Deniz Poyraz davası: Mahkeme faili konuşturmamak için elinden geleni yaptı

  • 09:09 28 Aralık 2022
  • Hukuk
 
Melike Aydın
 
İZMİR - Mahkemenin yetki belgesi tartışmalarıyla hakikat arayışını engelleme çabasında olduğunu ifade eden Deniz Poyraz davası avukatlarından Türkan Aslan Ağaç, failin yeniden soruşturulmasını ve İçişleri Bakanı’nın azmettirici sıfatıyla soruşturulmasını sağlayacak taleplerin reddedildiğini dile getirdi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü’ne yönelik saldırıda Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer hakkında görülen davanın karar duruşmasında fail “tasarlayarak kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına, “mala zarar verme” suçundan 4 yıl hapis, “konut dokunulmazlığı ihlali” suçundan 2 yıl hapis ve “ateşli silahlar kanununa muhalefet” suçundan da 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Şakran Cezaevi Mahkeme Salonu’nda görülen davada karar, Deniz’in aile avukatları olmaksızın alınırken dava avukatlarından Türkan Aslan Ağaç, hakikat arayışlarının yetki belgesi tartışmalarıyla engellenmek istendiğini ifade etti.
 
TTB heyetine cezaevi kampüsünde keyfi uygulama
 
Önceki duruşmada yetki belgesi olan avukatların duruşmaya katılamayacağı kararına ve avukatlara yönelik şiddete ilişkin TBB başkanının 23 Aralık’ta İzmir’de İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, Adalet Komisyon Başkanlığı ve Mahkeme Başkanlığı ile görüştüklerini belirten Türkan, “TBB’nin oluşturduğu TBB Başkanının da olduğu heyet mahkeme heyetiyle konuşmak üzere cezaevi kampüsünün içine geçtiler. Fakat duruşma salonunun içine girmeleri engellendi. İki ayrı noktadan geçiliyor ve x-ray cihazının olduğu yerden ötmeden geçmeleri istenmiş aksi halde duruşma salonuna alınmayacakları ifade edilmiş. Bu sebeple duruşmaya girmelerine engel olundu. Uzun süren tartışmanın ardından TBB heyetinin talebi mübaşir aracılığıyla ulaştırıldı ve heyet bu kararın kendisine ait olmadığını, cezaevinin uygulaması olduğunu mübaşir ile kendilerine iletti. Ancak jandarma yetkilileri ise talimatın tamamen mahkeme heyetinden geldiğini söylediler” şeklinde konuştu.
 
‘Hakikat arayışımız yetki belgesi tartışmalarıyla engellenmek istendi’
 
Sorun çözüldükten sonra heyetin mahkeme salonuna girdiğini ve mahkeme heyetinden istedikleri talebin karşılanmadığını kaydeden Türkan, yetki belgeli hiçbir avukatın içeri alınmadığına dikkat çekti. Türkan, “Yani meslektaşlarımızın hukuka aykırı şekilde içeri alınmaması bizim faaliyetlerimizin de önüne geçmenin yoluydu. Yetki belgesi tartışmasını mahkemenin kasıtlı olarak çıkardığı kanaatindeyim. Hakikat arayışımızı yetki belgesi tartışmalarıyla engellemek istedi. Bunu da kısmen kendisi açısından başardığını düşünüyorum. Mahkeme heyeti bizim orada bir çift sözümüzü dinlememe noktasında bir uygulama içindeydi. Bunu hukuka aykırılıklarla açıklamak mümkün değil. Mağdurların salona alınmadığı bir dönem yaşıyoruz. Bu sistemin faşizan bir yapılanmaya doğru gittiğini gösterir. Bu faşizan yapının kurumları da bu şeklide şekillendiğini gösteriyor. Mahkemenin son duruşmalardaki tavrının bu anlayışa sahip olduğunu düşünüyorum” dedi.
 
‘İktidarın hukuk tanımazlığının prototipleri oluştu’
 
Türkan, hukuk kurallarının uygulanmamasının ve keyfiyetin sınırsız kullanılmasının normal gibi gösterildiğine işaret ederken, “O kürsüde oturanlar kendilerinde her türlü şeyi yapabilme hakkını görüyorlar. Ülke yönetimi açısından da siyasal iktidar da her şeyi yapabilme kudretine sahip olduğunu düşünüyor. Anayasayı hiçe sayarak yapıyor. Her yerde bunun prototipleri oluştu. Ülke hukuk yokmuş gibi yönetildiği için alt birimlerinin de buna döndüğünü gösteriyor” ifadelerini kullandı.
 
İddianame eksik hazırlandı
 
Yargılama sürecinin bu noktaya geleceğini öngörerek taleplerin UYAP sistemine girmesi adına ve soruşturmanın şeklinden kaynaklı toplanması gereken delillerin toplanması yönünde sayısız taleplerde bulunduklarını hatırlatan Türkan, iddianamenin eksik hazırlandığını belirtti. Türkan, “Saldırı HDP il binasına yönelik bir saldırı. Bu sebeple siyasi bir saldırı, adi bir cinayet dosyası değil. Bu sebeple de bu kısmı es geçerek hazırlanan soruşturma ve onun sonucu oluşturulan iddianame. Bu hususları dile getirerek saldırı bir siyasi partiye yapılmış olduğu için demokrasiye yapılmış saldırıdır. Anayasa vatandaşın siyasete katılımını siyasi partiler üzerinden kurgulamıştır. Bütün düzenleme de buna göre yapılmıştır” değerlendirmelerinde bulundu.
 
Demokrasiye saldırı kapsamında failin savunması istendi
 
Saldırıyı bir siyasi partiye yönelik ve kaos ortamı yaratılmak istendiği şeklinde değerlendirdiklerini kaydeden Türkan, “Anayasada siyasi partileri koruması adına düzenlenen 68’inci madde açık. CMK 309’uncu maddede Anayasal düzeni işlemez hale getirme şeklindeki bir fiil düzenleniyor. Sanık katilin fiili buna tekabül ediyor. O yüzden de 309 Madde kapsamında sanığa ek savunma hakkı verilmesini ve cezalandırılmasını talep ettik. İddianamede buna yönelik sevk maddeleri de söz konusu değil. HDP’nin siyaset yapma hakkına düşüncelerini kamuoyuyla paylaşma ve örgütlenme hakkına yapılmış bir saldırıdır. Ceza Kanunu 114-115’inci maddelerde de bu düzenlenmiş. Bu açıdan da sanığa ek savunma hakkı verilmesini talep ettik” şeklinde konuştu.
 
İçişleri Bakanı hakkında suç duyurusunda bulunulması talebi
 
Saldırının toplumsal barışın ortadan kaldırılmasına yönelik olduğunun altını çizerken, iç güvenlikten İçişleri Bakanlığının sorumluluğu olduğuna vurgu yapan Türkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sayısız kolluk personelinin kendisine bağlı olduğunu biliyoruz. HDP’lilere yönelik saldırılarda koruma görevi bakanlığa aittir. Pratiğine bakınca sayısız kez ekranlara çıkıp tweet atıp HDP ve HDP’lileri hedef haline getirmektedir. HDP’lilere yönelmiş milletvekilleri de dâhil olmak üzere HDP’ye yönelik hem kolluğun hem sivil faşistlerin eylemlerini öven takdir eden bir noktada durmaktadır. Irkçı insanları suça sürükleyen azmettiren konumundadır. Bu nedenle de saldırıyı hala bugüne kadar kınamayan bir İçişleri Bakanı’dır. Bu işin azmettiricisi olmasından kaynaklıdır. Bu suçta kendisinin azmettirici pozisyonunda olduğunu düşünüyoruz ve kendisi hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasını talep ettik. Onun hakkında açılacak bir iddianamenin de mevcut dosyayla birleştirilmesini talep ettik. Ancak mahkeme ara kararında bunların hiçbirini görmemiş.”
 
Hukuki süreçler izlenecek
 
Verilen cezanın toplum vicdanını rahatlatmadığını, faile talimatı verenlerin, azmettirenlerin ve lojistik destek sunanların siyasi ayağının açığa çıkarılması gerektiğini ifade eden Türkan, istinaf, Yargıtay Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) süreçlerini takip edeceklerini belirtti.