‘Barış İnşası İnisiyatifi’nden Aysel Tuğluk için eylem

  • 19:36 19 Ekim 2022
  • Güncel
 
İZMİR - Barış İnşası İnisiyatifi “Barış için sokaktayız” sloganı ile düzenlediği eylemini demans hastası Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’a ithaf etti. 
 
Barış İnşası İnisiyatifi “Barış için sokaktayız” sloganı ile Karşıyaka Çarşı girişinde eylem düzenledi.“ Barış İnşası İnisiyatifi” yazılı pankartın taşındığı eylemde kadınlar sık sık “Asla yalnız yürümeyeceksin” ,“Savaşa hayır barış hemen şimdi”, “Barışı inşa edeceğiz”, “Yaşasın kadın dayanışmamız” ve “Aysel Tuğluk onurumuzdur” sloganları attı. Açıklamada inisiyatif adına Mehtap Alişan ve Didar Gül söz aldı. Eylem tedavi hakkı engellenen tutsak Aysel Tuğluk’a ithaf edildi.
 
Sürayya Karacabey’in yazısı okundu 
 
İlk olarak söz alan Mehtap, barışın ancak kadınların eliyle geleceğini belirterek, Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nde görevliyken Kanun Hükmünde Kararname (KHK)  ile ihraç edilen Doç. Dr. Süreyya Karacabey’in yazısının bir bölümünü okudu: 
 
“Kutsal analığın besleyici sütü lanetimizle zehirlendi. Sokaklarda işyerlerinde ve evlerde hayatı bize zindan eden herkes için öfkemiz hançere dönüştü. Salonlarınız, yatak odalarınız mutfaklarınız kadınları anneliğe hapsettiğiniz bütün kafesleriniz ölmüş kardeşlerimizin fırtınasıyla uçup gitti. İsyan sokaklara serildi. En çok oralarda ölmemiz bundan. Korkmadıkları için öldürülüyor kadınlar çaresizliğinizin şiddete dönüşmesi bundan. Ölü kadınların lanetiyle yıkılacak düzeniniz, hiddetiniz bundan bedenlerimize yüzyıllardır uyguladığınız eziyet için yaşamaya bırakmadığınız her bir kadın için incittiğiniz yaraladığınız sakatladığınız öldürdüğünüz tüm kadınlar için ant olsun ki size ve düzeninize boyun eğmeyeceğiz."
 
“Savaştan beslenen insanların kimyasal silahlarla insanları katlettiği günlerden geçiyoruz” diyen Mehtap, son olarak söz konusu insanlık suçu karşısında barışı da kendilerinin sağlayacağını dile getirdi.
 
Aysel Tuğluk’un yazısı 
 
Ardından Didar Gül Aysel Tuğluk’un 2001 yılında Yedinci Gündem’de yayınlanan yazısının bir bölümünü okudu: “Savaşın dili, duyguları, değerleri kültürü tüm dünyada hakim olmuşken yitirilen kadın, kaybeden ise barıştı. Acımasız savaşların yaşandığı coğrafyanın kadınları olarak özledik  barışı. Yalnız biz mi özledik, toprak da özledi, tarihte... Yitirdiği sevgi ve adaleti barışla bulacağını biliyordu kadın. Özlemek yetmiyor. Savaşın katı kuralları vicdanları kuşatmışken, taşlaşmışken yürekler ve yaşam anlamını yitirmişken ve her yanımızı şiddet ve nefret kuşatmışken barış mücadelesine başlamak gerekiyordu. Gerekçelerimiz var, tarih, o gün, gelecek bizi buna zorluyordu. Yüreğimiz kabul etmedi savaşı ve en büyük savaşı yaşarken coğrafyamız, barışı kurduk dünyamızda. Eşit özgür bir ilişkinin barışla kurulacağını gördükçe anladıkça barışı, hep barış için yürüdük. Biliyorduk ki kaba, zor, baskıya dayalı egemenlik; kimliksizleştirme ve köleleştirmeyi, kadını iradesiz ve güçsüz hale getirerek gerçekleştirmek istedi.
 
Önce kadın vuruldu. Düşürüldü ve koyu bir karanlığa gömüldü. Savaşın tarihi böyle yazılmaya başlandı. Savaşları birileri yazdı, sadece onu yaşayan olduk biz. Savaşın acı yüzü en çok kadını vurdu. Hiç yaratmadığımız savaşın bedelini ödememiz istendi bizden. Öderken bedelini savaşın, kin ve nefretin dünyamıza girmesine izin vermedik. Ve her yerde her alanda en güçlü barışı haykıran biz olduk. Acılarını yüreklerine gömdü analarımız. Daha çocuklarının mezarlarına ulaşamamışken onlarla buluşmayı barışta aradılar. Ve bir sevda gibi düştüler barışın peşine.
 
Barış yürüyüşü zorlu
 
Kimse yaşamasın istediler yaşadıkları acıyı. Ertelendi acılar barış için. Her şeye rağmen yüreklerini kirletememişti savaş...
 
Büyük özlemlerin sesi Barış ve demokrasiyi en çok gündeme getirmesi gereken bir güç olarak, barış yaşamı uğruna korkunç bir kavganın göze alınması istendi kadından. “Acılar yaşayabilirsiniz, aç kalabilirsiniz, yalnız kalabilir siniz” dendi. Ama özgürlüğün böyle bir bedeli de vardı. Aşkın, sevginin, barışın önü böyle açılabilirdi ancak.
 
Ve başladı barış yürüyüşü... Coğrafya özü olan barışı hissetti... Kadının barış yürüyüşü yitirilen insanlığı özüyle buluşturma yürüyüşüydü. Emek ve coşkuyla, cesaretle, özgüvenle ve bilimle devam edilmeliydi bu yolda. Yaşamın özgürce paylaşımı olan barışla, yitirilen kadını geri getirecekti. Yaşam ve kadın yaşam ve barış ilişkisi bu kadar iç içeydi. Savaşı bir kader olarak sundular ama kader değildi. Barış ise gerçekleşemez bir düş değildi. Unutmamızı istediler barışı. Ama kök saldı barış çınarları bu topraklara...”
 
Açıklama sloganlarla sona erdi.