Fatma Bostan Ünsal: Başörtü sorunu seçim malzemesi yapılıyor
- 09:03 29 Aralık 2022
- Güncel
Dilan Babat
ANKARA - AKP’nin başörtüsüne dönük hazırladığı anayasa değişikliği teklifini değerlendiren Fatma Bostan Ünsal, başörtü sorununun seçim malzemesi yapıldığını belirterek, “Başörtüsü bir özgürlük ve hürriyetten ziyade siyasi hesaplaşmaların aracı haline geldi” dedi.
AKP’nin “başörtüsüne anayasal güvence ve ailenin korunması” gerekçesiyle hazırladığı anayasa değişikliği önerisi, MHP ve tek milletvekili bulunan Büyük Birlik Partisi (BBP) ile birlikte 336 milletvekilinin imzasıyla 9 Aralık’ta Meclis Başkanlığı’na sunuldu. Anayasa’nın din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 24. maddesi ile aile ve çocuğun korunmasına ilişkin 41. maddesinde değişiklik öngören teklif, kamu ve özel sektör dahil hayatın hiçbir alanında, dini inancı nedeniyle başörtüsü veya kıyafeti nedeniyle hiçbir kadının ayrımcılığa tabii tutulamayacağı iddiasına dayanıyor.
Yasa değişikliği teklifine dönük tartışmalar devam ederken birçok kesimden ‘Hayır!’ çağrıları da yapılıyor. Muhalefet partilerine “Anayasa Değişikliğine Hayır!” başlıklı yazılı açıklama ile çağrı yapan 171 kadın örgütü, “Söz konusu değişiklik teklifi sadece anayasanın ruhuna ve evrensel insan hakları normlarına açıkça aykırı ve ayrımcı olmakla kalmayıp, anayasa yapım tekniği ve kamuoyunun gündemine getiriliş biçimi dolayısıyla da kabul edilemez niteliktedir” sözleriyle tepki gösterirken, 24’üncü maddede yapılmak istenen değişikliğin din ve vicdan hürriyeti açısından hak alanını genişletici değil, tam tersine, hak alanını daraltıcı, ayrımcı ve laiklik ilkesiyle çelişkili nitelikte olduğuna dikkat çekti. Buna ilişkin, Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) da imza kampanyası düzenleyerek, iktidarın, “başörtülü kadınları inanç eksenli bir çember altına almaya çalışırken, başörtüsüz kadınların kıyafet özgürlüğünü dilediğince kısıtlama yetkisinin” olduğuna dair itirazlarını yükseltmeye devam ediyor.
İnsan ve Kadın hakları aktivisti Fatma Bostan Ünsal, AKP’nin hazırladığı başörtü anayasa değişikliği teklifine dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Başörtü değişikliği seçim malzemesi haline geldi’
AKP’nin başörtü teklifini seçime yönelik bir hamle olarak değerlendirdiğini söyleyen Fatma, anayasaların ülkenin tecrübelerini yansıttığını belirtti. Fatma, “2011 yılında anayasada eğitim ile ilgili bir değişiklik yapıldı ama o dahi asıl meseleyi çözemedi. Başörtü yasağı şuan yok ama CHP’nin başörtü sorununu gündeme getirmesi anlamlıydı. Çünkü CHP, başörtüsüne karşı olumsuz yaklaşımıyla biliniyordu. Muhtemel bir iktidar değişiminde, muhafazakâr seçmene, geleneksel yaklaşımını değiştirdiğini dile getirmek istiyor. CHP’nin getirdiği bu düzenleme, AKP’nin de evet demesiyle uzlaşmayla sonuçlanmalıydı ama anayasada değişikliğin yapılması teşebbüsü yeniden başörtünün tartışılmasına yol açarak, bu meseleden uzlaşmadan çıkıldı ve AKP bunu bir seçim malzemesi haline getirdi diğer partiler gibi” dedi.
‘AKP içerisinde de başörtü mücadelesi verdik’
AKP’nin 2015 yılından bu yana başörtü meselesini sağ muhafazakâr seçmene dönük bir vaad olarak kullandığını ifade eden Fatma, özgürlüklerin tek tek sayılamayacağına dikkat çekerek, “Türkiye’de sağ muhafazakârların yaşadığı bir mağduriyet var ve AKP tarafından sürekli bu hatırlatılıyor. 28 Şubat 1997’de bir başörtü meselesi oldu ve 2002 yılında AKP’nin gelmesiyle bu durum değişti. 5 yıl sonra başörtü yasağı kalkabilirdi ama başörtülü kadınlar, bende içinde biri olarak AKP içinde de mücadele ettik. AKP’de başörtü mücadelesi vermek diğer dönemlere oranla daha zordu. 2010 yılında istişare toplantısında 2011 yılı için başörtülü kadın aday gösterilmesini önermiştim ve parti tarafından destek görmemişti. AKP 2002’de iktidar oldu ama kadınlar ancak 2013’te meclise başörtülü şekilde geldi. Merve Kavakçı, başörtülü yemin edemediği için başörtü sorunu kangrenleşti. Bu hususta Devlet Bahçeli’nin çok olumsuz rolü oldu. MHP’li Nesrin Ünal’ın başörtülü yemin etmesine MHP itiraz etti ve başörtülü meclise geldiğinde ihraç edileceği söylendi. Merve Kavakçı tek başına meclise geldi ama yemin edemedi. Sonrasında Merve Kavakçı, başörtüsü nedeniyle milletvekilliği düşürülemediği için yetkili makamlardan izin almadan Amerikan vatandaşı olduğu için Türkiye vatandaşlığından çıkarıldı. Bakanlar Kurulu kararı ile çıkarıldı, bu kararda da Devlet Bahçeli’nin imzası vardı” diye belirtti.
‘Başörtüsü siyasi hesaplaşmaların aracı haline geldi’
10 yıldan daha fazla bir süre boyunca AKP’nin içerisinde başörtü mücadelesi verdiklerini ama sürekli AKP’nin başörtüsüne dönük “sırası değil” dediğini aktaran Fatma, şöyle ekledi: “AKP’nin sürekli ‘sırası değil’ sözlerine karşılık biz kadınlar buna tepki gösterdik. Başörtü tek bir kişinin vesayeti altında değil. Başörtü meselesinden kaynaklı, birçok kadın okula gitmeyerek, çeşitli şekillerde mücadele etti. Bu mücadelenin sonucunda başörtüsü sorunu ‘uzlaşma’ ile çözüldü. Yıllar önce ‘uzlaşılan’ bir konuya yeniden geri dönülmesini doğru bulmuyorum. Bu konuyu tartışır hale getirmek yeniden bir geri gidiştir ve siyasi bir çıkarla açıklanabilir. Başörtüsü bir özgürlük ve hürriyetten ziyade siyasi hesaplaşmaların bir aracı haline geldi. Daha önce farklı kesimler başörtü sorunu ile uğraşırken, şimdide sağ muhafazakârlar başörtüsünü araç haline getirdi.”
‘Doğru anlatılmadığı takdirde kamplaşmaya neden olur’
AKP’nin ve medyasının başörtü konusuyla ilgili anayasa değişikliğini özgürlük olarak sunduğunu ve buna karşı yapılan itirazların gerekçelerini anlatacak bir alan olmadığı için AKP’nin buna dair, “Bakın başörtüsü özgürlüğünü getirmek istiyoruz ama onlar kabul etmiyor” propagandasının da yapılacağına dikkat çeken Fatma, “Kadın kurumları bunu gündeme getirebilir ama siyasi partilerin bunun halk arasında nasıl algılandığını düşünmesi gerekiyor. 2015 yılından bu yana yüzde 65’lik bir sağ muhafazakâr kesim var, bu kesimin oyunu garanti ettiğinizde iktidar olursunuz. Bu sağ muhafazakârların tercihleri yüzde 65 olarak CHP’ye yansımıyor. Başörtü anayasa değişikliği önce iyice anlatılmalı sonra karar verilmelidir. Şuanda ki iktidar, anayasa mahkemelerinin kararlarını uygulamıyor. Anayasa kararlarını hiçe sayan bir iktidarın anayasa değişikliği yapmasının meşru bir temelde olmadığı zaten sürekli dile getiriliyor. Halk tarafından doğru algılandığında ‘hayır’ ya da ‘evet’ denilebilir. Bu doğru algılanmadığı takdirde kamplaşmaya neden olur” şeklinde konuştu.