.
‘İktidar ne yasa ne de uluslararası yasaları dinlemiyor’
HDP milletvekillerinin her konuşması, her eleştirisi yine aynı yargı eliyle TMK kapsamında suç sayıldığını, yargılamaların delillerden yoksun olarak ceza kararlarına dönüştürüldüğünü belirten Bedia, “AİHM Türkiye aleyhine tam da bu sebeple AİHS 18. madde kapsamında ihlal kararı verdi. Yargılamalar taraflı, bir siyasi partiyi dolayısıyla toplumun bir kesimini temel haklardan yoksun bırakan uygulamalar içinde olduğunu, tüm delilleriyle ortaya koydu. Ama gelin görün ki; iktidar ne yasa ne Anayasa ne uluslararası hukuku dinlemiyor. Kendi amacına ulaşmak için her türlü hukuk dışı yöntemi uyguluyor. AYM bu kararı partimize bile tebliğ etmedi. Bizler herkes gibi yandaş basından öğrendik bu kararı” sözlerini kullandı.
‘Tüm hilelere rağmen sonuçlar ortada’
HDP seçmeninin, eşitsizlikleri, ihlalleri ve engellemeleri büyük bir inançla boşa çıkardığını kaydeden Bedia, “Kaçırılan oy sandıkları, panzerlerin ve silahların altında kurulan seçim sandıkları, sandığa giden yolları kapatma hileleri, oy sayımındaki baskılar ve hileler, seçmen kaydırma hileleri, ‘kazansak bile’ mazbatanın HDP’ye değil de, yine bir kumpas kararla rakip partiye verilmesi… Kayyım atama ile seçilen tüm belediye başkan ve üyelerini, yönetim hakkından ve yönetime katılma hakkından zorla uzaklaştıran haller. Milletvekillerinin kumpaslarla tutuklanması, milletvekilliklerinin düşürülmesi gibi daha çokça sayabileceğim hileleri her dönem yaşatıyorlar. Ama ne oluyor sonunda? Her defasında daha büyük bir irade ile geliyoruz. Haksızlık çok büyük. Kumpaslar ve hileler çok yönlü, iktidarın elindeki imkanlar devasa. Ama ne olursa olsun sonuçlar da ortada” diye ekledi.
‘Yirmi yıllık iktidarın sonuna gelindi’
Kumpas ve hilelerin bitmeyeceğini, ancak bunun karşısında bir halk iradesi gerçeğinin olduğunu vurgulayan Bedia, son olarak şöyle konuştu: “Tüm toplum kesimlerinin bir arada ve eşit yaşayabileceği, kadınların siyasete ve sosyal hayata karar verici ve siyaset yapıcı olarak eşit katıldığı, şiddetsiz savaşsız bir ortamda olmak mümkündür. Fikirlerin düşüncenin toplumu geliştiren dolayısıyla korkulmaması gereken en önemli zenginliklerden olduğu, dillerin, dinlerin, farklılıkların ancak ve ancak zenginlik ve toplumsal barışa katkı sunduğu gerçekliğini halk gördü ve biliyor. Dolayısıyla başta eşit temsiliyet ve eşbaşkanlık olmak üzere kadınların sözünün ve emeğinin var ettiği, büyüttüğü bir barış toplumu yaratmak bizlerin elinde. Mücadelemiz bu anlamda sürüyor. Bugün tüm yönleriyle bu hile ve gasp düzenini tersyüz etmek mümkün, buna inanıyoruz. Başaracağız da. Tüm Türkiye toplumuna yaşatılan bu 20 yıllık süreç artık sona geldi. Aldığı hiçbir kapatma kararı veya başka bir hukuksuz karar bu iradeden, bizleri alıkoyamayacak. Ancak çok çabalamalıyız. Hiç kolay olmadı hiçbir dönem, ama bu dönem belki her zamankinden daha önemli. Umutla , inançla ve kararlılıkla çalışmaya, çabalamaya devam etmeliyiz. Her nerede olursak olalım, birbirine yansıyan inanç, bizleri ve hepimizi daha güçlü kılacaktır.”