‘Mahkemeler faili sanık değil mağdur görüyor’

  • 09:03 18 Ekim 2022
  • Hukuk
 
Melek Avcı 
 
ANKARA - Yargının kadın katliamı dosyalarında tutumunu değerlendiren Avukat Hediye Gökçe Baykal, mahkemenin faile “indirim” uygulamak için en küçük delili dahi lehine kullandığını ve faili “sanık” değil mağdur perspektifi ile değerlendirdiğini kaydetti. 
 
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir gece yarısı İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı sonrası kadın katliamları artarken, kadına yönelik işlenen suçlarda da artış yaşandı. Failler yargının “cezasızlık” zırhından cesaret alırken “Bir kaç yıl yatar çıkarım” düşüncesiyle suç işlemeye devam ediyor. Yargının dava süreçlerinde, yargılanan erkek olunca ona gösterdiği tutumu, “takdir” ve “iyi hal” indirimleri ve beraat kararları ise cezasızlığın şiddete etkilerini gösteriyor. 
 
Geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanlığı’nda görevli hakim Serkan Tüzün, sistematik şiddet uyguladığı evli olduğu İlksen Tüzün’ü katlettikten sonra yaşamına son verdi. Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) ise fail erkek hakkında taziye mesajı yayınladı.Kamuoyunda yer alan tepkiler sonrası bir süre sonra mesajı kaldırıldı. Bu örnek dahi yargının kadın katliamlarına ve faillerine bakış açısını gösteriyor. 
 
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nden Avukat Hediye Gökçe Baykal, intihar süsü verilen katliamlara, yargının tutumuna ve faillerin “cesaret” aldığı mekanizmalara dair değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Mahkemeler sanığı aklamak için ellerinden geleni yapıyor’
 
İstanbul Sözleşmesi’ni hatırlatarak sözlerine başlayan Hediye, “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılma sürecinden sonra, her ne kadar İçişleri Bakanlığı’nca insan hakları eylem planının etkili olacağı, o yüzden İstanbul Sözleşmesi’ne gerek olmadığı söylense de neredeyse her gün bir yeni kadın cinayeti ile karşılaştığımızı görüyoruz. Bunun çeşitli sebepleri var; bu sebeplerden en belirgin olanı da mahkemelerin tavrı. Ceza kanunumuz da çok büyük bir sıkıntı yok, İnfaz Kanunu'nda çok sıkıntı var. Mahkemeler sanığı bir bakıma ‘aklamak için’ ellerinden geleni yapıyorlar” dedi. 
 
Uygulamada en çok karşılaşılan sorunların başında faillerin herhangi bir bahane ile “haksız tahrik indirimi” almaya çalışması olduğuna dikkat çeken Hediye, “Bunu dernek olarak takip ettiğimiz davalarda da çok sık görüyoruz. En küçük bir sebepten mahkemeler haksız tahrik indirimi yapma yoluna gidebiliyor” diye belirtti. 
 
‘En küçük delil sanık lehine kullanılıyor’
 
Mahkemelerin erkeğe, “sanık” değil mağdur perspektifinden yaklaştığını vurgulayan Hediye, mahkemelerin “indirim” uygulamak için failin lehine olan tüm koşulları uygulamaya çalıştıklarını belirtti. Hediye, “Boşanma aşamasında olsa bile aldatma iddiası araştırılıyor. Bir dosyamızda, kadın, failin evlenme teklifini kabul etmediği için mahkeme erkeğe haksız tahrik indirimi yapmıştı. Bu ve benzeri sebeplerle sanıklara verilecek cezanın çok çok düştüğünü görüyoruz. Bununla birlikte yine son zamanlarda da özellikle sanık vekilleri tarafından çok yapılan bir savunma, akıl sağlığının yerinde olmaması ya da cezai ehliyetinin olmadığı iddiaları. Bunlar hep yargının vermiş olduğu cezaları etkileyen unsurlar. Bu gibi sebeplerle ya cezasızlık durumu ya da haksız tahrik indirimi yapma söz konusu oluyor” diye konuştu.
 
‘Katiller ‘yatarım çıkarım’ düşüncesindeler’
 
Faillerin ceza alsalar dahi cezaevinde çok tutulmadığını kaydeden Hediye, “denetimli serbestlik” ile bırakılan faillerin halkın içine karıştığını söyledi. Hediye, salınan faillerin şiddet eylemlerine devam ettiğini söyleyerek, şunları dile getirdi: “Cezai yaptırımın etkisi yok. Tabi bu da yeni işlenecek kadına karşı şiddet vakalarının da önünü açmış oluyor. Çok fazla ‘Ne olacak 1 sene yatar çıkarım’ gibi beyanlarda bulunduklarını görüyoruz. İyi hal indiriminin artık olmayacağı söylense de yine mahkemenin takdirinde olduğu için takdiri indirim sebepleri de uygulandığını görüyoruz. Çok net ve ağır cezalar olmadığı için ve bu cezasızlık durumu çok yaygın olduğu için şiddet failleri cesaret alıyor.”
 
İntihar süsü verilen katliamlar
 
Tüm bunların yanı sıra son süreçte “yüksekten düşme” vakaları ile çok sık karşılaşmaya başladıklarını belirten Hediye, mahkemelerin benzer birçok vakada “delil yetersizliği”nden takipsizlik kararı vermesinin bu tarz katliamlarda artış yaşanmasına neden olduğunu ifade etti. Hediye, “Yüksekten düşme vakalarına baktığımızda da ‘ittiririm işte sonra intihar etti derim, ayağı kaydı, alkollüydü derim’ gibi bahanelerle çok fazla karşılaşıldığını görüyoruz. Sonucu yine aynı kapıya çıkıyor; failler için bir bahane, cezadan kurtulma sebebi olmuş oluyor. O yüzden çok yaygınlaştığını görüyoruz. Eğer herhangi bir güvenlik kamerası ya da tanık yok ise ispatlaması zor da bir durum. Ama çoğu zaman da kamera kayıtları dahi bir işe yaramıyor. Şule Çet dosyasında olduğu gibi, gerçi orada sadece giriş-çıkış kayıtları vardı, ona rağmen ceza aldıklarını görüyoruz sanıkların. Hep aynı noktada toplanıyor! Faillerin ceza almayacaklarına ilişkin aldıkları cesaret” şeklinde konuştu. 
 
HSK’nin kadın katliamı faili hakkında taziye mesajı yayınlaması 
 
HSK’nin geçtiğimiz haftalarda evli olduğu İlksen Tüzün’ü katleden ve ardından yaşamına son veren hakim Serkan Tüzün ile ilgili taziye mesajı yayınlamasına da değinen Hediye, bu durumun endişe verici olduğunu söyledi. Hediye sözlerine şunları ekledi: “Çok ciddi bir kurum HSK. Bu ölümün neyden kaynaklandığını bilmeyerek böyle bir taziye mesajı yayınlaması mümkün değil. Biz, kadın cinayetlerini politik olarak görüyoruz. Bu gerçeği artık herkesin kabul etmesi gerekir. Kadına karşı şiddetin devlet eliyle de desteklendiği, direkt değil ama dolaylı olarak, ceza verilmeksizin ve bu şekilde katilleri destekleyerek taziye mesajı yayınlayarak destek verildiğini görüyoruz. O yüzden bunun bilinçsiz yapıldığını düşünmek maalesef biraz fazla iyimser olur. Taziye mesajını daha sonra kaldırdılar ama yine bu hakimlerin bakış açısını, ne kadar normalleştirdiklerini gösteriyor.”
 
‘Hakimler bakış açılarını değiştirmeli’
 
“Bunu hep söylüyoruz, davalarımızda da tekrar ediyoruz. Artık kadın cinayeti dosyalarında çok etkili cezaların verilmesi gerekiyor” diyen Hediye, son olarak şöyle konuştu: “Bunun bir yaptırım olabilmesi, bir caydırıcı unsur olabilmesi için; infaz sisteminin değiştirilmesi gerekiyor. Sanığın ceza aldığı zaman o cezayı yatacağını biliyor olması lazım. Haksız tahrik indirimleri adı altında çeşitli bahanelerle yapılan indirimler, akıl sağlığı olmadığı yönündeki iddialara itibar edilmesi, toplumdaki adalete güven duygusunu zedeliyor. Bu anlamda bir an önce gerekli düzenlemelerin yapılması, hakimlerin de bakış açılarını değiştirmeleri gerekiyor. Kadın cinayetlerine mağdur perspektifinden değil sanık perspektifinden bakmaları gerek.”