Ingrid Berg: Devrimin merkezi olan kadınlar ulus devletin hedefi
- 09:04 12 Ekim 2022
- Güncel
Melek Avcı
ANKARA - Süleymaniye’de düzenlenen suikast sonucu katledilen Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi, gazeteci ve Jineoloji dergisi editörü akademisyen Nagihan Akarsel’e ilişkin Rojava Kommittéerna’dan (Rojava Komiteleri) Ingrid Berg, “Zulme karşı durmaya cesaret eden her kadın, hepimize boyun eğdirmek için katlediliyor. Ama yılmayacağız ve asla susmayacağız” dedi.
Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi, gazeteci ve Jineoloji dergisi editörü akademisyen Nagihan Akarsel, 4 Ekim’de Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde evinden çıkarken uğradığı suikast sonucu katledildi. Süleymaniye’de son dönemde Kürt siyasetçi ve isimlere dönük artan suikastlerin arkasında MİT ve KDP ortaklığı önümüze çıkıyor. Suikastçilerin gerek Hewler üzerinden Türkiye'ye kaçıp sığınması gerekse Türkiye’nin Irak Büyükelçisinin itirafı katliamların sorumlularına işaret ediyor.
Nitekim, kadınların özgürlük savaşı için mücadele eden Nagihan’a yönelik suikastin perde arkasında da KDP ve MİT birlikteliği çıktı. Türkiye'nin Irak Büyükelçisi Ali Rıza Güney, Gazeteci Nagihan Akarsel’in Türkiye tarafından katledildiğini kabul eden bir açıklama yaptı.
İsveç Rojava Kommittéerna’dan (Rojava Komiteleri) Ingrid Berg ile özgürlük, eşitlik ve yaşam talep eden kadınlara yönelik yürütülen ataerkil ve siyasi katliamları, Ortadoğu ve Türkiye-KDP ortaklığı çerçevesinde yürütülen politikaları konuştuk.
‘Devrimin merkezi olan kadınlar ulus devletin hedefi’
Nagihan’ın katledilmesini “vahşi bir cinayet” olarak değerlendiren Ingrid, “Nagihan’ın vahşice öldürülmesi tüm kadınlara karşı işlenmiş bir suç ve işlenen her kadın cinayeti, barış ve eşitlik için savaşan hepimize karşı işlenmiş bir suçtur. Ortak düşmanımız olan ulus devletlerin ve kapitalist sistemin derinleşen bir kriz içerisinde olduğunu görüyoruz. Bu krizden sağ çıkmak için elindeki tüm silahları kullanıyor; çünkü orduları, toprakları ve diğer ülkelerin tüm doğal kaynaklarını ele geçirme isteğinden bir an bile vazgeçmiyor. Şimdi baktığımız zaman Kürdistan'daki demokratik devrim hem ulus devletler hem de kapitalist sistem için açık bir tehdit oluşturuyor. Kadın devrimi de halk devriminin merkezini oluşturduğu için bu nedenle kadınlar, ulus devletlerin demokrasiye karşı işlettiği savaşının açık hedefi haline geliyor” ifadelerini kullandı.
‘Nagihan sonuna kadar savaştı’
Nagihan’ın yürüttüğü mücadelenin sürdürülmesi gerektiğine dikkat çeken Ingrid, halkların bir arada durması gerektiğini vurguladı. Ingrid, “Erkeklerin maruz kaldığı zulme kıyasla dünyadaki her kadın çifte baskıya maruz kalıyor. Sınıf, etnik köken, kültür, din, cinsel yönelim gibi faktörlere bağlı olarak bunlardan farklı şekillerde etkilenmemize rağmen, kadın sürekli olarak ataerkil sistemin baskısına maruz kalıyor. Nagihan kadın hakları, tüm insanların eşit değere sahip olması ve Kürt kültürünün yaşatılması için sonuna kadar savaştı. Mücadelesi için ve bizim mücadelemiz için en büyük bedeli ödedi. Nagihan'ın, herkes için eşitlik ve özgürlük uğruna bitmek bilmeyen savaşını sürdürmek için hâlâ ayakta olanlarımız bir arada durmalıyız” diye konuştu.
‘Sessizce durup kız kardeşlerimizin katledilmesini izleyemeyiz’
Ingrid, İran’da Jîna Mahsa Amînî'nin Süleymaniye’de ise Nagihan’ın katledilmesine dair şöyle konuştu: “Ortadoğu'daki sistematik şiddetin son zamanlarda fiili olarak ölçeğini ve vahşetini mi artırdığını, yoksa tüm dünyanın gözlerinin, yıllar sonra ve ilk kez, bir anda Ortadoğu'ya mı çevrildiğini anlayamıyorum. Şiddet mi arttı yoksa zaten var olan şiddet mi konuşulmaya başladı? Sürekli kapalı kapılar ardında uygulanan sistematik şiddet konusunda uluslararası dünyanın dikkatini çekmeden bir şey söylemek oldukça zor. Yine de her kadının yaşam hakkı ve özgürlüğü için mücadeleyi sürdürmeyi, bizden önce giden ve bu yolda katledilen kız kardeşlerimize borçluyuz. Sessizce durup kız kardeşlerimizin katledilmesini izleyemeyiz” ifadelerini kullandı.
‘KDP ve Türkiye demokrasi ve özgürleşmeye karşı işbirliği içinde’
Nagihan’ı katledilmesine ilişkin tüm delillerin KDP ve MİT ortaklığına işaret ettiğini belirten İngrid, bu birlikteliğe dair şöyle konuştu: “Bizlerin dayanışmasının sınır tanımaması ve sürekli bir uluslararası odağı sürdürmesi gerektiği gibi, milliyetçiler de demokrasi ve özgürleşmeye karşı birlik olarak, ortak çıkarları için masaya oturuyorlar. KDP ve Türkiye'de demokrasiye karşı ittifak içindeler. İttifakları geçici olabilir ve birbirlerine duydukları sempati de çıkarları doğrultusunda sonradan değişebilir ama şu an gördüğümüz şey, uluslararası çıkarlarına en iyi şekilde hizmet etmek için iş birlikleri kuşkusuz sürecek gibi. Bu çıkar anlaşmalarına en iyi özetleyen örnek şu olur sanırım: Türkiye ile Barzani hükümeti arasında hazırlanan ve Irak Kürdistanı ile Türkiye arasındaki petrol boru hatları aracılığıyla, uluslararası petrol ticaretini güvence altına alan ticaret anlaşması.”
‘Din özgürlük mücadelemizi bastırmak için kullanılıyor’
Devletlerin siyasi çıkarları için birliktelikleri dışında, ülke içerisinde de baskı araçları kullandığına işaret eden Ingrid, Jîna’nın “ahlak polisi” tarafından katledilmesine dair, devletlerin dinleri de kadın devrimini bastırmak için kullandığı değerlendirmesinde bulundu. Ingrid, “Ataerkil baskı, kültürel ve dini bağlamlara bağlı olarak farklı biçimlerde karşımıza çıkar. Kadınları ezen dinin kendisi değildir aslında, din kadınlara karşı bir baskı aracı olarak kullanılıyor. Bir ulus devletin elinde herhangi bir din ölümcül bir silaha dönüşebilir. Halkın inancı, özgürlük mücadelemizi bastırmak için kullanılıyor. İnancımız, işçileri egemen sınıflara karşı devrimler başlatmaktan alıkoymak için kullanılıyor. Aynı şekilde din, kadınları ezmek, bizi baskıcı rejimlere karşı isyan etmekten alıkoymak için kullanılıyor” diye açıkladı.
‘Kadın devrimi halk devriminin temel ön koşuludur’
Kadına karşı sistematik şiddetin baskıcı rejim ve sistemlerin kendisi kadar eski olduğunu ifade eden Ingrid, “Çifte baskıya maruz kalan kadınlar olarak, mücadele irademiz iki kat daha güçlü olmalı” dedi.“Birlikte güçlüyüz ve bu, bize baskı yapanları korkutuyor” tespitinde bulunan Ingrid, sözlerine şöyle devam etti: “ İster kendi evimizin mahremiyetinde, bilinçli olarak aile içi şiddet uygulayan erkek yakınlarımız olsun, ister dünyanın tüm insanlarına sistematik olarak baskı yapan yüksek mevkilerdeki erkekler olsun, bizden korkuyorlar. Kadınlara karşı savaşı durdurmak için kültürümüz, etnik kökenimiz ve dinimiz ne olursa olsun dayanışma içinde bir arada olmalıyız. Kadın devrimi, milliyetçiliğe ve kapitalizme karşı halk devriminin temel ön koşuludur. Bizimle ve gerçek özgürlük arasında duran ataerkil yapıları ancak birlikte yıkabiliriz. Kadınlar, ancak mücadelede özgür olduklarında bizi ve kardeşlerimizi ezen sistemleri hep birlikte yıkabiliriz. Kadın mücadelemizi kapitalizme ve ulus devletlerin baskılarına karşı mücadele paralelinde yürütmemiz gerekiyor. Uluslararası dayanışma, kadın mücadelesi ve sınıf mücadelesi temel olmalıdır. “
‘Diyoruz ki: Jîn, Jîyan, Azadî, asla yılmayacağız’
Batının, Ortadoğulu kadınlara yönelik baskıyı sadece başörtüsü meselesine indirgediğini belirten Ingrid, kadınların “ikinci sınıf” vatandaş olarak görüldüğünü ve fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddeti meşru kılmak için kültürel ve dini değerlerin kadın üzerindeki baskısının da görülmesi gerektiğini kaydetti. Ingrid, “İster batı kapitalizminde yaşayalım ister Ortadoğu'da İslamcı bir devlette yaşayalım, baskı mekanizmaları hep aynıdır. Kapitalizmde kadınlar bir nesne olarak hizmet etmeye, ekonomik kâr için sömürülmeye indirgenir. İslam devletinde de kadınlar ikinci sınıf vatandaş olarak görülüyor ve din, sistematik baskıyı, tacizi ve kadın cinayetlerini haklı çıkarmak için kullanılıyor. Batı'da, İslamcılığın kadınlara uyguladığı baskı, sadece kadınlara yönelik baskının sembolü haline gelen başörtüsü meselesine indirgeniyor. Hangi şekli alırsa alsın baskının baskı olduğunu hatırlamak çok önemli. Kadınlar, kadın oldukları için eziliyor ve öldürülüyor. Zulme karşı durmaya cesaret eden her kadın, hepimize boyun eğdirmek için katlediliyor. Ama yılmayacağız ve asla susmayacağız” ifadelerini kullandı.
‘Kadın devrimi için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz’
Ingrid son olarak şunları ekledi: “Bizden korkuyorlar çünkü kadınların dünya nüfusunun yarısını oluşturduğunu biliyorlar. Kadın devrimi için mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Kadınların artık hiçbir sistematik baskıya maruz kalmayacağı yeni bir dünya düzenini hep birlikte yaratacağız. Ne din adına ne de kapitalist kadın düşmanı sistem içinde! Birlikte durup diyoruz ki, ‘Jîn, Jîyan, Azadî.’”