Gültan Kışanak: Halkın iradesini gasp ettiniz
- 12:57 20 Aralık 2022
- Hukuk
ANKARA - Kobanê Davası’nda savunmasına devam eden DBB eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, “Hırsızları, kayyımları, yolsuzları doldurdunuz oraya, halkın iradesini gasp ettiniz ama bana ‘terörist’ diyorsunuz. Önce gidin alnınızdaki kara lekeyi temizleyin, kayyımlarınızdan hesap sorun” dedi.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 17’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 20’nci duruşmasının 2’nci oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görülüyor.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatların yanı sıra izleyiciler katıldı.
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutsakların bir kısmı duruşmaya gelirken, farklı cezaevlerinde bulunan tutsak siyasetçiler, duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.
Gizli tanık Ulaş’ın çelişkili ifadeleri
Duruşma, Avukat Kenan Maçoğlu’nun söz almasıyla başladı. Şeyma Kantarcı ve Pervin Oduncu’ya dair mali dosyada bulunan teşhis tutanağında gizli tanık Ulaş’ın beyanlarında aynı beyanların olduğunu söyleyen Kenan, savcıya bu durumu söylediklerinde savcının alelacele kağıtları değiştirdiğini kaydetti. Kenan’ın konuşması sırasında mahkeme heyeti, “18’nci Ağır’da görülecek davada bunları sorarsınız” dedi. Mahkeme heyetinin söylemlerine karşı Kenan, tutuk devam kararında gizli tanık Ulaş’ın ifadelerinin esas alındığını yeniledi.
Merdan Rüştüovalıoğlu’nun beyanlarını yeniden inceleme talebi
Önce gizli tanık olan ardından açık tanık olan Merdan Rüştüovalıoğlu’nun bütün beyanlarının yalan olduğunu ifade eden Kenan, Merdan Rüştüovalıoğlu’nun heyeti kandırdığını kaydetti. Merdan Rüştüovalıoğlu’nun beyanlarının yeniden incelenmesini isteyen Kenan, tutuk devam kararında Merdan Rüştüovalıoğlu’nun beyanlarını esas alınmasından vazgeçilmesini talep etti.
‘İçişleri Bakanı davanın hem müştekisi hem delil toplayanı’
Kenan’ın ardından Avukat Cihan Aydın, dosyaya gelen evraklara dair söz aldı. Mahkeme heyetinin çok karmaşık bir yargılama sistemini izlediğine dikkat çeken Cihan, müştekilerin dosyaya dair net anlatılıp anlatılmadığına dair kuşkulu olduklarını söyledi. Cihan, “İçişleri bakanı hem bu davanın katılanı, hem müştekisi hem de delil toplayanı. Bu ahlaki ve hukuki olarak değerlendirilebilir mi? Bu davanın özgün durumu gereğinde müşteki beyanlarını kabul etmiyoruz. CMK’daki usul beyanlarına aykırı bir şekilde alındığı için kabul etmiyoruz” dedi.
Ardından Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak savunmasına kaldığı yerden devam etti.
‘Tutuklanmasaydım DBB’ye kayyım atanmayacaktı’
Mahkeme heyetinin geçen celsede aldığı kararlara değinen Gültan,kendisinin de taleplerinin olduğunu belirtti. Gültan, “Siyasi saiklerle açılan bir dava olduğunu herkes biliyor ve AİHM kararıyla netleşti. Neden siyasi saiklerle açıldığına dair size taleplerimi ilettim ama hepsini reddettiniz. Bir çetenin liderini kabul ettiği iddianameyi kendime zul olarak görüyorum ve reddediyorum. Adalete olan saygınız varsa bu işlemlerin yeniden baştan başlatılması gerekiyor. Size hangi belediyelere hangi kayyımların atandığını sordum ve burada ayrımcılık bir durum var. Demokrasi için mücadele eden bir partinin önünü kesmek ve kendi bekasını sürdürmek isteyen bir iktidar var. Eğer ben tutuklanmasaydım iktidar DBB’ye kayyım atamayacaktı. Belediyeye el koyan iktidar, beni cezaevine gönderen sahte delil çıkaran kim? Polis, emniyet bunları araştırın diyorum reddediyorsunuz” dedi.
‘Türkiye’de yerel demokrasi kalmadı’
Mahkeme heyetine, “Türkiye’de demokrasi ve hukuku savunmak sadece bizim mi görevimiz” diye soran Gültan, “Bu dava olmazsa kayyyım şu an orada oturamayacak. İçişleri Bakanı'na yazın; ‘2015’ten bu yana DBB’ye kaç müfettiş görevlendirdi?’ ama bir tane yolsuzluk, hırsızlık iddiası bulamamıştı. O yüzden bu kumpas dosyaları hazırlanarak hakkımızda tutuklama kararı verildi. Anayasa orada dururken, demokrasi kılıfına bürünen ve faşizmini bunlara rağmen dayatanlara biz de hesap sorarız. Türkiye’de denetim diye bir şey yok. Bu ülkenin altına gerçekten dinamit koyuyorsunuz. Bir ülkenin huzuru demokratik hukuktur. Bunu rafa kaldırıyorlar, siz de bunun önünü açarak devam ediyorsunuz. 6 yıldan beri kamuoyunun gözü önünde siyasi operasyon yapılırken, İmamoğlu’na yapılan şeyin siyasi bir karar olduğunu söyleyemezsiniz. Dünyanın hiçbir yerinde yerel demokrasiye bu kadar müdahale edilmemişti. Türkiye’de yerel demokrasi yok. Bize kayyım darbesi yaptıklarında maddeler eklediler. Türkiye kurulduğundan bugüne sit alanların yönetimi ile ilgili yerel yönetimlerin dahil olduğu yerel komiteler vardı bunu da değiştirdiler” diye belirtti.
‘Bölünme korkusu oluşturuldu’
Halka yardım yapıldığında hesapların bloke edildiğini, başka birine yapıldığında “teröriste yardım” olarak lanse edildiğini vurgulayan Gültan, Türkiye’de 81 vilayetin güvencesi olmadığını dile getirdi. Gültan, “Merkezi iktidarın onları görevden alma bahaneleri çoktur. Yargının ne kadar siyasallaştığını Cumhurbaşkanı adayları tartışılırken görüyoruz. 6 yıldan beri Gültan Kışanak’ı Demirtaş’ı Yüksekdağ’ı cezaevinde tutanlara güveniyorlar. Bugün bunlara karşı sesimizi çıkarmazsak, faşizm yarın kapımıza geldiğinde sesini çıkaracak kimse kalmaz. Yerelde demokrasi yoksa bu ülkede demokrasi yoktur. Türkiye’de bir bölünme korkusu oluşturulmuş ve her türlü kirli işlerini bunun üzerinden yürütüyorlar. Bunu defalarca söyledik; bölünme derdimiz yok eşit bir şekilde yaşamak istiyoruz. Tüm Türkiye halklarına sesleniyorum; Bu ülkede bir bölünme sorunu yok, bu ülkede bölünme korkusu yaratılarak iktidarı yürütme sorunu var” şeklinde konuştu.
Keyfi rejim
“Bu iktidar neden bu kadar hukuk rezaletini göze aldı” diye soran Gültan, “Merkezi otoriter inşa etmek istediği için yerel yönetimi ortadan kaldırmak istedi, bugün İmamoğlu kararı İçişleri Bakanı ‘danıştay kararı vermeden görevden alamam’ dedi.Biz neden içerideyiz. Siyasi bir müdahale ile iki ayda bir diye diye 3 yıl boyunca geçici görevden uzaklaştırma kararını uzattı. Kendisine bir alan açtı, anayasaya aykırı bir şekilde KHK ile oldu bittiye getirdiler. Belediye meclisinde de HDP çoğunluktaydı ve kendi içinde birini seçebilirdi, sırf bunun önüne geçmek için KHK gibi ucube bir yasa çıkardılar. Bir yasanın kabul edilmesi için usul şartı önemli değil mi? Usul şartını yerine getirmeden kabul edilen KHK var. Bu ülkenin beş kuruşunu denetleyecekler ya o yüzden bu yasayı çıkardılar. Hadi ben suçluyum diyelim ama bizim meclis üyelerimiz yeniden çalışırlardı ama onada izin vermediler. Bu da, keyfi rejimdir. Kayyım Cuma Atilla büyük bir hava ile geldi, gittikten sonra hakkında yolsuzluklar, soruşturmalar yürütülüyor. Öyle bir durum ki AKP bile sahip çıkmadı. Ondan sonra yerine Münir Karaloğlu geldi ondan sonra başka biri geldi. Valiler değiştikçe kayyımlar da değişiyor” dedi.
Gültan, mahkeme heyetine “2016’dan bu yana kaç kayyım atandı? Hangi gerekçelerle atandı? Hangi gerekçelerle görevden alındı ve haklarında yolsuzluk suçlaması var mı?” soruların sorulmasını talep etti.
'Kayyımlarınızdan hesap sorun'
DBB’ye atanan kayyımların ihalelere dönük usulsüzlüklerini anlatan Gültan şöyle ekledi: “Bu kadar çürümüş bir sisteme sadece Kürtlerin iradesini yok sayanlara rıza gösterenlere de yuh olsun. Ben kendim iki liralık faturasız bir harcama gördüm ve buna tepki gösterdim. Bu tepkim için bugün buradayım. Ama kayyımlar sahte fatura düzenleyip parayı cebine indirdiler ama hesap sormadılar. Yazık değil mi bu halkın parasına, yandaşlara peşkeş çekilsin diye mi alınıyor. Hırsızları, kayyımları, yolsuzları doldurdunuz oraya halkın iradesini gasp ettiniz ama bana ‘terörist’ diyorsunuz. Önce gidin alnınızdaki kara lekeyi temizleyin, kayyımlarınızdan hesap sorun. Ben belediye eşbaşkanı olduğumda ailemden tek bir kişi bile gelmedi izin vermedim. Sorun bakalım ne kadar yandaş doldurmuşlar oraya, neleri çarçur etmişler. Bunun hesabını soramazsınız bu çürümüş yönetim herşeyi bitirir. Herşey bir yalanla başlar bir hırsızlıkla başlar. Halkın iradesini gasp ettiler, yerel demokrasiyi rafa kaldırırlar, barış ihtimalini kaldırmaya teşebbüs ettiler.
'Yerel yönetimlerde kaç kadın var?'
Kadınları yönetimden uzaklaştırdılar. Sabah akşam seçme ve seçilme hakkını veren ilk ülke olmasıyla övünürken, yerel yönetimlerde kaç kadın var bir baksanıza. Ayıp değil mi? Neden kadınlar kent yönetimine gelemiyor? Yerel yönetimlerdeki kadınların varlığı başlı başına güvenli. Kadın haklarının en iyi ifadesini kadınlar yapabilir. O yüzden eşit temsiliyet gerekiyor. Yerel yönetimlerde kadın temsiliyetini yükselttik ama kayyım ne yaptı? Erkek kayyımların yaptığı en başarılı iş ise kadın dairelerini feshetmek oldu. Bütün bunları ortadan kaldırmak için kadın kurumlarını kaldırdılar, kadına şiddeti önleme, kadın yoksulluğunu önleme, kendi ihtiyaçlarını gündeme getirme imkanlarını ortadan kaldırdılar. Kadın cinayetlerinin artışı ile durumu görüyoruz.Demokrasi çoktan gömüldü üstüne fatiha okundu. Kentin kimliğini değiştirme maharetine girdiler. Türkiye’de beka hesabı varya sırf cebini doldurmak ve gerçek hesapları hırsızlık. Biz böyle bir ülkede yaşıyoruz? Hak ettik mi bunu?”
Duruşmaya ara verildi.