'Sözleşmeden çekilen zihniyet kadınları koruduğunu iddia edemez'
- 09:03 6 Ocak 2023
- Siyaset
Dilan Babat
ANKARA - DİDDK’nin İstanbul Sözleşmesi'ne dair kararını değerlendiren HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen bir zihniyet, bir siyasi irade, kadınları daha fazla koruduğunu iddia edemez. İddia etse bile bunun bir zemini ve gerçekliği yoktur” dedi.
Kadınların uzun yıllar boyunca verdiği mücadele sonucunda elde ettiği kazanımlardan biri olan ve aynı zamanda ilk imzacısı olan İstanbul Sözleşmesi, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından 20 Mart 2021 tarihinde yayınlanan kararname ile feshedildi. Sözleşmenin feshedilmesi, kadın ve emek örgütlerinin yanı sıra barolar ve katledilen ve şiddete maruz bırakılan kadın ya da çocukların ailelerinin de aralarında olduğu çok sayıda kişi tarafından tepkiyle karşılandı. Sözleşmenin feshine karşı Danıştay’a yapılan başvurular sonucunda açılan davalar 2022 yılının Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında görüldü. Danıştay 10’uncu Dairesi, 19 Temmuz 2022’de kararın iptali istemini reddetti. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (DİDDK) ise geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını uygun bulurken, yapılan tüm itirazların ise reddine karar verdi. Danıştay’ın kararı, davanın taraflarına tebliğ edilmezken, gerekçesi de henüz açıklanmadı.
Sözleşme için açılan davanın taraflarından biri de Halkların Demokratik Partisi’ydi (HDP). HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Danıştay’ın sözleşmeye dair kararına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Danıştay kime neye göre karar veriyor?’
İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın onayladığı bir sözleşme olarak değil, dünyada özellikle Türkiye’de kadın hareketlerinin mücadelesi ve ödedikleri bedellerle kazandıkları bir sözleşme olduğunu hatırlatan Meral, sözleşmenin böylece uluslararası bir sözleşmeye dönüştüğünü kaydetti. Nahide Opuz davasına dair AİHM’in verdiği ihlal kararına işaret eden Meral, “AİHM’in Türkiye’yi mahkum etmesi sonucunda oluşan bir sözleşmeye tek adam çekildim diyor. Danıştay’da kendi emrindeki yargı da bu kararı onaylıyor. Kime göre onaylıyor, neye göre onaylıyor, hangi hukuk ilkesine göre onaylıyor belli değil. İstanbul Sözleşmesi biz kadınların asla vazgeçmeyeceği bir sözleşme ve bize göre sözleşmeden çekilme kararı da, Danıştay’ın onaylama kararı da kesinlikle hukuka bağlı bir karar değil. Hukuka aykırı bir karar. Tamamen siyasi saiklerle verilen bir karar. Danıştay, siyasi saiklerle verilen kararı onaylamış oldu, kabul edilemez. İstanbul Sözleşmesi’ni biz kadınlar olarak, yürürlüğe koyacağız, haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
‘Bu sözleşmeden çıkılmasından kim mutlu?’
Sözleşmenin kadına ve çocuğa yönelik şiddete karşı büyük bir koruma alanı sağladığına dikkat çeken Meral, kadınların hak ve özgürlüklerini, cezasızlık politikası ile mücadelede en ince detayına kadar dikkat çektiğini dile getirdi. Meral, “Sözleşmeden çekildik denilmesiyle aslında ‘kadına yönelik şiddet devam etsin, çocuk istismarı devam etsin, erkekler işlediği suçun bedelini ödemesin, aile içi şiddet devam ederken, kadına koruma aldırılmasın’ deniliyor. Kadınlara yönelik her türlü şiddetin devam etmesine yönelik bir vizedir. Yaşayacaklarımızı şimdiden yaşıyoruz, provalarını gördük. Milyonlarca eril zihniyeti sahip insan, cezaevinden çıkarak kadınları ikinci kez öldürüyor. İnfaz yasası ile tahliye edilenler, şiddet uygulayıp ceza alıyorlar. Pınar Gültekin davasında katil sözleşmeden çıkılmasına sevindi. Bu sözleşmeden çıkılmasından kim mutlu? Katiller, tecavüzcüler. Ölüm de, cinayetler de, şiddet de, istismar da artmış durumda. Danıştay’ın kararı nüfusun yarısını oluşturan bütün kadınları doğrudan ilgilendiren bir karar. ‘Kadınlar birlikte güçlüdür’ şiarıyla hepimiz birlikte bu mücadeleyi daha fazla yükselteceğiz” diye belirtti.
‘Kadınların bu düşman iradesini görmesi lazım’
Tayyip Erdoğan’ın bir yandan kadın kazanımlarını hedef alırken, bir yandan da başörtüsüne dair yasa değişikliği teklifine değinen Meral şunları dile getirdi: “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen bir zihniyet, bir siyasi irade, kadınları daha fazla koruduğunu iddia edemez. İddia etse bile bunun bir zemini ve gerçekliği yoktur. Bu son önerileri ile halkı yeniden manipüle edebilecekleri, bugüne kadar attıkları yalanlar üzerine yalan ekleyerek bir seçim kazanmayı hedefliyorlar. Kadınların şu anda türban ya da kıyafet özgürlüğü noktasında esaslı bir sorunu yok. Ama iktidarın ve yargının ‘mini etekli’ kadınlarla sorunu var. Hakimler hakaret edebiliyor, dışarı atabiliyor ya da sokakta saldırıya uğrayabiliyor kadınlar. HDP olarak, hiçbir kadının kıyafetine karışılmaması gerektiğini, özgür olduğunu hep ifade ettik. Bu teklifi, AKP’nin kadınları düşündüğü için ya da kadın haklarına saygı duyduğu için değil siyasi bir hamle olarak görüyoruz. Kadınları da, bu siyasi hamlenin bir ‘aracı’ haline getiriyor. Yoksa İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme iradesi kadın düşmanı bir iradedir, kadınların bunu görmesi gerekiyor.”
‘Mücadeleye devam’
Mücadele ve direnişten asla vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Meral, “Bizim düşlediğimiz ve tesis edeceğimiz yaşamda kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet yok. Kadınların eşit ve özgür bir birey olarak yaşayabileceği bir ortam yaratacağız. Bunu da hep birlikte mücadele ederek yapacağız, bunlar hiç olmamış gibi yargı alanında da çok güçlü mücadele yürütmeye devam edeceğiz” diye konuştu.