Kobanê Davası: Kadın bilincini yargılayamazsınız

  • 13:37 26 Aralık 2022
  • Hukuk
 
ANKARA - DTK binasında gerçekleşen basın toplantılarında yer almasının ve kadın çalışmalarının suç olarak gösterildiğini belirten DBB eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, “Kadınlar ile erkeklerin eşit olduğuna inanan ve bunun için siyaset yapan bir kadın bilinç hali var. Gültan Kışanak’ı, Figen Yüksekdağ’ı ya da Sebahat Tuncel’i yargılayabilirsiniz ama bu bilinç halini yargılayamazsınız” dedi.
 
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 17’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 20’nci duruşmasının 5’inci oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülmeye başlandı. 
 
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatların yanı sıra çok sayıda izleyici katıldı. 
 
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan siyasetçilerin bir kısmı duruşmaya katılırken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. 
 
Kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan duruşma, yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın savunmasıyla devam etti. Bulundukları odaların tadilat nedeniyle boşaltıldığını ve 4 ay boyunca evraklarına bu nedenle ulaşamadıklarını belirten Gültan, “Odalardan sonra SEGBİS odalarında tadilat başladı ve sağlıksız bir savunma ortamı yaratıldı. Son 3 aydır ise bilgisayar odasında tadilat oldu. Orada da verimli bir çalışma yapamadan hazırlık yapmaya çalıştım” dedi. 
 
Yeni kumpaslar tertiplemeye giriştiler
 
Birleşen Malatya dosyasında yer alan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) faaliyetlerine dair konuşan Gültan, “Bu dosya ısmarlanmıştır ve bana tutuklanma gerekçesi yaratılmak için bir DTK senaryosu yazılmıştır. 2015 yılında hakkımdaki tüm soruşturmaların yürütüldüğü bir iddianameydi ama orada bir DTK faaliyeti yoktu. Benim DTK’yle bir ilgim olsaydı bunlar 2015’teki iddianamede yer alabilirdi. 2016’da yeniden tutuklanmamız emredildiği için FETÖ’nün çöplüğünde yeni bir arama tarama yapılarak iddia çıkarmaya ve yeni kumpaslar tertiplemeye giriştiler” şeklinde konuştu.
 
‘DTK yasadışı bir örgüt değil’
 
Gültan, şöyle devam etti: “DTK’de resmi bir görevim olsaydı, eşbaşkanı olsaydım büyük bir gururla bunu savunurdum. DTK yasadışı bir örgüt değil. Demokratik sivil bir platform. Çalışmalarda çözüm süreci içerisinde Kürtlerin sivil alanda örgütlenmesi, talepleri ve ihtiyaçlarını siyasi ve sosyal olarak ifade etmesine dönüktür. İnkar edilecek bir kurum değil. Son derece saygın ve faydalı çalışmalar yapmış, demokratik uzlaşı kültürünü ve çoğulculuk kültürünü oluşturmak üzere konferanslar yapmış bir kurumdur. Bu nedenle çalışmaları takdir edilmesi gereken bir kurumdur. 
 
DTK binasında basın toplantısı yapmak suç!
 
Benimle ilgili söylenen iddiaların tamamı DTK binasında yapılmış basın açıklamalarıdır. Tek suç DTK binasında basın açıklaması yapmaksa buna dair bir yasa tasarısı çıkarın. Saray’ın konferans salonunda mı yapalım? Sivil platformlardan neden bu kadar korkuluyor? 2012’de bir basın toplantısı yapmışız. Demirtaş konuşmuş ben ise yanında konuşmamışım. ‘Demirtaş’ın yanında oturup ona destek verdiğiniz değerlendirilmiştir’ denilmiş. Nedir suç olan? Bu nasıl bir hukuk faciası? Bizim yasadışı örgüt faaliyetleri yaptığımız izlenimi yaratılmaya çalışılıyor. Hakikatle, gerçeklikle ve demokratik yol, yöntemle zerre alakaları yok. Bazı televizyonlarda naklen yayınlanmış basın toplantılarını ortam dinlemelerinden alınmış gibi gösterip kumpas kurdular. Başka kumpas nasıl kurulur? Kumpasların sahipleri bellidir. 2016’da güya darbeye karşı direnen bu iktidar, darbecilerin bile belge diye koymaya tenezzül etmediği çöpleri alıp bana ithamda bulunuyor.”
 
‘FETÖ’nün çöplüğü’
 
“2015’te hazırlanan iddianamede kadınlarla ilgili yaptığımız bazı çalışmalar illegalize edildi” diyen Gültan, şöyle devam etti: “Demokratik Toplum Partisi (DTP) Kadın Meclisi toplantısında kadınlar eleştiri özeleştiri yapmıştır. Orada da çok net olarak partinin kadın meclisi toplantısı denilmesine rağmen ‘KCK yapılanmasının demokratik özgür kadın hareketinin faaliyetidir’ diye bir talimat veriyorlar. KCK operasyonları sırasında kadınların evinde bir ajanda bulunmuş Ajanda da iki yerde benim adım geçiyormuş. Her ikisi de 8 Mart ile ilgili iddianamede. 8 Mart ile ilgili çalışmalar yasadışı örgüt faaliyeti olarak konuldu. 2016’daki kumpasta getirdiler dava dosyasının içerisine 8 Mart günleri yaptığım konuşmaları eklediler. Sonrasında FETÖ’nün çöplüğünü bir daha karıştırarak vakti zamanında soruşturma açmaya tenezzül etmedikleri Mersin’deki bir kadın meclisi toplantısını konu ettiler. Kadın hareketi içerisinde kendilerince beni bir yere koymaya çalıştılar. O da 2019 yılında bir ek iddianame düzenlenerek dava dosyasına girdi. 
 
İktidar kadınların kendilerini suçlu hissetmesini arzuluyor
 
Bir kadın siyasetçi olarak yaptığım kadın çalışmaları burada büyük bir suç işlemişim gibi gösterilmeye çalışılıyor. Kadınların ikinci cins sınıfında tutulmaları için ısrar eden erkek egemen zihniyet, her zaman kadınlara kendilerini suçlu olduğunu dikte ediyor. Çünkü onun üzerinde egemenlik kurmak istiyor. Evde de sokakta da bu böyledir. Kadın kendini mahcup ve değersiz hissetsin, erkeklerin kendinden güçlü ve akıllı olduğunu hissetsin istiyorlar. 60 yıllık hayatımda erkeklerin sırf erkek oldukların için makamları işgal ettiklerini defalarca görmüş bir kadınım. Kadınlar kendilerini kötü hissedecek ki erkekler egemenlik kurmak istesin. Bu davanın da özü budur. İktidar kadınların kendilerini suçlu hissetmesini arzuluyor. Biz kadın meclisi kurduğumuz için kadınları örgütlediğimiz için hiç mahcup değilim. 
 
Sokaklar ve meydanlar erkeklerin değildir
 
Sokaklar ve meydanlar erkeklerin değildir. 8 Martlarda 25 Kasımlarda sokağa çıkmayı, kadınlara dönük ayrımcılığı kınamayı ve ona karşı bir kadın duruşu sergilemeyi de doğru buluyorum. Keşke daha fazlasını yapabilseydik. Bugün bu memleket bu halde olmazdı. Kadın sorunu hepimizin de gördüğü gibi kadınların ikinci konuma itildiği, kamusal alanlardan dışlandığı, seçme ve seçilme hakkının yeterince kullanılmadığı, ailede, sokakta, parkta, ofiste şiddet ve tacize uğradığı, en yakınları tarafından katledildiği bir ülkede kadınların eşit yurttaşlık hakkını savunan insanlara yapılan bu muamele erkek egemen zihniyetin ne demek olduğunu gösteriyor. Devlet denilen aygıtın içerisinde bu akıl örgütlenmiştir. En örgütlü olduğu alan da devletlerdir. Sadece Türkiye değil. Afganistan’da kadınlar bir katliam sürecinin başındalar. Taliban yönetimi aldığında trafik kazalarındaki kadınlar ve erkeklerin ölüm oranında büyük bir uçurum vardı. Ölen yayaların yüzde 70’i-80’i kadındı. Hiç unutamıyorum. Kadının yüzüne geçirmeye çalıştıkları o peçe nedeniyle kadın karşıdan karşıya geçerken yaşamını yitiriyor.
 
İslam’da kadın
 
Ortaçağ’dan edindiğiniz kültürü bize niye inanç diye dayatmaya çalışıyorsunuz? İslamiyet konusunda ciddi çalışmaları olan kadın akademisyenlerin bu konudaki itirazlarına dair okuduklarım beni çok etkilemişti. Kuran’ın birinci felsefesi eşitliktir. Ben de yorumladığımda mantıklı geliyor. Kadınlar hiçbir gerekçeyle erkek egemen zihniyetin kendilerine dayattığı şeyleri kabul etmeyecekler. Kadınlara ‘sokağa çıkma, başını kapat’ diyeceklerine kendilerini terbiye etsin erkekler. Saçı birazcık görünen kadınların katli vacip oluyor öyle mi? Bunu kabul etmiyorum Bunun İslamiyetle alakası yoktur. Erkek egemen zihniyetin iktidarını sonsuza kadar sürdürme isteği ile alakalıdır. 
 
Kadınlar ile erkeklerin eşit olduğuna inanan ve bunun için siyaset yapan bir kadın bilinç hali var. Gültan Kışanak’ı, Figen Yüksekdağ’ı ya da Sebahat Tuncel’i yargılayabilirsiniz ama bu bilinç halini yargılayamazsınız. 
 
2016’dan önce kadın cinayetleri neredeyse sıfırlanmıştı
 
İstatistiklere göre 2016 siyasi operasyonları öncesi, kadın çalışmalarının desteğiyle Kürtlerin yaşadığı illerde kadın cinayetleri neredeyse sıfırlanmıştı. Şiddete uğrayan kadınlar hemen yanı başında koşabileceği kurumlar, aktivistler vardı. Gerektiğinde şiddete uğratılan evin kapısını çalıp ‘kadını dövemezsin’ diyorlardı. Kadınlar Alo Şiddet Hattı’ndan yararlanabileceklerini biliyorlardı. Kadın cinayetinde katledilen kadınların cenazeleri binlerce kadın tarafından kaldırılıyordu. Katillere aileleri bile sahip çıkmıyordu. Bu bir toplumsal bilinç haliydi. Seçim zamanlarında da erkek aday arkadaşlarımız ‘Seçim komisyonuna gideceğiz. Kadınlar komisyonunda ne sorarlar, ne söyleyelim’ diye bizi arıyorlardı. Erkeklerde de bu bilincin oluşmasının zemini oluştu ama 2022 yılında İHD verilerine göre Kürdistan’da 117 tane kadın yaşamını yitirmiş. Yeniden kadın cinayetlerini hortlattılar. Onlara alan açtılar.”
 
Roboskî Katliamı’nın yıldönümünün yaklaştığını hatırlatan Gültan son olarak, “Bu katliamı lanetliyorum. Roboskî hakikati ile yüzleşmeye çağırıyorum. Yaşlı bir bilgeye ‘Kürt sorununu tek bir kelime ile ifade etmek istersen ne dersin’ diye soruyorlar. Cevap olarak ‘Hawar’ diyor. Unutmayın ki ‘Hawar’ bütün zalimlerle baş edebilecek kadar güçlü bir çığlıktır” dedi.
 
Gültan’ın beyanlarının ardından duruşmaya 14.00’e kadar ara verildi. 
 
 
 
 

Etiketler:

kobanê dava