'Bizi birbirimize düşürerek siyaset üretmeye son verin'
- 09:02 7 Ocak 2023
- Güncel
Melek Avcı
ANKARA – İlahiyatçı Fatma Yavuz, iktidarın başörtüsü yasa teklifine dair, “Bizi birbirimize düşürerek siyaset üretmeye bir son verin. Bir toplumsal kesimi kurban ederek bize hak teslim etmeyin. Kardeşlerimizin hakkından yırtılmış bir hakkı ben kabul etmiyorum” dedi.
AKP’nin “başörtüsüne anayasal güvence ve ailenin korunması” adıyla hazırladığı anayasa değişikliği teklifi MHP ve tek milletvekili bulunan Büyük Birlik Partisi (BBP) ile birlikte 336 milletvekilinin imzasıyla 9 Aralık’ta Meclis Başkanlığı’na sunuldu. Anayasa’nın din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 24. maddesi ile aile ve çocuğun korunmasına ilişkin 41. maddesinde değişiklik öngören teklif, kamu ve özel sektör dahil hayatın hiçbir alanında, dini inancı nedeniyle başörtüsü veya kıyafeti nedeniyle hiçbir kadının ayrımcılığa tabii tutulamayacağı iddiasına dayanıyor.
Kadın örgütlerinin karşısında durduğu yasa değişikliği teklifinin ötekileştirici yüzü kamuoyuna çalışmalarla gösterilmeye çalışılırken, Eşitlik için Kadın Platformu da (EŞİK), yasa teklifine dair komisyon görüşmelerine dahi katılmamanın önemli olduğunu ve koşulsuz “hayır” denilmesi gerektiğinin altını çizdi. Partilerin yasa teklifine dair tutumları henüz netleşmese de nüfusun yarısını oluşturan kadınların ve LGBTİ+’ların temel haklarını etkileyecek olan yasanın taşıdığı risklere de dikkat çekiliyor.
İlahiyatçı Fatma Yavuz, yasa teklifine dair ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
‘Normal bir ülkede temel hak ve özgürlükler zaten serbest’
Siyasi muhalefetin iktidarı durdurmakta yeterli olamadığını belirten Fatma, toplum olarak bu ötekileştirme yasalarına karşı dur denilmesi gerektiğini söyledi. Fatma, anayasada başörtüsünün yasalaştırılma tartışmalarına dair, “Burada bir kafa karışıklığı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de, normal bir ülke farz edilerek yapılıyor bu yorumlar. Bu çok yanlış. Sanki İsveç, Norveç gibi demokrasinin oturduğu herhangi bir ülkeymişiz gibi son derece konforlu yorumlar yapılıyor. Türkiye şu anda çok ağır bir otoriter rejim yaşıyor, zaten her şeyin şaftı kaymış durumda. Hiçbir şey yerinde değil ki ne demokrasi, ne hukuk, ne kurumlar. Dolayısıyla Türkiye’nin anomalisi düşünerek hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Normal bir ülkede elbette ki gerek olmaz, temel hak ve özgürlükler zaten serbesttir. Yasak olan şey kanunla belirlenir, serbest olan şeyler tek tek sayılmaz ama o kadar garip bir ülkede yaşıyoruz ki sürekli kaşınan, sürekli siyasi malzeme yapılan ve sürekli bunun üzerinden karşı tarafı dövmek için bir aparata dönüşen konu oldu” sözlerini kullandı.
‘Yasaya gerek yoksa neden anayasa değiştiriliyor’
Muhalefetin başörtüsü konusunda sürekli sıkıştırılmaması gerektiğini söyleyen Fatma, hâlihazırda örtünme konusunda zaten bir yasak olmadığına işaret etti. Fatma şunları dile getirdi: “Kemal Bey Türkiye’nin bu anomalisini dikkate alarak bir çözüm olsun diye bu teklifi getirdi ve bunun da teknik olarak gerekmediğinin zaten farkında. Çok net söylüyorum, Erdoğan’ın elindeki aparatı almak için getirdi bu teklifi. Yoksa evet şu anda fiili bir yasak da yok, zaten sorun da yok. Bunu AKP’de söyledi, ‘Sorun yok ki, niye getiriyorsunuz?’ diye onlar da en başında söyledi. Fiili bir sorun olduğu için getirmediler, bunu Erdoğan'ın elinden oyuncağını almak için getirdi. Siyasi hamle doğruydu. Elbette ki Erdoğan bunu paşa paşa kabul edecek bir isim değil ama beklemediği bir hamle olduğu da açık, çünkü bir afalladı ve ne yapacağını şaşırdı. Apar topar hemen önce bir ‘ne gerek var ki’ sesi çıktı Ak Parti’den. Daha sonra ‘ne gerek var ki’ diyenler, ‘biz anayasa değişikliği yapacağız’ dedi. Şu soru ise havada kaldı, yasaya gerek yoksa anayasa değişikliğine nasıl gerek oluyor? Şöyle bir durum oldu, doktora gidiyorsunuz ve diyorsunuz ki ‘bir ilaç yazar mısınız’, diyor ki, ‘ilaç vermeye gerek yok. Rahatsız değilsin, biraz dinlen geçer.’ Sonra ‘gel ameliyat edeceğim’ diyor. İlaca gerek yok diyorsun sonra gelip ameliyat edeceğim diyorsun. Nasıl bir çelişkidir bu? Bütün mesele diğer doktordan ayağımızı kesmek. Apar topar saçma sapan bir karşı argüman üretildi, açıkçası ben kendisinden daha kaliteli bir şey beklerdim. Muhalefetin çekincesini, ‘işte bak samimi değiller’e dönüştürüp oradan vurmayı düşündü.”
‘Evrensel niteliklere uygun bir anayasa gerekli’
İktidarın sürekli siyaset üretirken birilerini “kurban” olarak seçtiğini kaydeden Fatma, son olarak LGBTİ+’lı bireylerin bu yasa taslağında da hedef gösterildiğini söyledi. İktidara göre yalnızca imam hatip ve başörtülülerin “makul insan” olduğunu ifade eden Fatma şu sözleri kullandı: “Bir başörtülü olarak makul çocuğum diye, benim saçıma zarar gelse ne bileyim, bir kurumda biraz bana şiddet gösterseler, milyonlar ayağa kalkıyor ‘Başörtülü bacımın tırnağı kırıldı’ diye. Bizim tırnağınız kırılırken insanlar yakılıp sağa sola atıyorlar. Vicdanlı bir insan buna nasıl sessiz kalabilir? Ben uzun zamandır kendi sağırlığımla ve körlüğümle mücadele eden bir insanım. Ben de maalesef önceden bunları duymuyordum. Duymaya başladıktan sonra dehşete düştüm ve bu oyunu gördüm. Tabii ki buna en yüksek perdeden karşı çıkacağım. Demokrat arkadaşlara seslenmek istiyorum, biraz rahat olun lütfen. Şu anda eleştirilen Kemal Bey olsun, bunu destekleyenler olsun hiçbiri emin olun ne LGBTİ düşmanı ne başörtülülere eşitsiz bir imtiyaz sağlama derdindeler. Çok zor bir dönemden geçtiğimiz için bazı şeylere mecburuz. Bu anayasa yamalı bohça gibi. Zaten dereyi geçince olması gerektiği gibi evrensel niteliklere uygun bir anayasa yapılacak. Sil baştan demokratik bir anayasa yapılması şart. Bu çok geçici bir palyatif çözümdür.”
‘Bize hak teslim etmeyin’
Geçen hafta gerçekleştirdiği bir yayında Erdoğan’a seslendiği için linçe maruz kaldığını söyleyen Fatma, “Daha önce bir HDP etkinliğinde bu çağrıları yapmıştım. ‘Eğer ürettiğiniz nefret söylemleri sebebiyle tek bir LGBT’li kardeşimin saçının teline zarar gelirse bu başörtüsünü burada çıkarır, yakarım. Bunu da buradan söylemek istiyorum demiştim.’ Bunu tekrar ettim çünkü blöf yaptığıma ilişkin çok tartışma olmuştu. Tekrar altını çizmek istedim, bu konuda son derece kararlıyım. Sayın Erdoğan, biz toplumsal olarak artık kutuplaştırmak istemiyoruz. Bizi birbirimize düşürerek siyaset üretmeye bir son verin. Bunun müşterisi olmayacağız. LGBTİ’li kardeşlerim ya da herhangi bir toplumsal kesim, şu anda hedefi onlar olarak seçtiğiniz için buradan söylüyorum. Dün de Gülşen'in seçmiştiniz onu savunuyordum, yarın başka birini seçerseniz onu da savunurum. Bir toplumsal kesimi kurban ederek bize hak teslim etmeyin. Kardeşlerimizin hakkından yırtılmış bir hakkı ben kabul etmiyorum. 20 yıldır ekmeğini yediğiniz şu başörtüyü çıkarır, yakarım. Başıma gelecekleri de biliyorum gider paşa paşa yatarım.”
‘Anahtar bizim elimizde’
Toplumu ötekileştirici, nefret dili ve politikalarına karşı toplumun ve hak savunucularının iktidarı durdurması gerektiğini vurgulayan Fatma, “Şiddet toplumun her alanına virüs gibi yayılıyor. Bunu durdurması gereken biziz. Türkiye’de açık kadınlar başörtü örtmek zorunda kalmaz, çok afaki buluyorum. Ama niye kalmaz? Tam da işte Türkiye’nin laiklik tecrübesi olduğu için kalmaz. Eğer kırık dökük de bir laiklik tecrübemiz olmasaydı olurdu. İran'a geçerdik. Bunun tutmayacağını bildikleri için daha düşük yoğunluklu bir şey denerler ki deniyorlar. Mesela Türkiye toplumunun yapısı, tam yobazlığa teslim olmadığı için düşük sulandırılmış yobazlık denir. Mesela alkolü yasaklamazlar ama alkol kullananları ötekileştirip şeytanlaştırır. İnsanları nefes alamaz hale getirir. Buradan toplumu böler. Zaten kolluk kuvvetine gerek kalmadan toplum birbirini yer. Dolayısıyla biz müsaade ettiğimiz kadar alanımızı daraltacaklar. Biz müsaade etmeyelim, biraz onlara sıkıyı gösterelim. Anahtar bizim elimizde” diye konuştu.